Independent Türkçe, "14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü" kapsamında 15 Mayıs Cumartesi günü yayınladığı bir haberde Türkiye'deki çiftçilerin sorunlarını gündeme getirdi.
Haber kapsamında görüş veren Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, farklı bir soruna dikkati çekerek, genç çiftçi sayısının azaldığını söylemiş bunun nedeni olarak da şu iddiada bulunmuştu:
Genç çiftçilerin köylere dönmesi için sadece kazanması yetmiyor. Bunun için köyde sosyal yaşamın ve sağlık hizmetlerinin de yeterli olması lazım. Örneğin köyde kalmayıp ilçede bile kalacaksa orada sinema, tiyatro ve benzeri sosyal etkinliklerin ve hayatın olması gerek. Sosyal yaşamın zayıf olduğu yerlerde gençleri artık tutmak kolay değil.
Yine aynı haberde görüşüne başvurduğumuz kendisi de çiftçi olan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal da göçler nedeniyle köylerde yaşlıların kaldığın belirterek, "Köyde kalanlar çocuklarını köyde tutamıyor" demişti.
Köylü nüfusu tükenişe gidiyor
Bir zamanlar Türkiye nüfusunun ezici bir çoğunluğu kırsal alanda yaşıyordu.
Örneğin 1927 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 75.8'i kırsal alanlarda köylerde ve beldelerde yaşıyordu.
Çok da gerilere gitmeye gerek yok. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye nüfusunun 21 yıl önce yani 2000'de yüzde 35,1'i, 2010'da yüzde 23,7'si köy ve beldelerde yaşarken 10 yıl içinde bu oran yüzde 7'ye kadar indi.
Köylerin boşalması gündeme geldiğinde genellikle "İş imkanı olsa insanlar neden köyünü, memleketini terk etsin?" diye sorularak bütün mesele ekonomiye bağlanır.
Genç nüfusundaki azalışı rakamlar da doğruluyor
Ancak Suiçmez'in açıklamalarına bakıldığında ekonomi tek neden değil.
Özellikle gençler sosyal nedenlerden dolayı köylerde kalmak istemiyor.
Rakamlar da köylerdeki genç nüfus kaybını doğruluyor.
TÜİK verilerine göre 2013'te köylerde yaşayan 35 yaşın altındaki kişilerin sayısı 3 milyon 500 bin kişiyken, bu sayı 2020'de 2 milyon 717 bin kişiye düştü.
Peki gençler gerçekten Suiçmez'in iddia ettiği gibi sosyal hayatın yetersiz olması nedeniyle mi köyde yaşamak istemiyor?
Köylerdeki göçü arttıran nedenlerden biri de gençlerin evlenememesi
Bu soruları bizzat köylerde yaşayan insanlara sorduk.
28 yaşındaki Serdar Yılmaz, 30 yaşındaki Kaan Ünlüer ve 29 yaşındaki Erdinç Kılınç, Eskişehir'in Mahmudiye ilçesine bağlı Hamidiye köyünde yaşayan üç arkadaş.
Serdar Yılmaz, hem kendisi hem iki arkadaşı adına sorularımızı yanıtladı.
Yılmaz, Bilecik'te elektronik alanındaki yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra 2014'te köyüne dönerek çiftçiliğe başladığını söyledi.
Köyde iyi kötü geçimini sağladığını belirten Yılmaz, gençlerin köylerde kalamaması ve göç etmesiyle alakalı şu iddiada bulundu:
En büyük sıkıntı evlilik. Gençlerin köylerde kalmamasının en temel nedeni bu. Kızlar, köye gelmek istemiyor. Köyde olan kızlar da evlenince köyde kalmak istemiyor. O nedenle diyorlar ki: 'Asgari ücretli bir iş bile olsun ama şehirde yaşayalım.'
"Köyde iş bitmediğini düşünen genç kızlar köyde kalmak istemiyor"
"Genç kızlar neden köyden evlenmek ve kalmak istemiyor?" sorusuna Yılmaz, şu cevabı verdi:
Köyde iş gün boyu bitmez. Köyde olunca tarlayla hayvanla uğraşacak. Bakmayın sosyal medyada kızların doğa fotoğrafı paylaşmalarına. Bunu 365 gün yaşamak farklı. Köyde güneşin doğuşuyla iş başlar, hava kararıncaya kadar sürer. Bayramın birinci günü ve kışın havaların çok sert olduğu anlar dışında sürekli iş vardır. Annelerimiz bu hayata alışmıştı ama evleneceğimiz insan bu hayatı istemiyor. Köyü tercih etmiyorlar.
"Köyde evlenemiyorsun para biriktirsen ne olacak?"
"28 yaşındayım ve şimdi ben birini istesem bana 'Köyde mi oturuyorsun?' diye soracak" ifadesini kullanan Yılmaz, "Köyde para kazanıyorsun ama kazandığın paranın anlamı yok. Evlenemiyorsun, para biriktirsen ne olacak? Sosyal hayat desen zaten yok. Sabah kalkıyorsun beşte, akşam karanlığa kadar çalışıyorsun. Ertesi gün aynı iş yine var?" diye konuştu.
"Tarladayken şehirdeki arkadaşın kafeden fotoğraf paylaşınca içinde burukluk yaratıyor"
Köyde yaşayan gençlerin sosyal medyada yaşıtlarının yaşamından etkilenip etkilenmediğini sorduğumuz Yılmaz, "Tabii ki etkiliyor. Sen tarlada ter dökerken şehirde yaşayan arkadaşının o an kafeden, konserden, sinemadan fotoğraf paylaşması insanın içinde ister istemez burukluk yaratıyor" ifadelerini kullandı.
"Orta sınıf gibi yaşamaya çalışan genç çiftçiler borçlanıyor"
Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Karakuyu köyünde yaşayan 47 yaşındaki Abidin İnci de konuyla ilgili görüşlerini paylaştı.
Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu İnci, 12 yıldır köyde çiftçilik yapıyor.
Psikiyatri hemşiresi olan eşi Niğde'de görev yapıyor. Bu nedenle yılın beş ayını da Niğde'de geçiren İnci, köylerin boşalmasına dair izlenimlerini anlattı.
İnci, köylerin boşalmasında temel meselenin ekonomi olduğunu belirterek şöyle konuştu:
Her yıl artan maliyetler nedeniyle küçük üretici bırak geçinmeyi bir sonraki yıl üretimi sürdürebilmek için yine borca giriyor. Bu şartlarda yaşamını sürdürmeye çalışan genç çiftçiler, çevrelerinin ve gördüklerinin de etkisiyle orta sınıf gibi yaşamaya çalışınca bu sefer daha çok borçlanıyor ve sonunda iflas edip üretimine de son veriyor.
"Evlenmek isteyen gençler evlenemiyor, gençler köyde hayat kuramıyor"
İnci, ardından Eskişehir'de yaşayan Yılmaz'la benzer görüşler dile getirdi.
Genç nüfusun köylerde kalamamasında ikinci nedeninin ise aile kurmanın güçleşmesi olduğunu söyleyen İnci, sözlerini şöyle sürdürdü:
Evlenmek isteyen gençler evlenemiyor. Çünkü kadınlar köyde yaşamak istemiyor. Bu, en temel sorunlardan birisidir. Bu sadece buranın değil daha büyük üretim yapılan veya Kars gibi hayvancılıkla geçinen yerlerde bile en temel problem. Genç insanlar köyde hayat kuramıyor. Kursa bu kısıtlı yaşama razı olacak insanlar var. Ama daha aile bile kuramayınca üretse bile bir anlamı yok diyerek bırakıp gidiyor.
Kentel, değişen köy hayatını sosyolojik olarak analiz etti
Köylerde yaşayan insanların görüşlerine yer verdikten sonra bu sefer de sorularımızı Sosyolog Prof. Dr. Ferhat Kentel'e yönelttik.
Meslektaşları Murat Öztürk ve Perin Öğün ile Türkiye çapında bir köy araştırması yapan Kentel ilginç bilgiler verdi.
"İş arayışı göçü açıklamak için yeterli değil"
"İş arayışı göçün bir kısmını hala açıklayabilir ama yeterli değil" diyen Kentel, "Eskiden arzularımız temel olarak maddi bir gelişme yönündeydi. Ya da modernliğin sonucu olarak, en azından öyle olması gerektiğini öğrenmiştik. Toplum olarak, aile olarak, birey olarak kalkınacaktık. Kentli olacaktık, daha fazla maddi kaynağa sahip olacaktık. Köylüysek, köyden kurtulacaktık. Kentlerde fabrikada iş bulacaktık. Bir gün ev ve araba sahibi olacaktık. Modernlik kurgusuna göre 'ileri' ve 'geri' arasındaki net farka benzer bir şekilde 'kent' ve 'kır' arasında da net farklar, uzlaşmaz çelişkiler vardı. Artık bu kurgu büyük ölçüde bitti" değerlendirmesinde bulundu.
"Köydeki genç kızların evlenmek için koydukları en önemli şartlardan biri kente göçmek"
"Özellikle gençlerin küçük yerlerde iş olsa dahi kalmak istememesinin nedeni sosyal hayatın yetersizliği, küçük yerde sıkışmışlık duygusu ve geleneksel muhafazakarlık mı?" sorusuna Kentel, şu cevabı verdi:
Tam olarak öyle… Böyle bir zamanda, göç hareketi sadece maddi bir arayış için değil, her iki yöne de yani hem köye hem kente yönelik olmak üzere, başka bir hayat, kültürel, sosyal ya da doğal olarak farklı arayışlarla sözkonusu oluyor. Boşalan köylerde özellikle gençlerin bulamadıkları sosyal yaşam kentte, kentte bulunamayan doğal hayat da köyde aranıyor. Köyde yeniden tarım yapmak üzere dönen insanların yanı sıra, köyler emeklilerin, yazları kafa dinlemek isteyen insanların mekânları haline geliyor. Yani gençler için köyde enerjinin harcanacağı, dostlukların ve o dostluklara uygun geleneksel pratikler de yok artık.
"İnsanların bakışlarından kaçmak için ilk akla gelen kente gitmektir"
Anonimlik ve kabyolma halinin kentin belki de en önemli özelliklerinden olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ferhat Kentel, şu değerlendirmede bulundu:
"Kente gitmek de otomatik bir 'bireyselleşme' sonucu yaratmıyor. Hatta muhafazakarlığın farklı biçimlerde yeniden üretimine tanık oluyoruz. Ama en azından artık ne kentin ne de köyün klasik dengeleri geçerli. Geleneksel köy toplumunun birbirlerini tamamlayan bütünlük içindeki üretim, yeniden üretim, aile, gelenek, inanç, beslenme, tarım vb. ilişkileri bir yerden yırtılmaya başladığı zaman, artık imkansız bir geleneğin ya da muhafazakârlığın koruyucularının baskısı çok daha acımasız oluyor. Bu durumda köyün özellikle genç insanları artık sadece 'sudaki balık' kıvamında değiller. Bir bakıma köydeki Truman Show'un geleneksel versiyonundan çıkıp, kentteki Truman Show'da çareler aramaya başlıyorlar."
© The Independentturkish