Türk futbolunun son dönemdeki en önemli sorunlarının başında ekonomik daralmanın giderek büyümesi geliyor.
Pandeminin de etkisiyle takımların gelirleri daha da azalırken, giderlerin genel anlamda sabit kalması kulüplerin üzerindeki borç yükünü daha da artırmış vaziyette.
Salgın nedeniyle geçen sezon liglerin ertelenmesiyle başlayan ve sonrasında seyircisiz olarak devam eden Süper Lig ve alt liglerde başta yayın gelirleri olmak üzere, bilet, maç günü, reklam ve sponsorluk gelirlerinde belirgin bir azalma sözkonusu.
Süper Lig'de şampiyonluk yaşayan ve "Dört Büyükler" olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'un, geçen hafta yayınladıkları 9 aylık bilançoları Türk futbol ekonomisinin durumunu gözler önüne serdi.
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'un 9 aylık süreçteki toplam zararı 841 milyon lira oldu.
Bir önceki sene yaklaşık 4 milyon lira kar açıklayan Galatasaray'ın 1 Haziran 2019-28 Şubat 2020 tarihleri arasında 321 milyon lira zarar açıklaması, Türk futbolunun içinde bulunduğu durumu özetler nitelikte.
Süper Lig kulüpleri, içerisinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkmak için projeler geliştirirken, farklı bir öneri Fatih Karagümrük Kulübü'nün başkanı Süleyman Hurma'dan geldi.
Hurma, kulüplerin borç batağında olduğuna dikkati çekerek, "Bu düzenden kurtulmanın tek yolu, kulüplerin şirketleşmesi. Kulüplerin derneklerinin şirket kurması değil, sahiplerinin olması" sözleriyle takımların şirketlere satılması önerisinde bulundu.
Türkiye'de kulüp satışlarının başarılı örneklerinden Başakşehir, Kasımpaşa ve Göztepe gibi kulüpler bulunuyor.
Bu uygulama, takımların düze çıkması için tek neden mi sorusu ise Hurma'nın beyanlarının ardından akıllara geldi.
Futbol ekonomisi alanında çalışmalarıyla bilinen Dr. İsmail Güneş, kulüplerin şirketleşmesi ve camialara olası etkilerini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Güneş: Şirket olsaydı bu kulüpler batağa sürüklenmezdi demek yanlış olur
Kulüplerin şirketleşme adımının en önemli avantajının yönetimsel disiplin getirilerek tüm sorumluluğun yöneticilere verilmesi olacağını dile getiren Güneş, "Sonuçta şirket sahiplerinin hem devlete hem maliyeye hem de halka açıksa eğer ortaklarına karşı bir sorumluluğu oluyor. Ancak dernek statüsünde olduğu zaman daha çok 'Benden sonra gelen borcu düşünsün' mantığıyla borçlanmaya gidiyorlar. O sorumluluğu hissetmiyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de daha önce şirketleşerek bu konuda başarılı ve başarısız olan birçok örnek bulunuyor.
Şirketleşmede kulübün bir kişiye aitmiş gibi algılandığına ve halka arasında kurulan bağın bu durumdan zarar gördüğüne dikkat çeken Güneş, ekonomik gerekçeler sözkonusu olduğunda bu adımın kaçınılmaz olduğu görüşünde:
Mali disiplin açısından gerekli mi? Evet, bu artık ciddi bir endüstri. Geçmişte olduğu gibi keyfi borçlanmaların olmaması gereken bir alan. Şirket modeli doğru modeldir ama bunu sadece Türk Ticaret Kanunu'na göre yapmak da yetmeyebilir. Bizim sportif şirket gibi bir model geliştirmemiz gerekiyor. Sporun kendine özgü alanları var. Normal ticari alan bunları göz ardı edebilir ki ediyor. Sonuçta mal ve hizmet alım-satımı üzerine kurulan bir yapı. Üzerinde biraz düşünüp sportif-ticari modeli ve spor şirketleriyle ilgili özel bir düzenlemeye ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Türk spor kamuoyunda son dönemlerde kulüplerin borçları sıklıkla tartışılmakta.
Öyle ki geçen aylarda "Dört Büyükler" olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'un Bankalar Birliği ile 8,4 milyar liralık borç yapılandırma anlaşması yapması, diğer kulüplerin tepkisine neden olmuş ve "haksız rekabet" iddialarını gündeme taşımıştı.
Güneş, "Borcu 14 milyar lirayı aşan Süper Lig kulüplerinin içinde bulunduğu borç batağının tek sebebi mevcut kulüp yapısı ve yönetim şekli midir" sorusuna şu yanıtı verdi:
Kesinlikle hayır. Şirket olsaydı bu kulüpler batağa sürüklenmezdi demek yanlış olur. O her şeyden önce taraftar baskısından tutun da kötü yönetim anlayışları, altyapıdan sürekli gelir getirecek yatırımların yapılmaması, seyirci gelirinin dışındaki katma değer üretebilecek alanlara ilgi gösterilmemesi, fahiş rakamlarla transfer yapılması gibi tek bir nedeni yok mevcut tablonun. Pek çok nedeni var ancak bunların içerisinde en önemlisi ise bunları denetleyen bir mekanizmanın bugüne kadar olmaması.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Şirket olmak çözüm değil ama doğru model şirkettir"
FIFA kurallarının gelmesinin ardından bu konuların gündeme gelerek tartışıldığını, federasyonların dahi bu konularda detaylı bir düzenleme yapamadıklarını öne süren Güneş, şu öneriyi yaptı:
Kulüplerin şirketleşmesine evet ama ticari modelden biraz farklılıkları olabilir bunun için yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Mali kuralların mutlaka uygulanması lazım. Bu kurallar uygulanmadığı taktirde kulüplerin bu borç batağından çıkma şansı yok. Şirket olmak çözüm değil ama uzun vadede bir model anlayışına ihtiyacımız varsa bu doğru model şirkettir.
"Başarılı olursa herkes susuyor"
Güneş, kulüp satışlarının toplumsal etkilerine dikkat çekerek sözlerini noktaladı:
Büyük kulüpler başta olmak üzere ve şehir kulüplerinin satışına görünürde kimse hayır demiyor ancak gerçekte çok da arzulu olmayan kesimler var. Sadece bununla da sınırlı değil. Körfez'den, Çin'den, Rusya'dan gelip bu kulüpleri alacaklar. Büyük kulüplerden birinin satın alındığını düşünelim. Başlarda ülke genelinde bir tepki gelir ancak alışılır. Başarı gelirse halk da daha olumlu bakar. Örneğin Chelsea taraftarlarının Roman Abramocih'e alışması gibi. İngiliz asilzadelerinin yaşadığı bir yerde bir Rus gelip kulübü alıyor, başarılı olursa herkes susuyor.
© The Independentturkish