15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde Türkiye'de avukatlık önemli bir müdahale yaşadı. Hukuk fakültelerinden mezun olan pek çok avukat adayı, haklarındaki davalar, kovuşturmalar ve soruşturmalar gerekçe gösterilerek ruhsat alamadı, alanların da ruhsatı iptal edildi. Tahir Elçi Vakfı'nca hazırlanan Ruhsatsız Avukatlar araştırmasına göre; 2015 yılında Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanlığı'nca onay için Bakanlık'a gönderilen dosyaların 46 tanesi, tekrar görüşülmek üzere TBB'ye gönderildi. Bu sayı darbe girişiminin yaşandığı 2016 yılında 96'ya çıktı ve her sene artarak 2017 yılında 91'e, 2018 yılında 134'e ve son olarak 2019 yılında 528'e yükseldi. Araştırmaya göre 2008 yılına kadar Adalet Bakanlığı'na gönderilen tüm dosyalar arasından yalnızca yüzde 0.32'si TBB'ye geri gönderilirken, bu sayı 2016'da yüzde 1.20'ye, 2019'da ise yüzde 3.56'ya çıktı. Raporun imzacılarından Avukat Benan Molu'nun 13 Ağustos 2020'de TBB Hukuk Müşavirliği'nden aldığı bilgiye göre, Adalet Bakanlığı tarafından baro levhasına yazılma kararına karşı açılan dava sayısı 1252. 551 davanın 376'sında işlemin iptaline, 175'inde ise talebin reddine karar verilmiş durumda. Araştırmaya göre; İstanbul Barosu levhasına kayıtlı avukatlardan 131'i hakkında dava açıldı, altısı reddedildi, kesinleşen 61 kararın 55'inde ise avukat baro levhasından silindi. KHK ile ihraç edildiği gerekçesiyle, İstanbul Barosu'nda 9'u baronun ret kararıyla, 63'ü mahkeme kararıyla toplamda 72 kişi; İzmir Barosu'ndan ise toplam 38 kişi baro levhasından çıkarıldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Barış Barışık, ruhsat iptal edilen avukatlardan. 28 yaşındaki genç avukat, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun. 2017 yılında mezun olmuş, 2018'de stajını tamamlamış. Ankara Barosu'na ruhsat başvurusu yapmış: "Ankara Barosu ve Türkiye Barolar Birliği başvurumu onayladı. Ancak Adalet Bakanlığı geri gönderdikten sonra TBB bu karara direnmedi. Yani 2019 Ocak ayından beri ruhsat başvurum reddedildi. Gerekçesi ise hakkımda devam eden yargılamalar. Yani ruhsatı gasp edilen bir avukatım."
"Hak mücadelesi yürüten, mücadele eden muhalif olan her avukat adayı artık ruhsat gaspı ile karşı karşıya"
Kendisi ve birçok avukat adayının, KHK'lilerden farklı muamele gördüğünü, ancak avukat ruhsatının gaspının miladının KHK'ler olduğunu söyleyen Barışık sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bizim durumumuz KHK ile kamudan ihraç edilenlerden farklı. Hakkında dava, kovuşturma, soruşturma başlatılan kişiler olarak ruhsatımız verilmiyor. Avukatlık Kanunu'nda avukatlığa engel haller düzenleniyor. Yasanın beşinci maddesinin birinci fıkrasına göre, eğer iki yıl üstü ceza alınırsa, devlete karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar ve avukatlıkla bağdaşmayan suçlar dediğimiz irtikâp, yolsuzluk gibi yüz kızartıcı suçlardan mahkûmiyet varsa kişi avukatlık yapamaz. Bu Avukatlık Kanunu'nda çok açık bir şekilde düzenlenmiş, yani kesinleşmiş bir mahkûmiyet arıyor. Ama avukatlık kanunun beşinci maddenin üçüncü fıkrasında bu birinci maddeye istisna getiriliyor. Avukat adayının yukarıda sayılan suçlardan kovuşturması varsa kişinin ruhsat başvurusu kovuşturması bitene kadar bekletilebilir diye bir takdir yetkisi tanınmış idareye. Normalde bu uygulanmayan bir madde idi. Ama 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilk başta bunu FETÖ soruşturması veya FETÖ yargılamalarında yargılanan avukat adaylarına uygulamaya başladılar. Ve o dönemin konjonktürü de gereği kimse sesini çıkarmadı. Daha sonra bu uygulama sadece FETÖ yargılaması değil, diğer yargılamalara da tezahür etti. Solculara da uygulanan bir madde haline geldi. Solculardan kastım şu, hak mücadelesi yürüten, mücadele eden muhalif olan her avukat adayı artık ruhsat gaspı ile karşı karşıya. Çünkü neredeyse herkesin bir davası var."
"Bu davaların mesleğimi yapmama engel olacağını hiç tahmin etmemiştim
Barış Barışık'ın ruhsatının elinden gitmesine neden olan davalar ise, üniversite öğrencisi iken içinde bulunduğu hak mücadelesi. Hakkında açılan bir dava ise Charlie Hebdo katliamı sonrası yapılan bir eylemde toplumun dini değerlerini aşağılamak iddiasına dayanıyor. Bu davadan beş ay ceza almış. Bir başka davası ise 10 Ekim Ankara Katliamı sonrası, Eğitim Sen'in yaptığı boykot çağrısına uyma iddiası. Bir başkası ise 2013'teki ODTÜ Ayakta eylemine katıldığına dair iddia. Bu eylemlere katıldığı öne sürüldüğü için hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan davalar açılmış. Şöyle konuşuyor:
"Nasılsa tutuksuz yargılanıyorum, beraat bekliyorum diye düşünürken bu davaların mesleğimi yapmama engel olacağını hiç tahmin etmemiştim. Zaten bütün davalardan beraat ettim, sadece boykota katıldığım için eğitim öğretimi engellemekten 6 yıl 3 ay ceza aldım ama o dava da şimdi istinafta, bozulmasını bekliyoruz. Çünkü savcılığın beraat istediği bir dava, olayda olduğuma dair görüntü yok, kanıt yok, tanık yok."
"Bir insan avukatlık yapamıyorsa, başka yerlerde de iş bulamıyor"
Barış Barışık, ruhsatının iptal edilmesinin hayatını nasıl etkilediğini ise şöyle anlatıyor:
"Çok kötü etkilendim, çünkü ben avukatlığı hak savunuculuğu yapmak için seçmiştim. Şu anda dayanışma ile çalışıyorum ama pek çok arkadaşımız mağdur. Çünkü bir insan avukatlık yapamıyorsa, başka yerlerde de iş bulamıyor, yargılamaları ortaya çıkıyor. Arkadaşlarımız garson olarak bile çok zor işler bulabiliyorlar. Bulanlar sigortasız çalışmaya zorlanıyor. Bugün siyasal iktidarın en yoğunluklu olarak müdahale ettiği alan yargı alanı. Ancak yargı dediğimiz şey sadece mahkemeler, Yargıtay, hâkimler değil. Ruhsatlarımızın gasp edilmesi yargının savunma ayağına da müdahale etmek anlamına geliyor. Bugünkü iktidar aslında bu savunmayı da tamamen yok etmek istiyor ve kendine bağımlı haline getirmeye çalışıyor."
Ülkede adalete olan inancının kalmadığını söyleyen Barış Barışık, "Ama verdiğimiz mücadeleyle kuracağımız adalete inanıyorum. Her şeye rağmen, iktidarın tüm gayretine rağmen bu mücadeleden geri adım atmayacağım" diyor.
"Videoda geçen cümlem nedeniyle kovuşturma aşamasında bir dosyam var"
Özge Akyüz de ruhsatını kaybeden avukatlardan biri. 28 yaşındaki genç kadın, aslen Dersimli. Liseyi öğretmen okulunda okumuş, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne ise dereceyle girmiş. 2019'da mezun olduktan sonra stajını yapıp, ruhsat başvurusunda bulunmuş. Ancak hakkındaki bir dava dolayısıyla ruhsatını alamamış. Hakkında örgüt üyeliği ile açılan davanın gerekçesi ise bir gençlik örgütünün kongresine çağrı için yaptığı bir videoda kurduğu bir cümle. Sadece bu. Sonrasını Akyüz'den dinleyelim:
"Bahsettiğim videoda geçen cümlem nedeniyle kovuşturma aşamasında bir dosyam var. TBB dosyamı Adalet Bakanlığı'na gönderdikten sonra, bakanlığın 60 gün içinde cevap vermesi gerekiyor ve bu süreyi sonuna kadar işletiyorlar. Yani ruhsatı almamamız için prosedürü kullanarak en baştan bir engelleme ile başlıyor süreç. Önce TBB, Adalet Bakanlığı'nın geri göndermesine direnme kararı aldı. Bu karar sonrası bakanlık ruhsatımı onaylamak zorunda kaldı. Ruhsatımı 18 Mart'ta aldım, ama bu kez de bakanlık yürütmenin durdurulması için iptal davası açtı. Biz bu davaya müdahil olup taraf olmaya çalıştık. Henüz taraf olma talebimiz kabul edilmedi. Geçtiğimiz hafta yürütmenin durdurulması kararı geldi, şimdi iptal davası sonuçlanıncaya kadar tedbiren ruhsatım alınacak."
Ruhsat iptal davalarının kopyala yapıştır bir şekilde görüldüğünü, kendisinin FETÖ'den yargılanmadığı halde, bakanlığın bunu gerekçe gösterdiğini ve bu iddianın TBB'nin dikkatinden de kaçtığını belirten Özge Akyüz;
"Ben bir hukukçuyum ve bu süreçlerin hepsinin nasıl ilerlediğini ve nasıl ilerlemesi gerektiğinin farkındayız. Anayasal haklarımız, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan haklar, prosedürler hepsini biliyoruz ve bu tür saçmalıklarla uğraşmak garip geliyor."
"Bu ülkede genç olmak çok zor"
Yargılanmasına neden olan dosyanın çözüm sürecinde yaşanan bir kongre olduğunu söyleyen Akyüz, "Bu ülkede genç olmak çok zor. 20'li yaşlarımın başında demokratik bir ortam olduğunu düşünerek kurduğum bir cümle bir videonun kolajında çıkıyor. O video ise gözaltına alınan birinin telefonunda tespit ediliyor. Üstelik o kongre yapılamıyor bile. Ancak ben bu yüzden hem yargılanıyorum hem de mesleğimi yapamaz duruma getiriliyorum" diye sözlerini sürdürüyor.
İşçi bir ailesinin çocuğu olduğunu ve sürecin kendisini ekonomik olarak etkilediğini söyleyen Akyüz; "Bu okulu kazandığımda hayatımı değiştirebilirim diye düşünmüştüm. Şu anda haftada iki gün çalışıyorum ama kazandığım para hayatımı idame ettirmeye yetmiyor elbette" diyor.
Gezi protestolarına katıldığı için ruhsat alamadı
Hataylı Hüseyin Ali Kudret, 26 yaşında ve İstanbul Üniversitesi'nden 2019 yılında mezun olmuş. Ruhsatını başvurusundan altı ay sonra almış, ancak Adalet Bakanlığı'nın yürütmeyi durdurma talebiyle dava açmasıyla ruhsatını kaybetmiş. Ruhsatını kaybetmesine neden olan davası ise, henüz 17 yaşındayken, üniversiteye dahi gelmemişken Hatay'daki Gezi protestolarına katılması. Sekiz senedir süren davada hiç tutuklanmadığı halde, hakkında önce 12 yıl ceza verilmiş, sonra bu ceza istinaftan geri dönmüş. Bu yüzden 25 Mayıs'ta ruhsatı elinden alınmış:
"Ben Hatay'daki davanın dahi korkutma amaçlı açıldığını düşünüyordum. Ama bir türlü bitmedi. Bitmediği gibi böyle bir engel olarak karşıma çıktı. Ben insan haklarını savunmak için avukat olmak istemiştim, çünkü Gezi eylemlerinde beni kurtaran avukatları gördüm ve avukat olmak istedim. Hatta okulu bile hiç uzatmadım bu yüzden. Ama yürütmeyi durdurma kararı gelince, açık söyleyeyim çok kötü oldum."
"Fiili olarak sivil ölüme terk ediliyoruz bu kararlarla"
Bu sürecin ne kadar süreceğini ve nasıl sonuçlanacağını ise hiç bilmiyor Kudret:
"Ne kadar sürer bilmiyorum, ne yapacağımı da bilmiyorum. Avukatlık kamu statüsü olan serbest meslek olarak tanımlanıyor. Ama mesela bir doktor gibi gidip bağımsız çalışamıyorsunuz, çünkü baroda kayıtlı olmanız gerekiyor. Fiili olarak sivil ölüme terk ediliyoruz bu kararlarla."
Sadece üç ay avukatlık yapabilmiş Hüseyin Ali Kudret. Ve tadı damağında kalmış. Peki onun gibi ruhsatları iptal edilen diğer avukatlar? Şöyle anlatıyor: "Bir arkadaşım araştırma görevlisi başvurusu yaptı. Ben de yapmayı düşünüyorum ama dava ona da engel olur mu bilmiyorum. Başka bir arkadaşım babasının yanında su dağıtıyor. Diğer bir arkadaşım markette çalışıyor."
"Kararı ilk duyduğumda ağladım, gerçekten çok kötü oldum"
Kendisinin de ruhsatı iptal edildikten sonra mobbinge maruz kaldığını ve istifa ettiğini söyleyen Kudret, İstanbul'daki evini dağıtıp baba evi Hatay'a dönmeye karar vermiş. Oradan da davası nedeniyle üç kez kazandığı halde gidemediği yurtdışı eğitim fırsatını değerlendirmeyi düşünüyor. Macaristan'a gidecek ve eğitimi biraz da orada sürdürecek.
Peki ne hissediyor, pişman mı, keşke Hatay'da Gezi sürecine katılmasaydım diye düşünüyor mu? Şöyle yanıtlıyor: "Kararı ilk duyduğumda ağladım, gerçekten çok kötü oldum. 26 yaşındayım ve ailem bana bakmak zorunda. Bu dava 8 sene sürdü ve yurtdışı yasağı konuldu. Yurtdışında eğitim kazandığım halde gidemedim. Ancak şimdi yasağım kalktı ve gidebiliyorum. Ama yine de hiç pişman değilim, o eylemlere katıldığım için onur duyuyorum. 17 yaşımdaydım ve o yaşıma kadar baskı nedir bilmiyordum, işkence nedir bilmiyordum, sokağa çıkmak nedir bilmiyordum. İlk kez eyleme katıldım ve o ilk eylemde hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alınıp işkence gördüm."
© The Independentturkish