The Squid Game ve Güney Kore'nin karanlık yüzü

The Squid Game dizisinin sunduğu karamsar görüntü abartılı bir hal değil

Güney Kore'de geçen ekim ayında binlerce işçi, ülkedeki çalışma koşullarını "Squid Game" kıyafetleriyle protesto etmişti / Fotoğraf: AP

Netflix bu yıl ünlü dizisi The Squid Game'i yayımladığında, dünya Güney Kore ve halkının tipik görüntüsünden farklı bir görüntü ile karşılaştı.

Zira Güney Kore dünyayı kaplayan teknoloji endüstrileri, dizileri ve K-pop gruplarıyla ünlüyken söz konusu dizi, K-pop gruplarını öne çıkaran parlak renklerden daha karanlık ve daha az neşeli bir görüntü sundu.

Dizi, yüksek gökdelenleri gecekondu mahallelerinin gözünden, lüks kıyafetler giyenleri de dizinin kahramanlarına yabancıymış gibi gösterdi.

Bu bakış açısı bazı Korelilerin tepkisini çekti ve dünyada şaşkınlık uyandırdı.

Yenilikleriyle dünyayla rekabet eden, eğlenceli içerikleriyle insanların hayatına giren Kore gerçekten böyle mi?

Yoksa dizi aşırı mı karamsar?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Güney Kore'nin dizide nasıl bu şekilde göründüğünü anlamak için 1950'li ve 60'lı yıllardaki Güney Kore'ye bakmalıyız.

O zamanlar Güney Kore halkının yaklaşık yarısı yoksulluk tehdidi altında yaşıyordu. Toplumun yarısından fazlası okuma-yazma bilmiyordu.

Ancak Güney Kore, 1970'li ve 80'li yıllarda devlet okulundaki bazı öğrencilerin sabah 08.00'da okula gidip akşam ancak saat 22.00'da döndüğü sert ve acımasız bir eğitimi destekleyerek sosyal ve ekonomik açıdan hızla gelişti ve ilerledi.

Bu sıkı çalışmanın sonucunda Güney Kore ekonomisinin 20 yıl içerisindeki yıllık büyüme oranı yaklaşık yüzde 7'ye yükseldi. 1996 yılında Güney Kore, o zamanlar 29 gelişmiş ekonomiyi içeren Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne (OECD) katıldı.

Ancak bu hızlı büyüme, borçla da olsa şehirleşme trenini yakalamak isteyen Güney Koreliler üzerinde oldukça büyük bir toplumsal baskıya neden oldu.

Bu da Güney Koreliler arasında borç alımını büyük oranda artırdı ve Güney Kore toplumunda borçlanma ile tüketim kültürünü güçlendirdi.


1997 yılında Asya krizi Güney Kore ekonomisini feci bir şekilde sarstı ve Güney Kore ekonomisinin performansında bir dönüm noktası oldu.

O günden beri Güney Kore ekonomisinin büyümesi istikrarlı bir şekilde düşüşte. Zira 2000'lerin başında yüzde 5'e, 2010'dan sonra yaklaşık yüzde 3,7'ye ve salgından önce yaklaşık yüzde 2,8'e indi.

Böylece Güney Kore ekonomisinin büyümesi, Asya krizinden beri her beş yılda yüzde 1 oranında düşmüş oldu. Bu krizler ve ekonomik yavaşlama yüzünden yeni iş alanlarının açılmasının azalmasıyla birçok Güney Koreli, bankalar tarafından -yüksek risk oranından ötürü- yatırım kredisi şeklinde değil de bireysel kredi şeklinde finanse edilen serbest mesleklere yöneldi.

Güney Kore, serbest meslekle uğraşan insan sayısının en fazla olduğu ülkelerden biri. Zira her dört Güney Koreliden biri serbest meslek sahibi. Serbest meslek sahipleri -salgının kanıtladığı gibi- ekonomik dalgalanmalardan en çok etkilenenlerdir.


Serbest meslek sahiplerinin artması ve birçoğunun krediye bel bağlamasıyla birlikte, Güney Kore'deki borç oranı 2000'den beri artmaya devam ederek 1,5 trilyon dolara ulaştı.

Korkutucu bir şekilde bu rakam Güney Kore'nin 1,6 trilyon dolar değerindeki milli hasılasına yakın. İş öyle bir noktaya geldi ki borç alanların çoğu kazandıkları her kuruşunu verseler bile borçlarını kapatamadılar.

Ekonomik dalgalanmalarla birlikte bireysel iflas ilanlarının sayısı arttı. Öyle ki bu ilanlar geçen yıl 50 bini aştı. Güney Koreliler arasında başarısızlık kültürü diğer halklardan farklı.

Zira ABD'liler başarısızlığı başarının başlangıcı olarak görürken, Güney Koreliler için başarısızlıktan dönülmesi zordur ve başarısız olanların başarısızlık etiketinden kurtulması güçtür.

Bu yüzden ekonomik dalgalanmalar ve birçok kişi üzerindeki finansal baskılar, Güney Kore halkı arasında intihar vakalarının artmasına yol açtı.

2009'da Güney Kore'de intihar oranı her 100 bin kişide 33,8'e çıktı. Bu da OECD ülkelerinin ortalamasının üç katına tekabül ediyor. Bu oran geçen yıl 24,7'ye düştüyse de hala OECD ülkelerinin ortalamasının iki katından fazlasına denk geliyor.

Geçen eylül ayında Güney Kore halkı, salgının yol açtığı finansal baskılar yüzünden salgın sırasında intihar eden 22 küçük işletme sahibini andı.
 


Görünen o ki Güney Kore hükümetinin ne faizi artırarak, ne indirerek, ne de başka bir yöntem ile halkının borç sorununu çözebilecek gücü var.

Güney Kore hükümeti, sosyal kalkınma projelerine en az harcama yapan ülkelerden biri sayılıyor. Zira milli hasılasının yüzde 11'inden daha azını bu tür projelere harcıyor.

Türkiye, Meksika ve Şili dışında OECD ülkeleri arasında ondan daha az harcama yapan yok. Yani borç sorunu yakın gelecekte pek değişmeyebilir.


The Squid Game dizisinin sunduğu karamsar görüntü abartılı bir hal değil.

Yarışmacıların canları pahasına da olsa kendilerine zengin olma fırsatı veren bir oyuna sığınmaları, birçok Güney Korelinin çektiği sıkıntıların karamsar bir tablosu niteliğinde.

Güney Kore hükümeti birçok uluslararası raporda endüstrilere ve inovasyona özen göstermesi ve araştırma ve geliştirmeye (AR-GE) yaptığı harcamalardan dolayı övgü toplamasına rağmen, sosyal kalkınmaya hak ettiği ilgiyi göstermedi.

Öyle ki durum, bazı Güney Korelilerin intihara veya 'kalamar oyununa' (Squid Game) sığınmasına kadar vardı!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU