Dünyanın dört bir yanından Afgan kadınlar, Taliban’ın Afganistan’daki kadınlara yönelik baskıcı uygulamalarını ve örgütün dayattığı başörtüsü zorunluluğunu protesto etmek için sosyal medyada buluşuyor. Yepyeni bir akım başlatan kadınlar, Afganistan’ın geleneksel kıyafetleriyle poz veriyor ve hep bir ağızdan, "Afgan kültürü budur" diyor.
O kadınlar arasında hâlâ Afganistan’da yaşayan veya ülkeyi terk eden, farklı mesleklerden ve farklı kültürel arka plandan kişiler var. Bazıları Afganistan’ı henüz çocukken terk etmiş. Kimisi, Sovyet destekli yönetimde görev almış ailelerden geliyor. Bunlar ABD işgali öncesinde ülkeyi terk ederken, kimisinin ailesiyse Sovyet destekli yönetimden kaçmış. Bazı kadınlar Taliban’ın ağustosta başkent Kabil’i ele geçirmesinin ardından iltica ederken, bazılarıysa ülkesini bırakmayı hâlâ reddediyor.
Ancak hepsinin ortak bir noktası var. Sosyal medya üzerinden bir araya gelen bu kadınlar, Taliban’ın kadınlara yönelik baskıcı yönetimine direnmek istiyor ve kendi hayatlarından ya da Afganistan’da kalan kadın akrabalarının hayatından endişe duyuyor.
Mavi, sarı, kırmızı ve mor gibi parlak ve canlı renklere sahip, başlıklarla veya takılarla süslenen, işlemeli kıyafetlerin öne çıktığı bu kampanyanın öncüsü, Afganistan Amerikan Üniversitesi'nin eski öğretim üyesi Bahar Celali oldu. Celali, önce siyah burkalı bir kadının fotoğrafını paylaştı ve "Afganistan tarihinde hiçbir kadın böyle giyinmedi" diye yazdı. Ardından geleneksel kıyafetleriyle kendini fotoğrafını paylaşan Celali, "Afgan kültürü işte budur" derken, bunun büyük bir akıma dönüşeceğini muhtemelen bilmiyordu.
This is Afghan culture. I am wearing a traditional Afghan dress. #AfghanistanCulture pic.twitter.com/DrRzgyXPvm
— Dr. Bahar Jalali (@RoxanaBahar1) September 12, 2021
Afgan kültürünün Taliban kurallarında görüldüğü gibi resmedilmesine karşı çıkan kadınlar, dünya kamuoyuna "gerçek Afganistan’ı" göstermek istediklerini ifade ediyor.
Bu amaçla Celali’yi takip ederek kampanyaya katılan kadınlar, kendi hikayelerini Independent Türkçe’ye anlattı. Taliban’ın yeniden iktidara gelişine dair düşüncelerini paylaşan protestocular, Afganistan’ın ve ülkedeki kadınların güncel durumuna da ışık tutuyor.
"Bu kıyafetler gücümüzü ve dayanıklılığımızı temsil ediyor"
Aslında bu protestonun fitilini ateşleyen, Kabil'deki Shaheed Rabbani Eğitim Üniversitesi'nden gelen bir görüntü oldu. Görüntüde Taliban yanlısı mitingden önce bir konuşmacıyı dinleyen, ellerinde Taliban bayrakları tutan siyah burkalı kadın öğrenciler yer alıyordu:
Ancak TRT World’ün ulaştığı, o salonda bulunan bazı kadınlar, Taliban’ın kendilerini konferansa katılmaya ve burka giymeye zorladığını söylemişti. İsmini vermek istemeyen kadınlardan biri, "Zorla burka giydik ve salonda oturmamızı istediler" açıklamasında bulunmuştu.
Şu anda Afganistan’da olan ve geleneksel kıyafetiyle kampanyaya katılmasının ardından Independent Türkçe'ye konuşan Shkula Zadran, "Baştan aşağı siyah olan ve kadınların kimliğinin belirlenmesini engelleyen yeni kıyafet yönetmeliğini protesto ediyoruz" diyor.
Bir diğer protestocu Wazhma Eyyübi ise, "Afgan geleneksel giysisinin olabilecek en güzel ve en renkli kıyafetlerden biri olduğunu gösteriyoruz" ifadelerini kullanıyor.
Kabil’in Taliban’ın eline geçişinden iki hafta önce ülkeden ayrıldığını söyleyen aktivist, "Kimliğime saldıramazsınız" diye de ekliyor.
Protestoya katılan isimlerden Sefa Nabizade ise, ölümcül bir hastalık nedeniyle15 yaşında hayatını kaybeden Samir Nabizada adına kurulan ve savaş bölgelerindeki çocukları korumayı amaçlayan Samir's Foundation isimli kuruluşun genel müdürü. Nabizade, protestoya katılmaktaki amacını şöyle özetliyor:
Giydiğimiz Afgan kıyafetleri Afgan kadınlarının gücünü, dayanıklılığını ve güzelliğini temsil ediyor.
"Taliban milli kimliğimizi silmek istiyor"
Taliban yönetimine itiraz eden Afgan halkı, milli kimliklerine tutunuyor, bu nedenle Taliban karşıtı protestolarda Afgan kimliğini temsil eden unsurlar öne çıkıyor. Örneğin 19 Ağustos’taki Afgan Bağımsızlık Günü kutlamaları, bu yıl Taliban karşıtı protestoya dönüşmüştü.
Taliban'ın ateş açmasıyla bazı protestocuların hayatını kaybettiği bildirilirken protestolara kadınların katılımı özellikle dikkat çekmişti. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde kadınlar, "Ulusal bayrağımız kimliğimizdir" sloganı atıyordu.
Independence day protest in #kabul. Women and girls, men and boys screaming LONG LIVE #Afghanistan OUR NATIONAL FLAG IS OUR IDENTITY! They marched past #Taliban with some Talibs screaming back at protestors, waving their guns at them but finally the protestors passed. pic.twitter.com/yutJcmstAP
— Jordan Bryon (@jordan_bryon) August 19, 2021
Geleneksel kıyafetlerini giyerek Celali’nin başlattığı protestoya katılan kadınlar da Taliban’ın başta ulusal bayrak olmak üzere Afgan kimliğine ait unsurları ortadan kaldırmak istediğini düşünüyor.
Independent Türkçe’ye konuşan Sofya Mürvet, "Taliban, Afgan kimliğimizin en büyük sembolü olan bayrağımızı yasaklamakla kalmadı, daha da ileri giderek müziği yasakladı ve çok katı bir İslami kıyafet kuralı getirdi" diyor:
Bu anlamda Taliban, Afgan kimliğini silmek istiyor.
Bir diğer protestocu Aria Rahmati ise, "Taliban'ın kadınlara yönelik algısında gözlemlediğim tek değişiklik, mavi renkli "Çadari"den siyah "burkalara" geçtikleri" ifadelerini kullanıyor.
Taliban’ın 2001’deki ABD işgaline kadar ülkeyi yönettiği 4 yıllık dönemde ve işgal döneminde özellikle taşrada yaşayan Afgan kadınlar, Çadari ismi verilen mavi bir burka giyiyordu. Bu nedenle Taliban’ın şu anda siyah burkaları getirmesi, milli kimlik tartışmasının da bir parçası oldu. Zira Afgan halkı siyah burkaları, "Arap esintili" diye niteliyor.
Protestoya katılan Kabilli Rahmati, "Afgan kadınları, bizim tanımadığımız, 'burka' denen siyah örtüleri hiç giymedi. Kadınların Afganistan'da 90'lı yıllarda ve hatta bugün nasıl göründüğü açık" diyor.
Taliban’ı Afgan kimliğine aykırı gören protestocular arasında şu anda Ürdün’de bulunan Laime Murteza da yer alıyor. Murteza, Taliban’ın Afgan halkına yabancı bir İslami anlayışı empoze etmeye çalıştığını düşünüyor.
"Afganların çoğu, Şiilerden ve Hanefiliği benimseyen Sünnilerden oluşur. Biz her zaman birlikte var olduk" diyen Murteza, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Taliban, Diyubendiliği ve Selefiliği takip ediyor. Taliban'ın izlediği bu düşünce okulu, Orta Asya veya Afganistan için organik değil.
"Taliban’ın değiştiğine inanmıyoruz"
Taliban ülkenin kontrolünü ele geçirdiği ilk günlerde ılımlı mesajlarla Afganistan halkının ve uluslararası toplumun kalbini kazanmaya çalıştı. Kadınların sosyal hayattan koparılmayacağına dair mesajlarının ardından örgüt, Shaheed Rabbani Eğitim Üniversitesi'nde burkalı kadınları bir araya getirerek, Afgan kadınların desteğini aldığına yönelik bir algı oluşturmaya da çalıştı.
Ancak renkli kıyafetleri içinde bu algıya karşı koymaya çalışan kadınlar, Taliban’ın değiştiğine ve değişebileceğine inanmadıklarını söylüyor. "Taliban değişmedi ama medya platformlarını sahte bir imaj sunmak için daha iyi kullanır hale geldi" diyen Mürvet, örgütün ülkeyi ele geçirmeden kısa süre önce gerçekleşen saldırıları hatırlatıyor:
Son 20 yılda okulları, camileri, üniversiteleri, hastaneleri, yolları, televizyon istasyonlarını bombalayan aynı Taliban’dı. Son 12 ayda Kabil üniversitelerini bombalayan, 40 öğrenciyi öldüren de aynı Taliban’dı.
"Birkaç ayda değiştiklerine inanmıyorum" diyen Mürvet, birkaç ay önce gerçekleşen Dashti Barchi saldırılarını da hatırlatıyor. Ağırlıklı olarak Şii Hazaraların yaşadığı ve saldırılara sıklıkla maruz kalan bölgede mayıs ayında bir ortaokula ve doğumhaneye bombalı saldırı düzenlenmiş, çok sayıda kadın ve çocuk yaşamını yitirmişti. Taliban ise saldırılarla ilgisinin olmadığını savunmuştu.
Mürvet ayrıca, Taliban'ın işlerine dönebileceklerini söylediği kadın medya çalışanlarının durumunun da kötüye gittiğini aktarıyor:
Bu kadınlar televizyon istasyonuna geldikleri anda kapıların açılmadığını ve zorla, şiddet görerek geri çevrildiklerini söylüyor.
Taliban’ın ilk günlerde çizmeye çalıştığı olumlu mesajların en önemli örneklerinden birini kadın gazeteciler teşkil etmişti. Afganistan'ın en büyük haber kanallarından TOLO'da görevli kadın muhabir Beheshta Arghand, üst düzey Taliban temsilcisi Abdülhak Hamid'le canlı yayında röportaj yapmış ve kadın gazetecinin görevine devam etmesi manşetleri süslemişti.
Aynı kanalda çalışan Şebnem Devran ise aynı günlerde işe gittiğinde Taliban'ın stüdyoya girmesine izin vermediğini ve kendisini eve gönderdiğini duyurmuştu. Örgütün, Devran'a kadın olduğu için artık çalışamayacağını söylediği bildirilmişti.
Bu olaydan kısa süre sonra Beheshta Arghand’ın da ülkeyi terk ettiği ve ailesiyle birlikte Katar’a sığındığı haberi gelmişti.
"Kadınlar üniversite diplomalarını imha etti"
Kabil’de kadınların düzenlediği son protestolar, Taliban’ın sadece erkeklerden oluşan yeni hükümeti duyurmasıyla patlak vermişti. Kabinede kadınlara yer verilmediği gibi kadın bakanlığının da dağıtıldığı ortaya çıkmıştı.
Bunun ardından sokağa çıkan kadınlar şiddete maruz kalmıştı. Militanların kadınlara silah doğrulttuğu fotoğraflar gündem olurken, sosyal medya kampanyasına katılan birçok kadın da o gösterilere giden yakınlarının şiddet gördüğünü ifade etti.
Üstelik bu protestonun ardından açıklama yapan sözcü Sayid Zekrullah Haşimi, kabinede bir kadının bulunmasına gerek olmadığını savunarak "Onlar doğursun" diye konuşmuştu.
Hala Afganistan’da bulunan veya oradaki yakınlarından düzenli olarak haber alan kadınların tanıklıkları da Taliban’ın vaatleriyle gerçek pratiklerin çeliştiğine işaret ediyor.
Ülkeden ayrılmadığını aktaran Shkula Zadran, "Kadınlar üniversiteye gidebiliyor ama yüzlerini örtmek ve siyah peçe takmak gibi yeni kurallar var. Fakat işe gitmelerine izin verilmiyor" diyor.
Protestoya katılan bir diğer Afgan kadın Tamana ise erkek refakatçisi olmayan kadın akrabaları için endişeli:
Kadın akrabalarımdan biri, evli olmadığı ve birlikte yaşadığı erkek akrabası olmadığı için evden pek çıkamıyor.
Öte yandan kampanyanın katılımcıları, Afgan halkının ve özellikle kadınlarının da "değiştiği" görüşünde. "İnsanlar hakları ve kadın hakları için savaşmaktan korkmuyorlar" diyen Tamana, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Bu nedenle Taliban sürekli bir mücadeleyle karşı karşıya kalacak ve Afganistan halkı her zaman savaşacak.
Afganistan kökenli ABD'li modacı Safiye de bu görüşü paylaşıyor:
Bu protestonun amacı, Afgan kadınlarının 20 yıl öncesinin kadınları olmadığını ve haklarımız için savaşacağımızı göstermek.
"Genç kızları kaçırdıkları doğru"
Bunun yanı sıra kadınlar, Taliban’ın genç kadınlara zulmetmeye de devam ettiğini söylüyor. Onlara göre Taliban militanların genç kızları kaçırdığına yönelik haberler doğru.
"2000’de Taliban tarafından 13 yaşında zorla evlendirilen kız kardeşim, tüm hayatı boyunca Afganistan'da yaşadı ve şimdi 7 çocuğu var" diyen Sofya Mürvet, sözlerine şöyle devam ediyor:
Ağustos ayının başlarında, Taliban'ın Mezar-ı Şerif’i tekrar aldığı gece, 20 yaşındaki en büyük kızı kaçırıldı.
Mürvet’in de vurguladığı üzere, ailesindeki genç kadınlar Taliban’ın bu yüzüyle ilk kez karşılaşmıyor. Annesiyle babasının Sovyet destekli yönetim aktif rol aldığını ve bu nedenle sıklıkla örgütün açık hedefi haline geldiğini aktaran Mürvet, "Babam, 1998'de Taliban Mezar-ı Şerif’i aldığında Afganistan'dan kaçtı" diye devam ediyor:
Annem 7 çocuğuyla yalnız kaldı ve en büyük ablam Taliban militanlarından biriyle zorla evlendirildi.
Protestoya katılan diğer kadınlar da ülkede kalan kız çocukları için endişeli. Sefa Nabizade, "11 yaşındaki kuzenim Meryem’in geleceğe dair çok fazla hayali ve umudu vardı. Taliban'ın yönetimi devraldığı şu günlerde hayallerini başarabileceğine dair umudu yok" ifadelerini kullanıyor:
Kalbim en çok da onun için sızlıyor.
Taliban’ın "şeriat" sözünden kadınlar ne anlıyor?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, Kabil’in ele geçirilmesinin ardından yaptığı basın açıklamasında "İslam Emirliği kadınların haklarına şeriat çerçevesinde bağlıdır. Bizim kadınlarımız Müslüman" diye konuşmuştu. Mücahid’in "şeriat çerçevesinde" sözü tartışma konusu olurken, Afgan kadınların geleceğinin şimdi Taliban’ın şeriat anlayışına kaldığı yorumları yapılıyor.
Mücahid’in bu sözlerini ve Taliban’ın İslam anlayışını değerlendiren kadınlarsa örgütün din adına uyguladığı kuralları sert eleştiriyor.
Hala Afganistan’da bulunan Zadran, "Onların İslam'ı yorumlayışı kadınların lehinde değil, kendi lehlerine" ifadelerini kullanırken, "Ben de Müslüman bir kadınım" diyen Tamana şunları söylüyor:
Taliban'ın masum insanları dövme ve öldürme eylemi, onların gerçek Müslüman olmadıklarını açıkça gösteriyor.
Rahmati ise "Peygamberimiz Muhammed (s.a.v)'in eşi bile bir iş kadınıydı ama bugün Taliban kabinemizde kadın bulundurmayı reddetti, hiçbir kadının çalışmasına izin vermiyor" diyor:
Afgan kültürü hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Korkusuzca söyleyebilirim ki İslam'ı bile bilmiyorlar. İslam, Taliban'ın sunduğu şey değil.
Wazhma Eyyübi de Taliban’a karşı Müslüman çoğunluklu diğer ülkeleri örnek veriyor. "Türkiye'ye bakın, Endonezya'ya, Malezya'ya bakın. Onlar da Müslüman ülkeler ama kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip" diyen Eyyübi, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Taliban ve ideolojisi 21. yüzyıla ait değil.
"Dünya Afganistan’da olanları sessizce izliyor"
Öte yandan kadın aktivistler, ülkelerini savaşa sürükleyenin yalnızca Taliban olmadığını düşünüyor. Ülkesinin geleceğine dair hiçbir şeyi öngöremediğini söyleyen Sofya Mürvet, "Pakistan istihbaratı, Taliban'a askeri destek veriyor ve herkes sessizce izliyor" diyor.
Bazı kadınlar da ülkesinin geleceği için büyük bir istikrarsızlık öngörüyor.
"Gelecekle ilgili tahminlerde bulunmak şöyle dursun olanları algılayamıyorum bile" diyen Safiye, sözlerini şöyle sürdürüyor:Ama mevcut durumu göz önünde bulundurursak korkarım durum daha da kötüleşecek.
Bu sırada diğer ülkelerin hükümetleri, Afganistan’ın geleceğiyle ilgili yapılması gerektiğine dair tartışmalar yürütüyor. Bunların başında ülkeden çekilme sürecindeki krizler nedeniyle kendisi de tartışma konusu olan ABD yönetimi geliyor. ABD Kongresi 18 Ağustos 2021’de Afgan kadınların durumuyla ilgili bir rapor yayımlamıştı. Raporda, ABD’nin bundan sonra Afgan kadınlar için nasıl bir politika izleyeceği şu ifadelerle açıklanıyordu:
ABD politikaları, Taliban liderliğindeki bir hükümeti kadın haklarına saygı duymaya teşvik edebilir.
Dünya liderlerinin kısa vadede planı, Taliban’ı "ılımlılaştırmak" gibi görünürken, bazı kadın aktivistler bu tutuma tepkili. Wazhma Eyyübi, "Dünyanın, Taliban hükümetini eylemlerinden sorumlu tutması gerekiyor. Dünya 25 yıl önceki gibi Afganistanlı kadınları terk etmemeli" diyor.
Ancak bazı kadınlar dünyanın geri kalanının Afganistan’ı "marjinalleştirmemesi" gerektiğini düşünüyor. Örneğin hala ülkede bulunan Skhula Zadran, "Taliban'a yaptırım uygulamak, milyonlarca insanı yoksulluğa atmak demek. Uluslararası toplum, Taliban’la diyalog kurmalı ve onları Afganların çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönetmeye ikna etmeli" ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan, kadın aktivistlerin büyük oranda hemfikir olduğu bir nokta var. Kadınlar ne Taliban’a ne de bölgedeki diğer aktörlere güven duymuyor. Eyyübi, "Afganistan'ın jeopolitik konumu ve tarihi göz önüne alınırsa ve herkesin ülkemi işgal etmekle ilgilendiği düşünülürse ulus inşası hiç kolay değil" diyor.
Geleneksel kıyafetiyle çektiği bir fotoğrafını Twitter’da paylaşarak kampanyaya katılan Afgan gazeteci Tahmina Aziz ise "Uluslararası toplum Afganistan'daki krizi öylece izlememeli" ifadelerini kullanıyor.
"Dünyanın her yerinde insanlar konuşmalı" diyen gazeteci, "İnsani yardım sağlayarak ve en savunmasız grupları koruyarak elimizden geldiğince çok Afgan'a yardım etmeliyiz" diye ekliyor.
"Dünya, Afganların bu zalim rejim altında yaşamayı hak etmediğini bilmeli" diyen Safiye ise sözlerini şöyle noktalıyor:
Afganlar, medyanın tasvir ettiğinden çok daha fazlası. Ayrıca özgürlüğü, barışı ve onurlu bir hayat yaşamayı hak ediyorlar.
© The Independentturkish