Nuruddin Farah ve "Düğümler"

Ahmet Sait Akçay Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Modern Afrika edebiyatının tartışmasız en büyük romancılarından birisi Nuruddin Farah'tır. Hayatı boyunca sürgünde yaşamış olan Farah'ın romanları bugün dünya edebiyatının köşe taşlarından sayılmaktadır.

Yirmili yaşlarında yazdığı ilk romanı From A Crooked Rib'ten [Eğri Bir Kaburga Kemiğinden] itibaren cinsiyet ayrımcılığı, kadına şiddet, diktatörlük, göçmenlik, din, iktidar ve yerdeğiştirme gibi temaları gerek diaspora gerekse Afrika'da sorunsallaştıran ender romancılardandır.
 

 

Nuruddin Farah'ın eserlerinin bugüne kadar Türkçeye çevrilmemesini büyük bir kayıp olarak görüyorum. Tek eserinin bile çevrilmemiş olması büyük bir ayıptır.

Farah'ın kozmopolit dünyası hem Afrika'yı hem de Batı'yı kapsamaktadır. James Joyce'un Ulysses romanı üzerine bina ettiği ikinci romanı A Naked Needle yayımlanınca dönemin Somali diktatörü Mohamed Siyad Barre'nin hışmına uğrar, bu da şüphesiz yirmi iki yıllık sürgün yaşamının başlangıcı olur. 
 

 

Farah da Wole Soyinka gibi diktatörlerle başı dertten bir türlü kurtulmaz. 1986 yılında Gambiya Cumhurbaşkanı Sir Dadwa Jawara'yı eleştirdiği için ülkeden sınır dışı edilir.

Yine 1990 yılında Uganda Cumhurbaşkanı Yoweri Museveni tarafından ülkeden kovulur. 

Afrika edebiyatında, belki de dünya edebiyatında kadınları Farah kadar kurmacanın merkezine alan başka bir yazar yoktur.

Kadın karakterleri yansıtma biçimi çoğu zaman yazarın cinsiyetinin kadın mı erkek mi olduğu sorusunu gündeme getirmiştir.

Sürgün hayatı boyunca Almanya, İngiltere, Amerika, Uganda, Gambiya, Nijerya ve Güney Afrika'da yazı hayatını sürdürmüştür. 


Farah bugüne kadar üç roman üçlemesi yayımlar. Neredeyse bütün romanları üçleme yapısı içinde üretilmiştir.

İlk iki romanı da aslında bir üçlemenin parçası olmasına rağmen [öyle adlandırılmasa da] üçüncüsü hâlâ yazılmayı bekliyor.

Afrika diktatörlüğünü sorguladığı ilk üçlemesi, Sweet and Sour Milk [Tatlı ve Ekşi Süt], Sardines [Sardalyalar], Close Sesame [Kapan Susam] Somali diktatörlüğü bağlamında Afrika otokrat sistemlerini, postkolonilerin siyasal ve toplumsal yapısını göz önüne serer. 
 

 

Somali'de hayatını idame ettirmesi engellense de Afrika kıtasını vatanı olarak gören Farah, bugüne kadar kıta coğrafyasında kalmayı ilkesel olarak benimsemiştir. 

İkinci üçlemesi ise Maps [Haritalar], Gifts [Armağanlar] ve Secrets [Sırlar] adlı romanlarından oluşur.
 

 

Bir diğer üçlemesi de Past Imperfect etiketiyle yayımlanan Links [Bağlantılar], Knots [Düğümler] ve Crossbones [Çapraz Kemikler] adlı romanlardan oluşur.  
 

 

Farah'ın edebi haritasını çizerken modernist edebiyatın belkemiğini oluşturan James Joyce, Virginia Woolf ve Samuel Beckett'in etkisinin yanı sıra İslam ve Şark klasiklerinin etkisinden bahsetmek gerekir. 

Simon Gikandi, Farah'ın modernistlerle ve dolayısıyla modernist edebiyatla kurduğu bağı şöyle açıklar: 

Modernizm ve modernist tarz, dönüşümsel ve döngüsel karakteriyle sunduğu toplumsal eleştirinin yanı sıra tamamlanmamış ve parçalı yapısının postkolonyal durumun anlatısına paralel olması Farah'ı cezp etmiştir.


2007 yılında yayımlanan Düğümler [Knots] romanı, Farah'ın kaotik Somali yapısına getirdiği eleştirinin yanı sıra bir öneriyi de salık veriyor.

Mogadişu'da geçen roman, Kanada'dan kalkıp gelen Somalili Cambara'nın iç savaşta harabeye dönmüş başkentteki mücadelesini, yaşam tutkusunu sergiler.

Cambara, savaş ağalarının bölüştüğü kentte el konulan evini/mülkiyetini geri almak için uğraşır. İç savaşta merkezi hükümetin yokluğunu fırsat bilen savaş ağalarının kurduğu kontrol bölgelerinin yanı sıra kısmen güvenliği sağlamaya çalışan sivil toplum örgütleri ve tarafsız yapılar…

Cambara böylesi karmaşık bir ortamda kendi iddiasını gerçekleştirmeye çalışır. 


Bağımsızlık sonrası postkolonyal sistemleri doğru anlamak gerekmektedir. Jean & John Comaroff, bu tarz kaotik yapıları şöyle tarif eder:

Kanunsuzluk ve cezai suç, azgelişmişlik, sefillik ve mezhep çatışması gibi eski klişelere acımasızlığı da ekleyerek postkolonyal toplum tanımlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır.
 

 

Düğümler, Afrika'da 'başarısız devlet' sisteminin işleyişini anlatan nadir romanlardandır. Aşağıdaki pasaj Cambara'nın yaşadığı durumun gerginliğini yeterince açıklar:

Çoğu onun ilk elden bu tarz bir hadise yaşamadığı için şanslı olduğunu söylüyor. Bu kadınlar ve erkekler hakkında yeterince okumuş ve sanki acı çeken arkadaşlarının toplantısında giydikleri madalyalarmışçasına kendi ilençlerinin hikâyelerini anlattığını bilecek kadar yeterli sayıda gazi tanımıştı; onun gibi fiziksel ve zihinsel acı çekmeyenleri dışlamaktan keyif alıyorlardı.


Yıllar sonra Mogadişu'ya gelen Cambara şehri tanımakta güçlük çeker:

Şu ana kadar gördüğü, şehrin simgelerinin devam eden iç savaşta vahşice yok ediliyor oluşuydu, şehri tanıyıp tanımayacağından kuşku duyuyor.


Cambara nereye baksa iç savaşın izlerini görmektedir: Yıkık dökük, düzensiz çatısız, yatık binalar, terkedilmiş harabeler görünümünde her yer. 
Roman, şehrin darmadağınıklığının, çöküşünün, düzensizliğin yanı sıra güvensizliğin, korkunun da portresini çizer.

Cambara Mogadişu'da yaşarken, kuzeni Zaak dahil herkesin uyuşturucu kullandığını fark eder. Gat çiğnemenin normal, gündelik bir eylem olduğu, neredeyse tüm erkeklerin bağımlı olduğu bir ortamda Cambara, kendi yolunu bulmaya çalışırken aktivist kadınlarla tanışır.

Bu onun hayatının dönüm noktası olur. Şehirde bir otel işleten Kiin'le tanışır ve otelde kalmaya başlar.

Otellerin karşısındaki binaların durumunu gördükçe hüzünlenmeye başlar. 

Nahoş görüntü onu daha çok acının içine çeker. Pencerenin hemen berisinde durup İçler acısı çirkinliğin manzarasına bakıyor ve göz gezdiriyor.


Kendi doğal boylarında olmayan ağaçlar, her biri bir yana dağılmış odun, metal parçaları, bu çorak çöplükte satmak için değerli bir şeyler arayan çocuklar, yol ortasında çömelip büyük abdestini yapanlar otelin az berisindeydiler, bütün bunlar Cambara'yı rahatsız etmeye yeter.

Cambara ülkesinde olup bitenleri şöyle değerlendirir:

Doymak bilmez açgözlülüğe teslim adamların, Körfez Devletlerinden birine satmadan önce ulusal anıtları ilkin devirip sonra da onları parçalara ayırırken benzer yıkıcı metotları uyguladıklarını düşünüyor.


Düğümler, kadınların güçlü ve aktif olduğu bir ortamda iç siyasetin iyimserliğe mahkûm oluşunu savlar. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU