Gazeteci iletişimci Sedef Kabaş'ın tutuklanması bir kez daha "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla açılan davaları ve tutuklamaları kamuoyunda tartışmaya açtı.
Kabaş'ın tutuklanmasının ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel imzasıyla hazırlanan kanun teklifinde, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "cumhurbaşkanına hakaret" suçunu düzenleyen 299'uncu maddesinin yürürlükten kaldırılması talep edildi.
Gerekçede Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla 160 bin 169 kişi hakkında soruşturma açılarak 12 bin 881 kişinin mahkum edilmesinin, 299'uncu maddenin suiistimal edildiğinin açık göstergesi olduğu iddia edildi. Söz konusu maddenin muhaliflere yönelik cadı avının simgesi haline geldiği de öne sürüldü.
Erdoğan, dava açmada açık ara birinci
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca'nın geçen ağustos ayında adli istatistikleri inceleyerek hazırladığı rapora göre Erdoğan, geçmiş cumhurbaşkanlarına göre hakaret iddiasıyla şikayet ve dava açmada açık ara birinci.
Karaca'nın raporuna göre sıralama şu şekilde:
Cumhurbaşkanı | Dava açılan kişi sayısı |
Recep Tayyip Erdoğan | 38 bin 581 |
Abdullah Gül | 848 |
Kenan Evren | 340 |
Turgut Özal | 207 |
Ahmet Necdet Sezer | 163 |
Süleyman Demirel | 158 |
Cumhurbaşkanına özel kanun
TCK'da hakaret suçu 125. madde de düzenleniyor.
Bu maddede, "Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır" ifadeleri yer alıyor.
Ancak bu maddeden dolayı tutuklanan pek görülmediği gibi verilen cezalar genellikle paraya çevriliyor.
Bunun dışında bir de sadece cumhurbaşkanına hakareti düzenleyen 299. madde bulunuyor.
Bu maddede ise "Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi 1 ile 4 yıla kadar hapis ile cezalandırılır" denmekte.
İşte bütün tartışma da sadece Cumhurbaşkanlığı makamında olan kişiye yönelik düzenleme getiren bu maddeden kaynaklanıyor.
Çünkü tutuklamalar genellikle bu maddeden oluyor.
Türkiye’de 168 bin kişi “Erdoğan’a hakaret”ten soruşturmaya uğramış.
— Hüseyin Aygün (@HuseyinAygun62) January 23, 2022
(Sedef Kabaş ile 168.001 oldu)
Bir devlet başkanına, o devletin vatandaşlarından bu kadar yoğun hakaret normal değil.
Bu tabloya, bizzat Erdoğan yol açtı.
Günde 24 saat herkese hakaret etti.
Sonuç işte bu..
Aygün: Bu tabloya bizzat Erdoğan yol açtı
Sosyal medyada yeniden gündeme gelen bu maddeyle alakalı olarak eski milletvekili avukat Hüseyin Aygün, dün yaptığı paylaşımda "Türkiye'de 168 bin kişi 'Erdoğan'a hakaretten soruşturmaya uğramış. (Sedef Kabaş ile 168.001 oldu) Bir devlet başkanına, o devletin vatandaşlarından bu kadar yoğun hakaret normal değil. Bu tabloya, bizzat Erdoğan yol açtı. Günde 24 saat herkese hakaret etti. Sonuç işte bu" iddiasında bulundu.
"Geçmiş cumhurbaşkanları ile kıyaslama doğru değil çünkü geçmişte sosyal medya yoktu" diyenler de var
Ancak sosyal medyada yapılan yorumlarda Erdoğan döneminin önceki cumhurbaşkanları ile kıyaslanmasının doğru olmayacağını iddia edenler de var.
Gerekçeleri ise geçmiş cumhurbaşkanları döneminde sosyal medyanın bugünkü gibi var olmadığı, sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla hakaret suçunun da yaygınlaştığı iddia ediliyor.
Gerçekten de sosyal medyanın yaygınlaşması herkesi dokunulur hale getirdi.
Daha önce asla karşı karşıya gelme imkanı olmayan insanlar birbirleriyle sosyal medyadan tartışabiliyor ya da eleştirebiliyor.
Erdoğan’ın da dava rekorları kırması kişisel tutumunun dışında sosyal medyadaki ve hakaret suçlarında dönüşümün de bir sonucu mu?
Bu soruyu farklı isimlere sorduk.
"Birileri eleştiri ile hakareti birbiriyle karıştırıyor"
Optimar Araştırma Merkezi Başkanı Hilmi Daşdemir, sosyal medyanın yaygınlaşmasının Cumhurbaşkanlığı'na yönelik hakaret davalarının artmasına etkisi olduğunu iddia edenlerden.
Daşdemir, eskiden sosyal medya olmadığı için insanların görüşlerini kamuoyu önünde ifade edemediğini ancak bir şikayet veya basına konu olması halinde davaya neden olabildiğini hatırlatarak, "Dünyanın her yerinde hakaret içeren ifadeler dava konusu olur. Hakaret ile eleştirinin birbirinden ayrılması lazım. Kimsenin eleştiriye itirazı olmaz ama maalesef birileri eleştiri ile hakareti birbiriyle karıştırıyor. Bu nedenden dolayı bu tür davalar da açılıyor" diye konuştu.
"Demirel ve Özal için çizilen karikatürler bugün yapılsa hapse girilir"
Siyaset bilimci akademisyen Özgün Emre Koç ise sosyal medyanın hakaret suçunu daha belirgin kılmakla beraber Erdoğan'ın binlerce hakaret davası açtırmasının kişisel tutumundan kaynaklandığı görüşünde.
Koç, sosyal medyanın varlığından dolayı Erdoğan'ın geçmişteki başbakan ve cumhurbaşkanlarıyla kıyaslanmaması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
Geçmişte belki sosyal medya yoktu ama örneğin Demirel, Özal için çizilen karikatürleri bugün yapsan hapse atılırsın. İçlerinde rencide edici çizimler de vardı. O zaman bunlar hakkında bir işlem yapılmış mı? Hayır. O nedenle olanı biteni sosyal medyaya indirgemek yanlış olur.
"Davalar yıldırma politikası"
Erdoğan döneminde açılan davaların artmasının hukuki bir yönünün de olduğunu öne süren Koç, "Diyelim ki siz ve aileniz anonim hesaplar aracılığıyla hakaretlere maruz kaldınız. Siz şikayet ettiğiniz zaman bu kişiler bulunmazken Erdoğan şikayet edince adamın yedi sülalesi bulunur ve hapse atılır. Dolayısıyla burada hem bir tercih hem de bir yıldırma politikası ayrıca para kazanma yöntemi var. Yüklü tazminatlar isteniyor" şeklinde konuştu.
"Savcı ve hakimler Erdoğan'ın şikayetlerini davaya dönüştürmeye çok istekli"
Erdoğan'ın bu tercihi sonucu avukat ekiplerinin kurulduğunu öne süren Koç, hukukun da buna göre konumlandığını, savcı ve hakimlerin de gelen şikayetleri davaya dönüştürme konusunda çok istekli olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Benim hakkımda da cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla aylardır süren bir soruşturma var. Emsal şikayetlerde söz konusu ifadenin hakaret içermediği görüldüğü halde soruşturmaya bakan genç savcı takipsizlik de vermiyor. Dolayısıyla Erdoğan döneminde cumhurbaşkanına hakaret davalarının artması sosyal medya kullanımı ile değil ortada ikili bir hukuk olmasıyla açıklanabilir. Aynı dönemde vatandaşlarca açılan davalarda bir artış var mı, biri size hakaret edince o da tutuklanıyor mu ona da bakılmalı."
"Sosyal medya hakaret suçlarının artışında etkili oldu"
Bilişim hukuku üzerine çalışmaları olan avukat Gökhan Ahi, sosyal medyanın gerek gündelik hayatta gerekse siyasette hakaret suçlarının artışına doğrudan bir etkisi olduğunu söyledi.
Ahi, şunları ifade etti:
"Diyelim ki AK Parti öncesi son Başbakan Ecevit döneminde sosyal medya yoktu. İnsanlar kendisini ya mahallesindeki kahvehanede, işyerinde veya ailesi arasında ifade edebilirdi ya da yazar gazeteci televizyoncu sinemacı ise kitle iletişim araçlarında. Başka bir mecra yoktu. Sosyal medyanın yaygınlaşması ile herkesin kendini ifade edebilmesi daha kolaylaştı, bu hem ifade özgürlüğünün kullanılması açısından geniş bir ortam yarattı, bir yandan da bu tür hakaret davalarının artmasına neden oldu."
"Siyasette bu tür davaların çok açılmasının nedeni otosansür etkisi yaratmak"
Hakarete ilişkin şikayetlerin bir kısmının da suç filtre seviyesinin çok düşük olduğun aktaran Ahi, "Neredeyse her ifade, espri, şaka dahi şikayet edilir hale geldi. Normal şartlarda bunların hepsi davalık veya şikayetlik mi diye bakarsan değil. Sıradan insana yöneltilen ifadeler ile siyasetçi, sanatçı, sporcu gibi ünlü kişilere yöneltilen ifadeler dahi aynı ağırlıkta kabul edilemez. Siyaset alanında bu tür hakaret davalarının daha çok açılması ise 'sağda solda konuşmayın, şikayet etmeyin, eleştirmeyin' mesajı ile her tarafta hapis cezası, tazminat tehdidi ile yurttaşlar arasında otosansür etkisi yaratmak" ifadelerini kullandı.
"Sosyal medya hakaret suçunu belirgin hale getirdi"
Avukat Rıdvan Yıldız ise sosyal medyanın hakaret suçunu belirgin hale getirdiğini kaydederek, "Eskiden bu suç daha çok mahallede kişiler arasında kalıyordu. Sosyal medya bunu belirgin kurdu. Sonuçta söylediğin her söz sosyal medyada ortada" dedi.
"Erdoğan, şikayet yoluna çok fazla başvuruyor"
Yıldız, buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da sosyal medyadaki ifadelerin üzerine çok sert gittiğini ve şikayet yoluna çok fazla başvurduğuna dikkati çekerek, "Belki başka bir cumhurbaşkanı olsaydı sıradan her söylenenin üzerine gitmeyebilirdi. Hakaret suçunun yasadaki tanımı da zaten muallak. Ancak söz konusu cumhurbaşkanı olunca vatandaşa söylendiğinde konu olmayacak ifadelerde hakaret konusu olabiliyor" yorumunu yaptı.
“Demokratik ülkelerde siyasetçilerin eleştiriye daha tahammüllü olması istenir”
Cumhurbaşkanına yönelik ifadelerin milli iradeye söylendiği iddia edilerek cumhurbaşkanı makamının adeta kutsallaştırıldığını kaydeden Yıldız, "Oysa demokratik ülkelerde siyasetçilerin eleştiriye tahammülünün daha fazla olması beklenir. Ben, cumhurbaşkanına bile yönelik olsa hakaret suçlarını hapis değil tazminat davalarının konusu olması görüşündeyim" diyerek sözlerini bitirdi.
© The Independentturkish