Suriyeli öğretmenler PICTES projesi kapsamında çeşitli okullarda görev yapıyor. Ancak okullarda yaşadıkları ayrımcılık ve ötekileştirme onları hem zor durumda bırakıyor hem de mutsuz ediyor. Ayrıca Suriyeli eğitmenler sigortasız çalıştırılıyor. Maaşları ise sadece 2020 TL. Türk öğretmenlerin maaşlarından epey eksik bir rakam bu. Buna rağmen Suriyeli öğretmenlerin pek çoğu idareciler ve diğer öğretmenler tarafından da çeşitli mobbinglere uğruyor.
Dima Hanım Suriyeli bir öğretmen. Kendisi 5 yıldır öğretmenlik yapıyor. 3 yıl kadar Geçici Eğitim Merkezi’nde çalıştı. Son 2 yılda da Küçükçekmece’de bir okulda çalıştı. Okula başladığı günden bu yana birgün olsun kendini öğretmen gibi hissedemedi. Çünkü okulda ne öğretmenler ne de diğer insanlar onu kabul etmedi. Ona bir öğretmene gösterilen saygı ve hürmet gösterilmedi. Anlattığına göre okulda kendisiyle diyalog kuran sadece bir hoca vardı; Büşra Hoca. Dima Hoca’nın okulda yaşadığı sorunlar olunca Büşra Hoca her konuda yardımcı olmaya çalıştı. Ancak Büşra Hanım’ın evlenip Esenyurt’a taşınmasıyla okulda yapayalnız kaldı. Okul müdür yardımcısının ırkçı ve ayrımcılık içeren tavırları da devam etti. Elinden geleni yapmaya çalışan genç öğretmen buna rağmen muvaffak olamadı.
"Bizi neden sevmiyor bilmiyoruz"
Yaşadıklarını anlatmaya devam eden Dima Hanım, okulda çalıştığı son dönemde bir Suriyeli öğretmenin okula atanmasıyla biraz olsun sevindi. Okulda 2 Suriyeli öğretmen olunca okul müdür yardımcısı da ırkçılık ve ayrımcılık seviyesini yine yükseltti. Dima Hoca ve arkadaşı ise görevlerini yerine getirdiklerini ve müdür yardımcısının kendilerine neden kötü davrandığını anlamadıklarını söylüyor:
“Bizi neden sevmiyor bilmiyoruz. Biz geliyoruz ve görevimizi yapıyoruz. Ama bize neden kötü davranıyorlar sebebini bilemedik. Sözlü olarak sürekli ‘Ben maaşınız kesebilirm, ben sizi görevden alabilirim’ diyerek kötü şekilde psikolojik baskı yaptı.”
"Pandemiye rağmen boş okula zorla getirildim"
Mağdur Suriyeli eğitimci, okula pandemi nedeniyle öğrenci ve öğretmenlerin gelmediğini ama buna rağmen kendisinin sürekli boş okula gönderildiğini söylüyor. Ayrıca hava soğuk olmasına rağmen klimayı çalıştırmasın diye kendisinden klima kumandası dahi saklanıldı:
“Geçen yıl Haziran’da okul müdürü tarafından zorla getirildim. Okulda kimse yoktu. Okulda sadece boyacılar vardı. Keşke başka bir öğretmen olsaydı ama kimse yoktu. Sadece beni getirdi. Müdür yardımcısı ‘Gelmediğin gün olursa, okula gelmezsen seni görevden alırım, maaşını keserim’ gibi laflar etti. Bazı günlerde okula geldiğimde kimse yoktu. Kış ayında klima kumandası kayıptı. Okul o kadar soğuktu ki dayanılacak gibi değildi. Öğretmen odasına geldiğimde kumandayı bulamıyordum. Okul müdür yardımcısı saklamıştı. Aradım, bulamadım. Çünkü okul müdür yardımcısının yanında bir Suriyeli öğretmen olarak klima kullanmam yasaktı.”
Ancak bütün olanlara rağmen Dima Hoca ve okuldaki diğer gönüllü eğitici okuldan kovuldu. Okul müdür yardımcısı milletin içinde bağıra çağıra şu ifadeleri kullandı: “Sizi görevden çıkartan benim. Ne yaparsanız yapın. Okula tekrar dönemezsiniz.”
Okul, Dima Hoca ile yollarını ayırdı. Gösterilen gerekçe ise Dima Hoca’nın yaptığı devamsızlık yaptığı yönündeydi. Ancak Dima Hanım’ın anlattığına göre birgün bile devamsızlık yapmadı. Buna kanıt olarak da “Buyrun kamera kayıtlarına bakabilirsiniz. Gelmediğim gün yoktur” diyor. Independent Türkçe’ye konuşan okuldaki bazı insanlar da Dima Hanım’ın anlattıklarını teyit ediyor. Yani kimsenin pandemi nedeniyle okula gelmediği günlerde dahi genç öğretmenin okula geldiğini söylüyorlar.
İşlerinden edilen Dima Hoca ve arkadaşı da Sultanahmet’teki İl Milli Eğitime ve Küçükçekmece’deki İlçe Milli Eğitim’e gittiler. Ancak hiçbir faydası olmadı. Ne bir tazminat alabildiler ne de uğradıkları baskı ve hakaretin hesabını sorabildiler. Onların önüne sürekli Suriyeli olma engeli çıkarıldı ve karşı taraf haklı görüldü. Genç öğretmen ise böyle durumlarda soruşturma açılması gerektiğini ve gerekli araştırmanın ardından kararın verilmesinin doğru olduğunu söylüyor. Ancak maalesef bunların hiçbiri yapılmıyor.
Ancak bu ayrımcılık sadece Dima Hanım’ın başına gelmedi. PICTES kapsamında çalışan Ayşe Hoca da benzer mağduriyetler yaşamış. İşini kaybetmek istemediği için gerçek adının yerine Ayşe ismini kullanıyor. Başına gelenleri anlatan Ayşe Hanım, çalıştığı okulun mutfağına gidip suyu dahi rahat içememiş. Kaza geçirdiği günde raporlu olmasına rağmen okula gittiğini belirten Ayşe Hanım, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Öğretmenler selamımı dahi almıyor"
“Ayrımcılık ve ırkçılığa maruz kaldım. Önceden ben okulda mutfağa gidip su içtiğimde üzerime sözle saldırıyorlardı. ‘Sen bizimle aynı bardaktan su içme. Siz pissiniz’ diyorlardı. Ben artık evden bardağımı götürüyorum. Çantamda taşıyorum. Okuldaki öğretmenler, öğretmen odasında selamımı dahi almıyorlar. Ben öğretmenler odasında Arapça, Türkçe, İngilizce, Japonca, Çince selam verdim ama yine de yüzüme bakmıyorlar. Allah’ın selamı. Neden böyle dışlıyorlar anlamıyorum. Aynı zamanda bana bir evrak imzalattılar. Okul yönetimi herhangi bir gün ‘Hocam bizim sizle işimiz yok’ derse, o zaman beni okuldan atabilirler.”
Birgün bir kaza geçirdiğini aktaran genç kadın, “Birgün okula giderken kaza geçirdim. Hastaneye gittim. Ufak bir tedavi aldım ve rapor verdiler. Okula tedaviden sonra gittim. Elimde rapor var. Okul müdürüne durumu anlattım. ama maalesef okul müdürü sözlü şekilde bana saldırdı ve bağırdı. Üstelik o zaman okulda öğrenci de yok. Çünkü pandemi var. Yani okulda görevim yok, hastane raporuyla geldim ama buna rağmen maalesef okul müdürü bir sürü hakaret edip bağırdı. İdare tarafından gördüğüm muamele için nakil istedim. İlçe Milli Eğitim dedi ki ‘Temmuzda nakil oluyor’ ve maalesef okulda kalıyorum mecburen” diyerek konuşuyor.
"Bakanlık herhangi bir sertifika vermiyor"
Diğer bir Suriyeli eğitici olan Betül Hanım da 5 yıldır PICTES kapsamında çalışıyor. PICTES ise bu sene son buluyor. Burada yaklaşık 5 yıldır çalışan 12 binden fazla Suriyeli öğretmene ne MEB ne de diğer bakanlıklar herhangi sertifika ya da belge vermiyor. Ancak projede yer alan Türk öğretmenlerin hem sigortası var hem de kendilerine burada çalıştıklarına dair belge veriliyor. Bunlardan dolayı kendilerine ayrımcılık yapıldığını aktaran Betül Hoca, “Türk vatandaşı öğretmenlerin bu projede yer aldığına dair belge verildi geçen yıl. Ancak bize verilmiyor. Aynı gün ve yılları doldurduk. Aynı işi yaptık. Peki bana neden yok? Ama onlara neden var? Bu belge neden önemli? Çünkü başka yerde iş bulmaya çalışırken bu belgeyi CV’mize eklemek bizim için önemlidir” diye anlatıyor.
"Maaşlarımız Türk öğretmenlerden daha az"
Betül Hanım çalıştığı okulda herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadı. Türk vatandaşlığına geçmeye de hak kazandı. Onun gibi birçok Suriyeli öğretmen de Türk vatandaşlığını kazandı. Ondan sonra mezun oldukları bölümden denklik işlemlerini tamamladılar. YÖK'ten gerekli belgeleri aldılar. KPSS’yi geçenler de var. Yani bir Türk vatandaşının geçtiği engelleri geçen ve aynı zamanda da Türk vatandaşlığına geçen Suriyeliler var. Ancak maaşları az. Sigortaları yok. Türk öğretmenin maaşı fazla ve sigortası var. Bunna sitem eden Betül Hanım, sözlerini şöyle bitiriyor:
“Geçen yıllarda Hayat Boyu Öğrenim toplantılarında, ‘Herhangi bir Suriyeli vatandaşlık kazanırsa, denklik yaparsa ve KPSS’den yeteri kadar puan alırsa Türk vatandaş ile aynı haklara sahip olacak’ dediler. Ama sonra ortaya çıktı böyle değil durum.”
Emani Hanım da aynı sorunu dile getiriyor. Onun da derdi bir sertifika veya görev yaptıklarına dair çalışma belgesi. Proje bitimiyle işsiz kalacaklarını aktaran Emani Hoca, “Neden görev yaptığımıza dair bir belge verilmiyor? Türk vatandaşlara veriliyor ama bize verilmiyor. Önceden ne yaptın dediklerinde 5 yıldır çalıştığım halde bunu nasıl ispatlayacağım?” diyerek sitem ediyor.
"Beni kimse öğretmen olarak görmüyor"
Okulda çalıştığı dönemde pek çok şekilde ayrımcılıklara maruz kaldığını da belirten İngilizce hocası, yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
“Beni kimse öğretmen olarak görmüyor. Orada öğretmen yardımcısı gibi davranıyorum. Öğretmen ders veriyor ve ben öğrenci susturuyorum. Keşke bize öğretmen gibi davransalar ve saygı gösterseler.”
"Ancak muhtaç olduklarında bize yardım için selam veriyorlar"
Bir imam hatip okulunda görev yapan Halepli Fatma Hanım da aynı dertlerden muzdarip. İnsanlar kendisine kötü davrandığı için birgün ambulansla hastaneye bile kaldırılmış. Kendilerine öğretmen gibi davranılmadığını ifade eden Fatma Hanım şöyle konuşuyor:
“Okulda psikolojik baskı ve ırkçılık yapıldı. Davranışlar çok kötü. İmam hatipte bile bizi hor görüyorlar. Bizi yetersiz gördükleri için mi okula Arapça hocası getiriyorlar? Arapçayı dahi bize anlattırmıyorlar. Türkiyeli hocalar anlatıyor. Allah’ın selamını bile vermiyorlar. Ancak muhtaç olduklarında bize yardım için selam veriyorlar. Mesela öğrenci ile iletişim kuramadıkları zaman ‘Fatma hocam yardımcı olur musun?’ diyorlar. Okula Arap veliler gelince bize selam verip yardım istiyorlar. Ama sonra hiç konuşmuyorlar. Bizi boş derslere gönderiyorlar. Onlar akademi bitirdi ama biz de mezun olduk. Biz de lisans ve yüksek lisans yaptık. Ama maaşlarımız onların az. Sigorta yok. Biz 30 saat kadar çalışıyoruz ama onlar az çalışmasına rağmen bizden daha muamele görüyorlar.”
"Bazı okul müdürleri, Suriyeli eğitimcileri öğretmenler odasında bile görmek istemiyor"
Ahmet hoca da okullarda ayrımcılık ve ırkçılığın mevcut olduğunu söylüyor. Valilik veya MEB’den gelen kararlardan ziyade pratik işleyişte öğretmenlerin sıkıntılar yaşadığını söylüyor. PICTES’in son bulmasıyla 12 binden fazla öğretmenin bu pandemi şartlarında işsiz kalacağını söylüyor. Ayrıca 5 senedir çalışan bu öğretmenlere tazminat verilmesi gerektiğini ekliyor. Ancak söz konusu sözleşmede öğretmenlere tazminat alacağı yönünde bir madde yok. Hocanın aktardığına göre bazı okul müdürleri, Suriyeli eğitimcileri öğretmenler odasında görmek dahi istemiyor. O yüzden sürekli o hocaları çeşitli bahanelerle koridorlara veya bahçeye yolluyor.
"Türk vatandaşlığına geçseler dahi ayrımcılık devam ediyor"
Prof. Dr. Said Sabbagh ise okullarda Suriyeli öğretmenlerin pek çok hakka sahip olduğunu ama pratikte bunların uygulanmadığını aktarıyor. Görevden alınan veya görev süresi dolan öğretmenlere tazminat verilmesinin önemli olduğunu aktaran profesör, sözleşmenin yenilenmemesi halinde öğretmenlerin hem işsiz kalacağını hem de zor durumda kalacaklarını vurguluyor. Ona göre Suriyeli öğretmenler vatandaşlığa geçse de çeşitli ayrımcılıklara maruz kalmaya devam ediyor.
"Gönüllü kelimesi altında farklı görevler oluyor"
Sözleşmedeki sorunlara da dikkat çeken Prof. Dr. Sabbagh, “En büyük sorun sözleşme sorunudur. ‘Gönüllü Eğitici’ kavramıyla bu meslek tarif ediliyor. Gönüllü kelimesi adı altında farklı görevler oluyor ve maalesef haklar kayboluyor. AB devletlerinden para geldi Türkiye'ye. Hatta Katar vs milyonlarca para ödedi. Yani mültecilerin eğitim konusuyla alakalı ödenekler verildi. Ancak maalesef halen durumumuz çok kötü. En başta sigortasız çalışma. Yine hocalarımızın yaşadığı bazı hikayelerde okul müdürlerinin keyfi kararlarını görüyoruz. Sözleşmeye baktığımızda bir öğretmen bir sorun yaşarsa ilk başta onu görevden almak diye bir şey yok. Bu konu Milli Eğitim'e iletilmeli ve araştırma yapılmalı. Fakat uygulanmıyor.
Bir de MEB’de Suriyeli öğretmenlerin bir temsilcisi olmalı. Bu temsilci sembolik olarak orada durmamalı. Gerçekten orada işini yapan, etki ve yetkisi olan bir insan olmalıdır. Öğretmen temsilcimiz var ama maalesef etkisi yok. Ne karar gelse onu okuyor. Bir de Suriyeli öğretmenlere haklarını anlatan ve çeşitli sorunlar baş gösterdiğinde onların haklarını savunan bir avukat olmalı. İnsanların yaşadığı mağduriyetlerde hukuki hakların bilen bir kişi olmalı” diye anlatıyor.
Pandeminin herkesi olumsuz etkilediği bugünlerde 12 binden fazla Suriyeli öğretmeni ise zor günler bekliyor. Sözleşmelerinin yenilenmemesi onları maddi anlamda sıkıntıya sokarken çeşitli ayrımcılıklara maruz kalmaları ise onurlarını kırıyor.
© The Independentturkish