Nilüfer Yanya 10 yaşındayken, Batı Londra'daki evinde sakladığı bir not defterine çalakalem şarkı sözlerini karalıyordu. Bir gün, kız kardeşi onları buldu. Sanki bir limonu ısırmış gibi yüzünü buruşturarak gülen alternatif rock şarkıcısı ve söz yazarı, "İçine bir mesaj bırakarak, bana bunu okuduğunu ve beğendiğini bildirdi" diyor.
Berbattı.
Şüphesiz, sizden büyük bir kardeşin en özel düşüncelerinize erişmesi can sıkıcıdır. Ancak bu erken teşvik, şarkı sözleriyle şimdi tüm sülalesinden çok daha geniş bir hayran kitlesine kendini açık eden Yanya için temel oluşturacaktı. İlk albümü Miss Universe, 2019'da piyasaya çıktığından beri dergi kapaklarında yer alıp festivallerde başı çeken indie sanatçılarıyla (Mitski, the xx, Sharon Van Etten) aynı sahnelere çıktı ve bu bahar Coachella'da konser verdi. Yanya'nın yeni albümü PAINLESS'ın dünya turnesi 1 Nisan'da başladı.* Bu albümün adı, kendi duygularını açık edince eskisi gibi utanmayı beklemediğini düşündürüyor.
Büyükannesinin de yaşadığı Ladbroke Grove bölgesindeki sokakta, müdavimi olduğu mekanda kahve içerken şarkıcı - söz yazarı, bana ikinci bir albüm çıkarmanın nasıl bir his olduğunu anlatıyor. Heyecan verici? Sinir bozucu? "Yaşlı!" diye söyleyiveriyor.
Ben yaşlıyım!
26 yaşında. Şarkıcı bunun gerçekliğin ifadesindense bir his olduğunu kabul ediyor. Ancak 2018 'de Soundcloud'a birkaç taze akustik demo yüklediğinden, bir plak şirketine imza attığından, ilk albümünü çıkardığından ve Joy Division ve King Krule ile aynı cümlelerde anılarak rock müziğin heyecan verici yeni sesi olduğundan bu yana çok şey değişti. Evvela eleştirileri okumayı bıraktı. "Kendiniz hakkında bir şeyler okumak korkunç" diyor.
İnsanların beni görme şekli çok acayip, kendimi bilmediğim bir aynada tuhaf bir açıdan görmek gibi. Onları okumanın bana faydası yok bu yüzden oralara bakmamaya çalışıyorum.
Ama baksaydı oldukça hoşnut kalırdı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Miss Universe coşkuyla karşılanan, cesur bir ilk albümdü. Sinsice akılda kalan parçalarla doluydu ve her şeyi bir anda gösteriyor gibiydi: Açık kalpli ve özlem dolu şarkı sözleri, esnek ve akıldan çıkmayan sesi ve gitarı konuşturduğu pop - rock hüneri... İki yıl sonra, Yanya ve baş döndürücü duyguları PAINLESS ile geri geldi. "Bu albüm çok içgüdüsel" diyor. 12 şarkının 7'si sadece üç ay içinde kaydedildi, kuşkunun içeri süzülmesine izin verecek bir zaman dilimi değil. Şarkıcı, yalnızca çeyrek yüzyıl yaşamış biri için fazla kederli şekilde "Her zaman önceden nasılsam öyle olmaya çalışıyorum" diyor.
Aşırı düşünmediğim, önemli biri olmaya çalışmadığım o kafa rahatlığına geri dönmeye çalışıyorum. Müzikle eğleniyorsun ve meramını elinden geldiğince anlatıyorsun. İşte mücadele bu. O ana geri dönmek zor.
Yanya için o kaygısız, saçmalığın olmadığı an, ailesinin evine dayanıyor. Yanya, görsel sanatçıların çocuğu ve babasının sanatı British Museum'da sergileniyor. Klasik piyano çalarak büyümüştü (sekizinci seviyeye ulaşmak, müzisyen için hâlâ özellikle gurur verici bir an) ama en çok kız kardeşinin skate punk CD'lerini dinledi. Geçmişteki beğenilerini, blink-182 ve Sum 41 gibi muhtemelen içinde sayı olan isme sahip, gitarları olan beyaz çocuklar olarak özetleyebiliyor. "Şarkı söylemeye başladığımda sesimin kız çocuğu gibi çıkmamasına çalıştım" diyor Yanya.
Hoş olmasını istemedim; maskülen bir enerjiye sahip olmasını istedim.
Ama bir keresinde, Yanya 16 yaşındayken Amy Winehouse'un Frank albümüne denk gelmiş.
'Bu gerçekten lanet derecede iyi, bunu daha önce nasıl dinlemedim?' dedim. Kapılar açılmaya başladı ve daha fazla müzik dinlemem gerektiğini fark ettim.
Bu açılan kapılar Yanya'nın müzik görüşünü genişletmesini sağladı. Şarkıları hem yumuşaklık hem de sertlik hissettiren beklenmedik dokulara sahip. Sesinin bükülerek esneyişi teslimiyeti, St Vincent tarzı sarsıcı gitarlarıysa tamamen direnişi ortaya koyuyor. Bu, popta giderek daha fazla öne çıkan türsüz müzik türüne kolayca girebilecek bir ses örgüsü (farklı tarzların oluşturduğu bir güveç ama hiçbiri diğerine baskın gelmiyor) ancak Yanya onu, ne olduğunu belirterek, rock müzik diye adlandırmakta ısrarcı.
Her zaman bunun rock olduğunu hissettim. Bazı kişilerin bunu neden anlayamadığını anlamıyorum.
Bazı insanlar diğerlerinden daha az "anlar." Yanya, bir müzik şirketi yöneticisinin kendisini bir sonraki Lily Allen olarak tanımladığını duyunca (Londra'nın batısında yetişmeleri dışında bir benzerlik yok) şoke olmuş. "Hemen gitmemiz gerekiyor, gibi oldum!" diye hatırlıyor. Yanya, kendisine yönelik ilk eleştirilerde müziğine R&B dediğini görünce de aynı derecede şaşırmış. "O dünyaya hiç uymuyor" diye gülüyor.
Sanırım insanlar adınızı ve neye benzediğinizi görüyor ve sohbet, yaptığınız müzikten çok buraya kayıyor.
Bu arada Nilüfer ismi, Türkçe'de lily (nilüfer çiçeği) anlamına geliyor. Yanya farklı etnik kökenlere sahip (Türk, İrlandalı ve Barbadoslu) ve etnik açıdan kendisinin tabiriyle "muğlak" görünüyor: Esmer cilt, yeşil gözler ve kıvırcık saçlar, bugün başının üstündeki bir topuzla toplanan saçları güneş gözlüğünü kucaklıyor.
Beyaz olmayan her sanatçıya kaçınılmaz bir şekilde kökleriyle ilgili sorular sorulur.
İnsanlar bana her zaman kültürümün müziğimi nasıl etkilediğini soruyorlar ve... ben etkileyip etkilemediğini bilmiyorum!
Başını sallıyor, iki yanağının da üzerinde bukleleri kımıldıyor.
Bir yanıtla gelmeye çalışacağım, ama dürüst olmam gerekirse, hiçbir şey yok ve bu sorun olmamalı. Bu sorulara bir yanıtım olmak zorunda olmamalı. Yaptığım her şey kültürümle ilgili değil.
Yanya uzun süre duraksıyor.
Ama yine de, belki de öyledir?!
Oyuncu bir öfkeyle ellerini havaya kaldırıyor.
Bilmiyorum. Bu konuyu çok fazla düşünmek istemiyorum.
Ancak bunu göz önünde bulundurma baskısı amansız olabilir. Pop müzik sahası daha çeşitlendikçe, belirli bir şekilde görülen sanatçıların, müziklerinin kültürlerinden nasıl etkilendiğini iştahla anlatmaları beklenir. Yanya, "Bu merakı anlıyorum" diye bilgi veriyor.
Ama size bu her zaman sorulduğunda...
Yanya ile sohbet genellikle bu gidişatta ilerliyor. Bir sonuca götürüp aniden başa dönene kadar sağlam hissettiren, dolambaçlı bir düşünce yolculuğu. Ağızdan çıkan bir yorum, daha önce söylenenleri çökertiyor. Bunlar hâlâ çözmeye çalışan birinin yanıtları. Önceki röportajlarda Yanya'nın utangaç olduğu söylenirken, bugün rahat ve huzurlu. Komik sesler çıkarıyor ve dişlerini göstererek sırıtıyor. İki kez etrafta dolanan sevimli köpekleri işaret ediyor: Bir whippet ve bir çov-çov. Onun görüşleri, bulanık ve şerh koyulmuş da olsa, kolayca sunuluyor ve tamamen keşfediliyor.
Bu bakımdan PAINLESS, Yanya'nın bir uzantısı. Albüm, selefinin DIY (do-it-yourself, Türkçe'de "kendin yap" anlamına gelen ve bir ürün ya da hizmeti satın almadan kendinizin ortaya koyması -çn.) duyarlılıklarını daha doğrudan ortaya koyuyor. "Stabilise"da, Yanya bir açmazdan bahsederek şarkı söylerken grungevari gitar kendisini buradan çıkarma arzusunu gösteriyor. "Anotherlife" albümün feneri: Ruh hali savruluyor; gitarı yumuşak bir melodiyle uçuşurken onun sesi alçak tonda ve dengeli, her şeyi ayakta tutuyor. Yanya, o kişi, burada daha kolay ulaşılabilir. Miss Universe'ün konsepti, onun gizlenmesini sağlamıştı (Albüm, Yanya'nın çağrı merkezi operatörü olduğu bir sağlıklı yaşam merkezi hattı hicvinin etrafında çerçevelenmişti); PAINLESS'te böyle bir gizlenme yok.
Miss Universe çıktığında Yanya, The Invisible grubundan olan eski gitar hocası Dave Okumu'yla birlikte yazdığı "Baby Blu" ve "Heat Rises" dahil olmak üzere birlikte yazdığı şarkıların sayısı konusunda endişeliydi. "Bu da ne demek oluyorsa?" diye soruyor şimdi. Hâlâ ortak şarkı yazmanın, kendi başına bir şey yazmaktan bir şekilde daha değersiz olduğunu hissettiğini ve bu hissiyattan kurtulamadığını da itiraf ediyor.
Onlar yine de benim şarkılarım. Ve sevdiğim diğer sanatçılar her zaman işbirliği yapıyor, öyleyse neden bunu tek başıma yapmam gerektiğini düşünüyorum?
Belki de zanaattaki saflık fikri buna sebeptir.
Evet, sanırım bu her zaman kendimi kanıtlamam gerektiğini hissetmekle ilgili.
Erkeklerin hüküm sürdüğü indie rock kalesinde, tırnak içinde, müzik dünyasındaki bir kadın olarak kendinizi kanıtlamak 2022'de bile kolay bir iş değil. "Sizden beklenmeyen bir şey yaptığınızda insanların çok daha eleştirel olduklarını düşünüyorum" diyor.
Kendimi 'kadın gitarist' olarak bile görmüyorum ama o rozeti bir kere kabul ettiğinizde her zaman takmak zorundasınız.
Buna beyaz olmadığı gerçeğini de ekleyince Yanya'nın birdenbire çok fazla rozeti oluyor. Ancak onu ilgilendiren sahneyi kiminle paylaştığı değil, kimin için sahne aldığı. "Bir festivalde olup da sadece beyaz erkekleri görmek utanç verici" diyor.
Onların bir sorunu olduğundan değil! Şarkılarımı dinleyen herkese minnettarım ama müziğimin diğer insanlara da hitap ettiğini hissediyorum. Bana benzeyen insanlar.
Önce Yanya bunun ne anlama geldiğini hâlâ çözmeye çalıştığını itiraf ediyor: Ona kim benziyor, kendisi kim? Yanya'nın sektöründeki beklentiler, kendisini tamamen tanıması ve dünyaya getirdiği her şeyin, hakiki benliğinin gerçek yansıması olması yönünde ve bu beklentiler gerçek olmakla gurur duyan kendi müzik türünde daha da fazla. Bu ortamda Yanya'nın olabilecek en kötü şey olduğunu bu kadar kolayca itiraf edebilmesi şaşırtıyor. "Çoğu özgün değil" diye omuz silkiyor. Müziği kastetmiyor. Arkasında çalışan halkla ilişkiler makinesi, istemeyerek küratörlüğünü yaptığı sosyal medya personası, her gösterideki sahnesi.
Başka nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Her zaman özgün olamam; bazen sadece rol yapıyorum. Benden aradığım kişi olmamın beklenmesi adil değil.
PAINLESS, 4 Mart'ta ATO Records aracılığıyla yayımlandı.
*Yanya, Dünya turnesi kapsamında 19 Ekim'de İstanbul'da, 20 Ekim'de Ankara'da olacak.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/arts-entertainment
Independent Türkçe için çeviren: Eren Umurbilir
© The Independent