Lübnan bininci kez Körfez ülkeleri ve uluslararası toplumla kriz yaşıyor. Bu kriz aslında bilindik tavrı yüzünden göreve getirilen Bakan George Kordahi'nin açıklamaları ile ilgili değil, bilakis bundan daha fazlası.
Hadi diyelim Kordahi istifa etti, Ukaz Gazetesi tarafından yayınlanan Lübnan Dışişleri Bakanı'nın ses kayıtlarında söylediklerini nereye koyacağız?
Lübnan krizi daha derin ve daha ciddi. Devletten geriye kalanların nasıl korunacağı ve özellikle de Taif Anlaşması ile ilgili.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Lübnan'daki kriz, Hizbullah liderinin açıklamalarının ardından daha da netlik kazanıyor.
Mesele Hizbullah'ın terörist liderinin yakın bir zamanda Suudi Arabistan hakkında söyledikleri değil -zira kendisi kararlı ve mutedil Suudi devletini etkileyemeyecek kadar değersiz-, aksine Kordahi'nin istifa etmemesi ve Lübnan ile ilgili bütün meselelerde konuşmasıyla ilgili.
Zira şu anda şöyle bir soru ortaya çıkıyor:
Başbakan kim?
Hasan Nasrallah mı yoksa Necib Mikati mi?
Nasrallah sadece hükümetteki bakanlık portföyünün üçte birine sahip olmakla kalmayıp aynı zamanda başbakanlığı ve bakanlardan kimin gidip kimin kalacağını kontrol ederken başbakanlık pozisyonuna ne kalıyor?
Başbakanın itibarı ve yetkilerinden geriye ne kaldı?
Dolayısıyla Taif Anlaşması'ndan geriye kalanları ve başbakanlık makamının itibarını korumak için Başbakan Mikati'nin kararını vermesi gerekiyor.
Bu, sadece Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile ilişkileri onarmak için değil, aynı zamanda Lübnan devletinden geriye kalanları korumak için de son şans.
Pek çok ülkede terörist olarak kabul edilen Hizbullah Lübnan'ı silah zoruyla gasp edip yargıyı bozup başbakanın bakanlar ile ilişkisine müdahale edince geriye ne kalıyor?
Başbakan bu partinin üç başkanlığı (Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı) kontrol etmesine nasıl göz yumuyor?
Körfez ülkeleri ve uluslararası toplum derken abartmıyorum.
İşte bakın Birleşmiş Milletler (BM) Aşırı Yoksullukla Mücadele ve İnsan Hakları Özel Raportörü Olivier De Schutter Lübnan'daki fakirliği araştırmak için sahada iki hafta boyunca araştırma yaptıktan sonra Reuters'a verdiği demeçte ne diyor:
Bu devletin şu anlık başarısız olmasa da bu yolda olduğu ve vatandaşlarının ihtiyaçlarını hala karşılamamış olduğu gerçeği karşısında oldukça şaşkınım.
Schutter Lübnan, siyaseti ve bu ülkedeki İran teröristleri hakkında oldukça yerinde bir tespit yaparak ''Hayal dünyasında yaşıyorlar ve bu, ülkenin geleceği için hayra alamet değil'' dedi.
Bu yüzden sayın Başbakan Mikati, Lübnan'daki herkesi hayal dünyasından uyandırmak için şok edici bir duruş sergilemeniz gerekiyor.
Alınacak ders ve ibret çok. Başkaları Lübnan'da kazanç elde edeceklerini düşünerek Hizbullah'ın yanında olmaya çalıştılar.
Bu kişiler Suudi Arabistan'ın, Körfez ülkelerinin ve hatta uluslararası toplumun tavrı karşısında değil de, asıl ''Hepiniz, evet hepiniz defolun'' sloganını yüksek sesle söyleyen Lübnan halkı karşısında şok oldular.
Bugün sadece Hizbullah'la birlikte hareket etmek ya da ona boyun eğmek, Lübnan'ın dış ilişkilerini daha da bozmanın yanı sıra devletten geriye kalanların ve özellikle de başbakanlık makamının itibarını ve prestijini yıkmak demektir.
Burada Sünni ya da başka bir mezhep ayrımından söz etmiyorum. Zira Hizbullah'ın kurbanları arasında her mezhepten insan var.
Burada kastettiğim şey başbakanlık makamından geriye kalanları korumak, bu pozisyonu ciddiye almak, boyun eğmemek ve Lübnan devletinden geriye kalanların yok olmasına müsaade etmemek.
Yani özetle söyleyecek olursak:
Sayın Başbakan Mikati, karar vermenin zamanı geldi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil
© The Independentturkish