Daha önce Ankara'nın ev sahipliği yaptığı Çölleşmeyle Mücadele Konferansı, 2022'de Fildişi Sahili'ne taşınıyor

İlk kez 1996’da yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin iki yılda bir toplanan Taraflar Konferansı, 09-20 Mayıs 2022 tarihleri arasında Fildişi Sahili’nde gerçekleşecek

Fotofraf: AA

Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı'nın 15’inci oturumu (COP15), 09-20 Mayıs 2022 tarihleri arasında Fildişi Sahili’nin Abidjan kentinde gerçekleşecek.

“Toprak. Hayat. Miras: Kıtlıktan Refaha” başlıklı COP15’in hedefi, yerküredeki yaşamın devamı için şimdiki ve gelecek nesillere yeterli arazi bırakma konusunda eylem çağrısında bulunmak.

Konferansa dünyanın dört bir yanından hükümet, özel sektör, sivil toplum ve diğer önemli paydaşlar katılacak. Katılımcılardan toprağın sürdürülebilir yönetiminde ilerlemeyi teşvik etmeleri için etkili olmaları istenecek.

Devlet başkanları zirvesinin olacağı COP15, üst düzey yuvarlak masa toplantıları, etkileşimli diyalog oturumlarının yanı sıra çok sayıda yan etkinliğe de ev sahipliği edecek.

Taraflar Konferansı’nın 15’inci oturumunda, daha önce Türkiye’nin hazırladığı Ankara Girişimi çerçevesinde Afrika’da gerçekleştirilen faaliyetlerin sonuçları, yabancı ülke temsilcileri tarafından gündeme taşınacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

110 ülkede 1,2 milyar insan tehlikede

1990’ların başında iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve çölleşme ile mücadele konularında üç çevresel sözleşme, tüm dünya ülkeleri tarafından imzalanmış ve bu sözleşmeler “Üç Kardeş Sözleşme” olarak anılmaya başlanmıştı.

Bu üç sözleşmeden biri de Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ydi (BMÇMS / UNCCD). Diğerleri ise “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” ve “BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi”ydi.

1996 yılında yürürlüğe giren sözleşme 40 maddeden oluşuyordu.

UNCCD, Afrika ülkelerindeki çölleşme sorunundan hareketle, küresel düzeyde bu sorunun tespiti ve çözüm yollarının bulunması için ortak hareketi öngörüyor.

Her çok taraflı çevresel sözleşmede olduğu gibi Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nde de “yönetim kurulu” görevi gören bir Taraflar Konferansı (Conference of Parties/COP) bulunuyor.

İki yılda bir toplanan Taraflar Konferansları, uygulamaların gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi işlevini görüyor.

Sözleşmede ülkeler 5 gruba ayrılırken, Türkiye, “Kuzey Akdeniz Ülkeleri” başlıklı EK-IV grupta yer alıyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya genelinde her yıl 12 milyar hektar arazi tahrip ediliyor. Bu durum, 110 ülkede yaşayan 1,2 milyara yakın nüfusu doğrudan tehdit ediyor.

 

thumbs_b_c_c2db26fc43f19a5cc974e7393f76c2b6.jpg
Fotoğraf. AA

 

Türkiye ilk kez 1998’de taraf oldu

Türkiye, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ni Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yasalaştırarak sözleşmeye taraf olduğunda tarihler 1998’i gösteriyordu.

2011 yılında ise Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü (ÇEM) kuruldu. Böylelikle, dünyada çölleşme ile mücadele konusunu genel müdürlük düzeyine taşımış, ilk kurumsal yapıya sahip ülke Türkiye oldu.

 

thumbs_b2_c35a1f6e5a2c3a0e7dece55e1a493700.jpg
Ankara'da düzenlenen konferansa Cumhurbaşkanı Erdoğan da katılmışı / Fotoğraf: AA

 

2015’te Ankara’da gerçekleşmişti

UNCCD Taraflar Konferansı’nın 12’nci oturumu (COP12), 12-23 Ekim 2015 tarihlerinde Türkiye’de, Ankara’da gerçekleştirildi.

Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi İcra Direktörü Monique Barbut, COP12’de yaptığı konuşmada "Her yıl 12 milyon hektar bozulmuş araziyi rehabilite edebilirsek, ortalama sıcaklıkta yaklaşık yarım derecelik bir iklim faydası sağlayacağız. Bu girişim gerçekten hayata geçirilip 200 milyon hektar kurtarılırsa, sıcaklıklarda kısa süre içinde yarım derecelik iyileşme elde ederek dünyanın en yoksul insanlarına fayda sağlayabiliriz" ifadelerini kullanmıştı.

Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarı Lütfi Akca ise "Ülkelere verilecek hedefler doğrultusunda 2 milyar hektar arazinin rehabilite edilmesi, yeniden tabiata kazandırılması suretiyle artık arazi bozulmasının dengelenmesi hedefleniyor" açıklamasını yapmıştı.

Çölleşme ile mücadeleye katkı sağlamak için kurulan inisiyatif: Ankara Girişimi

Türkiye, COP12 kapsamında attığı önemli adımlardan biri Ankara Girişimi’ydi.

Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Hanifi Avcı, COP12’de alınan kararların uygulanmasını takip etmek amacıyla oluşturulan Ankara Girişimi hakkında “Dört yıl boyunca buraya 5 milyon dolar katkı sağlayacağız. Gönül coğrafyamız olarak ifade edilen Afrika ve Orta Asya'daki ülkelere çölleşme ve erozyonun etkilerini azaltma konusunda teknik ve organizasyon bakımından destek vereceğiz” ifadelerini kullanmıştı.

2016 ile 2019 yılları arasındaki süreyi kapsayan bir çalışma programı konumundaki Ankara Girişimi, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nin uygulanmasını güçlendirmek maksadıyla başlatılmıştı.

Konuyla ilgili yayınlanan metinde, “Bu girişim, Türkiye’nin arazi yönetimine ilişkin geçmiş tecrübesine dayanan ve uygulamalarından çıkarılan dersleri dikkate alarak küresel kalkınma gündemine katkı sağlayacaktır” deniliyordu.

Ankara Girişimi ile diğer ülkelerin arazi tahribatının dengelenmesi hedeflerinin oluşturmasına katkı sağlamak ve küresel sera gazı emisyonunun yüzde 24’ünden sorumlu olan arazi kullanım değişikliklerine karşı politika geliştirmek hedefleniyordu.

 

thumbs_b_c_1647cd60c92f111ce2d1628865b40967.jpg
Fotoğraf. AA

 

“1,2 milyar kişi araziye erişimi veya resmî mülkiyet hakkı olmaksızın yaşıyor”

“Sürdürülebilir Arazi Yönetimi (SAY) hususunda hak temelli yaklaşım; arazi kaynaklarının – toprak, su ve biyo-çeşitliliğin – doğru şekilde korunması ve Arazi Bozulumunun Dengelenmesi (LDN) hedefine ulaşılması için gereklidir” ifadelerine yer verilen Ankara Girişimi esasları şöyle devam ediyordu:
 

Hâlihazırda, yaklaşık 1,2 milyar kişi araziye erişimi veya resmî mülkiyet hakkı olmaksızın yaşamaktadır.

Yerel topluluklar araziye güvenli erişim veya mülkiyet hakkına sahip olduklarında; araziye yatırım yapmaya, kaynakları daha etkin kullanmaya ve araziyi sürdürülebilir biçimde yönetmeye daha kolay bir şekilde teşvik edilebilirler.

LDN hedefine erişilmesine yönelik taahhütte bulunan ülkeler, miras hakkı dâhil olmak üzere, özellikle kadınları, yoksulları ve korunmasız durumdakileri göz önünde bulundurarak, uygun mevzuat ve kuruluşlar vasıtasıyla arazi hakları ve mülkiyet hakkı güvenliğinin artırılması ve korunması konusunda tedbirler alabilirler.


Bu türden mekanizmalar, özel sektörün yatırımlarını da teşvik etmeye hizmet edebilir.

“Arazi kullanım ve mülkiyet haklarının güçlendirilmesi”, “Kuraklık tehdidine açık ülkelerde entegre arazi kullanım planlamasının desteklenmesiyle politika geliştirme süreçlerini güçlendirmek”, Ankara Girişimi’nin diğer hedefleri arasındaydı.

Ankara Girişimi’nin yanısıra Türkiye, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü’nün her yıl Türkiye’de düzenlediği "Uluslararası Çölleşmeyle Mücadele Eğitimleri" yoluyla Afrika, Orta Asya, Kafkas, Orta Doğu ve Balkan ülkelerinden gelen birçok uzmana çölleşme, arazi tahribatı, kuraklık, erozyon ve ormancılık konularında eğitimler veriliyor.

Türkiye, bugüne kadar 108 ülkeden 953 uzmanla Türkiye’deki ilgili uygulama sonuçlarını paylaştı.

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU