Rusya - Ukrayna savaşının 21. gününde çatışmalar sürerken, Çin'in bugüne dek Kiev ve Kremlin'le sürdürdüğü ilişkilerdeki yaklaşımı ve savaşta koruduğunu iddia ettiği "tarafsızlığı" uluslararası kamuoyundan tepki topluyor.
Peki Çin yönetimi "savaş" ifadesini kullanmaktan kaçındığı Rus istilasında Moskova'yla ilgili nasıl bir strateji izliyor?
1 - Çin ve Rusya ne kadar yakın?
Çin'in başkenti Pekin'deki Kış Olimpiyatları'nın açılış günü olan 4 Şubat'ta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin "sınırsız işbirliği" için anlaşma imzaladı. Anlaşmada Batılı devletlere karşı Pekin ve Moskova arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesinin amaçlandığı belirtildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ayrıca anlaşmada Rusya'nın Çin'in Tayvan'a yönelik iddialarını, Çin'in de Rusya'nın Ukrayna'ya dair iddialarını destekleyeceği ifade edilirken, Batılı ülkelere "Soğuk Savaş döneminden kalma ideolojik yaklaşımları bırakması" çağrısı yapıldı.
Putin'in 20 gün sonra 24 Şubat'ta verdiği askeri operasyon emriyle başlayan savaşın arifesinde yapılan bu karşılıklı anlaşmanın, Pekin - Kremlin ilişkilerini savaşta ne yönde etkileyeceğiyse soru işaretleri yarattı.
"Şi için devasa bir hataydı"
ABD merkezli düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden Jude Blanchette, "Rusya'nın Ukrayna'yı istilasının arifesinde Moskova'yla işbirliğini ilerletmek Şi açısından devasa bir dış siyaset hatasıydı. Bunun Çin için ciddi bir bedeli var ve Şi'nin politikasının sınırlarını ortaya koyuyor" yorumunu yaptı.
ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal'da yayımlanan bir analizde, ABD Başkanı Joe Biden hükümetinin, Birleşik Krallık ve Kanada'yla birlikte Pekin'deki olimpiyatları diplomatik olarak boykot etmesinin de 4 Şubat'ta Çin ve Rusya arasındaki bu anlaşmayı tetikleyen nedenlerden biri olduğu ifade edildi.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde Çin ve Asya üzerine çalışan Ryan Hass, "Pekin'in Çin - Rusya ilişkisinde yürüttüğü mantığa göre her iki ülke de saldırgan bir Batı'yla karşı karşıya ve ayrı olmaktansa birlikte hareket ederek Batı'nın baskısına karşı daha iyi mücadele edebilirler. Bu bakış açısından Rusya olmadan Çin, yükselişini engellemeye kararlı saldırgan Batı'yla başa çıkmakta yalnız kalacak" dedi.
"Çin'in kaybedecek çok daha fazla şeyi var"
Hass, "Çin ve Rusya'nın müthiş şekilde örtüşen çıkarları olmadığını unutmamak önemli. Rusya'ya kıyasla Çin'in kaybedecek çok daha fazla şeyi var. Çin kendisini hızlı bir momentumla yükselişteki bir devlet olarak görüyor. Rusya ise özünde çöküş dalgalarına karşı mücadele ediyor" ifadelerini kullandı.
Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden The Telegraph'da yayımlanan analizdeyse "Putin ve Şi, Batı'ya dair derin bir paranoyaya ve Batı demokrasilerine karşı bir nefreti paylaşıyor" dendi. Ian Williams, analizinde "Putin'in, Pekin'i tehlikeli bir pozisyona soktuğunu ve Pekin'in ileride yapacağı hamlelerin küresel jeopolitikayı gelecekteki onlarca yıl şekillendireceğini" yazdı.
2 - Çin, Ukrayna istilasını önceden biliyor muydu?
Olimpiyatlardaki anlaşmanın ardından savaşın başlamasıyla bazı Batılı kaynaklar, Pekin'in Kremlin'in Ukrayna'yı istila etme planlarını önceden bildiğini iddia etti.
"Dezenformasyon yapılıyor"
Çin'in Washington Büyükelçisi Çin Gang ise Washington Post'ta 15 Mart'ta kaleme aldığı yazıda bunu reddederek Pekin'in istilayla ilgili önceden "bilgisi olduğu, bunu bilip sessiz kaldığı ya da üstü kapalı şekilde bu savaşa destek verdiği iddialarının tamamen dezenformasyon olduğunu" savundu.
Çin, savaş başladıktan iki gün sonra 26 Şubat'ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) düzenlenen ve Ukrayna'daki saldırıları kınayan karar tasarısına dair oylamada çekimser oy kullanmıştı.
"Çin, krizi çözmeye yönelik çabalardan kaçınıyor"
Avustralya'daki Macquarie Üniversitesi'nden akademisyen Courtney J. Fung, Çin'in sorumluluğu bulunan önemli bir ülke olarak tanınmak istediğini fakat Ukrayna istilası söz konusu olduğunda seçici davrandığını söyleyerek, "Çin, Rus istilasından kaynaklanan ikincil meselelere, insani yardım ya da sivillerin korunması ve tahliye edilmesi gibi meselelere odaklanıyor. Bunlar tabii ki önemli fakat Çin böyle yaparak krizin kendisini çözme yolunda adım atma ve arabuluculuk yapma çabalarından kaçınıyor" dedi.
3 - Çin, Rusya - Ukrayna savaşına şimdiye dek nasıl yaklaştı?
Çin devleti ve yönetimi Ukrayna'da yaşananları şimdiye dek resmi anlamda "savaş" olarak tanımadı. Pekin'den yapılan açıklamalarda yaşananlar genellikle "kriz" ve "çatışma" şeklinde nitelendi. Açıklamalarda Ukrayna'nın bağımsızlığı desteklenirken, Rusya'nın "güvenlik endişeleri" de haklı görüldü.
ABD merkezli Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Paul Haenle, Çin'in Rusya'yla ortaklığıyla uluslararası kamuoyunun kınaması arasında bir yol tutturmaya çabaladığını belirterek "Çin, Rusya'yı kapsamlı stratejik ortaklığıyla ve NATO'nun genişlemesine ve Moskova'ya yaptırım uygulanmasına karşı çıkarak destekliyor. Bir yandan da olumlu ilişkiler kurma ve müdahale etmeme politikasıyla samimi olmayan bir şekilde Ukrayna'ya arka çıkıyor" dedi.
Çin'in Ukrayna savaşındaki nükleer saldırı tehdidine yaklaşma biçimi de tepki topladı.
Putin, 27 Şubat'ta ülkesinin nükleer güçlerinin "özel alarm durumuna" geçirildiğini açıklayarak uluslararası kamuoyunda nükleer savaş kaygısı yarattı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vang Vınbin ise Putin'in açıklamasını doğrudan kınamadan itidal çağrısı yaparak Moskova ve Kiev arasındaki savaşın diplomatik yollardan çözülmesi gerektiğini söyledi.
Ayrıca Rus birlikleri, 24 Şubat'ta başlayan askeri operasyonun ertesi günü Çernobil nükleer santralini, 3 Mart'ta da Avrupa'nın en büyük nükleer santrali Zaporijya'yı ele geçirdi. Vınbin, yine Rusya'nın nükleer tehditlerine doğrudan karşı çıkmadan yaşananlardan endişe duyduklarını belirterek gerilimin azaltılması ve nükleer tesislerin güvenliğinin sağlanması gerektiğini ifade etti.
Çin'in "Ukrayna anlaşması"
Çin'le Ukrayna'nın 8 yıl önce imzaladığı "koruma anlaşması" da savaşla birlikte yeniden gündeme geldi.
2013'te dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç ile Şi karşılıklı bir anlaşma imzalamış, Pekin yönetimi nükleer saldırı tehdidi durumunda Kiev'e "nükleer güvenlik garantisi" sağlayacağını söylemişti. Öte yandan Çin yönetimi, Ukrayna'yla anlaşmasında vadettiği "güvenlik korumasının" içeriğine dair bugüne dek net bir açıklama yapmadı. Dolayısıyla bu anlaşmanın Pekin'in süren Rusya - Ukrayna savaşında gündeme gelen nükleer savaş endişelerine ilişkin "tarafsız" politikasını nasıl etkileyeceğini kestirmek şimdilik zor.
Güney Kore merkezli düşünce kuruluşu Jeju Barış Enstitüsü Başkanı Intaek Han, Rusya'nın bu anlaşmayı Kiev'in NATO üyeliğinin önüne geçmek için zamanında desteklemiş olabileceği ihtimaline dikkat çekti.
ABD Endişeli Bilim İnsanları Birliği'nden (Union of Concerned Scientists) Gregory Kulacki ise "Bu bir nükleer silah ülkesinin, nükleer silaha sahip olmayan bir ülkeye, elinde nükleer silah bulunduran bir başka ülke tarafından tehdit edilmesi durumunda destek sağlayacağını vadettiği bir anlaşma. Bunun bir anlamı var ve Çin'e bunun gösterilmesi lazım" dedi.
4 - Rusya, Çin'den ne istiyor ve Pekin, Kremlin'e yardım edecek mi?
ABD'de kimliğini paylaşmayan hükümet yetkilileri, bu hafta Kremlin'in Pekin'den askeri teçhizat ve ekonomik destek istediğini ileri sürdü.
Rusya iddialara yönelik açıklama yapmazken, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien Rusya'nın Ukrayna'yla savaşta kullanmak üzere askeri yardım talep ettiğini reddederek, bunun dezenformasyon olduğunu savundu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price ise "Çin, Rusya'ya askeri anlamda ya da yaptırımları delecek şekilde yardım ederse bunun sonuçları olur" diyerek Pekin'e gözdağı verdi.
Licien, ABD'nin bu açıklamasına tepki göstererek Rusya'ya uygulanan yaptırımlardan Pekin'in de etkilenmesi durumunda "Çin kesinlikle güçlü karşı tedbirler alacaktır" dedi.
"Çin, yaptırımları delmeden Rusya'ya destek verebilir"
ABD merkezli Alman Marshall Vakfı'nda Asya Programı Direktörü Bonnie Glaser, "Büyük ihtimalle Çin, yaptırımları açıkça delmeden bunların Moskova'ya etkisini hafifletecek şekilde Rusya'ya yardım etmenin bir yolunu bulacak" dedi.
Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden Wen-Ti Sung ise Pekin'in üç önceliği olduğunu belirterek, "Birinci sırada uluslararası dengenin korunması, ikinci sırada Rus ekonomisi ve yönetiminin uluslararası yaptırımlar altında çökmesini engellemek ve üçüncü sıradaysa Rus saldırganlığının açıkça destekçisi olarak görülmemek geliyor" yorumunu yaptı.
Independent Türkçe, Guardian, Reuters, PBS, Wall Street Journal, SCMP, Telegraph, Washington Times, Washington Post, Financial Times
Derleyen: Yasin Sofuoğlu
© The Independent