"Türkiye'deki en zor sınav" olarak nitelendirilen Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) tercihlerinde son yıllardaki değişim, çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor.
Dahiliye, kadın doğum, beyin cerrahisi gibi bölümlere ilgi azalırken; dermatoloji, radyoloji, göz hastalıkları ve fizik tedavi gibi branşlara talep yoğun.
Kontenjanları boş kalan alanlarda asistanların iş yükü katlanırken, gelecekte bazı bölümlerde hekim bulamama riski büyüyor.
Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'ın Twitter'dan paylaştığı ifadeler de tehlikenin boyunu gözler önüne seriyor:
"Böyle giderse yakında salgınlarda çocuklara bakacak kaliteli 'çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanı' bulamayacağız. Kurulduğundan beri ilk kez bilim dalımızın açtığı 2 kişilik kadroya başvuran olmadı."
Son yıllarda cerrahiye ilginin azalması durumunu ve hekim tercihlerinin belli branşlarda yoğunlaşmasının nedenlerini, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, Kadıköy Medicana Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bengi Başer ve Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karagöz'le konuştuk.
"İleride beyin cerrahisi, kalp-damar cerrahisi, kadın doğum gibi branşlarda hekim bulmak zorlaşacak"
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, Türkiye'de sadece çocuk enfeksiyonu değil beyin cerrahisi, kalp-damar cerrahisi, kadın doğum gibi branşların da ilgi görmediği, kontenjanlarının dolmadığı, dolayısıyla da ileride bu alanlarda hekim bulmanın zorlaşacağı görüşünde.
Bu durumu, "Eğitim uzun ve çok yorucu. İnsanlar emeklerinin karşılığını alamayacaklarını düşünüyor. Bu gidişle ameliyat yapacak hekim zor bulunur" sözleriyle yorumlayan Prof. Dr. Bulut, defansif tıp (risk almadan nasıl hekimlik yaparım görüşü) anlayışının arttığına yaptı.
"Hekimler malpraktis davalarından bıktı"
Bin ameliyatın yaklaşık 10'unda komplikasyon oluşabildiğini, sırf bu durumdan faydalanıp kimi zaman haklı kimi zaman da haksız yere hekimlere dava açan şirketlerin bulunduğunu ve doktorların artık malpraktis davalarından usandığını ifade eden Bulut, muayene sürelerinin yetersizliğini de eleştirdi:
"Türkiye'de bir hekim aleyhinde açılmış 6,5 milyon TL'lik dava var. Pek çok malpraktis davası milyonlarca lira tutarında. Bir hekim bin operasyon yapıp 10 tanesinde başarısız olsa, başarılılar unutulur. 990 ameliyata öyle ücret vermelisiniz ki 10 komplikasyonun karşılığını hekim verebilsin. Birtakım şirketler kurulmuş, işleri dava açmak. Bin tane ameliyattan o kadar para kazanmıyor ki hekim o tazminatı ödeyebilsin. O zaman başarılı olan operasyonlara çok yüksek ücret ödenmeli ki bunu karşılayabilsinler. Doktorların zorunlu meslek sigortası var. ABD'de hekimlerin yüzde 8'i primini ödemeyediği için hekimliği bıraktı. Türkiye'de de benzer bir durum yaşanabilir, gidişata oraya doğru. Davalarda büyük teknik sorun var. Hekimler hastalara yeterli vakti ayıramıyor, bunun nedeni sistem. Ama sistemdeki hatayı, hekime yüklüyorlar! Bir hekim günde 100 hastaya bakamaz!"
"Cildiye ve radyoloji gibi bölümlere talep var"
Hangi branşlara ilgi duyulduğunu da sorduğumuz Prof. Dr. Bulut; sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artması sonucu hekimlerin hastayla karşı karşıya gelme ihtimallerinin daha düşük olduğu branşlara yöneldiğini, bunlar arasında da radyoloji ve cildiye (dermatoloji) gibi bölümlerin başı çektiğini dile getirdi.
"Hasta kurtulursa Allah'tan, kötü olursa sizden bilirler"
Kadıköy Medicana Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bengi Başer de mesleki risk, malpraktis davaları ve sağlıkta şiddet vurgusu yaptı.
Geçmişte yüksek puan alan pek çok hekimin kardioyoloji bölümünü kazanmayı istediğini belirten Başer, daha sonra "plansız" şekilde asistan alımıyla bu alandaki doktor sayısının artmasıyla kişi başına düşen hasta sayısının azaltarak pastanın bölündüğünü ve oluşan tedirginliğin tercihlere de yansıdığını ifade etti.
Prof. Dr. Başer sözlerini, kalp hastalıkları gibi branşlarda riskin yüksekliğine değinerek sürdürdü:
Malpraktis davalarının artması nedeniyle insanlar ürktü. Kalp hastalıklarında problemleri atlama riski büyüktür çünkü kalp kapalı bir kutudur ve girişimsel tetkik yapılmadıkça anlaşılmayabilir. Anjiyoda bile plakta sorun yaşayabilir ve kalp krizi görülebilir. Ani ölüm riski, atlanabilecek patoloji varlığı gibi nedenler, insanları ürküttü. Hasta yakınları çıkıp, 'Tedaviye size geldik, hastamız öldü' suçlamasıyla gelebiliyor. Yapacağız işlem nedeniyle büyük risk alıyorsunuz. Pek çok branşta olumsuzluk size hemen dönmez ama kardiyolojide tam tersidir, hemen görülür! Her şey yolunda giderse, hasta kurtulursa sizden iyisi yok. Ama komplikasyon olursa sizden kötüsü yok! Hasta iyi olursa Allah'tan, kötü olursa sizden bilirler.
"Hekimlere şiddet arttı"
Prof. Dr. Bengi Başer'e göre cerrahi işlemlerde alınan riskin yüksekliğine rağmen elde edilen maddi karşılık yeterli değil.
"Hekim risk alıyor ama maddi karşılık alamıyor, dava ve şiddet ihtimali artıyor" diyen Başer, sağlıkta şiddetin artmasını da branş seçimini en çok etkileyen faktörler arasında saydı.
Başer, hekimlerin gerek hastalar gerek ise onların yakınlarıyla daha az sorun yaşama ihtimali olan bölümlere yöneldiğini savundu.
"Plastik cerahi, cildiye ve obezite cerrahisi revaçta"
Son yıllarda plastik cerahi, cildiye (dermatoloji) ve obezite cerrahisi gibi alanların tercih edildiğine vurgu yapan Başer, "Nasıl göründüğünüz önem kazandıkça seçilen branşlar da değişiyor" şeklinde konuştu.
İçinde bulunduğumuz dönemi "dış görünüşün tavan yaptığı çağ" olarak niteleyen Başer'e göre günümüzde bireyler ne kadar sağlıklı olduklarından çok nasıl göründüklerini önemsiyor.
"Dudak dolgusu fiyatına kalp damarını açıyorsunuz, tezatlıklar var"
Başer bu durumu, "Hastanın hayatını kurtarmanız, güzelliğinden daha az önemli hale geldi. Bir stent için 1.500 TL vermek istemeyen, iki katını yüzüne dolgu yaptırmak için verebiliyor. Dudak dolgusu fiyatına kalp damarını açıyorsuz. Bu işte tezatlıklar var" diyerek yorumladı.
Son olarak branş tercihlerinde görülen değişikliğin Türkiye'ye özgü olmadığını ve riskli bulunan alanlara yurtdışında da talebin düştüğünü belirten Başer, "Dünyadaki gidişat bunu belirliyor. Örneğin ABD'de de hekimler, cerrahi branşları çok istemez, başka branşlara yönelir. O nedenle de cerrahiyi daha çok dışarıdan gelen hekimler tercih eder" yorumunu yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Beyin cerrahisi ve genel cerrahi gibi kadrolar boş kalıyor"
Türkiye'nin en genç profesörlerinden biri olan Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Karagöz de Prof. Dr. Bulut ve Prof. Dr. Başer'le benzer görüşleri paylaştı.
39 yaşında profesörlük unvanını alan Karagöz; mikrobiyoloji, patoloji ve biyokimya gibi pre-klinik branşların TUS'ta pik yaptığına değinirken, "Beyin cerrahisi ve genel cerrahi gibi kadrolar boş kalıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Hekimliğin en zor yanı hastayla ilgili alınan riskte, sadece meslek değil, bir yaşam tarzı"
Kalp-damar cerrahisi, beyin cerrahisi, genel cerrahi, kadın doğum ve ortopedi gibi bölümlerin sadece bir meslek değil, yaşam tarzı olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Karagöz, sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
"Hekimlerin kendi kliniklerinde çalışabilecekleri psikiyatri, çocuk psikiyatrisi, cildiye (dermatoloji) ve plastik cerrahi gibi klinik branşlara ilgileri hala eskisi kadar olmasa da fazla. Bu alanlarda puanlar hâlâ yüksek. Hekimliğin en zor yanı sadece eğitiminde, uzun çalışma saatlerinde ya da geceleri hastaneye gitmekte değil, hastayla ilgili alınan riskte aslında… Hastanın hayatıyla ilgili risk aldığın branşlarda çok daha fazla yoruluyorsun. Son zamanlarda sağlıkta şiddetin neden olduğu korku, hekimleri belli branşları yazmaktan alıkoyuyor."
© The Independentturkish