Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 2002’de yapılan genel seçimlerle tek başına iktidara geldi. Aralıksız olarak 16 yılı aşkın bir süredir Türkiye’yi AK Parti kadroları yönetiyor.
Bu süre zarfında medya patronlarının büyük kısmı değişti. Ticarette de yeni şirketlerin atılımlarına şahit olduk. Ama Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dert yandığı gibi AK Parti’nin "kültürel iktidar"la ilişkisi hep sıkıntılarla doluydu.
CHP Genel Sekreterliğine kadar yükselmişti
AK Parti’nin Türkiye genelinde yüzde 46 oy alarak yine tek başına iktidar geldiği 2007 seçimlerinde eski bir sosyal demokrat olan Ertuğrul Günay da AK Parti listelerinden milletvekili seçilmişti.
Siyasi kariyeri 1977 yılında dönemin “en genç parlamenteri” olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nde başlayan Günay, Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 1994 seçimlerinde CHP adayı olarak Erdoğan'a karşı yarışmıştı. CHP Genel Sekreterliği’ne kadar yükselen Günay 2004 yılında, o dönem CHP’nin Genel Başkanı olan Deniz Baykal’la ters düştüğü için partisinden ihraç edilmişti.
Erdoğan davet etmişti
CHP Genel Sekreterliği yapmış bir ismin partisinden ihraç edilmesi, “toplumun tüm kesimini kucaklama” iddiasındaki AK Parti’yi harekete geçirdi. O dönem Başbakan olan Erdoğan, Günay’ı partisine davet etti. Günay için yeni siyasi liman artık AK Parti’ydi.
Günay, 2007 yılında milletvekili seçildikten sonra belirlenen yeni kabinede Kültür ve Turizm Bakanı olarak yer aldı. Ancak görev yaptığı süre boyunca AK Parti hareketinin bel kemiğini oluşturan siyasilerle hep anlaşmazlık yaşadı. Bakanlar Bülent Arınç ve Veysel Eroğlu’yla polemikleri basının önünde yaşandı, görev yaptığı süre içinde bakanlığın uygulamalarına AK Parti’den itirazlar yükseldi ve en sonunda Gezi Parkı eylemleriyle başlayan sürecin ardından AK Parti’yle tüm ipleri koptu.
Bakanlık görevinin bitmesinin ardından ise “Keşke AK Parti’ye hiç gelmeseydim” demişti.
"Kültürel iktidar kurmak istemek demokrasiyle bağdaşmaz"
AK Parti ile kültür iktidarı ilişkisini incelediğimiz dosyamızda söz şimdi eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’da.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Günay’ın “kültürel iktidar” tartışmasında en büyük eleştirisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a. Günay, bir siyasi partinin, Anayasa kuralları içinde ülkeyi yönetmenin ötesinde “kültürel iktidar” kurmak istemesinin çoğulcu demokrasiyle bağdaşmadığını ve bunun tekilci bir anlayış olduğunu savunuyor.
"Kültürün renkli ve zengin olmasının koşulu çoğulcu olmasıdır"
Günay, kültürü ”toplumun geçmişten geleceğe bütün yaşamında biriken değerler toplamı” olarak nitelendiriyor ve bu toplamın zengin, renkli ve özgün olmasının “çoğulcu” olmasıyla mümkün olacağına inandığını söylüyor.
“Sayın Erdoğan, sanırım kendi dünya görüşü, inançları ve ideoloji sınırları içinde bir kültür yaşamı arzu ediyor; bu çerçevede başarısızlıktan söz ediyor Böyleyse, başarısızlığı doğaldır. Çünkü, dayatmayla kültür gelişmez” diyen Günay şunları söyledi:
Tek sesli bir kültür ortamının, bugünün iletişim teknolojisi ve olanakları karşısında oluşması mümkün değildir. Bugünün dünyasında sadece sermaye değil, kültür ve sanat eserleri de hızla küreselleşmektedir. Turizm bu küreselleşmenin başlıca taşıyıcı araçlarından biridir. Aslında Türkiye, edebiyat, sanat, resim, müzik, tiyatro gibi alanlarda dünya değerleri yetiştirdi ve yetiştirmeye de devam ediyor. Dünya çapında yeni müzeler, Anadolu'nun her yanında kültür, sanat merkezleri açılıyor. Popüler ve klasik müzik toplulukları her yerde binlerce izleyici buluyor. Türkiye, konjonktürel gerilemeler bir yana- dünyanın ilk 10 turizm ülkesi arasında.
Günay’a göre amaç Türkiye'nin dünyaya açılması, evrensel değerler ve ürünler yetiştirmesi ise, yapılması gereken şey şikayet etmek değil özgürlükleri çoğaltmak:
Eğitimin niteliğinin yükselmesi gerekiyor. Toplumun her kesiminin kendisini özgürce geliştirmesini sağlayacak; yayıncılık, sinema, tiyatro, sanatçı teşvikleri, kültür merkezleri gibi kültür altyapısı olanakları geliştirilmeli. Bu alanlardaki çalışmalara daha fazla kaynak ayrılmalı.
Behramoğlu: Kültür gelişim, değişim ve oluşum sürecidir
Şair Ataol Behramoğlu ise kültür ve iktidar kavramları arasında bir uyuşmazlık olduğu görüşünde. “Kültürün iktidarı olmaz” diyen Behramoğlu şöyle devam ediyor:
O bir gelişim, değişim, oluşum sürecidir. Donmuş, kalıplaşmış, değişime kapalı bir dünya görüşü bunu kavrayamaz. Özetle, kültürün iktidarı olmaz. Fakat ne yazık ki kültürsüzlük iktidar olabilir. Tıpkı bugün olduğu gibi.
“Kültürel iktidar çabaları toplum mühendisliğidir”
Yazar Hüseyin Şengül, kültürün antropolojiden sosyolojiye uzanan bir hayli geniş ve bir o kadar da zemini kaygan bir alan olduğuna değindi.
Kültür üzerinden iktidar inşasına çalışmanın karmaşaya kapı aralayacağını savunan Şengül, “Kültür iktidarı” kavramını kullananları “toplum mühendisliğini” savunmakla suçlayarak, tarihte kültürel iktidar kurma denemelerinin hep sonuçsuz kaldığını söyledi:
“İktidar eğitim, kültür alanındaki faaliyetleri daha çok kendilerine bağlı STK’lar üzerinden yürütmeye çalışmakta ve kendi STK’larına bel bağlamış durumda. İktidarın bu yöntemi kendince doğrudur. STK’lar birçok ülkede eğitim ve kültür faaliyetlerinin içinde yer alırlar. Fakat STK tanımıyla Erdoğan’ın bize STK olarak sunduğu yapıların hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü iktidara bağlı ve devletin kurumlarıyla akçeli işlere giren bir yapıya STK denemez! AKP’nin kültüre müdahalesi temel bir yanlışken, bunu kendi siyasal dünyasının toplumdaki merkezlerini oluşturan yapılar tarafından yapmaya çalışması da ikinci bir yanlıştır. Buna yanılgı değil, yanlış demek daha doğrudur.”
© The Independentturkish