George Orwell'ın Amerikalı yayıncısı, 1984"ün adının, yazarın kitabı yazdığı yılın son rakamlarını değiştirmesiyle ortaya çıktığını söylemeyi severdi. Ona göre yazar bu romanı acımasız ve totaliter devletlerin dünyaya hükmettiği, çok da uzak olmayan bir geleceği öngörerek yazdı. Uygun bir açıklama olabilir ancak bu değerlendirme 8 Haziran 1949’da yayımlanan eserin yazarı Orwell tarafından hiçbir zaman onaylanmadı.
Gerçek adı Eric Arthur Blair olan Orwell, Sovyetler Birliği'nin fabl şeklindeki bir alegorisi Hayvan Çiftliği'nin (1945) başarısıyla elde ettiği geç gelen edebi şöhretine rağmen, 20. yüzyılın kilometre taşlarından biri olan romana başladığında ızdırap çekiyordu.
Bir deri bir kemik kalan ve sağlığını kaybeden Orwell, histerektomiden kaynaklanan komplikasyonlar sonucu Mart 1945'te aniden vefat eden eşinin yasını tutuyordu. Orwell'in The Observer'dan arkadaşı ve editörü David Ashtor, her şeyden uzaklaşması için Jura adlı ücra bir İskoç adasına yerleşmesini önerdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Astor, Barnhill'deki eski çiftlik evine kiracı arayan bölgedeki toprak sahiplerinden Robin Flether'ı tanıyordu.
Hevesli görünen Orwell, Mayıs 1946’da kız kardeşi Avril ve genç romancı Paul Potts’la birlikte, yanına aldığı küçük bavulu ve az eşyasıyla yola çıktı. Birçok gazete için yürüttüğü muhabirlik ve kitap eleştirmenliği görevlerinden memnuniyetle ayrılmıştı. Ve gönlü pek razı gelmese de evlatlık oğlu Richard'ı bakıcısı Susan Watson’la Islington'daki evlerinde bırakmıştı.
Barnhill'deki evin, adanın kuzey ucunda bulunan 4 yatak odalı bir kır evi olduğu ortaya çıktı. Elektrik yoktu, telefon ya da postaneye de erişim yoktu. En yakın hastane Glasgow'daki ana karadaydı. Buraya ulaşmak için en iyi hava şartlarında bile komplike bir yolculuk yaşanıyor, çetin hava koşullarında bu yolculuk daha da tehlikeli bir hal alıyordu. Orwell'ın koca dünyayla olan tek bağlantısı pilli radyosuydu. Yemekleri tüpte pişiriliyordu ve akşamları güçlü gaz lambası etrafı aydınlatıyordu.
Bugün viski damıtma tesisleriyle ünlü olan Jura, sadece 300 kişiye ev sahipliği yapıyordu ama bakir kalmış güzelliği yazar için ideal bir yer olduğunu kanıtladı.
Orwell ilk başlarda 1946-1947'deki çetin kış koşullarından kaçmak için Londra'ya gitmesinin ardından, küçük oğluyla beraber Jura'ya geri döndü ve bahçeyle uğraşmaktan, kıyı şeridinde uskumru, mezgit ve ıstakoz tutmaktan, doğada av tüfeğiyle tavşanları avlamaktan keyif almaya başladı.
Kendini yeterince güçlü hissettiğinde günlerinin çoğunu oturma odasında "Avrupa'daki Son Adam" adını verdiği romanının üzerinde çalışarak geçirirdi. Aksi halde yanında bir çaydanlık dolusu soğuk kahve ve dudakları arasına sıkıştırdığı işlenmemiş tütünle doldurulmuş sarma sigarasıyla, sabahlığının içinde yatakta yaslanarak yazı yazardı.
Orwell, İspanya İç Savaşı'ndan bu yana dil aracılığıyla kitlesel manipülasyon olasılıkları, gücün kötüye kullanımı ve diktatörlük temaları üzerine kafa yoruyordu. Ancak düşüncelerinin Nazi Almanyası'nın yenilgisi beklentisiyle Joseph Stalin, Winston Churchill ve Franklin D. Roosevelt'i dünyayı bölerken gördüğü 1944’teki Tahran Konferansı’yla kesin olarak netleştiğini söyledi.
Orwell, Winston Smith'in içinde bulunduğu kötü durum üzerine düşünmeye devam ederken neredeyse ölümüne yol açacak bir kaza geçirdi. Ağustos 1947'de güneşli bir yaz gününde Jura sahilinde tekneyle ilerlerken, o ve beraberindekiler kötü şöhretiyle nam salmış Corryvreckan girdabına kapılıp neredeyse boğulacaktı.
Orwell buz gibi suyun içine daldı ve yüzerek kurtulmayı başardı. Ancak soğuğun halihazırda zayıf olan akciğerlerinde şok etkisi yaratıp kalıcı zarar vermesine engel olamadı. Ardından sevdiklerini korkutan öksürük nöbetleri başladı. 7 Kasım'da 1984'ün ilk taslağını tamamladıktan sonra hastalığı ağırlaştı. Bu zamana dek yardım istemekten hep kaçındı.
Orwell Noel'den kısa bir süre önce Doğu Kilbride'daki Hairmyres Hastanesi'ne gitmeye nihayet razı oldu. Burada iki akciğerinin de üst kısmına kronik fibrotik tüberküloz teşhisi kondu. Temmuz 1948'e kadar müşahede altında tutuldu ve bir sonraki sonbaharda işlerine devam etmek üzere Jura'ya döndü.
Biyografi yazarı Dorian Lynskey'e göre, orijinal metnin üzerinde yaptığı düzeltmelerle “korkunç bir karmaşa” yaratan Orwell, eserini haftanın 7 günü, günde 4 bin kelime kullanarak titizlikle yeniden yazdı. Şiddetli rüzgarlara maruz kalan kır evinde ateş ve kanlı öksürük krizleriyle kuşatıldığı bir zamanda bu çabalar hiç şüphesiz kendisinden çok fazla şey götürdü.
Roman aralıkta bitti. Orwell yatağa gitmeden önce bir bardak şarap içti, tamamen tükenmişti. Sonrasında Ocak 1949'un başlarında Jura'dan son kez ayrılıp çok daha önce yapması tavsiye edildiği gibi, Gloucestershire Cranham'daki bir sanatoryuma yattı.
Orwell, Astor'a yazdığı bir mektupta "Benim haricimde buradaki her şey iyiye gidiyor" dedi. Hastalanmasına yol açabileceği korkusuyla oğlundan uzak tutuldu.
1984 o yaz büyük beğeni topladı. Orwell kitabındaki Julia karakterine ilham kaynağı olan Sonia Brownell’la University College Hastanesi'ndeki hasta yatağında evlendi. Astor nikah şahidi olarak yanındaydı. Ardından ocakta vefat etti.
Henüz 46 yaşında olan Eric Arthur Blair, Oxfordshire'daki Sutton Courtenay bölgesinde yer alan All Saints kilise mezarlığında toprağa verildi.
Romanı özellikle Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinden bu yana, "gerçek sonrası" 21. yüzyılda yepyeni bir geçerliliğe ulaşarak siyasi ve sosyal söylemimizin bir parçası olarak yaşıyor.
2017'de The Guardian'a konuşan Richard Blair şunları söylemişti:
"Bence babam Donald Trump'tan ironik bir şekilde keyif alırdı. Yıllar önce yazdığım türde biri var diye düşünebilirdi."
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/books/features
Independent Türkçe için çeviren: Merve Damcı
© The Independent