Enerji demokrasisi: Bir ütopya mı yoksa temiz enerji ile petrolün kesilmesi gereken göbek bağı mı?

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Caner Özdurak'a göre ülkelerin "daha iyi bir dünya" hedefleri olsa da temiz enerji yatırımlarını kontrol eden unsurlardan biri hâlâ petrol. Petrol fiyatlarındaki düşüş, önce korkuyu, sonra temiz enerjiyi tetikliyor

Fotoğraf: Unsplash.com/@thomasrichter

Teknoloji ve iletişim devrimleriyle ilgili çalışmalarıyla bilinen ABD'li fütürist yazar Alvin Toffler, "Üçüncü Dalga" adlı kitabında, 2010'da hayatını kaybeden Hindistan'ın ünlü sosyal bilimcisi Jagdish Kapur ve ülkenin Teknoloji Enstitüsü ile ilgili şunları yazmıştı: 

Kapur, son derece verimsiz 10 hektarı, dünyaca ünlü, biyogaz tesisi bulunan bir 'güneş çiftliği'ne dönüştürdü. Bu çiftlikte üretilen buğday, meyve ve sebze hem ailesini hem de emrinde çalışanları beslemeye yettiği gibi, pazarda kazanç elde etmek üzere tonlarca gıda ürünü sağlıyor. 

Bu arada Hindistan Teknoloji Enstitüsü, köylerde kullanılmaz üzere 10 kilovatlık bir güneş tesisi tasarladı; bu tesisin sağlayacağı elektrik evleri aydınlatacak, su pompalarını çalıştıracak ve televizyonlata ya da radyolara enerji sağlayacak. 


Toffler'in 1980'de yayımlanan "Üçüncü Dalga" kitabında bahsettiği, "üreten tüketici"ye (prosumers) bir örnekti yukarıdaki ifadeleri. 

Toffler'den yaklaşık 40 yıl sonra, enerji ve iklim adaletinin öncü savunucularından, Northeastern Üniversitesi Profesörü Jennie Stephens, bir makalesinde "üreten tüketici"ye mühim bir rol yükler: Enerji Demokrasi'sini savunmak. 

"Enerji demokrasisi, finansal kaynağın adaletli dağılımını sağlar"

"Enerji demokrasisi, sosyal, siyasi ve ekonomik gücün yeniden bölüşümü ile fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişi birbirine bağlayan bir sosyal harekettir" der Stephens. 
 

Jennie Stephens
Northeastern Üniversitesi Profesörü Jennie Stephens/ Fotoğraf: Duke University


"Enerji ve iklim değişikliğini, karşı karşıya olduğumuz diğer problemlerden ayırmamız artık mümkün değil" diyen Jennie Stephens, enerji demokrasisi sayesinde, kararların yalnızca büyük şirketler tarafından değil toplumlar ve vatandaşlar tarafından da alınabileceğini görüşünde.  

Makalesinde "Elektrik, multi-milyar-dolarlık bir endüstri. Enerji demokrasisi, bu finansal kaynağı toplum içinde tutmak için çalışır" diyen Stephens, şunları kaydediyor:  
 

Bunun yolu, yoksul ve unutulmuş toplumları enerji üreticilerine dönüştürmekten geçiyor. 

Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişin karbon emisyonunun azaltılmasından çok daha fazla anlamı var.

Yenilenebilir enerji sistemlerinin, hanehalkına istihdam ve kooperatif sahipliği sağlama gibi sosyal avantajları olduğuna odaklanmamız gerekiyor.
 


"Güç, yenilenebilir enerji vasıtasıyla insanlara verilmeli"

Northeastern Üniversitesi Profesörü Jennie Stephens'e göre fosil yakıt temelli enerji sistemleri, enerji kontrolünün yerele dağılmasını engelliyor. 

Oysa ki yerel ve küçük ölçekli tesislerde üretilebilecek yenilenebilir enerji ile hanehalkı, kendi enerji altyapısına sahip ve bunu yönetebilen bir yapıya dönüşebilir. Böyle bir durumda da toplumlar fosil yakıtlar gibi kıt bir kaynağa ulaşmak için bir yarışa girmek zorunda kalmayacak. 

Stephens, gücün, yenilenebilir enerji vasıtasıyla, insanlara yeniden dağıtılması gerektiğini savunuyor. 

Sadece "daha iyi bir dünya" inancı değil, korku da var 

Temiz enerji yatırımlarının daha sürdürülebilir bir finansal ekosistem sağlayıp sağlamayacağı üzerine bir araştırma yürüten Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Caner Özdurak'a göre yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik edecek itici güç, salt olarak 'daha adaletli bir dünya' inancı değil. 
 

Caner Özdurak
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Caner Özdurak


Aynı zamanda, hâlâ petrol fiyatlarına bağlı bir piyasa sisteminde, petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte büyüyen "korku" da yenilenebilir enerji yatırımlarına yön veriyor. 

Özdurak'ın çalışmasında öne çıkan diğer bir olgu da yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelimin bir ülkenin ne kadar "zengin" olduğundan ziyade demokrasiyle mi yoksa otoriter rejimle mi yönetildiği ile de alakalı. 

10 büyük petrol üreticisinin yedisi salt otoriter rejime sahip 

Yenilenebilir enerjinin, teknolojiyle beraber, enerji üretimini tabana yayma hedefi bulunduğunu söyleyen Dr. Caner Özdurak, "Evinizde ya da küçük bir işletme olarak da güneş enerji üretebileceğiniz anlamına geliyor bu. Yenilenebilir enerjinin bazen 24 saat üretim yapamaması gibi dezavantajlarını kenarda bırakıyorum. Ancak bu yol, monopol şirketlerin elindeki 'petrole sahip olma' iktidarını tabana yayabilecek bir enstrüman" ifadelerini kullanıyor. 

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Özdurak'ın çalışmasında en büyük 10 petrol üreticisi şöyle sıralanıyor: ABD, Suudi Arabistan, Rusya, Kanada, Çin, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, İran ve Kuveyt. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dünya petrolünün yüzde 20'sinin çıktığı, "kusurlu bir demokrasiyle" yönetilen ABD, tam demokrasiye sahip Kanada, küresel üretimin yüzde 4'ünü elinde tutan ve hibrid rejimle yönetilen Brezilya dışında 10 ülkenin yedisi otoriter rejime sahip. 

 "Bu ülkelerin para kazanma ve tepede kalma motivasyonlarında petrol bulunuyor" diyen Caner Özdurak'a göre piyasa hâlâ petrol üzerine kurulu ve petrol fiyatları çok düştüğü zaman stres de yükseliyor. 

"Otokrasinin ajandasının ‘dünya daha iyi bir yer olsun' amacı taşımadığı ortada" 

Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada petrol, yenilenebilir enerji yatırımları ve korku endeksi arasındaki ilişkiyi incelediğini anlatan Özdurak, S&P'nin temiz enerji (clean enerji) endeksine göre de petrol fiyatlarında düşüş olduğunda korku endeksinin (VIX) yükseldiğini ve yenilenebilir enerji yatırımlarının arttığını belirtti. 

"Elbette karbon ayak izi ile ilgili konulan hedefler var. Elbette yenilenebilir enerjiye yönelim artıyor" diyen Özdurak, şöyle devam etti: 
 

Ancak iktisadi anlamda, yani kâr maksimizasyonu tarafından bakıldığında petroldeki durum, finansal getiri ile açıklanabilecek bir şey değil. 

Orada bir iktidar var. Enerjiyi elinde tutan yönetimi de elinde tutuyor. Otokrasinin bir ajandası var ve ona göre hareket ediliyor. O ajandanın da "Dünya daha iyi bir yer olsun" amacı olmadığı ortada. 

Bu nedenle fiyatlar düşünce piyasanın stresi yükseliyor, yenilenebilir enerjiye yatırım hareketi oluyor ve bu hareket bir yerde kesiliyor. 

Araştırmanın başında piyasadaki hareketliliğin düşük olduğu, ortamın sakin olduğu bir ortamda yenilenebilir enerjiye yatırımın artacağı yönünde bir sonucun çıkacağını bekliyordum. Ancak tersi oldu. 


Trump gitti, yenilenebilir enerji hisseleri sıçradı 

Geçtiğimiz yıl gerçekleşen başkanlık seçimleri ile yönetimi değişen ABD'den örnek veren Caner Özdurak, önceki başkan Donald Trump'ın göreve gelir gelmez Paris İklim Anlaşması'ndan çıktığını, Exxon Mobil gibi petrol şirketlerinden seçim kampanyası boyunca destek aldığını hatta kendi yönetim ekibine de bu şirketlerden isimleri transfer ettiğini hatırlattı. 

Özdurak, "Ancak Joe Biden'ın başkanlık koltuğuna oturacağı kesinleşmeye başladığında yenilenebilir enerji hisselerinde inanılmaz bir yükseliş görüldü" diye konuştu. 

Seçimler gibi yenilenebilir enerji hedeflerini yeniden belirleyecek bir gelişme olduğunda bu sektörün şirketlerine yatırımların da arttığını söyleyen ekonomist, "Piyasadaki stres azaldığında, yenilenebilir enerji yatırımları tekrar petrol tarafına kayıyor" dedi. 
 

maxresdefault.jpeg
Konya'da 2 bin 600 futbol sahası büyüklüğe kurulu Kalyon Karapınar Güneş Enerjisi Santrali, 2022'de tam kapasite çalışacak/ Fotoğraf: AA​​​​​​​


"Yenilenebilir enerji sadece, konvansiyonel fosil yakıtlarla üretilen bir ikamesi olarak öne çıkmıyor" ifadelerini kullanan Caner Özdurak'a göre bu sistem aynı zamanda otokrat ülkelerin ellerinde tuttukları enerji kartını tersine çevirecek bir alternatif. 

Özdurak, "Asıl soru, alternatif enerjiyle petrol fiyatları arasındaki ilişkiye bakmaktan ziyade bu geçişin, yönetim şekline, demokrasiye etkisine de bakmak olmalı" yorumunu yaptı. 

"Demokrasi, kazancı tabana yayar" 

"Petrol fiyatlarının tamamen oyun dışı edilip, yerine yenilenebilir enerjinin geleceği bir sistem kurulu değil henüz" diyen Özdurak, bir ülkenin gayrisafi hasılasının yüksek olmasının her zaman yenilenebilir enerjide başarı getireceği anlamına gelmediğini söyleyerek şunları ifade etti:
 

Demokrasi, belli bir ortalamanın üzerinde GSYH sağlayabilir. Ancak demokrasi ile ilgili asıl önemli olan, GSYH miktarı değil; Kazancı ve büyümeyi tabana yayan, gelir adaletsizliğini azaltan kavram olması. 


Aşağıdaki grafikteki kırmızı nokta, araştırmanın yapıldığı 130 kadar ülke arasında en yüksek gayrisafi hasılaya sahip ülkelerden biri olan Çin. Ancak bu ülke, kırmızı, otoriter alanda kalmaya devam ediyor. 
 

Ekran Resmi 2021-06-18 08.57.54.jpg
Grafik: Dr. Caner Özdurak


Koyu mavi nokta ile gösterilen ABD ise "kusurlu bir demokrasiye" sahip olsa da kırmızı küresel ortalama çizgisine, gelir dağılımının daha adaletli olduğu bölgeye daha yakın. 

Türkiye'de yenilenebilir enerjinin yüzde 63'ü hidroelektrik santrallerden 

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'nın (IRENA), "Yenilenebilir Enerji İstatistikleri 2020" raporuna göre Türkiye'de toplam yenilenebilir enerji üretim 2019 yılında 44 bin 587 megavat oldu. Bu değer, 2010'da 17 bin 369 megavattı. 

Ancak bu yenilenebilir enerjinin, yüzde 63'ü (28 bin 503 megavat), "yenilenebilir" olup olmadığı çokça tartışılan, Türkiye'de genellikle ekoloji mücadelelerine konu olan hidroelektrik santrallerden geliyor. 
 

yusufeli barajı bağlantı yolu AA
Artvin Yusufeli Barajı relokasyon yolları... Baraj için Yusufeli ilçesi yedi kez yukarı taşındı/ Fotoğraf: AA


Toplam yenilenebilir enerji üretiminin yüzde 17'si rüzgâr enerjisinden (7 bin 591) geliyor, yüzde 13'ü ise güneş enerjisine (5 bin 996 megavat) ait. Bunun yanında biyogaz 534 megavat, jeotermalden üretim 1515 megavat büyüklüğünde.

Elektriğin yüzde 57'si kömür ve doğal gazdan

Ülkedeki toplam elektrik üretiminin 91 bin 300 megavatt olduğu düşünüldüğünde rüzgar ve güneş enerjisi üretimi, toplam elektriğin yüzde 15'ine denk geliyor. 

Londra merkezli iklim ve enerji odaklı bağımsız düşünce kuruluşu Ember'in verilerine göre ise 2020'de Türkiye'nin elektrik üretiminin yüzde 43'ü yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilirken, yüzde 57'si kömür ve doğal gaz başta olmak üzere diğer kaynaklardan sağlandı.

Yenilenebilir kaynaklar enerji üretene destek

Türkiye'de 2005'te yürürlüğe giren Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun kapsamında oluşturulan, "Yenilenebilir enerji kaynakları destekleme mekanizması (YEKDEM)" bulunuyor.

Devlet, bu mekanizma kapsamında aşağıdaki elektrik üretim tesislerini kuranlara belli miktarda destek sağlıyor:

- Rüzgâr, 

- Güneş, 

- Jeotermal, 

- Biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), 

- Dalga, akıntı enerjisi ve gel-git

- Nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi 

Devlet desteği dolardan Türk Lirası'na çevrildi

2021 başında yapılan değişiklikten önce YEKDEM kapsamındaki destekler şu şekildeydi: Hidroelektrik ve rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisleri için kilovatsaat başına 7,3 sent, jeotermal enerjisine dayalı üretim tesisleri için kilovatsaat başına 10,5 sent, biyokütle ve güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri için ise kilovatsaat başına 13,3 sent. 
 

rüzgar enerjisi AA
Fotoğraf: AA


Sözkonusu destekler, 2005'ten  31 Aralık 2020'ye kadar işletmeye girmiş ya da girecek olan ve bu Kanun kapsamında yer alan üretim tesislerine 10 yıl süre ile uygulanıyordu. 

Ancak 2021 ile birlikte fiyatlar, 1 Temmuz 2021 sonrası için döviz yerine TL cinsinden belirlendi. 

Yani bugünkü kurla hidroelektrik ve rüzgar enerjisi için verilen 63 kuruşluk destek 40 kuruşa çekildi. 

91 kuruş olan jeotermal enerjisi desteği neredeyse yarı yarıya azalarak 54 kuruş oldu. 

Biyokütle ve güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri için kilovatsaat başına verilen 1 lira 15 kuruşluk destek ise 32 kuruş oldu. 

YEK'e dayalı elektrik santrali yatırımcılarına verilecek desteğin süresi 10 yıl olmaya devam edecek.

YEKDEM fiyatları her yıl ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında olmak üzere dört kez güncellenecek.

Tüketici, "ben yenilenebilir enerji tüketeceğim" diyebiliyor

Bu, işin üretici kısmı. 

Bunun yanında 1 Ağustos 2020'de tüketiciler için devreye sokulan Yeşil Tarife (YETA) uygulaması var. 

Bu uygulama kapsamında YETA kapsamında enerji kullanmak isteyen tüketiciler, kendi bölgelerinde faaliyet gösteren tedarik şirketlerinden yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik temin edebiliyor. 

Bu tarifeyi tercih eden tüketicilerin faturalarında, kullandıkları elektriğin temiz kaynaklardan üretildiğini gösteren bir işaret yer alıyor. 

Ahmet Akın: Yenilenebilir enerji tüketen yüzde 88 daha fazla ödüyor

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'ndan (EPDK) yapılan açıklamaya göre YETA'yı kullanan tüketiciler, EPDK tarafından belirlenen tarife bedeli üzerinden faturalandırılıyor. 

EPDK, "fatura kalemlerinde mevcut tarifeye göre herhangi bir fark olmayacak" dese de elektriğini yenilenebilir enerjiden alanların daha fazla fatura ödediği Meclis'e de taşınmıştı. 

23 Mayıs 2021'de Cumhuriyet'e konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, elektriğini "yeşil tarife" ile alan abonelerin, normal kullanıcılara göre yüzde 88 daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldıklarını söylemişti.
 

chp-genel-baskan-yardimcisi-ahmet-akin-13570253_amp.jpeg
CHP Enerji ve Alt Yapı Projelerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın/ Fotoğraf: AA


Sekiz ay boyunca devam eden zamlarla, yeşil tarife uygulamasının teşvik özelliğini yitirdiğini söyleyen Akın, Ağustos 2020'de başlanılan tarifede EPDK'nın fon ve pay hariç olmak üzere kilovatsaat başına bedeli 69,97 kuruş olarak belirlediğini hatırlattı. 

Bu tarifede sanayi, ticarethane, mesken ve tarımsal sulama ayrımı yapılmadan tek bir bedel belirlenmişti. Ancak "Yeşil tarife" kapsamında yapılan son değişiklikle 1 Nisan 2021 itibarıyla "yeşil enerji" bedeli, aboneler arasında fark gözetmeksizin 74,7372 kuruş oldu. Meskenlerde kilovatsaat başına çıplak elektrik fiyatı mevcut tarifede 39,6717 kuruş.

"Yenilenebilir enerjiye, enerji sektörü dışında garip garip sermayeler de girmeye başladı"

Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Caner Özdurak'ın açıklamasına göre devletin üretilen elektriği dolar üzerinden alacağını duyurması, Türkiye'de yenilenebilir enerji yatırımlarını artıran bir unsur oldu. 

"Ürettiğiniz kilovat başında devletten aldığınız bir tarife var. Bunun gelirini dolar cinsinden elde ettiğiniz için bir anda çok popüler yatırımlar oldu" diyen Özdurak şöyle devam etti: 
 

İki parça tarlası olan, "buranın getirisi iyiymiş" deyip tarlasını yenilenebilir enerji üretim merkezine çevirdi. 

1 megavattın altında üretim yapabilecek tarlalar toplandı. Bunlar bir araya getirildi. Çok megavat olan güneş enerjisi santralleri oluşturuldu. 

Yenilenebilir enerjiye, enerji sektörü dışında garip garip sermayeler de girmeye başladı. 

Aynı gayrimenkul sektörü gibi… 

Türkiye'de oluşan şey tamamen şuna döndü: Tarlaya ne kadar veriyoruz? Güneş panellerine ne kadar veriyoruz? Aracılara ne ödüyoruz?

Siz parayı ve analizi yapıyorsunuz, aracılar da anahtar teslim tesisi kuruyor. Elektriği ya siz kendiniz kullanıyorsunuz ya da şebekeye veriyorsunuz. Onun karşılığında size sağlanan bir tarife var. 


"Bizdeki  'Ozonu deldik, havayı kirlettik' endişesi değil"

Bunun bir örneğinin Almanya'da da olduğunu söyleyen Caner Özdurak, yenilenebilir enerji ile elektrik üretiminin çok fazla olmasıyla ülkede elektrik fiyatlarının negatife döndüğünü söyledi. 

Bu projelerin Türkiye'deki bankalar tarafından da çok desteklendiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, söz konusu yatırımların "yeni tarife dönemi yaklaştıkça" yavaşladığını, kişilerin "yeni tarifeyi bir görelim" dediklerini belirtti. 

Caner Özdurak, "Bizdeki konu tamamen, dolar cinsinden getiri sağlandığı için bir yönelim. ‘Ozonu deldik, havayı kirlettik' endişesi değil" diye konuştu. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU