Tunceli eski adıyla Dersim, Türkiye'nin köklü geçmişe sahip kentleri arasında yer alıyor.
Zorlu coğrafyası kısmen koruma sağladığı için yüzyıllar boyunca özellikle de Osmanlı devleti ile ters düşen Kızılbaş (Alevi) aşiretlerin, ocakların yerleştiği bir alana dönüştü.
Etnik bazda Kürt - Zaza - Türk ve 1915'lere kadar Ermeni kültürlerinin bir buluşma noktası olan Dersim, bunları Kızılbaş (Alevi) inancıyla da harmanlayarak kendisine özgü gelenek ve görenekleri geliştirdi.
Ancak gerek göçlerle nüfusun dağılması gerekse modernleşme pek çok yerel kültür gibi Dersim'in de kendine özgü gelenek, görenek ve inançlarının unutulmasına neden oldu.
"Kamile Dersim" projesi kapsamında yaşlıların anlatımlarını kayda alıyor
Her şeye karşın az sayıda olsa da bunları yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışan insanlar da bulunuyor.
Caner Canerik, bu kişilerden sadece birisi. Uzun yıllar İstanbul'da gazete ve televizyonlarda çalışan Canerik, memleketi olan Tunceli'ye yerleştikten sonra bu kentin geçmişine, kültürüne, doğasına dair çekim ve araştırmalar yapmaya başladı.
2004 yılında başladığı çalışmalar kapsamında 2016 yılında "Kamile Dersim" isimli bir proje başlattı.
Canerik, şu ana kadar 80 yaş üstündeki 200 kişiyle görüntülü kayıt yaparak inançtan geleneğe, ritüellerden oyun ve şarkılara kadar yaklaşık 15 ayrı başlık altında materyal topladı.
Pandeminin en çok yaşlıları etkilemesi nedeniyle çekimler yavaşlasa da proje halen sürüyor.
Dersim masallarını da kitaplaştırdı
Projesi kapsamında görüştüğümüz Canerik, sahada var olanı alıp, sonraki nesillere aktarmaya çabaladığını söyledi.
Günümüze kadar aktarılmış değerleri -kültürü- sonraki nesillere aktarmanın tüm insanların olduğu gibi kendisinin de boynumun borcu olduğunu belirten Canerik, "Projenin ilk ürünü olan Dersim Masalları kitabının ikinci cildini yazdım ve geniş zamanlı olarak üzerinde çalışma şansı buldum. Keza, ilk ciltten 3 yıl sonra proje kapsamında hedeflediğim 101 masala ulaştım" dedi.
Unutulan bir çocuk şenliği "Bâre bijeku"
Dersim'de yazılı kültürün olmamasının mevcut inanç ve geleneklerin unutulmasında büyük etkisi olduğunu aktaran Canerik, proje kapsamında onu en çok mutlu eden keşfin ise "Bâre bijeku" diye tanımlanan şenlik olduğunu ifade etti.
Canerik, günümüzde unutulan bu şenliği şöyle anlattı:
Bahara doğru dünyaya gelen oğlakların bakımı büyük oranda çocuklar tarafından yapılmaktadır. Büyüyüp anne sütünden kesilinceye kadar ayrı bir şekilde otlamaya çıkartılırlar ve bunu da çocuklar yapar. Ancak mayıs ayı ortası gibi artık oğlaklar annelerini emmeyi bıraktığı ve onlarla birlikte otlamaya gittikleri ilk gün, köy çocukları ev ev dolaşarak türlü yiyecekler toplar ve piknik yapabilecekleri bir yere gidip hep birlikte eğlenirlermiş. Aralarına hiç yetişkin katılmaması ve çocukların özgürce gülüp oynadıkları, bayram yaptıkları eğlenceyi ilk kayıt altına aldığımda inanılmaz heyecanlanmıştım. Sonra teyit etmek için farklı kişilere de sordum. Zar-zor da olsa anımsandı ama ne yazık ki çok ayrıntı hatırlanmadı. Böyle güzel bir gelenek maalesef ki artık yok!
Canerik'in kayıt altına aldığı ölüye yiyecek ulaştırma ritüeli / Video: Caner Canerik
Asıl büyük değişim dini ritüellerde
Canerik'e göre, Dersim'de asıl büyük değişimin kültüre büyük oranda rengini veren dini ritüellerde yaşandı.
"Dersim'de bu bağlamda unutulan ya da günümüzde artık çok az bilinen bir ritüel de ölülere yiyecek ulaştırmak" diyen Canerik, şunları dile getirdi:
"Ölü için verilen hayır yemeklerinin sonunda, 'Tanrı, bizim yediğimizi ona eriştirsin' diye dua edilir. Ama geleneksel kültürde yiyeceğin ölüye ulaştırılmasında farklı bir ritüel gerçekleştirilir. O da genellikle mum alevinin üzerine un serpilerek yakılır ve koku olarak ölüye ulaşacağına inanılır. Bu ritüeli gerçekleştiren kişilerin bir kısmı koku olarak mezarın içine gidebileceğini, bir kısmı da hala o civarda dolaşmakta olan ruhların kokuya yani kendisine sunulan yiyeceğe ulaşabildiğini belirtmişlerdi."
"Birçok ölüm ritüeli artık gerçekleştirilmiyor"
"Dersim'deki ölüm ritüellerinde ayağa çorap giydirilmesi, 7 kat kefen üzerine yorgan örtülmesi, baş altına yastık konulması, pir ya da rehberin gelip cura ile beyitler okuması gibi ritüeller de artık gerçekleştirilmiyor" diyen Canerik, şöyle devam etti:
Keza 2 yıl önce kaybettiğimiz Dersim'in önemli şairi olan Sılo Qız ( Süleyman Doğan ) ile birlikte de yitip giden bir başka ölüm ritüeli de vefattan bir süre sonra bir şair çağrılması ve o şairin kişinin hayat hikayesini besteleyerek aktarmasıydı. Bu geleneğin en önemli özelliği, kişiler bazında o dönemin sosyolojik gerçekliğini büyük oranda aktarıyor olmasıydı. Son şairin ölümüyle sona erdi.
"İpe bakarak kehanette bulunma geleneği de risk altında"
Dersim'in bir zamanlar yaygın olan ancak günümüzde unutulmaya yüz tutan gelenek ve ritüelleri bunlardan ibaret değil.
İpe bakarak geleceğe dair kehanette bulunma geleneği de artık gittikçe azalıyor. Canerik, unutulma riski olan bu geleneğe ilişkin "Dinsel sıfatı bulunan ve artık yaşlı olan kimi insanlar, ipe bakarak kişilerin kaderini okuduklarını iddia ederler. Bazen başına ne geldiğini öğrenmek için, bazen de ne geleceğini öğrenmek için insanlar bu kişilere gidip ipe bakmasını isterler. Bu bir gelenek. Bilimsel ya da felsefi yanını tartışmıyorum. Pir, rehber de ipe bakar ve o kişiye gördüğünü söyler" ifadelerini kullandı.
"Dersim'in kâmil insanlarından aldıklarımı sonraki nesillere aktarıyorum"
Bütün çabasına karşın Canerik, hala istediği hedefe varamamaktan yakınıyor.
Caner Canerik, yakınma nedenini şu sözlerle anlatarak sözlerini noktaladı:
Yok olmakta olan bir kültüre dair bir çalışmanız varsa, ona ciddi anlamda destek bulma şansınız maalesef olmuyor. Bu nedenle hedeften çok uzağım. 3 kitap satarak projeyi devam ettirmeye çabalamak tüketiyor insanı. Bozulan kamerayı yaptıracak ekonomik gücünüz de olmuyor, kayıt ettiğiniz materyal üzerinde okumalar yapacak lüksünüz de. Güzel hayallerle yola çıkmıştım ama geldiğim noktada hedeflediğim şeyleri yapma imkanı yaratamayacağımı gördüm. İnsani sorumluluğumu yerine getiriyor, Dersim'in kâmil insanlarından aldıklarımı sonraki nesillere aktarıyorum. Gerisi onların bileceği bir şey
© The Independentturkish