Türk aydınının yeniden biçimlenmesi

Zeki Sarıhan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Wikipedia

Türkiye'de tek tip bir aydın olmadığı ortadadır. Fakat eskiden beri kabul görmüş bir aydın tipi de vardır. Buna göre aydın, okumuş, bilgi sahibi, ülkeye yön vermeye çalışan, yaşam tarzıyla topluma önderlik yapan insandır. 

Bu aydın tipi, Burjuva Avrupa'sından ülkemize uyarlanmıştır. Halktan kopuktur. En belirgin özelliği, ülkenin geri kalmış olmasını halkının Müslüman olmasına bağlamasıdır. Devrimci olmak için inançlarla bağın kopmuş olmasını yeterli sayar. 


İlk aydınlarımız, siyasi olarak mutlakıyetle mücadele ettiler. Hürriyet getirmek için uğraştılar. Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret gibi adlarla tarihte yer aldılar.

Osmanlı'da milletlerin birbiriyle iyi geçinmeleri, Anayasal bir monarşiden, çok çok bir burjuva cumhuriyetinden daha ileri hedefleri olamazdı.

Bunların görevi, İkinci Abdülhamit'in saltanatına son vererek anayasayı yeniden ilan ettirerek sona erdi. İçlerinden bir kısmı, Tek Parti döneminde de rol aldılar. 


İkinci aydın kuşağı Cumhuriyetle birlikte yetişti. Bugün en yaygın olan aydın tipi hâlâ tek parti dönemini kurmuş ve o dönemde biçimlenmiş tipin özelliklerini taşıyor. Bunu sağlayan en önemli kurum eğitimdir. 

Bu aydınlar da kendilerinden önceki aydın kuşağı gibi Batı burjuvazisinin değerlerine kuvvetle bağlıdır.

1917 Ekim Devrimi'nin bütün dünyayı sarsan ve aydınlar arasında da yaygınlaşan güçlü halkçılık ideolojisinin etkisinde kalmış gibi görünseler de bu dönem çok kısa sürdü.

Gerçek halkçı aydınlar devletten tasfiye edildi, bir kısmı da eski görüşlerini terk ederek burjuva devletin ideolojisiyle bütünleşti. Bunları elde tutmanın en etkili yolu kendilerine birer mebusluk vermekti. 


Uzun yıllar, aydınlar devletin aydınlarıydılar. Ellerinde tuttukları basın, hükümete bağlıydı. İçlerinde devlette herhangi bir görevleri olmayanlar da onun ideolojisine bağlıydılar.

1960 İhtilali'ne kadar bu durum sürdü. Bazı aydınlar için halkçılığa dönüş için yeni bir fırsat doğdu. Ancak bunlar, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbesiyle devletten uzaklaştırıldılar.

Gene de AKP İktidarının başladığı 2002 yılına kadar devlete bağlı bu tip aydının varlığı sürdü.

Aydın tipinde Tanzimat'tan başlayan bu ana damar bugün de varlığını güçlü biçimde sürdürüyor. Bunlar çeşitli mesleklerde çoğunluktalar.

Başta CHP olmak üzere ADD gibi çeşitli kitle örgütlerinde etkindirler. Sanat ve basın hayatının bir bölümü onların etkinlik alanıdır.

Bu aydın, milliyetçilikten ve Tek Adam kültünden kuvvetle etkilenmiştir. İslamcı bir ideolojiye muhalefet etmekle birlikte Ermeni ve Kürt sorunu gibi birçok temel olayda hükümet gibi düşünüyor.

Milliyetçi saplantıları, onu dış politikadaki maceracı ve temelsiz politikada Hükümetin arkasında tutuyor. 


Bu aydınımız, halk için özgürlüğün peşinde değildir. Gerçek özgürlüğün mülkiyet ilişkilerinin kökten değişmesiyle mümkün olacağını orta sınıf duyuları nedeniyle kavrayamıyor.

Milliyetçilik saplantıları, onu ülkede farklı etnik grupların varlığını inkâr etmeye götürüyor. Empati bile yapamıyor! Bu etnik grupların varlıkları ve bazı hakları kabul edildiyse bu aydınların buna bir katkıları olmadı.

Hatta onlar AKP'nin açılım dediği Kürtlerle görüşmelerine bile ayak bağı oldular.

Gerek bütün Tek Parti döneminde ve onu izleyen yıllarda devletin bir uzvu olmaları, gerek günümüzdeki aynı tutumu göstermeleri nedeniyle Kürtler, bu aydınlardan uzak duruyor. Onların inkârcı politikalarından ötürü de Türklere güvenmiyor. 


CHP'nin Aleviler dışında yoksul kesimlerden oy alamayışının esas nedeni de geçmişte bu partiyi yöneten aydınların tutumlarıdır.

Bugünkü CHP yönetimi bu şaibeden kurtulmak istese de parti içindeki bu aydınlar nedeniyle Kürtlerle olduğu gibi yoksullarla da buluşamıyor. 

Gerek dünyadaki gelişmeler, gerek Türkiye'de kitlelerin ileri hamleleri ve talepleri bu aydınların zihninde de bazı sorular doğuruyor olmalı.

Fakat temsil ettikleri damarın hâlâ güçlü olması nedeniyle esas olarak varlıklarını koruyorlar. Ancak İçlerinden esaslı tarih yazıcıları çıkmıyor.

Nazım Hikmet, Sabahattin Ali kuşağından beri toplumun en sevdiği ve en çok okuduğu sanatçılar o gruba mensup değil.

Yapıtları başka dillere en çok çevrilen yazarlar sosyalistler. Deniz gezmiş gibi toplumun gayrı resmî kahramanları o akımın mensubu değil.


Dinci fanatiklerin nasıl ezberleri varsa, bu tip aydınların da dünyevi olmak üzere benzer ezberleri var. 

Gelecekleri meraka değer. Ya, güçlü halk hareketleri onları yeniden eğitecek, zihinlerini genişleterek halka yaklaşacaklar, ya da küçüle küçüle bir kulüp halinde kalacaklardır. 

Aslında 20 yıllık AKP iktidarının zihniyeti, sözünü ettiğimiz aydınlar için de şapkalarını önüne koyup “Nerde yanlış yapmıştık?” sorusunu sormalarına fırsatı vermiş olmalıydı.  

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU