Pandemiden birçok iş kolu etkilenirken ilk sıraları hizmet sektörü aldı. Bu sektörde çalışan birçok kişi işsiz kaldı, ekonomik sorunlarla boğuşmak zorunda bırakıldı.
Restoranların, kafelerin, sinemaların, pandemi gerekçesiyle büyük ölçüde kapalı olduğu aylarda kayıtlı ve kayıt dışı bir buçuk milyon insan hizmet sektöründeki işinden oldu.
Independent Türkçe olarak hizmet sektöründe çalışan insanların kapısını çaldık, sorunlarını ve taleplerini dinledik.
"İpotek altına aldık geleceğimizi"
Hazal Hendekçi, İnşaat Mühendisi, 27 yaşında, evli, kendi sektöründe iş bulamadığı için garsonluk yapıyor.
Üniversiteden mezun olduktan sonra mühendislik yaptım, bir süre çalıştıktan sonra işten çıkartıldım. Bir buçuk yıl işsiz kaldım, tabi o bir buçuk yıl içinde günü birlik işlerde çalışarak geçimimi sağlamaya çalışıyordum. En son olarak da garsonluk yapmaya başladım.
Hendekçi, pandeminin başlamasıyla birlikte 2 buçuk ay işsiz kaldığını ve hala da düzenli bir gelirinin olmadığını söylüyor;
Sigortasız çalıştığım için devletten hiçbir ödenek alamadım. Haziran ayıyla birlikte kafelerin tekrar açılmasıyla işime geri döndüm ama işler eskisi gibi olmadığı için zaten çok cüzi olan maaşımın yarısını almaya başladım
Türkiye'de ne zaman bir ekonomik kriz olsa ilk etkilenenler her zaman hizmet sektörü oldu. Günlük saat ücreti 7 liraya çalışıyoruz. Bu kadar zor şartlarda çalışırken devlet tarafından da yalnızlaştırıldık.
Hiçbir destek alamıyoruz. Ailelerimizi de sayarsak üç milyona yakın insan etkilendi bu durumdan. Bankalardan kredi çekmek zorunda kaldık, şu an kredilerimizi de ödeyemiyoruz, resmen ipotek altına aldık geleceğimizi.
Salgın ile burun buruna yaşadıklarını söyleyen Hendekçi,"Kovid-19 salgınına yakalanma riskinin en yüksek olduğu sektörde çalışan bizlerin sağlığı, tümüyle patronların insafına, keyfine bırakılmış durumda. Çarkların dönmesi için, göstermelik tedbirlerle çalışmaya zorlanıyoruz. İş yerlerinde tuvaletleri ve müşterilerin temas ettiği başka her şeyi biz temizliyoruz, bulaşıkları biz yıkıyoruz ancak buna rağmen, hastalığa yakalanmamak için gerekli tüm tedbirleri kendimizin alması bekleniyor. Maskeleri bile patronlar değil, biz işçiler almak zorundayız" diye ekliyor.
Birhat Kayci, lise mezunu, evli, 30 yaşında, Aşçı, 13 yıldır bu sektörde çalışıyor.
"Mart ayında Pandeminin başlamasıyla birlikte üç ay işsiz kaldım" diyen Kayci, süreci ise şu sözlerle anlatıyor:
Öncesinden banka kredim olmasına rağmen, tekrar kredi çekmek zorunda kaldım şimdi kredi batağında sürükleniyoruz. Krediyi çekmemize rağmen kısmen de olsa rahata eremedik. Çünkü her ay 1500 lira kredi ödüyorum, 1500 lira kira ödüyorum, yeme, içme, faturalar derken hiçbir şeyi ödeyemez duruma geldik.
Kayci, haziran ayında kafelerin açılmasıyla birlikte işe dönmüş ama bunun "daha fazla mesai ve daha az ücretle çalıştırılmak üzere" olduğunu anlatıyor:
Patronlar bize verdikleri işleri de bir lütufmuş gibi sunuyorlar. 'Siz dua edin dışarıda insanlar işsiz, siz kendinize iş buldunuz' diye sürekli başımıza kakıyorlar. Aldığımız maaşın yarısını vererek bu süreçte bizleri daha çok çalıştırdılar.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Resmi günlerde, bayramlarda, yılbaşında tatil yok"
Hizmet sektöründe çalışan insanların yüzde 99'unun günde en az on saat çalıştırıldığını anlatan Kayci, "Haftanın altı günü hiç dinlenmeden çalışıyoruz. Hiçbir resmi tatilimiz yok, aksine resmi tatillerde ekstra efor sarf edip çalışan bir sektör" diyor ve ekliyor:
Buna rağmen fazladan bir mesai parası almıyoruz. Bayram, yılbaşı yoktur bize. Ne bileyim bir cenazeniz oldu, ya da hastalandınız, işe gitmediğiniz takdirde maaşınızdan kesiliyor. Örneğin bir aksilik oldu işe geç kaldınız yine maaşımızdan kesiliyor.
Kayci, sürekli işten atılma korkusuyla yaşadıklarını, bu yüzden yaşanan sorunlara çok fazla itiraz edemediklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
Bizim arkamızda sayısı küçümsenmeyecek bir göçmen iş gücü olduğu için, sürekli tehdit altındayız. 'Sigortalı işiniz var, çok itiraz etmeyin, yoksa göçmenleri getiririm, onları çok daha ucuza çalıştırırım' diyorlar. Ayağımızı denk almamız konusunda gözümüzü korkutuyorlar. Yıllardır sendikalaşamamamızın tek nedeni biraz da bu. Bizim çalıştığımız bu sektör işçi sınıfının da altında bir sektöre dönüştü.
"Taleplerimiz tamamen insani"
"Bir işçinin çalışma periyodu neyse bizde öyle çalışmak istiyoruz. Günde 8 saat çalışmak, hafta sonları izin yapmak istiyoruz" diyen Kayci, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Resmi tatillerde tamam çalışalım ama mesai versinler, ya da sonrasında telafi günler versinler dinlenelim. Bizler mesleki yıpranmayı çok fazla yaşayan bir kesimiz. 40 yaşından sonra bu mesleği yapma koşulunuz neredeyse hiç yok. Hem fizik olarak çok yıpratıcı ve çok yorucu, hem de 40 yaşından sonra kimse sizi çalıştırmak istemez. Ondan sonra işsizsin. Bu sektör için daha genç insanları arıyorlar. Kırk yaşına kadar bu mesleği yapıp sonra da açlığa, ölüme terkedilmek gibi bir şey oluyor.
Gülay Yaman, 26 yaşında, lise mezunu, garson, pandemi ile birlikte işsiz kaldı.
Yaman, "Pandemi sürecinde iş bulmak zaten çok zor iken hizmet sektöründe iş bulduktan sonrası da zor" sözleriyle başlıyor anlatmaya:
Pandemi başlangıcında işsizdim aylarca iş bulamadım. Sekreterlik, ön muhasebe gibi deneyimlerim vardı. İş arama sürecimde birçok sözlü tacize uğradım, bir kadın olarak patriyarkanın gerçek yüzüyle bir haliyle tekrar karşılaşmış oldum. Bir dostum vasıtasıyla bir esnaf kafe-restoranında işe başladım.
Pandemi sürecinde de çalıştığım yer bir açıldı bir kapandı ve en son paket servise başlandı. Esnaflar kendilerini zor döndürdüklerinden dolayı çıkmak zorunda bırakıldım. Sigorta primlerim yeterli olmadığı için çalıştığım zamanlarda maaşımdan kesilen hiçbir vergi bana geri dönmedi ve ödenek alamıyorum. Hem işsiz, hem ödeneksizim birçok hizmet sektörü emekçisi gibi.
Geçinebilmek için bankalardan kredi çekmek zorunda kaldık ve bu kredileri ödeyemiyoruz. Ev kiramız, faturalarımız, yememiz, içmemiz var. Korana sebebiyle bağışıklık sistemimizin daha güçlü olması gerekirken biz yiyecek ihtiyacımızı dahi karşılayamıyoruz.
Yaman, çok kötü koşullar altında çalıştıklarını buna rağmen emeklerinin karşılığını alamadıklarını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
On saat ayakta kalarak çalışıyoruz, hele birde küçük bir işyerindeyseniz bütün işler size bakıyor ve hiç oturmadan, dinlenmeden on saat ayakta kalmak gerçekten çok zor. Molam hiç yok gibiydi, yemek saatim bile yoktu, diyelim fırsat buldum yemek yiyorum, birçok kere yemeği bırakıp müşteriye gitmişliğim var. Erken yaşta sağlık sorunları oluşturuyor bu sektör. Sürekli ayakta kalmaktan kaynaklı varis, ağır eşyaları indirip kaldırmaktan bel, boyun fıtığı, özellikle birçok arkadaşımızda kol ağrıları çok fazla.
Kamuran Turgut, 28 yaşında, ön lisans mezunu, Barista, 6-7 yıldır hizmet sektöründe çalışıyor.
Pandemiden üç ay önce yeni bir kafede çalışmaya başladım. Sonra pandemi ile birlikte çalıştığım kafe kapandı işsiz kaldım. Ödeneğe başvurdum, sigorta günlerim tutmadığı için kısa ödenek alamadım. Sadece devletin verdiği 1000 lira gibi bir nakdi ücret aldım.
Sonra kafeler açıldı ama çalıştığım kafe eleman azaltmaya başladı, bende o dönem işten çıkartıldım, benim gibi iki arkadaşım ile birlikte. Sonra ben başka bir kafede Barista olarak çalışmaya başladım, orada da günlük yevmiyeyle saati 8 liradan çalışmaya başladım, ta ki ikinci karantina zamanına kadar.
Yine nakdi destek için başvurdum bu sefer devletin önceden verdiği o 1000 lirayı da almamaya başladım şu an evde bekliyoruz, sadece insanca yaşamak istiyoruz.
Turgut, barda çalışma koşullarının çok daha kötü olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:
Yıllardır çalıştığımız sürece bizden işsizlik fonu altında her ay vergi kesiyorlardı, tam da ihtiyacımız olan bu dönemde nerede bu kesilen fonlar? Sigorta günlerim tutmadı diye açlıktan öleyim mi? Sonuç olarak bizi ölüme terk ettiler. Geçinmek, barınmak en temel haklarımız.
Bizler öyle kolay koşullarda çalışmadık, çalışmıyoruz. Part time çalıştığım için gündüzleri kafede çalışıyordum, aldığım ücret yetmediği için akşamları da bara gidiyordum. Özellikle barda çalışma koşulları çok kötüydü. 12 saat çalışma saatleri oluyordu ve bu 12 saat çalışmanın sonucunda 75 lira ücret veriyorlardı. Gündüzleri Barista olarak çalıştığım yerde ise 8 saat çalıyorduk, orada da saatine on lira veriyorlardı.
Akın Gövtepe, 45 yaşında, üniversite mezunu, şef Barista, 15 yıldır hizmet sektöründe çalışıyor.
Pandemi ilk başladığında çalıştığım iş yeri kapandı ve üç ay işsiz kaldım. Uzun zamandır çalıştığım için benim gibi çalışan birçok arkadaşıma nazaran sigorta primlerim dolmuştu ve çalışmadığım o üç ay boyunca devletten 1580 lira nakdi yardım aldım ve onunla geçinmeye çalıştım. 1 Haziran'da kafeler açıldığında yeniden iş yerime geri döndüm. Hala da çalışıyorum. Kafeler şu an genel anlamda kapalı olduğu için biz paket servisi yapıyoruz. Tabi müşteriler eskisi gibi gelmediği için işler çok düştü, eskisi gibi bir gelir de olmuyor. Böyle devam ederse muhtemelen yine işsiz kalacağım.
Gövdepe, bu sektörde kalifiyeli elaman olmanın bir karşılığının olmadığını söylüyor, en ufak bir sorunda kimsenin gözünün yaşına bakılmadığını da ifade ediyor;
Günde 10,5 saat çalışıyorum, buna resmi tatillerde dâhil. Resmi tatiller, bayramlar, yılbaşı, 1 Mayıs hiç fark etmiyor, çok daha fazla çalışmak zorundayız, resmi tatillerde çalışmayı istemesek patron anında kapıyı gösteriyor bize. Bir nitelik, bilgi, beceri aranmıyor. Yerime rahatlıkla başka birini buluyor. Ülkemizde zaten işsizlik var. Hizmet sektöründe çalışan arkadaşların çoğu öğrenci, tam zamanlı çalışamadıkları için çoğu sigortalı değil o yüzden daha çok tercih ediliyorlar
Kubilay Çelik, 31 yaşında, yüksek lisans öğrencisi, kafede barista olarak çalışıyor.
Mart ayında başlayan pandemi ile birlikte işyerlerimiz aşamalı olarak kapatılmaya gitti. 2 Haziran itibariyle AVM'lerin açılmasıyla başlayan süreçte, çalışma koşulları kötüleşerek işbaşı yapanlar dışında büyük bir kesimin işsizliği sürdü. Çünkü Mart ayından beri açılmayan işyerleri var.
Kasım ayının ortasında alınan yeni tedbir kararıyla, yeme, içme ve eğlence sektörünün büyük bir bölümü yeniden kapandı. Kafelerin, restoranların, otellerin, dinlenme tesislerinin ve eğlence mekânlarının paket servis dışında hizmet vermesinin kısıtlanması sonrasında sektörde çalışan 913 bine yakın işçinin çoğunluğu olarak işsiz kaldık. Ancak bu sayı, yalnızca sigortalı olanlarımızı kapsıyor. Fakat herkesin bildiği gibi bir o kadar da sigortasız ve göçmen işçi olduğu için kayıt dışı çalıştırılan arkadaşlarımız var.
Çelik, Kıdem tazminatlarını alıp işten çıkma haklarının da gasp edildiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
Birikmiş borçlarımızı ödeyebileceğimiz ya da bir açığımızı kapatabileceğimiz kıdem hakkımıza devlet tarafından el koyulmuş oldu. Çünkü sözüm ona işten çıkarmak yasak!
Sektörde çalışan bizler, başka bir sektörde iş bulsak bile, kıdem haklarımızı yakmak istemiyoruz. Ancak, bilinçli olarak istifaya zorlanıyoruz. Bir kısmımız da daha az para karşılığında daha uzun saatler çalışmak zorunda bırakıldı.
Pandemi öncesinde işlerin bir kısmını yaparken, şimdi tüm iş bize kaldı. Kısa çalışma ödeneği alabilen işçilere, ödenek dışında kalan ücretlerimiz ödenmedi, ödenmiyor. Maaşlarımızın bir kısmına el koydular ve koymaya da devam ediyorlar.
"Pandemi var olan sorunların artmasına neden oldu"
Çelik sektörde yaşanılan sıkıntıları anlatıyor ve şöyle devam ediyor:
Bu sektörde birçok sorun var. Bunların başında, güvencesiz ve esnek çalışma, uzun mesai saatleri ve bu çalışma saatlerinin uzunluğuna rağmen ödenen düşük ücretler, keyfi işten çıkarmaların yaygınlığı, herkesin fazla mesai yapmasına rağmen fazla mesai diye bir ücretin olmaması geliyor.
Sektörde genel olarak gerçek ücretin yerine asgari ücretten sigorta primlerinin yatırılması, sigortasız çalıştırılma ve kayıt dışılık, uzun mesai saatlerinden dolayı sosyal yaşamın olmaması, kültürel etkinliklere ve faaliyetlere katılamama ve insanın kendine bakması gibi zamanın kalmaması akla hemen gelen en temel sorunlar diyebiliriz.
Motorlu kuryelerin pandemi ile aşırı yoğunlaşan paket servisleri sırasında iş kazaları yaşamaları öğrencilerin, ücretlerini çalıştıkları saat üzerinden aldıkları için asgari ücretin bile altında çalıştırılıyor oluşları gibi diğer önemli problemleri de sıralayabiliriz.
Çelik, turizm, eğlence ve hizmet sektörü işçileri olarak bir sendika kuruluşu ilanında bulunduklarını ve kuruluş sürecini anlatıyor:
TEHİS, eğlence ve konaklama işkolunda faaliyet göstermek amacı ile kurulmuş bir sendikadır. Kafeler, barlar, oteller, dinlenme tesisleri ve eğlence mekânları gibi işyerlerinde çalışan garsonlar, aşçılar, komiler, baristalar, kuryeler, bulaşıkçılar, barmaidler, barmenler, resepsiyonistler, kat görevlileri, valeler, bellboylar tarafından kurulmuş ve sektörde örgütlenme amacı ile faaliyetlerine başlamıştır. Sektörde çalışan kadın arkadaşlarımızın, kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları taciz ve mobbing gibi sorunların karşısında işyerlerinde kadın komiteleri oluşturmayı hedefliyoruz.
© The Independentturkish