Murat Sabuncu T24’teki yazısında Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin Yüksek İstişare Kurulu toplantısındaki İstanbul seçimi ve sonrasındaki sürece yönelik eleştirilerini 2009 yılındaki bir örnekle yorumladı.
"TÜSİAD susmanın acısına artık katlanamıyor" başlıklı yazısında Sabuncu TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan’ın konuşmasını, "Ekrem İmamoğlu’nun 'İş dünyası konuşsun' çağrısına da karşılık gibiydi" şeklinde değerlendirdi.
Sabuncu, 10 yıl öncesine ilişkin bir kulis bilgisini satırlarına taşıdı.
2009 yılında Aydın Doğan'a kesilen 5,6 milyar liralık vergi cezasının "siyasi bir karar" olduğunu düşünen iş dünyasının, Aydın Doğan'ın "Çıkıp bu cezanın haksızlığını birlikte anlatalım" teklifi karşısında suskun kaldığını yazdı.
Sabuncu'nun yazısındaki ilgili bölüm şöyle:
2009 yılı. Maliye Bakanlığı Doğan Grubu’na 5 milyar 630 milyon lira ceza tahakkuk ettirdi. Doğan TV hisselerinin Axel Springer’e satışında Doğan Yayın Holding içinde yapılan kademeli yeni hisse yapılandırma işlemlerinin incelenmesi sonucu bu cezanın verildiği söyleniyordu. 2009 yılında 1,55 lira olan ortalama dolar kuru esas alındığında, bu miktar o dönemin değeriyle 3 milyar 630 milyon dolara karşılık geliyordu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tahakkuk ettirilen cezalar, hisse senedi ve ilmühaber satışları için KDV ödenmediği iddiasına dayanıyordu. Oysa yasada ve mevzuatta hisse senedi ve ilmühaber satışları KDV’ye tabi değildi. Teknik uzlaşma sürecinde rakam bir miktar değişse de, mevzuatta olmadığı halde böyle bir cezanın haksız bir şekilde işletilmesi Türkiye’de bir ilk oluşturdu ve sonrasında da hiçbir şirkete uygulanmadı. Olay “vergi” ile ilgili değil “siyasetle” ilgiliydi.
O günlerin tanığı önemli bir işadamı, aralarında kendisinin de bulunduğu bir grup tanınmış ismin Aydın Doğan’ı ziyaret ettiğini ve aralarında şöyle bir diyalog geçtiğini anlatmıştı:
İş insanları: Aydın Bey gerekirse size maddi destek-uzun vadeli borç verelim.
Aydın Doğan: Para kısmı önemli değil. Gelin yan yana duralım, ortak bir basın toplantısı yapalım. Burada bana söylediklerinizi, cezanın haksızlığını, olayın siyasetle ilgili olduğunu, bir basın kuruluşuna gözdağı anlamı taşıdığını kamuoyuna da açıklayın.
O gün işadamları Doğan’ın yanından “Biz bir düşünelim” diye ayrıldılar. Aradan 10 yıl geçti, hâlâ düşünüyorlar. Ne Doğan’ın medya grubu kaldı, ne de başka bir merkez medya. (Bu süreç içinde Ümit Boyner'in TÜSİAD Başkanlığı yaptığı dönemi ayrı bir yere koymamak haksızlık olur).
TÜSİAD toplantısında ne denilmişti?
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) 15 Mayıs'taki toplantısında konuşan Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan “Yıllardır tüm enerjimizi yiyip yutan seçim maratonlarından yorgun düştük. Oysa ki enerjimizi önümüzdeki 3 ayı değil, üç yılı hatta 30 yılı konuşmaya, derinde yatan sorunları çözmeye ayırmalıyız” dedi ve şunları söyledi:
“Sonuçlanması hiç alışık olmadığımız kadar uzun süren 31 Mart seçimleri her şeyden önce ülkemiz için önemli bir demokrasi sınavı oldu. İktidar, muhalefet, Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere devlet kurumları, bu seçimlerde büyük bir sınavla karşı karşıya kaldı. Bu sınavda kimin ne not aldığını ileride tarih yazacak. İyi işleyen bir demokrasinin en temel özelliklerinden birisi iktidarın seçimle el değiştirebilmesidir.”
Özilhan, konuşmasında Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oturmadığını da dile getirdi:
"Demokrasi işler kılınırsa, hukukun üstünlüğü tesis edilirse, eleştirel düşünmenin önünü açan bir eğitim reformu yapılırsa, ekonomimizin performansı yükselecek... Biz bu nedenle ekonomi derken demokrasi diyoruz; yargı bağımsızlığı diyoruz; hukukun üstünlüğü diyoruz; insan hakları diyoruz; akademik özgürlükler diyoruz; liyakat diyoruz; ifade özgürlüğü diyoruz. Demeye de devam edeceğiz. Çünkü bu görevi, TÜSİAD’ın tüzüğünden alıyoruz"
Independent Türkçe