Alexandre Dumas Paris'in yozlaşmasını Ziya Paşa'ya şikayet ediyordu

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Tanzimat döneminin büyük şairi ve önemli devlet adamlarımızdan Ziya Paşa'nın hayatı birbirinden ilginç hikâyelerle doluydu.

Bu hikâyelerden şüphesiz en ilgi çekici olanlarından birisi Paris günlerinde Fransa'nın ünlü roman yazarı Alexandre Dumas ile tanışmasıydı. 

Bu bilgiyi teyit edip günümüze kadar ulaşmasını sağlayan kişi da ünlü şairimiz Nazım Hikmet'in dedesi Nazım Paşa idi. 
 

ziya paşa.jpg
Ziya Paşa / Fotoğraf: Wikipedia

 

Ziya Paşa'nın Evrak-ı Perişanı (Biyografi)

Erzurum'un İspir vilayetine bağlı bir ailenin çocuğu olan Ziya Paşa'nın tam adı Abdülhamid Ziyaüddin'di ve 1829 yılında dünyaya gelmişti. 

İyi bir eğitim alan Ziya Paşa, devrin kudretli isimlerinden Mustafa Reşit Paşa'nın keşfetmesiyle mabeyne kâtip olarak girdi. 

Kıbrıs ve Amasya gibi bölgelerde mutasarrıflık yapan Ziya Paşa, tabiatı gereği haksızlık ve kanunsuzluğa tahammül edemiyordu. Eleştirileri kısa sürede tepki çekince yakın arkadaşı Namık Kemal ile beraber Paris'e kaçacaktı. 
 

namık kemal.jpg
Namık Kemal / Fotoğraf: Wikipedia

 

Zor günlerin geride kaldığını ümit ederek İstanbul'a dönen Ziya Paşa'yı Sultan Abdülhamid döneminde de zor günler beklemekteydi. Sultan Abdülhamid, Ziya Paşa'yı hiç sevememiş ve her daim iktidarı için bir tehdit olarak görmüştü. 

Sultan Hamid, sevmediğini fazlasıyla belli etse de Ziya Paşa'yı elde tutmayı başarmış ve çeşitli devlet görevleriyle sert bir muhalife dönüşmesini engellemişti.

Bu görevlerden birisi de Adana Valiliği idi. Bu görev sırasında himayesinde birçok değerli isim bulunan Ziya Paşa, Alexandre Dumas ile münasebetini bu görevde Nazım Paşa'ya aktaracaktı.
 

Nazım Paşa.jpg
Nazım Paşa

 

Alexandre Dumas ile tanışma

Devlet işlerinde ciddiyeti ehemmiyetle elde tutan Ziya Paşa'nın mesai saati bitti mi asıl benliği ortaya çıkardı. Gündüz memur gece ise muharrir olan Ziya Paşa, sanatçı yönünü besleyen en önemli uğraşlarından birisi konağında yaptığı fasıllardı. 

Bu fasıllara Adana'nın ileri gelenleri katılabildiği gibi sanata ve edebiyata biraz mahareti bulunan düşük rütbeli memurlar da katılırdı.

Nazım Paşa da mektupçu olarak görev yapan düşük rütbeli bir memur olmasına rağmen latif şahsiyet sayesinde bu fasıllarda yer alırdı. 

Bu fasıllar yüksek edebiyatın yanı sıra siyasetin de fazlası ile icra olunduğu bir meclisti. Sultan Abdülhamid de mutlaka bir jurnalci ile mecliste yer almayı ihmal etmezdi.

Nitekim zaman zaman Ziya Paşa aleyhine yapılan tezvirat bu meclisteki konuşmalarına dayanırdı. 

Nazım Paşa bu meclisteki konuşmalardan birisinde Ziya Paşa'nın Dumas ile tanışmasını şöyle nakledecekti:

Paşa durun dedi. Size Paris'te şu meşhur Fransız edibi Dumas ile nasıl tanıştığımı anlatayım.
 

A. Dumas.jpg
Alexandre Dumas / Fotoğraf: Wikipedia

 

Dumas edebiyat dünyasına damgasını vuran Üç Silahşorlar, Monte Kristo Kontu ve Demir Maske gibi eserlerin muharririydi.

Paris'e geleli çok olmamıştı. Ben bir dakika bile fevtetmeden şehrin gezilecek yerlerini gezmiş görülecek yerlerini görmüş ibret alınacak yerlerinden ibret almıştım. Şehrin daha yakından daha içinden bilinmesi için mutlaka bir Parisli bildiğe ihtiyaç vardı.


Ziya Paşa'ya bu konuda refakat edecek kişi herhangi bir kimse olmayacaktı. Devamında Ziya Paşa şöyle söyleyecekti:

Bir gün oturduğum odanın kapısı çaldı. İçeriye garson kılıklı bir Fransız girdi. Beni şöyle tepeden tırnağa süzdü. Elini kalbine götürdü ve o zamana kadar görmediğim bir reverans yaptı. Hiçbir söz söylemeden bana doğru ilerledi.


Ziya Paşa önceleri bu pervasız kişinin rahat hareketlerine şaşırsa da konuyu yavaş yavaş anlayacaktı:

Ben şaşırıp kalmıştım, bu ne iştir, dememe imkan vermeden garsona benzer Fransız geldiği gibi reveranslar yaparak çekip gitti. Karta baktım üstünde Aleksandr Dumas yazılı. Kartın arkasını çevirdim. Orada el yazısı ile iki satır yazılı.


Batının büyük yazarı Dumas kartın arkasına bir serzeniş ile beraber Ziya Paşa'yı evine davet ediyordu.

Dumas, Doğu'nun böylesi büyük bir şairinin Paris'e kadar gelip kendisini ziyaret etmemesini eleştiriyor ve üstelik daveti Ziya Paşa'nın ayaklarına kadar gelip bizzat yapıyordu;

Epey müddettir Paris'te ikamet eden bir şark şairinin garbın garabet-i şuunuyla imtihangah-ı iptila olan garip bir garp şairinin külbe-i ahzanını ziyaret etmemesi insaf mıdır...


Ziya Paşa üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra ertesi gün Garbın büyük yazarı Dumas'ı ziyaret etmek üzere evine gitmeye karar verir.

Ziya Paşa ertesi gün Dumas'ın evine gittiğinde kitaplarla yığılmış bir odada garson kılıklı Dumas'ı yeniden karşısında görür.

Fransız yazarı yeniden aynı hürmetle kendisini karşıladığını söyler. Dumas evde yalnız değildir. Ziya Paşa evde bulunan hafif meşrep iki kadını şöyle tasvir eder:

Odada bizden başka iki kadın daha vardı. Güzel şirin kadınlardı. Üstleri başları çok kibar olmakla beraber hal ve tavırlarından gülüşlerinden ve oturuşlarından Paris'in sanat muhitlerinde dönüp dolaşan hafif meşrepçe kadınlardan oldukları belliydi.


Ziya Paşa kadınlara iltifat edip güzellik ve zekâlarını övdükten sonra Dumas'tan hiç beklemediği sözler duyacaktı:

Fransa medeniyetinin son hediyesi fuhuşun tamimidir. Ben bunu ati için çok fena buluyorum.


Ziya Paşa bu sözlerden sonra odada bulunan kadınların hayat kadınları olduklarını anlayacaktı; ama onu dehşete düşüren asıl nokta Paris'in fuhuşat girdabına düşmesinden kendisine dert yakınan Garbın büyük yazarı Dumas'ın odasında iki hayat kadınıyla bulunmasıydı.

Ziya Paşa durumu kavradıktan sonra hem fuhuşun fenalıkları hem de dolaylı ifadelerle Dumas'ın tutarsızlığını eleştirmeye başladı. Bu ifadeler hem Dumas'ı hem de odada bulunan kadınları bir hayli gücendirecekti.

Dumas Doğu'nun ahlak abidesi şairi Ziya Paşa'ya böyle bir meseleyi açarak hata yaptığını anlayacak ve konuyu değiştirecekti:

Her ne ise dedi. Paris'i nasıl buldunuz bakalım? Nasıl vakit geçiriyorsunuz?


Ziya Paşa'ya karşı hayranlığını gizleyemeyen Dumas, Doğu-Batı arasında şöyle bir karşılaştırma yapacaktı:

Bizim muazzam mamurelerimiz var. Doğru. Fakat sizin şarklıların da dehşetli şairleriniz var. Muazzam hâkimleriniz var. Bakın Sadi (Şirazi)…


Kısa bir konuşmadan sonra Ziya Paşa, Dumas'ın hayranlık duyduğu Doğu medeniyetinin genelinden ziyade koyu bir Acem hayranlığını anlayacaktı.

Ziya Paşa derhal Osmanlı şair ve edebiyatçılarını öven uzun bir mütalaaya başlayacaktı; ama bu konuda Dumas'ı ikna etmenin kabil olmayacağını anlayacaktı.

Sözü daha fazla uzatmanın bir anlamı kalmadığını anlayan Ziya Paşa müsaade isteyerek Dumas'ın evinden ayrılacaktı.

Ziya Paşa yine de bu davetten büyük hoşnutluk duymuş ve kendisini değerli hissetmişti; ama Paris'teki bazı dedikodular onu hem heyecanlandırmış hem de korkutmuştu. 

Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han büyük bir maiyetle beraber Paris'e gelecekti. Paris'te yalnızca kendisi bulunmuyordu. Namık Kemal ve daha pek çok önemli Türk şair ve yazarı sürgün olarak ikamet ediyordu. 
 

Abdülaziz Paris'te (2).jpg
Sultan Abdülaziz Paris'te

 

Bu ziyaret ile vatana dönme umutları ile tutsak düşme korkusu Jön Türkleri sarıp sarmalamıştı. Kısa bir süre içerisinde Fransız hükümeti tavrını netleştirmişti.

Paris'te bulunan ve bir karıncayı dahi incitmeyecek naif bir tabiata sahip Türk aydınlarının derhal Fransa topraklarını terk etmesi isteniyordu.

İstanbul hükümeti bu kişilerin son derece tehlikeli ve Sultana karşı bir suikast tertipleyebileceklerine dair istihbarat vermişti.
 

Abdülhamid.jpg
Sultan II. Abdülhamid/ Fotoğraf: Wikipedia

 

Bunun üzerine bu genç Türkler, Londra'nın yolunu tutacaktı. Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde bu aydınları marjinalleştirmek yerine ‘evlatlarım' diyerek kanatları altına alacaktı.

Elbette Sultan Abdülhamid bunu onları çok sevdiğinden değil, gözleri önünde tutmak için yapacaktı. Her birine memuriyet ve payeler vererek yurda geri getirecekti. 

Sultan Murad'ın kısa süreli iktidarı sürecinde siyaseten etkili olmayı başaran Ziya Paşa, Sultan Abdülhamid ile yıldızları hiç barışmamış olsa da önemli devlet görevleri verilerek her daim kontrol altında tutulacaktı. 

 

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için Nazım Paşa'nın Hatıraları incelenebilir.  

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU