Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin sözleri sonrası başlayan ve emekli 104 amiralin imzasıyla yayımlanan bildiriyle devam eden tartışma sürüyor.
Geçen yıl Kanal İstanbul projesi üzerinden "Boğazlar ve güvenlik riske girer mi?" sorusuyla gündeme gelen sözleşme, bu kez de feshedilip feshedilememesine ilişkin yorumlarla tartışmaların odağında.
Tarihçi Mustafa Armağan da tartışmaya Twitter hesabı üzerinden yaptığı, "Türkiye Cumhuriyeti de Montrö Sözleşmesi'nde akit (imzacı) devletlerden biri olarak 28. maddeye binaen Montrö'nün feshini istediğine dair ihbarnameyi Fransa'ya gönderecek ve Montrö'nün fesih süreci başlayacaktır. Bu kadar. Önünde bir engel yok. Yeter ki çıkarımıza olsun" paylaşımıyla katıldı.
"Paşalar, yeter atık, düşün bu milletin yakasından"
Armağan'ın "Montrö'yü fesih veya tadil süreci başlar veya başlamaz, o benim işim değil. Ben sözleşmenin 28. maddesinde fesih sürecinin nasıl gerçekleşeceğine dair açık bir ifade olduğunu belirtiyorum. Bunu da eski Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin'in kitabından naklediyorum" ifadelerini kullanmasının ardından "Paşalar, yeter atık, düşün bu milletin yakasından" paylaşımında bulunması da dikkati çekti.
"Montrö Boğazlar Sözleşmesi feshedilebilir mi? Edilirse ne olur?" sorusunu, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen'e yönelttik.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Özülker: Karadeniz'de bugün bir istikrar ve barış varsa, bu Montrö sayesindedir
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker'e göre, Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması bile doğru değil.
Sözleşmenin yanlış bir zeminde müzakere edildiğini savunan Özülker, "İstanbul Sözleşmesi'nin feshi ile Montrö'nün kıyaslanması ya da aynı tartışmalar içinde yer alması bile hata" yorumunu yaptı.
TBMM Başkanı Murtafa Şentop'un sürç-i lisan ettiğini, asıl amacının Montrö'nün tartışılmaya açılması olmadığını savunan Uluç Özülker'e göre Şentop'un söylemek istediği asıl şey, hukuki açıdan herhangi bir sözleşmeden çıkmanın Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile mümkün olabileceği.
Montrö yerine başka bir sözleşme dile getirilseydi, konunun bu denli büyümeyeceğini savunan Özülker, İstanbul Sözleşmesi iç hukukla çözülebilir bir konu iken, Montrö'de egemenliğin söz konusu olduğunu ifade ederek, "Bunları aynı değerde kabul edip, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılabildiği gibi, tek bir kararnameyle Montrö'den çıkabilirim derseniz, ciddi düşünülmesi gereken bir durum ortaya çıkar!" yorumunu yaptı.
"Montrö, Türkiye için bir güvencedir"
Montrö Sözleşmesi hakkında "Türkiye için bir güvencedir" nitelemesinde bulunan Uluç Özülker, "İstanbul Boğazı, Marmara ve Çanakkale Boğazı'nın Türkiye'nin kendi toprağı olduğu tescil edildi" şeklinde konuştu.
"Bozarsanız, yerine koyabileceğiniz sözleşme için müzakerelerde sonuç alabilme ihtimaliniz yok"
Emekli Büyükelçi Özülker, 3 hususa dikkati çekti:
Birincisi, Montrö egemenlik hakkıdır. İkincisi, bölgedeki dengenin gözetilmesi söz konusudur. Üçünsü de Türkiye'nin mutlak yetkisi konusudur. Herhangi bir şekilde buraya katılan devletler, Türkiye'nin karar mercii olması hususunu hükme bağlamışlardır. Birinci maddeye göre ticaret gemileri serbestçe geçecektir, istisnalar elbette vardır, ihbar, haber varsa durdurup arayabilirsiniz. Savaşta veya barışta ticaret gemilerinin geçişi serbesttir. Bu sözleşme 20 yıl için yapılmıştır. 1936-1956 arasında, 5'er yılda bir değişiklik gerekiyorsa bunun için müzakere açılabilir denilse de hiçbir zaman açılmamıştır. 1953'te Rusya da kabul edildikten sonra, 1956'dan yana sözleşmeye hiç dokunulmamıştır. Fesih hükmüne göre, 2 yıl önceden herhangi bir ülkenin müracaat etme hakkı vardır. Bu hak kullanıldığı takdirde ise mutlaka yeni bir sözleşme yapılacaktır. İki, her halükarda sözleşme askıya alınsa da ticaret gemilerinin boğazlardan geçişi serbesttir, bunun önüne geçemezsiniz. Bu koşullarda bugüne kadar kimse sözleşmeye dokunmadan devam ediyor. Bozarsanız yerine koyabileceğiniz sözleşme için müzakerelerde sonuç alabilme ihtimaliniz yok. Montrö tartışmaya açılmamalıdır. Hem Türkiye'nin başı derde girer hem de Karadeniz çatışma alanına dönüşür. Bu konuyu gündeme taşımak dahî, uluslararası planda bir tartışma doğurur ve bu durum, Türkiye'nin çıkarına olmaz. Bazı şeyleri açıktan tartışmaya açmamak hayırlıdır.
Şen: Kararı, halkı temsil eden milletvekilleri vermelidir, aslolan milli menfaatlerdir
Montrö'nün bir andlaşma değil, sözleşme olduğunu belirten Prof. Dr. Ersan Şen ise yeryüzündeki her sözleşmeden çıkmanın mümkün olabileceğini, ancak bunu usulüne uygun şekilde yapmanın, milletin menfaatini göz önünde bulundurmanın ve olası sonuçları ile sorumluluğuna katlanmanın şart olduğunu belirtti.
"Montrö'ye dahil olanların sözleşmeden çıkabilmeleri mümkün"
Uluslararası sözleşmelerin içeride sona erdirilseler bile, bu durumun (fesih) dışarıda da hüküm ifade etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Şen, Montrö Boğazlar Sözleşmesi özelinde şu yorumu yaptı:
Montrö'nün 28. maddesinin yürürlüğe girmesi, yürürlüğe girdikten sonra süresi bitirilmemişse ve taraflar bu konuda aksi yönde irade belirtmemişse, ya sürekliliğe döner ya da belirlenen ikinci süre kadar uzar. Dünya üzerindeki her sözleşme, elbette haklı veya haksız sebeplerle sonlandırılabilir, bunda bir tereddüt yok. ‘Ben bu sözleşmeden çıktım, şu antlaşmadan çekildim' diyebilirsiniz. Dolayısıyla, Montrö'ye dahil olanların sözleşmeden çıkabilmeleri mümkün. ‘Mucize, buldum, 28. madde var' demenin anlamı yok. 20 Temmuz 1936 tarihinde yürürlüğe giren Montrö Sözleşmesi, hem iç ve hem de dış hukukta tüm hükümleriyle yürürlükte olup, 28. madde tartışmasına girmeye gerek olmadan, sözleşmede imzası olan ya da olmayan, ABD dahil tüm ülkeleri "ahde vefa" ilkesi gereğince bağlayan ve yürürlüğü devam ettirilen bir Sözleşmedir. Bu Sözleşme teamüle dönüşmüştür.
"Türkiye, Montrö'den çıkabilir; anayasanın 87, 90 ve 104/17 maddelerine bakılması gerekir"
Devletlerin içeride egemen, dışta ise bağımsızlığına vurgu yapan Ersan Şen, Türkiye Cumhuriyeti'nin Sözleşmeye dahil olduğu gibi çıkabileceğini, bunun için adresin anayasa olduğunu ifade etti.
İçeride bir uluslararası sözleşmenin veya antlaşmanın nasıl akdedileceği ve sonlandırılacağı konusunda anayasanın 87., 90. ve 104. maddesinin 17. fıkrasına bakılması gerektiğini savunan Şen, sözlerini "Ayrıca 244 sayılı Kanun 1963 yılından bu yana yürürlükte olan ve onun bazı hükümleri yerine gelen 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine bakılır. Özellikle Kararnamenin 2. ve 3. maddeleri önemlidir" diyerek sürdürdü.
"Bir sözleşmenin feshi ya da antlaşmanın sonlandırılması TBMM'nin ilga kanunu ile mümkündür"
Ancak Prof. Dr. Ersan Şen bir noktada TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile farklı görüşte.
Şentop'un "Cumhurbaşkanı'nın yetkisi var" diyerek, Türkiye Cumhuriyeti adına BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi veya Montrö Sözleşmesi'nden çekilebileceğini belirtse de, Ersan Şen'e göre hükümet sistemi değişse bile o yetkinin asıl sahibi hâlâ TBMM.
Bunun da dayanağının anayasadaki madde 87, 90 ve 104/17 olduğunu belirten Şen, " Anayasa, normlar hiyerarşisinin tepesinde olup, kanunları, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile herkesi bağlar. Bizde her ne kadar yeni yönetim sistemine geçilse de, bir sözleşmenin feshi ya da antlaşmanın sonlandırılması TBMM'nin ilga kanunu ile mümkündür. Başkanın ya da Cumhurbaşkanının kararı ile olmaz. Yetkide ve usülde paralellik ilkesi gereğince sonlandıranın da yine aynı makam olması gerekir" yorumunu yaptı.
"Cumhurbaşkanı kararıyla olursa, TBMM'nin fonksiyonuna müdahale edilmiş olur"
Aksi şeklide davranılmasının kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olacağını dile getiren Prof. Dr. Ersan Şen, bu durumun "Cumhurbaşkanının görevini aşarak Meclis'in yetkisine müdahale etmesi" anlamına geleceğini savundu:
Bu konuda uygulamada ‘9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2. ve 3. hükümleri var' deniliyor. Cumhurbaşkanı sadece kendi imzasıyla yürürlüğe koyabileceği, Meclis'in onay kanuna ihtiyaç olmayan sözleşmeleri sonlandırabilir. Bunun dışında olanlar için önce Meclis tarafından ilga kanunu çıkarılır, Cumhurbaşkanı ise Devlet Başkanı sıfatıyla sadece bunu uluslararası taraflara veya örneğin Avrupa Konseyi'ne bildirir. Bu, bir iradenin oluşturulması değil, Meclis'in oluşturduğu iradenin dışarıya bildirilmesidir. Yurtdışı ile ilgili tüm yazışmalar, Hükümet üzerinden yapılır. Ancak Anayasa m.90'da onayı Meclise bağlı olan sözleşmeler, Meclis'in kararı ve çıkaracağı ilga kanunu ile feshedilebilir. İç hukukta bu prosedür izlendikten sonra dışarıya bu fesih bildirilir. Meclis kararı çıkarılırsa sonlandırabilirsiniz ama Cumhurbaşkanı kararıyla olursa, TBMM'nin yetkisine müdahale edilmiş olur. Cumhurbaşkanının; Meclisin fonksiyonuna müdahale suretiyle herhangi bir sözleşmeyi feshetmesi durumda, bu karar uluslararası alanda sonuç doğurur. Ancak bu karar kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır ve fonksiyon gasbı oluşturur. Cumhurbaşkanı Kararı yok hükmünde değildir içte sonuç doğurmasa da dışta sonuç doğurur. Tekrar belirtmek gerekir ki, böyle bir karar verdiği takdirde Cumhurbaşkanı yetkisini aşmış olur. Kararın hükümsüz kabul edilebilmesi için, Danıştay veya Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı verilmelidir. Montrö, hem uluslararası hukukta ve hem de iç hukukta feshedilebilir. Uluslararası hukukta feshedilebilmesi için önce iç hukukta feshedilmesi gerekir. İç hukukta Montrö'nün feshi için Meclis'in iradesi gerekir. Meclis iradesi olmadan Cumhurbaşkanı'nın bunu yapması yanlıştır. Dışarısı elbette bizim iç işimize karışamaz, o zaman yargı eliyle iptali gerekir.
Ne olmuştu?
TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un, geçtiğimiz hafta katıldığı bir televizyon programında gazeteci Muharrem Sarıkaya'nın "Cumhurbaşkanı gelip, ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çekildim' derse veya Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi'ni feshettim' derse veya ‘Montrö'yü tanımıyorum' derse" şeklindeki sorusuna "Teknik olarak yapabilir. Bunu sadece bizim Cumhurbaşkanımız veya eski sistemde Bakanlar Kurulumuz değil, Almanya da bunu yapabilir, Fransa da Amerika da yapabilir" yanıtını vermesi, tartışmalara neden olmuştu.
TBMM Başkanı Şentop: Hukuk tekniği bakımından konuştuk
Ancak "hukuk tekniği bakımından" durum değerlendirmesinde bulunduğunu vurgulayan Şentop, "Mümkün-muhtemel arasında fark var. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi'ni de karıştırırsanız, ayran yapmak mümkündür" ifadelerini kullanmıştı.
TBMM Başkanı Şentop daha sonra yaptığı açıklamada da "Lozan gibi, Montrö gibi anlaşmalardan çıkmanın söz konusu olmayacağını açık bir şekilde söylediğini" belirtmişti.
10 emekli amiral gözaltına alındı
Tartışmalar, emekli 104 amiralin cumartesi sabaha karşı Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve kamuoyuna yansıyan cübbeli-sarıklı amiral (Mehmet Sarı) ile ilgili bildiri yayımlaması, olayı farklı bir noktaya taşımış; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bildiriyle ilgili soruşturma başlatmıştı.
Soruşturma kapsamında, imzacılardan 10 emekli asker, gözaltına alınıp Ankara'ya götürülmek üzere yola çıkarılırken, 4 amiral ise ‘yaş durumları' göz önünde bulundurularak ifadeye çağrılmıştı.
© The Independentturkish