Irak’ta erken seçimler: Reform mu yoksa siyasi bir tıkanıklık göstergesi mi?

Siyaset koridorlarında, Sadr Hareketi’nin öncülüğünde seçimlere katılmayı boykot edenleri kararlarından vazgeçirmeye yönelik adımlar sürüyor

Irak hükümetinin Bağdat'taki merkezinde, 7 Ağustos’ta toplantı gerçekleştirdi. (Irak Başbakanlık Basın Ofisi)

Irak'ta erken seçim fikri, Ekim 2019'daki halk ayaklanması sırasında ülkedeki gerginliği azaltmaya yönelik bir girişim olarak ortaya atılmıştı Nitekim söz konusu dönemde aktivistlerin talepleri, siyasi rejimin düşmesine yönelik çağrılara kadar varmıştı. Ancak şu an milislerin nüfuzu devam ederken ve halkın ayaklanmadaki talepleri karşılanmamışken erken seçimlerin siyasi reformun gerçekleştirilmesine ne kadar katkı sağlayabileceği sorgulanıyor.

Ayaklanma güçleri her ne kadar erken seçim fikrini kabul etseler de öncesinde yerine getirilmesi gereken bazı şartlar öne sürdüler. Bu şartların başında protestocuların katillerinin adaletin karşısına çıkarılması, bütün silahların devletin elinde toplanması, milislerin dağıtılması ve 2003 yılından bu yana ülkedeki suçluların cezasız kalmasına son verilmesi geliyor.

Yaklaşan seçimlerin Ekim 2019'dan bu yana Irak sokaklarındaki tansiyonu yükseltme olasılığını artıran durum belki de halk ayaklanmasının hiçbir şartının yerine getirilmemiş olmasıdır. Şartların yerine getirilmemesi başta Ulusal Ev Partisi olmak üzere protestodan doğan ana partileri seçimleri boykot etme seçeneğine yöneltti.

Görünen o ki Irak’taki önemli siyasi blokların boykot kervanına katılması, erken seçim konusunda işleri daha da karmaşıklaştırıyor. Bu kervana katılanların başında Irak Komünist Partisi’nin yanı sıra Şii din adamı Mukteda es-Sadr’ın liderlik ettiği Sadr Hareketi ve eski Başbakan İyad Allavi'nin Irakiye bloğu var

Hummalı bir siyasi hareket

Önümüzdeki seçimlere ilişkin boykot ve geri çekilme kampanyalarının artmasıyla birlikte Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi seçim sürecini başarılı bir şekilde atlatma çabaları sürüyor. Kazımi, siyasi güçleri boykot kararlarından vazgeçirmek için hummalı bir harekete önderlik etmeye başladı. Seçimlerin 10

Ekim’de yapılması bekleniyor.

Başbakan da dahil olmak üzere seçimleri gerçekleştirmeyi oldukça fazla isteyen siyasi güçlerin boykot konusunda iki noktadan korktukları görülüyor. Bunlardan ilki, Sadr Hareketi’nin liderinin tutumunda ısrarcı olması. Bu durum, Sadr Hareketi destekçilerini seçimlerin zamanında yapılmasını engelleyecek bir gerginlik çıkarmaya itebilir. İkincisi de aktivistlerin ve gazetecilerin uluslararası toplumu, gelecek seçimlerin gayrimeşru oluşunun yanı sıra seçimlere gitmenin siyasi rejimi büyük bir çıkmaza sürükleyecek geniş çaplı bir protesto dalgasına yol açacağına ikna etmeye yönelik sürdürdükleri çabalar.

Kazımi, 7 Ağustos Cumartesi günü siyasi güçlerle düzenlenen toplantıya başkanlık yaptı. Taraflar söz konusu toplantıda seçimlerin vaktinde yapılmasında uzlaştılar.

Irak Başbakanlık Basın Ofisi tarafından toplantıya ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Hükümet Sarayı’nda Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin gözetiminde ulusal güçler toplantısı yapıldı. Toplantıya Parlamento Başkanı Muhammed El-Halbusi, Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, Seçim Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) katıldı. Seçim Komisyonu toplantı sırasında seçimleri 10 Ekim şeklinde belirlenen tarihte gerçekleştirme gücü ve teknik hazırlıkları hakkında ayrıntılı bir açıklama yaptı. Ulusal siyasi güçler oybirliğiyle seçimlerin 10 Ekim'de yapılması ve bu tarihe bağlı kalınması konusunda uzlaştılar."

Kazımi de hükümetin aynı bağlılığa sahip olduğunu vurgulayarak ‘seçimleri yüksek bir dinamizmle yapmak için uygun ortamı sağlayabileceklerine’ işaret etti. Başbakan ve siyasi güçler seçimleri boykot eden siyasi bloklara kararlarından vazgeçme çağrılarını yinelediler. Kazımi seçimleri boykot eden bloklar ile diyalog kurmak ve önümüzdeki dönemde çabaları birleştirmek üzere, kararlarından vazgeçirmek için ulusal siyasi güçlerden oluşan bir komite kurulmasını önerdi.

Yeni bir ayaklanma katalizörü

Irak sahnesindeki değişimler, seçimlerin yapılmasının faydası ve doğuracağı sonuçlar hakkında birçok soruyu gündeme getiriyor. Gözlemciler, seçimlerin siyasi süreç için bir reform alameti oluşturmayacağını düşünürken bazıları daha da ileri giderek seçimlerin Irak kamuoyundaki gerginliği artıracağını savunuyorlar. Irak ayaklanmasının taleplerine bir yanıt olması istenen seçimler, halkın önce hükümetin ayaklanma şartlarını yerine getirme yönündeki adımlarına halen güvenmemesi sorunuyla karşı karşıya. Bu durum, ülkenin Ekim 2019’dakinden daha büyük protestolara yol açacak bir kıvılcım oluşturacak gibi duruyor.

Bağımsız Araştırmalar Grubu Başkanı Mungız Dagir konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Irak’ın Sadr Hareketi’nin ve ayaklanma güçlerinin büyük bir kısmının seçimleri boykot ettiği, sokaklardaki boykot girişimlerinin arttığı, hükümete ve Seçim Komisyonu’na güvenin azaldığına yönelik işaretler görüldüğü ve milislerin nüfuzunun devam ettiği şu durumda Irak’ın seçimlere gitmesi tehlikeleri hesaplanmamış bir macera niteliğinde. Her ne kadar hükümet ve uluslararası toplum seçimleri başarılı bir şekilde gerçekleştirmeye çabalasa da göstergeler gelecek seçimlerin hiçbir reform yapamayacağını gösteriyor. Bu da seçimleri belirlenen zamanda yapmakta ısrar edilmesinin, bir yükümlülüğü yerine getirme girişiminden başka hiçbir şey olmadığı anlamına geliyor."

Dagir yaklaşan seçimlerin önünde en büyük engel olarak nitelediği iki soruna dikkat çekti. Bunlardan ilki, Irak’taki siyasi rejimin halen iktidarı elinde tutan büyük siyasi güçlere bağlı olmasıyken ikincisi Ekim ayaklanmasının Irak'taki derin devlete paralel güçler geliştirememesi.

Seçimler rejimi devirebilir

Son aylar, Kazımi hükümeti için en büyük sınamalardan biri oldu. Nitekim suikastlarda ve suçluların cezasız kalması durumunda bir artış oldu. Bu da ayaklanmadan doğan partileri seçimleri boykot etme seçeneğine itti.

İktidar güçleri dengesinde herhangi bir değişiklik olmaması ve İran yanlısı milislerin nüfuzunun devam etmesi, Iraklı protestocuların yaklaşan seçimleri ‘içi boşaltılmış bir olay’ olarak görmelerine yol açmış olabilir. Bu durum gözlemcilerin siyasi rejimi devirebilecek büyük bir protestonun patlak vermesi olasılığı üzerinde durmalarına sebep oluyor.

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemri konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Özellikle geleneksel güçlerin ülkedeki siyasi rejimi kontrol ettiğine dair göstergelerin devam ettiği göz önüne alınırsa, yaklaşan seçimler siyasi süreç için bir reform kıvılcımı oluşturmayacaktır. Geleneksel güçlerin araçları, devlet kurumlarının kontrol edilmesini sağlıyor. Ayaklanma güçlerinin ve diğer bağımsız güçlerin yükselişe geçmemesi, seçimlerin planlanan tarihte yapılmasının anlamsızlığını artırıyor."

Şemri'nin ifade ettiği gibi siyasi tıkanıklık hali, seçim sonrası dönemin en belirgin özelliği olacak gibi duruyor. Şemri bu tıkanıklığın iktidarı elinde tutan güçler yükselmeye devam ettikçe daha da kötüleşeceğine ve bunun da kamuoyu ile ülkenin siyasi rejimi arasında daha büyük bir kopuşa sebep olabileceğine işaret etti.

Şemri ayrıca erken seçimlerin siyasi güçlerin zaman kazanması için bir can simidi ve ayaklanma sonrasında meşruiyetlerini yeniden kazanma girişimi olduğunu savundu.

Ayaklanma güçlerinin ve bağımsız seçkinlerin boykotunun devam etmesiyle birlikte önümüzdeki seçimlerin oldukça tahmin edilebilir olacağını vurgulayarak boykotun devam etmesinin sokaklarda büyük bir tıkanıklığa yol açma olasılığına ilişkin endişeleri artırdığına şaret eden Şemri sözlerini şöyle sürdürdü:

"2018 yılında yapılan seçimlere duyulan güvensizlik, Ekim 2019 ayaklanmasının fitilini ateşleyen en büyük etkenlerden biriydi. Seçimlerin şu anki koşullarda yapılması halinde böyle bir durumun daha da hızlı gerçekleşmesi bekleniyor."

Sadr Hareketi’ni ikna etme çabaları

Son zamanlarda siyasi koridorlardaki hareketlerin, daha çok Sadr Hareketi’ni seçimlerden çekilme kararından vazgeçirmeye odaklandığı görülüyor.

Medya profesörü Galip ed-Dami konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Önümüzdeki seçimler ülkedeki çatışmayı erteleyecek ama bitirmeyecek. Daha önce seçimlerin yapılmasına karşı çıkan blokları, iktidardaki varlıklarını mümkün olduğunca korumak için seçimlerin yapılmasında ısrar etmeye iten şey de bu. Washington ve Tahran’ın yanı sıra diğer bölgesel ve uluslararası güçler de şu anki dönemde ülkede yaşanan kaosa son vermek için seçimlerin zamanında yapılmasını istiyorlar. Sadr Hareketi’nin önümüzdeki seçimlere katılmaması büyük bir sorun teşkil ediyor. Çünkü bu, seçimleri engellemek için harekete geçebilecek büyük bir muhalif kitlenin var olduğu anlamına geliyor."

Dami, ayaklanma güçlerinin seçimleri boykot etmesine ilişkin de "Bunun herhangi bir yararı olmayacak. Ayaklanma güçleri siyasi sahneye etkili güçler çıkarmayı başaramadı" dedi.

Sadr Hareketi’nin önünde iki seçenek olabileceğini belirten Dami "Sadr Hareketi ya kararından vazgeçecek ya da Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr seçimlere katılıp katılmama kararını hareketin adaylarına bırakıp onlara kulis arkasından destek sağlayacak" ifadelerini kullandı.

Sadr Hareketi’nin seçim yarışına geri dönmesine ilişkin bölgesel ve uluslararası bir istek olduğuna dikkat çeken Dami sözlerini şöyle sürdürdü:

"ABD, İran yanlısı grupların siyaset sahnesini kontrol edeceğinden korkarken İran da Sadr Hareketi’nin, sahip olduğu kitleden ve Şii birliğinde kaos yaratma olasılığından kaçınmak için seçim yarışına geri dönmesini istiyor."

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

https://www.independentarabia.com/node/248731

DAHA FAZLA HABER OKU