Üstelik Müslümanların birliği son derece kırılgan bir yapı arz ediyordu. Haçlıların Mısır’a hâkim olması durumunda Zengi’nin birçok Müslüman müttefikinin Haçlılar ile ittifak kurarak isyan etmesi güçlü bir ihtimaldi.
Mısır meselesi yalnızca Zengi’nin aklını kurcalamamaktaydı. Kısa boyu, bir kör gözü ve öfkeli üslubuna rağmen cesareti ile Zengi’nin büyük sevgi duyduğu Şirkuh isimli Kürt komutanı Mısır’ı saplantı haline getirmişti.
Zengi’den Mısır üzerine yapılacak bir sefer için mütemadiyen destek ve izin istemekteydi. Zengi ise böyle bir seferin Fatımiler ile Haçlı Kudüs Krallığını birbirine yakınlaştıracağı gibi Şirkuh gibi değerli bir komutanını intihar anlamına gelen böyle bir göreve göndermek taraftarı değildi.
Zengi’yi ikna edecek gelişme ise Fatımilerin sabık veziri Şaver’in kendisine sığınması oldu. Şaver, Mısır’a yapılacak bir seferle eski görevine geri gelebileceğine ve Zengi ile ittifak kuracağına dair Türk hükümdarı ikna etmeyi başardı.
Zengi hem bu talebe cevap hem de Şirkuh’un bitmek bilmeyen ısrarına karşılık vermek adına Mısır’a sefer için izin verdi. Mısır’a iki bin kişilik sınırlı bir ordu ayırdı ve başına Kürt komutan Şirkuh’u atadı.
Ünlü tarihçi İbn el-Esîr Şirkuh’un bu çılgın seferini şu sözlerle anlatacaktı;
“Bu, tarihin kaydettiği garip hadiselerden biridir, çünkü iki bin süvari Mısır ve sahildeki Haçlı kuvvetlerini mağlûp etmiştir.”
Henüz çocuk denecek yaştaki genç yeğen Selahaddin, Amcası Şirkuh’un kendisini Mısır seferine çağırmasını şu sözlerle anlatacaktı;
“Amcam Şirkuh bana döndü ve dedi ki, ‘Yusuf, eşyalarını topla, gidiyoruz’. Bu emri alınca kalbime bıçak saplanmış gibi oldu ve şöyle cevap verdim: ‘vallahi, bana tüm Mısır’ı verselerdi bile gitmezdim”.
Şirkuh ateş çemberi olan Filistin’den geçiyor
Şirkuh’un Kahire’ye varabilmesi için Filistin topraklarından geçmesi gerekiyordu. Filistin toprakları ise Haçlıların kontrolündeydi.
Şirkuh’un iki bin kişilik birliğinin Kahire’ye henüz varamadan yok edilmesi içten bile değildi; ama 1164’te başlayan harekâta destek vermek adına Zengi kuzey’den Filistin topraklarına askeri operasyon başlattı.
Bu saldırının yegâne amacı Şirkuh’un birlikleri Filistin topraklarını geçerken Haçlıların dikkatini kuzeydeki sınır çatışmalarına yöneltmekti. Nitekim Zengi’nin taktiği işe yaramış Şirkuh tek bir kayıp vermeden Kahire önüne kadar gelmeyi başarmıştı.
Şirkuh’un baskını işe yaramış ve Şaver’in destekçilerinin de yardımıyla Kahire’ye girilmişti. Sabık vezir Şaver tekrar eski görevine atanarak Şirkuh’un desteği ile Fatımilerin veziri olmuştu.
Şaver’in ilk icraatı ise Şirkuh’a ihanet ederek Fatımi topraklarını terk etmesini istemek oldu. İhanete uğrayan Şirkuh, eli mahkûm Kahire’den ayrıldı. Bu ihanet, Şirkuh’u Mısır saplantısını daha da artırmış ve Zengi yeni bir sefere izin verene kadar ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Şirkuh kesin bir zafer ve intikam için 5 sene bekleyecekti.
Şirkuh dönüş yolunda
Durumu haber alan Zengi, değerli komutanı Şirkuh’un sağ salim yanına dönebilmesi için Kuzey’den tekrar Frenklere saldırmış ve Şikuh’un yolunu güvenli hale getirmişti.
Yaklaşık 3 sene sonra Zengi, Şirkuh’a Mısır’a yeni bir sefer için izin verdi. Şirkuh, zekâsı ve kahramanlığı ile adı sık sık övgüyle bahsedilen yeğeni Selahaddin’i de yanına alarak Filistin üzerinden Mısır’a yeni bir sefere çıktı.
Fatımiler, Şirkuh ve yeğeni Selahaddin’e karşı Kudüs Kralı I. Amalrik ile bir ittifak antlaşması imzaladı.
Şaver, Şirkuh’un aynı taktikle Kahire önüne geleceğini hesaplayarak Haçlılar ve Fatımilerden oluşan güçlü orduyu Kahire surları önünde konuşlandırdı ama çılgın Kürt komutan Şirkuh bir gece yarısı birliklerini Nil’in karşı kıyısına geçirdi ve düşmanının arkasından dolanarak baskın bir sefer gerçekleştirdi. Bu seferde Şirkuh, Mısır’ın en büyük ikinci şehri İskenderiye’yi fethetmeyi başardı ama Kahire düşmeyince sefer tamamlanamadı.
Şirkuh’un seyyar birlikleri Mısır’da seferden sefere koşmakta ve zaferler elde etmekteydi. Selahaddin, Amcası Şirkuh’un bu askeri dehasını yakından gözlemleyerek tecrübesini artırmaktaydı. Öte yandan Şirkuh’un tüm çabalarına rağmen Kahire’nin düşmemesi üzerine işler zora giriyordu.
Şirkuh’un Mısır’da sıkışmak üzere olduğunu haber alan Zengi, komutanını bölgeden güvenle çıkarmak üzere kuzeyde Haçlılar üzerine büyük bir sefer başlattı. Kudüs Kralı I. Amalrik, Zengi’nin topraklarına saldırdığını haber aldığında Mısır’dan çekilerek Kudüs’e döndü.
Şirkuh, güzergâhının güvenli hale gelmesi üzerine tekrar hükümdarı Zengi’nin yanına döndü. Şirkuh, önemli zaferler elde etmişse de Kahire’yi ele geçirememişti. Bu sebeple Zengi’nin ona yeni bir sefer için müsaade etmesini istedi.
Kesin zafere doğru
Avrupa’dan gelen yeni birliklerle Fatımiler üzerine kesin bir zafer amacıyla Kudüs Kralı I. Amalrik yeni bir sefer başlattı.
Kudüs Krallığı Mısır’a hâkim olursa Zengi, iki ateş arasında sıkışıp kalacaktı. Kuzeyde Bizans güneyda ise Kudüs Krallığı’nın Zengi’ye karşı birleşmesi kaçınılmaz bir durumdu.
Bu yüzden Zengi, Mısır’daki savaşın sonucunu beklemek yerine çılgın komutanı Şirkuh’u yeni bir sefer için görevlendirmeye karar verdi. Uzun süredir, Zengi’den sefer izni bekleyen Şirkuh’a bu fırsatın verilmesini İbn el-Esîr, Selahaddin’in dilinden şu sözlerle anlatacaktı;
“El-Aziz’in çağrıları geldiğinde, Nureddin beni çağırdı ve olanlardan haberdar etti. Sonra bana şöyle dedi: ‘Git, Hıms’ta amcan Şirkuh’u gör ve ona buraya çok çabuk dönmesi için baskı yap, çünkü bu işin beklemeye hiç tahammülü yok. Halep’ten ayrıldım ve kente bir mil uzaklıkta, tam da bu olay yüzünden geri dönmekte olan amcama rastladım. Nureddin ona Mısır’a gitmek için hazırlanmasını emretti.”
Selahaddin Eyyubi, sonraları Mısır’a yapılan üçüncü seferi bir intihar operasyonu olarak tanımlayacaktı. Hatta Türk hükümdar Zengi de bu operasyonun yalnızca bir intihar olacağını bildiğinden gelecek için ümit vadeden Selahaddin’i yanında bırakmasını Şirkuh’tan isteyecekti; ama Şirkuh yeğenini yanında götürmek için ısrar edince Zengi bunu kabul etti.
Kral I. Amalrik ve Şirkuh arasında meydana gelecek savaşta şüphesiz Şirkuh’un hiç şansı yoktu ama beklenmeyen bir gelişme oldu. Avrupa’dan yeni gelen Haçlı birlikleri bölgesel dinamiklerini hesap etmeden korkunç katliamlara girişti.
Kahire halkı ve Haçlıların en büyük müttefiki Vezir Şaver dahi bu katliamlar karşısında dehşete kapıldı. Bu gelişmeler sonrası ölüme doğru at koşturan Şirkuh ve Selahaddin; bir anda Kahire’nin tek umuduna dönüştü. Şirkuh’un bir anda talihi dönmüş ve tek damla kan dökmeden Kahire’yi ele geçirmişti.
Kral I. Amalrik, Şirkuh ile birleşmiş Kahire ile mücadele edemezdi. Ayrıca o, Kahire önlerindeyken Zengi’nin Kudüs’e saldırması da söz konusuydu. Bu sebeple Haçlılar, Kahire kuşatmasını kaldırarak geri çekildi. 1169’da Şirkuh, Kahire’nin yönetimini tamamen ele geçirmişti.
Birinci seferde Şirkuh’a ihanet ederek Kahire’nin fethini geciktiren Şaver ise kaçmayı başarmıştı; fakat genç Selahaddin peşine düşerek Şaver’i yakalamayı başardı. Zengi’nin izin vermesiyle Selahaddin Eyyubi, Fatımilerin kudretli veziri Şaver’in kellesini aldı.
Mısır’da yeni dönem
Şaver, Selahaddin tarafından öldürüldükten sonra Fatımilerin yeni veziri Zengi’nin yürekli komutanı Şirkuh olmuştu.
Şirkuh kimse aklına dahi getirmezken Mısır’ın fethinin hayallerini kuruyordu. Sonunda isteğine kavuşmuş ve Mısır’ın fiili hükümdarı olmuştu.
Lakin kader ağlarını henüz yeni örüyordu. Şirkuh en büyük hayali Mısır’a kavuştuktan sadece bir ay sonra hayatını kaybetti. Kudüs Krallığı; Zengi’yi iki ateş arasına almak isterken bu çılgın komutan yüzünden iki ateş arasında kalmıştı.
Şirkuh’un ölümü sonrası Fatımi bürokratlar iktidarı yeniden ele geçirmek adına genç ve tecrübesiz komutan Selahaddin Yusuf’u yeni vezir olarak ataması için Fatımi halifesine baskı yapmaya başladı.
İbn el-Esîr, Fatımi Sarayında kurulan tuzağı şöyle anlatacaktı;
“Şirkuh ölünce, el-Aziz’in danışmanları ona yeni vezir olarak Yusuf’u seçmesini tavsiye ettiler, çünkü daha gençti ve ordudaki emirlerin en tecrübesizi ve en zayıfı olarak gözüküyordu.”
Selahaddin Yusuf’u Fatımiler zayıf bir komutan olarak görmeleri sebebiyle vezirlik makamına getirmişti.
Bu şekilde düşünen yalnızca Fatımiler değildi, Bizanslılar ve Kudüs Krallığı da Mısır’ı ele geçirmek üzere harekete geçti. Selahaddin’i küçümsemeyen ve neler yapabileceğini bilen tek hükümdar Nureddin Mahmut Zengi’ydi.
Selahaddin Yusuf, kendisinden beklenmeyen bir liderlik ortaya koydu. Önce Mısır’daki tüm Fatımi bürokratları devlet yönetiminden tasfiye etti. Kahire üzerine saldırıya geçen Kudüs Krallığını karadan, Mısır üzerine denizden saldıran Bizans güçlerini de Zengi’nin desteğiyle Dimyat yakınlarında yok etti.
1171’de Fatımilerin Mısır’daki halifeliğini ortadan kaldıran Selahaddin, Abbasi Halifesi adına hutbe okutarak Mısır’da bir dönemi resmen bitirdi.
Mısır’da rüştünü ispat eden genç Selahaddin’in yüreğinde, Amcası Şirkuh’un kalbindeki Mısır ateşi gibi, bir volkan patlamıştı. Genç Selahaddin’in aklı ve kalbi Kudüs fethiyle dolup taşıyordu.
Selahaddin amcasından askeri stratejin tüm inceliklerini öğrenmişti; Şirkuh’tan faklı olarak Selahaddin Yusuf, son derece sabırlı ve dikkatliydi.
İslam dünyasının mevcut durumunu dikkatle gözlemleyen Selahaddin Yusuf Eyyubi’nin hikâyesi daha yeni başlıyordu.
Devam edecek…
© The Independentturkish