Murat Uzun, medyanın yakından tanıdığı bir isim.
Uzun yıllar boyunca gerek reklam sektöründe gerekse televizyon kanallarında yöneticilik yaptı.
Uzun, bugünlerde farklı bir çalışmayla gündemde.
Kaleme aldığı "Sibirya Cehenneminden Kaçan İlk Türk Casus" üst başlıklı "Bekir" adlı romanı satış mağazalarında yerini aldı.
İkinci Adam Yayınları'ndan çıkan kitapta, Uzun, dedesi Bekir Nakashizde'nin yaşamını anlattı.
Kitap için çekilen kısa tanıtım filminde ise dedesini canlandırdı Uzun.
1970 doğumlu Uzun'un anlattığını göre, 1952 yılında ölen dedesini hiç görmedi. Ona dair hikayeleri hep deniz astsubayı babasından dinledi.
Bundan dolayı bazı isimler ve kimi olaylar kurgusal olsa bile olayların gelişimi Bekir'in gerçek yaşamına uygun kaleme alındı.
Kitabı yazmaya üç yıl önce karar verdiğini söyleyen Uzun, öncesinde dedesinin yaşadığı ve kitaptaki olayların geçtiği Gürcistan'a bağlı Batum'a babasıyla birlikte giderek bir zamanlar ailesine ait olan yerlerde de incelemelerde bulunduğunu ifade etti.
Gerek Türk gerekse Gürcü devlet kaynaklarında dedesine ait bilgileri araştırdığını kaydeden, Uzun, "Bilgiler bir yerde gelip tıkanıyor ötesine geçmiyordu. Bunu o dönemde yaptığı işe bağladım. Hep dedeme dair hikayelerle büyüdüm. Babam da ona dair bilgilerin çoğunu babaannemden öğrenmiş. Dinledikçe eşine az rastlanır bir yaşamı olduğunu düşündüğüm dedemin kitabını yazmaya karar verdim" dedi.
Batum'da kalıp Türkiye için Sovyet ordusunu takip etti
Uzun'un kitapta kurgulaştırarak anlattığı olaylar, 1930 yılında Batum'da başladı.
I. Dünya Savaşı'nın sonuna doğru Batum, Osmanlı Devleti tarafından ele geçirilmesine karşın burada kalıcı olunmadı ve bir süre sonra Türk ordusu anlaşmalar sonucu geri çekildi.
O dönemde Batum'da ciddi bir nüfusa sahip olan Türkler ve Müslüman Gürcülerin önemli bir kısmı da Türkiye'nin yolunu tuttu.
Çoğunluğun göç etmesine karşın Türkiye'ye göç etmeyen az sayıda kişi de oldu.
Bunlardan biri de o dönem Batum'un ileri gelen tacirleri arasında gösterilen Bekir Nakashizde'ydi.
Çoğunluk göç ederken Bekir'in kalmayı tercih etmesinin kendi dışında çevresindeki kimsenin bilmediği önemli bir nedeni vardı.
O da Bekir'in gizli bir şekilde Türkiye'ye bilgi vermeye devam etmesiydi.
Batum, o dönemde Türkiye ve İran'a karşı Sovyet ordusunun sınır boyundaki en önemli merkezlerinden biriydi.
Sovyet ordusunun Batum'daki hareketleri, yığınakları hakkında haberdar olmak Türkiye için hayati öneme sahipti.
Nakashizde de bu hayati bilgiyi sağlayan Türk casuslarından sadece biriydi.
Murat Uzun, kitabın tanıtım filminde dedesini bizzat kendisi canlandırdı
Casuslukla suçlandı, önce Moskova'ya ardından Sibirya'ya gönderildi
Çevresinde sevilen sayılan Bekir, kanunlara saygılı tutumuyla bir taraftan dikkat çekmemeye çalışırken diğer yandan da elde ettiği bilgileri kitapta adı Binbaşı Kemal olarak geçen Artvin'de bulunan Türk istihbarat subayına iletiyordu.
Bunun için bazen Bekir bazen Binbaşı Kemal, sınırı gizlice geçerek buluşuyorlardı.
Fakat 1930'da Batum'a yeni atanan bir Sovyet General Simalov'un gelmesiyle durum değişti.
Bekir'in, General Simalov tarafından düzenlenen ve Batum'un ileri gelenlerinin davet edildiği bir yemek sırasında Türklere yönelik saygısız söylemlere karşı kendini tutamayarak tepki göstermesi dikkat çekmesine neden oldu.
Artık General Simalov'un radarına takılan Bekir, Sovyet askerlerine yönelik bir saldırıdan dolayı sorumlu tutularak gözaltına alındı.
Dayağa da başvurulan bir sorgunun ardından Türkiye adına casuslukla suçlanarak yargılanmak üzere Moskova'ya gönderildi.
Aslında ellerinde bir delil olmadan Bekir'in casus olduğunu iddia etmişlerdi.
Belki net bir delil olsa Bekir'in akıbeti daha kötü olabilirdi. Casusluk suçlamalarını reddeden Bekir, Moskova'daki davada mahkumiyet aldı.
Sibirya'nın güneyinde yer alan Yekaterinburg çalışma kampında çalışmaya mahkum edildi.
Eşi, Stalin ile görüştü ama sonuç alamadı
Uzun bir tren yolculuğunun ardından Batum'da kalan eşi Saadet ve 4 çocuğunu geride bırakan Bekir için zorluklarla dolu bir yaşam başlamıştı.
Yaklaşık 1,5 yıl boyunca kaldığı çalışma kampında en büyük sorun soğukla mücadeleydi.
Bekir, kamptayken Batum'da kalan eşi Saadet de boş durmamıştı.
Eşini kurtarmak istiyordu. Bir gün Gürcü asıllı Sovyet lideri Joseph Stalin'in kendi memleketi de olan Gürcistan'a geldiğini duydu.
Yakınlarının yardımıyla Stalin'in bulunduğu yere giden ve korumalarıyla geçişi sırasında aracının önüne geçerek memleketlisi olan Stalin'e eşinin masum olduğunu ve affedilmesini rica etti.
Ancak II. Dünya Savaşı'nda Almanlara esir düşen oğlunun takas edilmesini bile ayrıcalık tanımama adına reddeden Stalin’in hemşerisi olan bir kadının kocasının serbest bırakılmasını kabul etmesi mümkün değildi.
Sibirya soğuğunda 1,5 sene
Bekir kampta kaldığı süre içinde kurallara uydu ve dikkatleri üzerine çekmemeye çalıştı.
Kamptan zaman zaman firarlar oluyordu çünkü etrafları aşılamayacak şekilde çevrili değildi.
Bunun nedeni de kaçanların soğuk nedeniyle geniş ormandan geçmesinin çok zor olmasıydı.
Takipçilerden kurtulmak mümkün olsa bile doğayla baş etmek zordu.
Yani kamptan kaçılabiliyordu ama sonrasında zorlu doğa, yüzlerce kilometrelik mesafelerden dolayı başarıya ulaşmak kolay değildi.
18 ayın ardından çevre hakkında fikir sahibi olan Bekir uzun süre dayanamayacağını anlayınca kaçmaya karar verdi.
Gece ormanı yürüyerek geçti
Bunun için bir başka görevlinin saldırısında kurtulmasına yardım ettiği kendilerinden sorumlu muhafız Victor'u ikna etmesi lazımdı.
Yaptığı iyiliği hatırlattı ama daha da ikna edici olmak için yanında getirebildiği tek varlığı olan saatini rüşvet olarak verdi.
Bunun karşılığında kaçacağı akşam saatinden sabaha kadar yok olduğu hissedilmeyecekti.
Öyle de oldu. Soğuğa ve kurtlara karşın durmadan dinlenmeden saatler boyu orman içinde yürüdükten sonra neredeyse 1,5 ay süren kaçak yolculuğu başlamıştı.
Bir ailenin yanına sığınarak bir süre saklandı. İyi derecede Rusça bilmesi en büyük şansı olmuştu.
Şartlar uygun hale gelince yine trenle Hazar kıyısına ulaşarak bir gemiyle Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye ulaştı.
Burası ticaret amaçlı sık geldiği, iyi bildiği ve çevresi olan bir yerdi.
Dostlarından beklediği yardım gördü ve onların desteği ile memleketi Batum'a gizlice ulaştı.
Türkiye'ye kaçtı ve hizmetlerinden dolayı ödüllendirildi
Yine burada gizlice yakınlarına ulaşarak Türkiye'ye geçeceğini haber vererek ailesini de geçirmelerini söyledi.
Bekir ve ailesi yakınlarının yardımıyla gizlice Batum'un komşusu olan Türkiye toprağı Artvin'e geçmeyi başardılar.
Daha önce irtibat halinde olduğu görevliler Bekir'i buldu. Türkiye, Bekir'e geçmiş hizmetlerinden dolayı sahip çıktı ve adeta ödüllendirdi.
Ona, Artvin merkezde valiliğin de olduğu meydanda Ermenilerden kalan 4 katlı bir ev ve iş verildi.
Bekir, öleceği 1952'ye kadar sakin bir hayat geçirdi. Kasaplık ve celeplik yani hayvan ticareti yaptı.
Yaşadığı süre içerisinde Türkiye adına yaptığı casusluk faaliyetinin içeriğine dair konuşmadı.
Sırlarına sahip çıktı. Türkiye'de Uzun soyadını aldı.
Gelirken 4 çocuk sahibi Bekir'in Türkiye'de yaşadığı 21 yıl içinde 4 çocuğu daha oldu. Bunlardan biri de Uzun'un babası olan Cavit Bey'di.
Cavit Uzun henüz genç bir delikanlıyken kaybettiği babasına dair anıları annesinden de edindiği bilgiler eşliğinde yıllar sonra oğluna aktardı ve kitabı yazmasını sağladı.
© The Independentturkish