Günümüzde güvercinler temsil ettikleri simge olan "barış" ile anılsalar da, geçmişte iletişim aracı olarak kullanılırdılar. Güvercinler Yunan ve Roma mitolojisinde oldukça sık görülür. Dinsel inanışta da güvercinlerin farklı yeri vardır. Üç büyük dinde de güvercin kendini gösterir. Güvercinle ilgili ilk dinsel bilgiler Tevrat’ta yer alır. Nuh Peygamber, tufanın dinip dinmediğini anlamak için bir güvercin uçurur. Güvercinin ağzında yaşamın sürdüğünü müjdeleyen bir zeytin dalıyla dönmesi güvercinin evrensel barış simgesi olmasına yol açmıştır. Benzer biçimde güvercinin Hristiyanlıkta da önemli bir yeri vardır. İncil’de vaftiz edilen Hz. İsa’nın başına "Kutsal Ruh"un beyaz bir güvercin olarak konduğu anlatılır. Bu nedenle güvercin Kutsal Ruh’un temsilcisidir. İslamiyet’te ise Hz. Muhammed’in Sevr Dağı’nda sığındığı mağaranın girişinin örümcekler tarafından ağla kapatıldığı, bir güvercinin de orada yuva yaparak kurtardığı aktarılır. İnsanlar arasında gönülden gönüle sevgi taşıyan bir hayvan olarak da bilinir. Güvercinlerle insanoğlunun dostluğu çok eskilere dayanır. Belki de bu yüzdendir ki geçmişte birçok binada kuş evleri yapılmıştır.
Güvercinleri yetiştiren, eğiten kuşbazlar ise hep görmezden gelindi. Oysa tarihte çok rastlarız kuşbazlara, padişahların av kuşlarını yetiştirirlerdi. Sarayın önemli görevlilerinden biri olan kuşbazlar şimdi çatılarda, balkonlarda, evlerde bu geleneği sürdürmeye çalışıyorlar. İndependent Türkçe olarak bugün bu geleneği sürdüren kuşbazların kapısını çaldık.
"Özelliklerini öğrendikçe daha bağlanıp merak ediyorsun"
Bişar Koyuncu, Diyarbakır’da yaşıyor, 34 yaşında evli ve iki çocuğu var:
"Ben kendimi bildim bileli evimizin damında hep güvercinler vardı. En büyük ağabeyimin, ondan önce de babamın güvercinleri. Onlar nedense bu meraklarını erken bıraktılar. Ailede en uzun güvercin besleyen benim herhalde. Elimden geldiği yere kadar da gidecek bu durum. İlk kendime ait güvercinlerim ilkokulda oldu ama bir yandan da içindeydim zaten. Çevre, arkadaş, aile hepsinden etkileniyorsun. Zamanla özelliklerini öğrendikçe daha bağlanıp merak ediyorsun"
Bir bebek gibi güvercinlere baktığını söyleyen Koyuncu şöyle devam ediyor:
"25 yıl içerisinde binlerce güvercinim olmuştur. Şu an 50 civarı güvercinim var. Ölenler, sattıklarım, takas ettiklerimi hesaplarsak 300’ü bulur. Hep kendi soyundan en iyilerini damızlığa ayırıp çıkarıyoruz. Buna göre yıl içinde 70-80 kadar çıkabiliyor, 30-40’a da inebiliyor.
Her sabah işe gitmeden muhakkak dama çıkar yemleme yapar, Pin’e (kümes) genel bir göz atar, suluklarını kontrol ederim. Vakit varsa yavruların genel durumuna bakarım. Akşam işten dönünce yine aynı işlemleri yaparım. Akşam daha uzun ilgilenirim, rahatsız olan var mı, yavrularına bakıyor mu, eksik var mı diye.
Benim Pin’im bulunduğum apartmanın çatısında, ayrıca köyde de ayrı bir yerim var. Oturduğum daire son kat olduğu için güvercinlere bakabiliyorum, sırf bu yüzden üst katta ev aldım. Olanağı olmayan arkadaşlar kuş otelinde besliyorlar güvercinlerini. Bir balkonunu kümes yapıp besleyenler var, arkadaşının damında besleyenler var, yine dükkân ve bodrum kiralayıp besleyenler var"
Diyarbakır’a has 21 tür güvercin var
"Her ülkenin, her bölgenin, her şehrin kendine has güvercinleri var. Bunlar süs (kostüm) güvercinleri, posta (yarışçı) güvercinleri, taklacı (oyun) güvercinleri. Bunlar ana gruplar, bunların altında bine yakın güvercin türü var, hepsinin ayrı özellikleri var"
Güvercinler arasında en makbul bir türün olmadığını söyleyen Koyuncu, zevk veya çevrenin beslediği şartlara göre değiştiğini söylüyor:
"Diyarbakır’da on bin liraya, yirmi bin liraya satılan güvercinler, ,İstanbul’da, Ankara’da daha doğrusu bu güvercinlerin özelliği bilinmeyen, tanınmayan yerlerde hiçbir maddi değeri yok. Evrensel olan güvercin türleri, posta, yarış, taklacı, oyun güvercinleridir. Ortalama 6-8 sene yaşarlar, bakıma ve beslemeye göre değişiyor. Bunun yanı sıra 15 yaşında güvercin görmüşlüğümüz de var"
Kuş dökmek…
"Kuş dökmek yavru sezonunun sonunda sonbahar sonu kış başında besleme işini daha zevkli kılmak için arkadaşlar arasında bağlanma diye geçer. İki üç kişi belirlenen sayıda güvercini evden uzak bir yerde beraber bırakıp uçururlar. Kimin kuşları firesiz, eksiksiz kaldıkları dama gelirse o kazanmış olur. Ya da bir akşam biri getirir bağlandığı arkadaşın damında döker, yarın diğeri getirir onun damında döker ve uçurur. Kim kimin en fazla kuşunu yakalarsa o kazanmış olur. Bunlar ya tatlısına, ya yemeğine, ya da bir çift güvercinine olabilir. Dökülen güvercinlerin hepsi en hızlı oyunsuz vasıfsız güvercinlerdir, uçmaları ve eve dönmeleri daha kolaydır."
Her güvercinin eğitimi ve sitillerinin farklı olduğunu söyleyen Koyuncu, güvercin beslemenin kendi içinde bir felsefesi olduğunu söylüyor:
"Eğitim, seyislik en önemli iştir güvercin beslemede. Taklacı güvercin sabah ezanında uçurulur ve istenilen oyunu yapana kadar beklenilir. Postacılar mesafe vererek kolları gelişip kuvvetlensin diye evden kilometrelerce uzaktan salınır. Kümeciler dediğimiz akşam ezanında uçurulup, gece karanlığında bile eve gelmesi öğretilir. Beslediğin güvercin türüne göre arkadaş ortamımız, muhabbetlerimiz ve ona göre mekânlarımız oluşuyor.
Ben güvercinlerimi yarıştırmıyorum. Benim ilgi alanım Diyarbakır’ın yerli ırkları. Benim için en başta bülbül gelir. Diğer ırkları da besliyorum. Şu an 10 farklı ırk besliyorum. Bunların hepsi Diyarbakır güvercinleridir ve görseldir, yarışmaz"
Dünyada 300 çeşit güvercin ırkı var, bazılarının soyu tükendi…
Ferdi Kuşçu, Mardin’de yaşıyor, 42 yaşında, evli ve üç çocuğu var.
"Yedi yaşında başladı güvercin tutkunluğum. Rahmetli babamda güvercin tutkunuydu, sanırım ondan bana geçti. Bu tutkunluk bende hat safhadaydı, ailem hep karşı çıktı çünkü okulumdan, mesleğimden oldum. Şu ana kadar 150-200 güvercin bakmaktayım. 6 kümesim var, kendi evimde ve evimin damında besliyorum. İmkânım olursa çiftlik kurmak istiyorum. Güvercin çeşidi bitmez"
Babasının güvercin merakı yüzünden soyadını değiştirip Kuşçu yaptığını söyleyen Ferdi Kuşçu, şöyle devam ediyor:
"Mardin’in taklacı güvercinleri meşhurdur, fakat aramıza Irak Musul kökenli güvercinler girdi bu durumda Mardin’in taklacı güvercinleri geride kaldı. 1990’lı yıllarda rahmetli babam Musul’a Arap bölgesine her sene gider, oradan güvercin getirirdi. Bu da bizde bağımlılık yaptı. Benim için en makbul güvercin diye bir şey yok, merakım için besliyorum. Fakat bazı kuşbazlar satıcı olduğu için şu an piyasada en makbulü ana vatanları Irak olan Miro ve Risasi güvercinleri önce geliyor. Bu güvercinler iki ayrı tür gibi olsa da, aslında birbirlerine yakın türlerdir. Güvercinlere altı ayda bir kür uygularsak ve iyi bir bakımdan geçerlerse uzun yaşıyorlar"
Ben özel bir eğitim vermiyorum ama güvercinlerle çok ilgileniyorum, bu güvercinlere baktığım kadar kendime bakmıyorum, güvercinler yüzünden tatil yapamıyorum"
Erol Çelebi, 44 yaşında, Diyarbakır’da yaşıyor, evli ve sekiz çocuğu var:
"Ben on yaşlarındayken güvercin beslemeye başladım. Yıllarca ailem güvercin beslememe karşı çıktı. Karşı çıkmalarının en büyük nedenlerinden biri batıl inanışlarıydı, güvercinlerin uğursuzluk getirdiklerini söylerlerdi. Bir de güvercin hırsızlarından dolayı başımın derde girmesini istemezlerdi"
Gökyüzünden dünyayı seyretmek güzel olsa gerek…
"Yaradılış gereği, içimde hep doğa ve hayvan sevgisi vardı. Bizim mahallede Hasan ağabey diye biri güvercin beslerdi. Her sabah evin damına çıkar onların uçmasını beklerdim. Ayrı bir sevdaydı onların gökyüzündeki özgürlüklerini görmek. Adeta sabah yeli gibi duygularımı okşuyorlardı. Bazen onlar gibi uçasım geliyordu. Çocukluk aklı işte.
Yüzlerce güvercin besledim, şu an elimde yüz elliye yakın güvercin var. Günlük olarak 3 kez yemliyorum. Kümeslerini her gün havalandırıyorum. Evin çatısında, evin odalarında besliyorum. Diyarbakır’a has 21 çeşit güvercin var, bu ırklar dünyanın hiçbir yerinde yok. En makbul olanları Külrenk, Gökala, Bülbül cinsi"
Emre Özcan Şeker, 27 yaşında, Urfa-Siverek’te yaşıyor:
"Aile bireylerim güvercin beslememe çok karşı çıkıyorlardı, hiç istemiyorlardı. Hatta çok kavgalar, tartışmalar yaşadık, en sonunda kabullenmek zorunda kaldılar. 14 yaşından bu yana güvercin besliyorum. Ağabeyim ve arkadaşları besliyordu, bende ilgileniyordum o güvercinlerle. O yıllarda aşırı bir sevgi oluştu, sonrası ağabeyim askere gitti. Hatta askere gideceği zaman güvercinlere bakmak istediğimi söyledim, çok ısrar etmeme rağmen, güvercinleri alıp arkadaşlarına götürdü, sırf ben beslemeyeyim diye. Bende ağabeyim askere gider gitmez güvercin beslemeye başladım. O zamanlar babamın işyerinde besliyordum, pek sorun yaşamıyordum ailemle ama sonrası eve getirince güvercinleri ailem çok sıkıntı çıkardı. Şimdiye kadar en fazla 57 adet güvercin besledim. Şu an 14 tane var. 5 katlı apartmanın üçüncü katında balkonda besliyorum. Benim için güvercinlerin hepsi makbuldür, hepsi de beslenebilir çünkü çok özel hayvanlardır"
Mehmet Batmaz, Diyarbakır’da bulunan Güvercin Otelinin sahibi, 43 yaşında, evli, çocukları var,
"18 yaşında başladım güvercin beslemeye, ilk olarak hasta bir güvercini iyileştirerek başladı merakım. Yüz güvercin besledim, hem de en güzel şekilde, tüm bakımlarını yapıyoruz, en makbul cinsimiz Külrenk"
Şehirler, apartmanlar, siteler güvercin beslemeye uygun olmadığı için birkaç meraklı arkadaşıyla bir araya gelip güvercin oteli açan Batmaz:
"Otelimizde yaklaşık 100 oda, 30 bin güvercin, 100 çeşit güvercin ırkı var. Daire yani oda tutanlar oluyor, tüm bakımlarını kendileri yapıyorlar. Daire ücretlerimiz genel masrafı aylık olarak 1000 lirayı buluyor, oda masrafı ise 500 lira"
Bir güvercinin ortalama 20 yıl yaşadığını söyleyen Batmaz, güvercin otelinde her meslek grubundan insanın güvercin beslediğini söylüyor:
"Güvercin eğitiminde her ırkın eğitimi ayrı olur. Taklacı güvercin sabah erkenden başlar, posta güvercini bölük halinde olur, kostüm güvercini ise çok güzel ve özel bir bakımla olur.
Bölük güvercinlerini kışın karanlıkta yarıştırıyorsunuz, posta güvercinlerini bahar ayında il il yarıştırıyoruz. En son Diyarbakır’dan İstanbul’a kadar yarıştırdık. Kostüm güvercinlerine güzellik yarışmaları düzenliyoruz ve en güzelini seçiyoruz, festival düzenliyoruz. Gökyüzünde güvercinleri kapıştırarak damına indirdiği yarışma yani kuş dökme geleneği düzenliyoruz."
Kanatlı Hayvan Severler Dernek Başkanlığı da yapan Batmaz, her meslek grubundan insanın otellerinde güvercin beslediğini söylüyor:
"Otel yapmaya karar verdiğimizde önce bir bina tuttuk, talep çok olunca şu an üç binayı otel olarak kullanıyoruz. Veteriner hekimimiz gözetiminde güvercinlerin her türlü bakımını ve temizliklerini yapıyoruz. Çalışanlarımız var. Otelimiz 08.00-22.00 arası açık. Bu saat aralığında güvercin severler gelip güvercinlerine bakıyorlar. Doktor, öğretmen, kaymakam müşterilerimiz var. Burada asıl amaç güvercin severlerin gelip kendi güvercinleri ile kendilerinin ilgilenmesi. Onlar için bir rehabilitasyon, bir rahatlama oluyor.
Nesli tükenmekte olan yerli güvercinlerimiz de var otelimizde. Dünyanın her yerine güvercin gönderiyoruz. İran, Irak, İngiltere, Dubai’ye kadar gönderdik.
Asıl hedefimiz daha farklı ortamlarda güvercinleri beslemek. Şimdiki gibi odalarda değil de, açık alanlarda. Arazi imkânımız olsa, hobi evleri yapar, doğanın içinde beslerdik."
© The Independentturkish