Ortadoğu ülkelerinde Irak ve Suriye başta olmak üzere çok sayıda ülkede "iç savaş, mezhepsel çatışmalar, özgürlüklerin kısıtlanması ve ekonomik krizler" nedeniyle, bu ülkelerin vatandaşı "daha iyi bir yaşam ve gelecek uğruna" Avrupa ve İskandinav ülkelerine göç etmeye çalışıyor.
Bu yılın ekim ile kasım ayı başından itibaren Avrupa'ya gitmek için yönünü Belarus ile Baltık'a çeviren göçmen krizi, günümüz tabiriyle "yeni soğuk savaş" siyasetinin bir parçası haline geldi.
Avrupa'ya göç arayışıyla Belarus'tan Polonya'ya geçmeye çalışan aralarında Kürtlerin de bulunduğu binlerce kişi, yaklaşık 3 aydır sınırda zor şartlarda beklemeyi sürdürüyor. Polonya, mülteci akınına karşı Belarus sınırına jiletli tel çit döşerken, olası bir müdahaleye karşın sınırdaki güvenlik güçlerinin sayısını arttırdı.
Belarus-Polonya sınırında yaşanan insanlık dramına katlanamayıp Irak'a dönenlerin yanı sıra sınırın açılmasını umut ederek bekleyişlerine devam edenlerin de sayısı azımsanmayacak kadar fazla.
Halen sınırda bulunan ve aralarında Irak, Irak Kürdistan Bölgesi (IKB), Suriye, Afganistan ve Pakistanlıların da olduğu sığınmacılar için şartlar giderek zorlaşırken, bu bölgeye gazeteciler ve sivil toplum kuruluşların girmesi engelleniyor.
IKB merkezli göç işleri örgütü Lutke'nin verilerine göre, 2021 yılında IKB'den göç edenlerin sayısının tam olarak bilinmese de Kürt ve Araplardan en az 5 bin kişinin bu sene içinde bulundukları bölgelerden göç etti.
Yüzde 70'inden fazlası Kürtlerin oluştuğunu göçmenlerin bu yıl içerisinde bölgeden ayrılanların çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
"Belarus'tan Irak'a 3 bin 556 kişi getirildi"
Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmet Sahhaf, konuyla ilgili yaptığı son açıklamada, "Şimdiye kadar 3 bin 556 kişiyi Belarus'tan ülkemize geri getirdik. Pasaportunu kaybeden 383 kişi için de geçici pasaport sağlandı" dedi.
Uluslararası Kurtarma Komitesi Yardım Grubu ise toplamda, Belarus-Polonya sınırında 13 kişinin öldüğünü duyururken, göçmenler arasından IKB'ye geri dönenler sayının daha fazla olduğunu savunuyor.
Nitekim 3 Aralık'ta 5 çocuk annesi 38 yaşındaki hamile Kürt kadını Evin İrfan Doski'nin Polonya'daki Heinufka Hastanesi'nde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmesi de göçmenlerin zorlu hava şartları ve açlığın yanı sıra farklı gerekçelerle yaşamını yitirdiğini de ortaya koydu.
Bu arada Irak Göç ve Göçmenler Bakanı İvan Faik Cebro, bakanlıktan bir heyetin sınırda mahsur olan Irak vatandaşlarının şartlarını görüşmek üzere Polonya'ya gittiğini duyurdu.
Mevcut durumda 4 binden fazla Iraklı olduğunu ve bakanlığın, göçmenlerin ülkeye zorla getirilmelerinden değil gönüllü dönüşlerden yana olduğunu vurgulayan Cebro, bakanlığının göçmenler konusunda Birleşmiş Milletler'le (BM) iletişimde olduğunu, kamplardaki Iraklıların çoğunun geri dönmeyi reddettiğini aktardı.
Irak ve IKB hükümetleri ile Belarus arasında koordineli çalışmayla geri dönmek isteyen Irak vatandaşı göçmenlerin ücretsiz uçak tahsis ederek, Irak'e getiriliyor.
IKB Hükümeti de "insan kaçakçılığını" soruşturmak için bir komite kurdu. IKB Dış İlişkiler Ofisi'ne göre binden fazla göçmen halen Belarus'taki kamplardan Irak Kürdistan Bölgesi'ne dönmeyi bekliyor.
Son olarak 11 Aralık'ta Belarus'tan Kürdistan Bölgesi'ne çoğunluğu gençlerden oluşan 417 kişilik 9'uncu göçmen kafilesi IKB'ye iade edildi. Bu kafileyle birlikte 18 Kasım'dan beri 3 bin 500'den fazla göçmen Belarus'tan Irak'a iade edilmiş oldu.
Independen Türkçe'ye konuşan Irak Kürdistan Bölgesi Dış ilişkiler Danışmanı Helgurt Salani, Nakil sürecinin son zamanlarda hızlandırıldığını belirterek, "Nakil çalışmalarımız sürüyor, gerek Irak Havayolları gerekse Dış ilişkiler Bakanlığı bu konunun üzerinde ciddi bir şekilde duruyor. Nakil sürecinde en büyük sorunumuz gerek Irak gerekse Kürdistan Bölgesi'nden bir ekibimiz orada bulunmuyor. Şu anda orada çalışan ekibimiz de Rusya'dan Belarus'a giden geçici bir ekiptir" dedi.
IKB Hükümet Sözcüsü: Göç krizinde dış grupların rolü var!
Konu hakkında Independent Türkçe'nin soruları yanıtlayan, IKB Hükümet Sözcüsü Dr. Cotyar Adil (Jotiar Adil); göçmen krizini "siyasi bir kriz" olarak nitelendirerek, "birkaç dış grup tarafından yürütüldüğüne" işaret ederken, bu konuda detaylı bilgi vermedi.
Dr. Cotyar Adil, "Kürdistan Bölgesi Hükümeti olarak son yaşanan göçmen krizini siyasi bir kriz olarak görüyoruz. Ve bu siyasi kriz dış merkezli birkaç grup tarafından Kürdistan Bölgesi'nde güven ve istikrar ortamını bozmak amacıyla yürütülüyor" dedi.
Göçmenlerin geri dönüşleri için Bağdat hükümetiyle koordineli bir şekilde çalıştıklarını dile getiren Adil, şimdiye kadar 3 binden fazla vatandaşlarını ülkeye geri getirdiklerini söylüyor.
Göçlerde PKK'nın bölgedeki varlığının da önemli bir etkisi olduğuna dikkat çeken Dr. Adil, sözlerine şunları ekledi:
Kürdistan Bölgesi'nde PKK'nin varlığı ve Türk askerleriyle yaşanan çatışmalarda binlerce vatandaşımızın evlerini terk etmesine neden oldu. Özellikle Kürdistan Bölgesi'nin kuzey bölgesinde bu sorunlar yaşanıyor. Bu durum vatandaşlarımıza bulundukları köy ve ilçelerde hizmet ulaştırmamıza ve yeniden yapılandırmaya engel teşkil ediyor. Ayrıca bölgede PKK ile Türk ordusunun çatışmaları nedeniyle çok ciddi zarar verildi. Akabinde yaşananlar bölgedeki vatandaşların rahatsızlığına neden oluyor.
"Göç eden halkımız insan kaçakçılarının kişisel menfaatleri uğruna kullanılıyor" diyen Dr. Adil, "Topraklarından göç eden vatandaşlarımız göç yolunun bu denli sert ve zorlu olduğunu bilmediği gibi ciddi miktarda para da boşuna harcayacaklarını da kestiremiyorlardı. Ancak içine girdikten sonra yaşanan tüm olumsuzluklara tanıklık ettiler" şeklinde konuştu.
Cotyar Adil son olarak, IKB'nin 9. Kabinesinin kurulduğu tarihten beri vatandaşlarına binlerce istihdam sahası kurduğuna işaret ederek, "Gençlerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımızın istihdam etmek amacıyla da daha fazla proje yapmaya devam ediyoruz. Amacımız her bir Kürdistan vatandaşına daha iyi hizmet sunmaktır" dedi.
"Dönenler arasında, sevinenler de var, tekrar göç yolunu deneyeceklerini söyleyenler de var"
Türkiye-Polonya-Belarus güzergahı izleyerek Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden birine gitmeyi ümit edenler arasında Erbilli Kürt gazeteci Rebin Sirwan'da vardı.
29 yaşındaki Rebin Sirwan, Independent Türkçe'ye, IKB'den göç hikayesini ve kendi deyişiyle "mecburi dönüşünü" anlattı.
"Birçok genç gibi vatanımı geride bırakmamın sebebi, daha iyi yaşam koşulları içinde yaşamaktı…" diyen Rebin Sirwan, sözlerine şunları ekledi:
Benim ve diğer gençlerin göç kararı almasında özellikle Kürdistan'da iki ailenin (Talabani-Barzani) liderliğinde olmasıdır. Çünkü Kürdistan yoksullar için virandır. Namusunla çalışmak istediğinde günlük 10 ila 15 dolar arasında bir kazancınız oluyor. Bu kazanılan 10-15 doların 5 doları kiraya gidiyor. 5 dolara bir ailenin geçinmesi mümkün mü?
Halk ekonomik olarak çökmüş durumdadır. Bu halk haksız kazançla zengin olanlara tanıklık ediyor. Özgürlük yok! Ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor. 6 milyonluk bölgenin tüm ekonomisi, iki aileye tabidir. Halkın çoğu yoksulluk içinde yaşıyor ve yüksek öğrenim görmüş birçok insan bırakın kendi alanında çalışmayı normal bir iş dahi bulamıyor.
Gazeteciler için çalışmak da imkansız. Bir gazeteci olarak vatanımda karşılaştığım adaletsizlikleri, iktidar partileri ve diğer siyasi partilerin nasıl çalıştığını okuyuculara aktarıyoruz. Bu nedenle de ciddi sorunlarla karşılaştım. Gözaltına alındım. Sık sık ölümle tehdit ediliyorum ve bu nedenle çalışmaya devam etmek imkansız hale geldi. Bende Belarus üzerinden AB'ye kolay geçildiğini öğrenince de IKB'den ayrılmaya karar verdim.
"BM'nin Belarus Ofisi'ne sığınma talep ettim, şiddete maruz kaldım, deport yedim"
Minsk'e giden Rebin'i, diğer göçmenlerden farklı kılmasının bir nedeni de gazeteci olmasının yanı sıra Belarus'ta Birleşmiş Milletler (BM) binasına giderek, sığınma talebinde bulunmuş. Ancak Rebin, bu talebinin reddedilmekle kalınmayıp, polislerce şiddete maruz kaldığını söylüyor.
Göçmenlerin, bu sınırlarda mahsur kaldığını belirten Rebin, "Ne Belarus makamları göçmenlerin Minsk'e dönüşlerine izin veriyor ne de Polonya, göçmenlerin Almanya'ya ulaşmak için topraklarını kullanmalarına izin veriyor" dedi.
Rebin, Facebook üzerinden "Kaçak yol" (Rêgay Qaçax) adlı bir hesaptan insan kaçakçılarıyla iletişime geçtiğini ve iletişimin çok kolay olduğunu söylüyor.
"Zaten anlaşmanızla birlikte tek kaçakçıyla muhatap olmuyorsunuz gideceğiniz yerin uzaklığı kadar en az 10 kişiyle iletişimdesiniz" diyen Rebin, "Almanya'ya gidene kadar 20 taşeron kişiyle muhatap oluyorsunuz. Zaten her bölgenin topladığı grupları var, bazıları 50, bazıları 80 kişilik göçmen gruplarıdır. Ancak hepsi sonuç olarak tek kişinin aracılığıyla gidiyor. Belarus için 3 bin ila 4 bin arasında vize ücreti ödeniyor. Orada da istediğin ülkeye geçene kadar bin dolar harcıyorsun. Belarus'tan Almanya'ya kadar da 6 ila 7 bin arasında para ödeniyor. Belarus üzeri toplam 12-15 bin dolar gidiyor" bilgisini verdi.
"İnsanlık dramı yaşanıyor"
Rebin'e göre göçmenlerin Belarus'a gitme planı çok basit ve gereken tek şey yüksek miktarda para ve ekliyor:
Örneğin benim seyahatim bir 'turist' olarak uygulandı. 4 bin dolar karşılığında bir seyahat acentesi aracılığıyla Belarus vizesini aldım. Toplam altı gün süren yolculuk sonunda 18 Ekim'de Minsk'e ulaştım. Minsk'e gidince de karşılaştığım durum karşısında şaşkına uğradım. Sınıra yakın bölgeye ulaştığımda tam bir insanlık dramıyla karşılaştım.
Ve o an bir göçmenden çok gazetecilik içgüdüsüyle görüntü almaya başladım ve görüntüleri ulaştırabildiklerime gönderdim. Facebook'ta canlı yayınlar yaptım ve Belarus üzerinden göç etmeyi düşünenleri uyardım, bölgeye gelmemelerini kaçakçılara boşuna paralarını vermemelerini kandırıldıklarını, Belarus ve Polonya polisinin izin vermediği şiddet uyguladığını, hava şartlarının kötü olduğunu söyledim.
İçinde bulunduğum şartları an be an paylaştım yayın organlarına gönderdim. Tam bir insanlık dramı yaşanıyordu. İnsanlar tüm yılların birikimi mallarını Avrupa'ya gitme uğruna harcadı.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Belarus Ofisi'ne sığınma süreci ve sonrasını ise Rebin, şöyle anlattı:
Avrupa'ya ulaşmamın mümkün olmayacağını anladığımda, burada uluslararası koruma başvurusunda bulunmaya karar verdim. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Belarus Ofisi ile temasa geçtim ve beni Belarus göçmen dairesine gönderdiler. Orada sığınma istediğimi söyler söylemez beni sınır dışı edeceklerini söylediler. Gazeteci olduğum ve Irak'ta can güvenliğimin olmadığına dair sözlerimi kimse dinlemedi. Direnince elektrik şokuyla dövüldüm. Eşyalarımı toplamama bile izin vermediler. Beni havaalanına götürdüler, tüm sınır dışı etme prosedürü yaklaşık iki saat sürdü ve ilk uçakla Bağdat'a beni gönderdiler.
Şu anda Süleymaniye'de kalan Rebin, yasal yollardan vize almak için ise ülkelerin konsolosluklarına başvurmaya çalışıyor.
"Çoğu göçmen Irak'a dönmektense ölmeyi tercih ediyor"
Göçmen krizinin, ülkelerin "siyasi kartı" haline geldiğine işaret eden Rebin, sınırda karşılaştığı Kürt göçmenler arasında çoğunluğunun Irak ve Suriye Kürtlerin olduğunun dile getirerek, "Türkiye'den ve İran'dan da Kürtler vardı ancak onların sayısı çok azdı. Göçmenlerin bazıları Polonya üzerinden Almanya'ya ulaşmayı başardı. Çoğunluğu aile olanlar kurulan göçmen kampına gitti, durumları çok kötü. Kampta yaklaşık 2 bin kişi vardır. Şehir merkezinde ve sınırda halen bekleyenler de var tabii. Kanımca yaklaşık şu anda Belarus'ta yaklaşık 5 bin kişi vardır" şeklinde konuştu.
Belarus-Polonya sınırında Bruzgi Kontrol Noktası'nda kurulan kampta çoğunluğu aile yaklaşık 2 bin göçmenin Avrupa'ya geçmeyi beklediğini dile getiren Rebin Sirvan, şehir merkezindeki göçmenlerin ise ülkelerine geri gönderecekleri söylemlerinin ağır bastığına işaret etti.
"Minsk'te birçok göçmenle konuştum. Çoğu, Irak'a dönmektense ormanlarda ölmeyi tercih ettiklerini söylüyor"diyen Rebin, sözlerine şunları ekledi:
Sınırdaki göçmenlerin şu anda temel ihtiyaçları yemek, su ve sıcak giysilerdir. Havalar her gün daha da soğuduğunu söylüyorlar. Sınırı geçmelerine izin verilmezse Kızılhaç gibi kuruluşların müdahalesi gerekli olacak, aksi takdirde ölü sayısının da artacaktır. Avrupa, Belarus ile yaşadığı çatışmayı kaybetmemek için göçmenleri kabul etmeyecek. Ve sonunda, AB ile Beyaz Rusya arasındaki bu savaşın asıl kaybedenleri göçmenler olacak.
Bu göçmenler, sadece özgürlük ve daha iyi bir yaşam istiyor. Sanıldığı gibi çoğu kolay para kazanmak için Avrupa'ya gitmiyor. Tek istedikleri orada çalışma fırsatı verilmesi. Nitekin aralarında çok sayıda iş adamı var. Avrupa'da özgür ve insanca yaşamak istiyorlar. Örneğin kardeşim, 2015'te İngiltere'ye gitti, Kürdistan'da çaycılık yapıyordu ve aylık geliri 200 dolardı. İngiltere ise aynı işi yapıyor ve aylık geliri 2 bin dolar kazanıyor.
"Sevdiğim kızı istemeye gittiğimde, 'Avrupa oturumun var mı?' diye sordular"
Gazeteci Suriye (Rojava) Kürtlerinden Majid Helobi ise, bölgedeki Kürtlerin göç etmesinin arkasında özellikle ekonomik sıkıntılar, siyasi istikrarsızlık ve işsizlik gibi birçok nedenlerin olduğunu söylüyor.
Göç etmek isteyenlerin Avrupa'ya gitme uğruna tüm varlıklarını sattığını dile getiren Helobi, "Bulundukları bölgeden umutsuzlar kendilerine ait bir gelecek burada bulamıyor. Daha rahat bir hayat yaşamak uğruna her şeyi göze alıyorlar. Yaşam şartları her geçen gün zorlaşıyor. Öyle ki ilk girişimlerinde başarısız olsalar dahi ikinci-üçüncü kez dahi Avrupa'ya göç etmeye çalışıyor. Belarus'a son gidenlerin büyük çoğunluğu ise ailedir. Gerek Suriye gerek Irak'tan göç etmek isteyenler sıfırdan hayata başlamaya da hazırdır" dedi.
Ayrıca ilginç nedenlerle gidenler de olduğunu belirten Helobi, şunları söyledi:
Mesela bir genç sevdiği kızı istemeye gittiğinde ona 'Avrupa oturumun var mı?' diye soruyorlar. Bu gençte inat edip, 'Avrupa'ya gidip oturumun alacağım ve istediğimde de Irak'a gelebilirim' deyip göç yolunu tuttu. Kısacası bu tehlikeli yollardan biri seçen her kişinin gerek siyasi gerek geçim sıkıntısı ve gerekse bölgedeki istikrarsızlığı gösterecek haklı gerekçeleri vardır.
Şengalli aile: Göç yolculuğumuz başladığı yerde bitti. İyi ki döndük
Irak Ulaştırma Bakanlığı, 18 Kasım'da Belarus'tan uçakla 430 sığınmacının geri döndüğünü açıkladı. Bu göçmenler arasında Şengalli Hacı Derviş ve ailesi de bulunuyordu.
Belarus'tan Duhok'taki Şarya göçmen kampına dönen Haci Derviş, diğer göçmenlerin aksine bu yolda harcadığı 38 bin dolara rağmen döndüğüne seviniyor.
Ailesi ile 2014 yılındaki IŞİD saldırıları sırasında Şengal'den Duhok'taki Şarya kampına yerleşen 53 yaşındaki Haci Derviş, annesi (80), karısı ve üçü erkek 6 çocuğu ile 22 Eylül'de kaldıkları kamptan Türkiye üzerinden Avrupa'ya gitmek için uzun bir yolculuğa çıktılar.
Toplam 30 kişiden oluşan Şengalli dört Ezidi ailenin ortak amacı yolculuklarının ilk durağı olan Türkiye'ye ulaşmaktı. 29 gün İstanbul'da kalan dört Ezidi aile, 20 Ekim'de aldıkları Belerus vizesiyle uçakla başkent Minsk'e ulaştı.
Minsk'te birkaç gün kaldıktan sonra Belarus sınırına gitmeye karar veren Haci Derviş ve grubu, kişi başı 300 dolar ödeyerek, Polonya sınırına yakın bir köye ulaştıklarını orada da üç gün yürüdükten sonra sınıra vardıklarını dile getiren Derviş, "Karşılaştığımız manzara oldukça ürkütücüydü. En küçük çocuğum 12 yaşındaydı, Belarus ormanlarında aileleriyle birlikte olan yüzlerce çocuğa kıyasla durumumuz daha iyi olmasına rağmen çok zorlandık" dedi.
Zorlu şartlar ve bitkin düşmelerine rağmen 2 Kasım'da dikenli tellerle çevrili Belarus sınırını geçmeye çalıştıklarını ancak polis ve Polonya sınır muhafızlarının onları gözaltına aldıklarını söyledi.
Belarus ormanlarında günün büyük bir bölümünde sıcaklığın neredeyse sıfıra düştüğünü geceleri ise sıfırın altına düştüğünü dile getiren Haci Derviş, sözlerine şunları ekledi:
Onlara (sınır güvenlik polislerine) resmen yalvardım. Yaşlı annemin ve çocuklarımın hatırına Almanya'ya geçmemize izin vermelerini istedim ancak bir işe yaramadı. Aksine bize daha çok kaba davranıp, hakaret ederek, bir şekilde araçlara bindirerek, Belarus sınırları içinde onların deyişiyle güvenli bir bölgeye götürüldük. Bu bölgede bir hafta kaldık ve orada da doğru dürüst yiyecek ve içecek yoktu. Çocuklar Belarus polisine yaklaştıklarında çocuklara biraz bisküvi veya meyve veriyorlardı.
"Arkadaşlarım Irak'a döndüğüm için bana 'deli' dedi"
"Peki Irak'a dönmeye ne zaman karar verdiniz?" sorusuna Derviş, "Belarus polisinden bizi Minsk'e götürmesini istedik. İlk önce reddettiler daha sonra kişi başın 100 dolara bizi Minsk'e bıraktılar. Minsk'e döndükten sonra da ailecek Irak'a dönmeye karar verdik. Belarus'taki Irak Büyükelçiliğine başvurarak, 18 Kasım'da Erbil Uluslararası Havalimanı'na vardık" yanıtını verdi.
Derviş, "Döndüğünüze pişman mısınız?" sorusuna du "Asla! Bunca rezilliği yaşadıktan sonra hiç pişman değiliz. Hatta arkadaşlarım bana harcadığım onca para ve emekten sonra döndüğüm için 'deli' olduğumu söyledi. Ben ise uçak biletine değil ücretsiz 10 bin dolar ödeyeceğimi bilsem de geri dönecektim karşılığını verdim" şeklinde yanıtladı.
Hacı Derviş ve ailesinin Belarus macerası iki aydan sonra Duhok'taki Şarya göçmen kampındaki çadırında tekrar yerleşerek son buldu.
"Avrupa ülkelerinde insanlığa dair bir şey olmadığını yaşayarak gördük"
Derviş son olarak; "Duhok'taki çadırda yedi yıl yaşadık ve kamptaki yaşamanın cehennem hayatı olarak görüyorduk ve bu cehennemde kurtulmak istedik, ancak kendimizi daha acımasız bir cehennemin ortasında bulduk. Evet, bu yola çıkma uğruna arabamı ve tüm birikimlerimizi sattım. Ancak her şeye rağmen döndüğüme de pişman değilim. Evet tuhaf karşılanacak belki ama gerçekten döndüğüme pişman değilim. Bu uzun yolculuk benim ve ailem için oldukça pahalı bir deneyim oldu ve sonuç olarak Avrupa ülkelerinde insanlığa dair bir şey olmadığını yaşayarak gördük" sözlerini kullandı.
DAK: Ezidilerin göç etmesinin önemli nedeni Şengal'de durumun normalleşmemesi
Independent Türkçe'ye konuşan Ezidi Kadınları Kalkındırma Derneği (DAK) Başkanı Sozan İsmail de konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
Ezidi aile ve gençlerinin göç etmelerinin önemli nedeni, Şengal'de halen durumun normalleşmemesi, siyasi çatışma ve silahlı grupların varlığıdır. Nitekim Ezidi toplumunun yüzde 70-80'i halen göçmen konumundadır. Ve evet göçmenler arasında Ezidiler de var. Irak hükümeti IŞİD sonrası da üstüne düşen görevi yerine getirmedi.
Bölgede ciddi bir işsizlik sorunu var, gençlerimizi gelecek korkusu sarıp, kamp şartlarından bezmiş durumda ve haliyle çözüm olarak Avrupa'yı görüyor. Kaldı ki Irak'ta yaşanan tüm siyasi ve mezhepsel çatışmalarda her daim azınlıklar kurban oluyor.
Ezidilerin sorunlarına da ciddi bir şekilde eğilmiş değiller. Bölgedeki çocuk ve gençler zorunlu eğitimden bile yoksunlar…Siyasi taraflar arasında yaşanan çatışmalar gençleri ciddi bir şekilde etkiledi.
Mevcut durumda tüm Ezidi ve diğer azınlıkların IKB'de yaşamayı tercih ettiğini dile getiren Sozan İsmail, "Tartışmalı bölgelerde de durum malum…Yetkilerin gerek ekonomik, gerek gençlerin istihdam edilmesi ve gerek güvenliğin sağlanması konusunda ciddi adımlar atılması gerekiyor" dedi.
© The Independentturkish