Türkiye'nin uzun yıllardır tartışıp bir dönem rafa kaldırdığı 1959 öncesi lig şampiyonlukları, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Nihat Özdemir'in söylemleriyle yeniden gündeme geldi.
D-Smart televizyonunda katıldığı bir programda, 1959 yılı öncesindeki şampiyonluklar hakkında konuşan Özdemir, şu sözleri sarf ederek tartışmaların fitilini ateşledi:
Federasyona gittiğimde ilk işim bizim hukukçu arkadaşlarımızı çağıracağım, bu dosya ne durumda soracağım. Bir bakalım, görelim ama ben isterim ki Fenerbahçe eğer dördüncü yıldızını takacaksa taksın, 1 senesi var 20'yi alsın. Beşiktaş'ın da az senesi var onlar da tamamlasınlar. Galatasaray'ın da sayılmayan şampiyonlukları var. Bakacağım dosyaya, arkadaşlarımdan görüş alacağım.
Fenerbahçe'de başkanlık koltuğuna oturmasının ardından sarı-lacivertli ekibin kazandığı 1959 öncesi şampiyonlukları gündeme taşıyan isimlerden biri de Ali Koç.
Öyle ki Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı seçilen Fenerbahçe'nin eski başkanvekili Nihat Özdemir'i ziyaretinde kendisine hediye ettiği "En fazla şampiyon olan takım Fenerbahçe" yazılı bir gazete kupürü tablosu ile o dönem tartışmaları bir kez daha gündeme getirmişti.
Beşiktaş'ın 1957-58'de düzenlenen Federasyon Kupası'nı kazanması nedeniyle Avrupa'da Türkiye'yi temsil ettiği gerekçesiyle verilen iki şampiyonluğu olduğunu savunan Fenerbahçe, 6'sı Milli Küme, 3'ü de Türkiye Futbol Birinciliği şampiyonluklarının sayılmasını ve yıldız sistemine eklenmesini istiyor. Galatasaray ise bu konudaki sessizliğini koruyor.
Taraftarlar ise kulüplerin tarihlerine geçmiş Lefter Küçükandonyadis, Hakkı Yeten, Metin Oktay, Şeref Görkey, Şükrü Gülesin, Zeki Rıza Sporel gibi isimlerin mücadele ettiği yıllardaki şampiyonlukların geçerli sayılması görüşünü savunuyor.
Türkiye'de ilk futbol organizasyonu 1924'te başladı
Türkiye'de tertipli futbol organizasyonları ilk olarak 1924'te Türkiye Futbol Birinciliği adı ile Ankarada başladı. Dönem dönem kesintilere uğrayan organizasyon, günümüzde Türkiye Amatör Futbol Birinciliği adı ile sürdürülmekte.
Türkiye Futbol Birinciliği'nin ilk şampiyonu 1924'te Harbiye, ikinci şampiyonu ise 1927'de muhafız gücü oldu. 1928-1931 arası maddi imkansızlıklar nedeniyle gerçekleştirilemeyen turnuvada 1932'de İstanbulspor, 1933 ve 1935'te Fenerbahçe, 1934'te ise Beşiktaş zafere ulaştı.
1936-39 arası düzenlenmeyen şampiyonayı 1940'ta Eskişehir Demirspor, 1941'de Gençlerbirliği, 1942'de Harp Okulu birincilikle tamamladı.
1943'te yeniden sekteye uğrayan organizasyonda 1944'te Fenerbahçe, 1945'te Harp Okulu, 1946'da Gençlerbirliği, 1947'de Ankara Demirspor, 1949'da Ankaragücü, 1950'de Göztepe ve 1951'de Beşiktaş zafere uzandı.
Fenerbahçe Milli Küme'de 6 kez şampiyon oldu
İkinci olarak düzenlenen şampiyona 1937-1950 arasında yapılan Milli Küme olurken, üçüncüsü ise Federasyon Kupası oldu.
Milli Küme'de Fenerbahçe, 1937,1940,1943,1945,1946 ve 1950 yıllarında zafere ulaşmayı aşardı.
Fenerbahçe'nin yanı sıra Beşiktaş 1941, 1944 ve 1947 yıllarında şampiyon olurken, Güneş 1938'de bir kez kupayı müzesine götürdü.
Türkiye'de profesyonel anlamda ilk lig organizasyonu 1959'da Türkiye Birinci Futbol Ligi adıyla resmen başlatıldı.
Günümüzde Süper Lig adıyla anılan organizasyonda Galatasaray 22, Fenerbahçe 19, Beşiktaş 15, Trabzonspor 6, Bursaspor ve Medipol Başakşehir ise birer kez şampiyonlupa uzandı.
Spor tarihçisi Mehmet Yüce, Türkiye'nin futbol geçmişini ve günümüzdeki tartışmaları Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Mehmet Yüce: Fenerbahçe'nin 28 şampiyonluğuna da tam tersine de 10 dakikada ikna olursunuz
Türkiye'deki ulusal futbol yarışmalarının ilk olarak 1924'te Ankara'da başladığını ve kesintili olarak sürdürüldüğünü hatırlatan Yüce, "Çeşitli statülerde ve eliminasyon usulü oynanılan, önce tek şehirde sonra birkaç şehirde düzenlenen, hiçbir zaman deplasmanlı olmayan bir turnuvaydı bu. Ama mümkün mertebe bütün Türkiye'yi kapsamaya çalışıldı" değerlendirmesinde bulundu.
Günümüzdeki Süper Lig'in deplasmanlı olduğunu ve alt liglerde başarı gösterip buraya çıkmayı başaran herkese açık bir organizasyon olduğunu belirten Yüce, şu ifadeleri kullandı:
Neticede Türkiye'yi kapsayan ve ucu olan bir organizasyon. Hep böyle miydi? Hayır! 1924'te başlayan Türkiye Futbol Birinciliği ise bir lig değil. Deplasmanlı da değil, lig usulü düzenlenen bir yarışma da değildir. Türkiye Kupası'na benzer bir metotla düzenleniyor ve İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa, Eskişehir Edirne, Samsun, Adana, Diyarbakır gibi mahalli liglerin şampiyonları katılıyor. Statüsü de sürekli değişiyor. İlk başladığında gruplar yok. Sadece o şehrin şampiyonu, sonra bölge şampiyonları gidiyor. Bu seneler boyunca statüsü sürekli değişmiş, lig olmayan ama netice itibariyle Türkiye şampiyonunu ortaya çıkaran bir mücadele.
1937-1950 arasında düzenlenen Milli Küme'nin ise günümüzdeki Süper Lig ile kıyaslanamayacağını aktaran Yüce, şu görüşü paylaştı:
Bu da deplasmanlı ama sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'e münhasır. Sadece bir sezon Türkiye Birinciliğini kazanan Eskişehir katılıyor. Milli Küme'nin de statüsü sürekli değişiyor. Bazen Ankara'nın ilk dördü katılıyor, bazen Ankara ve İzmir'den ikişer takım... Bu da Türkiye'yi kapsamıyor. Çünkü 1937'de başlatılıyor ve o dönem Edirne'nin, Gaziantep'in, Trabzon'un da bir şampiyonu bulunuyor. Milli Küme deplasmanlı bir lig ama Türkiye'yi kapsamıyor. Neden bu takımları da almamışlar derseniz çünkü gidemezler. İstanbul'dan Galatasaray, Fenerbahçe Diyarbakır'a gidemezler, zaten İzmir'e zor gidiyorlar. Deplasman maliyetini karşılamak çok zor. Karşılasalar bile gidecek yol yok. 1937'nin şartlarını düşünün. Diyarbakır, Adana, Antalya'ya öyle kolay kolay gidemezsiniz. Demiryoluyla gitsen bile günlerce sürüyor. O devirde böyle bir organizasyon düzenlenmesi bile muazzam bir başarı.
"Beşiktaş iki şampiyonluğu yazdırdı, Galatasaray sessiz"
Günümüzde tartışmalara konu olan şampiyonluk sayılarının Türkiye'de üçüncü olarak düzenlenen Federasyon Kupası'nın olduğunu dile getiren Yüce, gerekçelerini şöyle sıraladı:
Üçüncü bir ulusal yarışma Federasyon Kupası adı altında 1957-58'lerde düzenleniyor. İkisini de Beşiktaş kazanıyor. Bu şampiyonluklar Beşiktaş'a sonrada yazdırılan iki şampiyonluğu temsil ediyor. Zaten bu konuların tartışılmasının nedeni de bu. Beşiktaş bunu yazdırarak tartışmaları başlattı. Beşiktaş'ın bunları yazdırmasındaki bahis şu: Avrupa kupalarının ilkine katılamadı, ikincisine katıldı. Her ikisinde de Türkiye'yi temsil etme hakkı vardı. Fakat bu arada Galatasaray sessiz. Çünkü ondan önceki sene Galatasaray, İstanbul Şampiyonu sıfatıyla Avrupa'da ilk olarak Türkiye'yi temsil etti. Dönemin federasyon başkanı Hasan Polat kendisi gönderdi Galatasaray'ı. Ondan önceki yıl da davet edildi ama son anda gidemedi. Galatasaray, istese bu iki şampiyonluğu saydırabilir. Ama Galatasaray bu konuları açmıyor. Çünkü öteki şampiyonlukları az. Sadece bir tane var. Bu konulara girmiyor. Fenerbahçe'nin ispat edecek bir durumu var burada.
"Fenerbahçe'nin 28 şampiyonluğuna da tam tersine de 10 dakikada ikna olursunuz"
Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme şampiyonluklarının sayılıp sayılmamasının tek bir cevabı olmadığını söyleyen Yüce, şu görüşü savundu:
Fenerbahçe'nin 19 Süper Lig, 6 Milli Küme, 3 Türkiye Birinciliği olmak üzere toplam 28 şampiyonluğu olduğuna dair sizi 10 dakikada ikna edebilirim. Tam tersi şampiyon olmadığı konusunda da ikna edebilirim. Bu öyle bir matematik denklemi gibi değil. Burada bunun bir cevabı yok. Fenerbahçe Türkiye şampiyonu mu? Evet ama nasıl bir Türkiye şampiyonu? Şimdiki Süper Lig ile eşit mi? Onu da sorgulayalım.
"Trabzon İdman Ocağı'nı Milli Küme'ye niye almadınız? Onun da şampiyonluğu var"
1959'da kurulan bugünkü Süper Lig'in aslında 1963'e kadar Milli Küme'yi andırdığını ve buradaki takımların yüzde 95'inin yine İstanbul, Ankara, İzmir ekiplerinden meydana geldiğini belirten Yüce, 1959-64 arasındaki ligin de Türkiye'yi kapsamadığını ileri sürdü:
Ne zaman ki 1963-64'te ikinci lig kuruluyor, o zaman bu milli bir lig hüviyeti kazanıyor. Hatta hemen de değil 1965, 1966, 1967'de şehir kulüpleri kurulunca... Mesela 6 kez şampiyon olan Trabzonspor 1967'de kuruldu. O tarihten önce Trabzon'da futbol oynanmıyor muydu? Trabzonspor Kulübü'nü 1921'de kurulan Trabzon İdman Ocağı, Trabzon İdman Grubu daha sonraki Trabzon İdman Gücü ve diğer ekipler birleşerek biraz da emrivaki olarak kurdular. İdman Ocağı katılmak istemiyordu, kendi varlığını sürdürmek istiyordu. Peki şimdi Trabzon İdman Ocağı'nı Milli Küme'ye almamışsın, 1959'da da profesyonel olmadıkları için Süper Lig'e almıyorsun. 1959'daki lige profesyonel kulüpler alınıyordu. Onun şöyle bir savunması var: 'Profesyonel olsalardı alınacaktı' denilebilir. Ama 1937-1950 arasındaki Milli Küme'ye neden alınmadı? Onlar da orada şampiyon olmuştu. Ya da Eskişehir Demirspor, Konya İdman Yurdu, Balıkesir İdman Yurdu... Bunlar hep şehir takımlarının ataları. Şimdiki şehir takımları gökten zembille inmedi ki. Her önermenin, her sentezin bir karşıtı var. Bunun bir de hukuki kanadı var.
"Burada taraflar sadece Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray değil"
Fenerbahçe'nin bu konudaki ısrarını şampiyonluk sayılarına göre prim almaları veya yıldız meselesi olduğunu düşünen Yüce, "Bu yokken böyle bir dava yoktu. Şimdi elinde böyle bir dava var ve tabi ki üstüne düşecektir. Burada taraflar sadece Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray değil bence. Taraflarda Adana Demirspor, Trabzonspor, Gaziantepspor, Bursaspor da var. Mesela Bursa, 'Merinos, Acarlar, Bursa İdman Yurdu'nu neden Milli Küme'de oynatmadınız. Ben son derece yakınım' diye sorabilir. Kocaeli, Sakarya var... Onları niye oynatmadınız? Çünkü bunu düzenleyebilecek bir organizasyon yok. Bir takım daha katılınca maç sayısı nasıl artıyor. Düşünün bunları da eklediğinizi. Deplasmanlı olacak birde. Düşünün ne kadar maç eklenecek. Burada sadece futbolcuları düşünmeyin. Hakemler var görevliler var..." şeklinde görüş belirtti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Bu karar yüzyılları bağlayacak öyle düşünmek lazım"
"Benim gözümde hiçbir şey siyah ya da beyaz değil, gri diye bir renk var" diyen Yüce, bu konuya tarihçilerin karar veremeyeceğini söyledi.
Fenerbahçe'nin müzesinde zaten kupaları olduğunu, şampiyonluklarının da zamanında verildiğini hatırlatan Yüce, bu konudaki tartışmalarla ilgili şu yorumu yaptı:
Bunlar sayılsın, yıldızlar eklensin buna TFF Başkanı da dahil kimse tek başına karar veremez ki kamuoyu diye bir şey var. Hukuk, teamüller, yazılı olmayan kanunlar, ahlak kuralları, adalet duygusu gibi kavramlar var. Bu konu tartışmaya açılsın, toplanılsın, konuşulsun... Bu sayede Türkiye Futbol Tarihi de öğrenilir. Hiçbir şey olmasa da faydası var. Bu bir tek TFF, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray başkanlarının söylemesiyle olmuyor. Mevkiler kalıcı ama insanlar geçici. Bu karar yüzyılları bağlayacak öyle düşünmek lazım.
TFF Başkanı Nihat Özdemir'in "Bu konuyu inceleteceğim" sözünün anlamlı olduğunu ve bu konunun incelenmesi gerektiğini savunan Yüce, şu değerlendirmeyi yaptı:
Bunun kriterleri var. Hangi kriteri baz alacaksın? Ortada Türkiye Kupası diye bir organizasyon da var. O da ulusal bir şampiyona. 'Birinci lig varken bu oynanıyor' diyebilirler. Hatırlatalım Milli Küme oynanırken Türkiye Futbol Birinciliği de aynı anda oynanıyordu. Bunun çok fazla kriteri var. O yüzden bunun evet ya da hayır diye bir cevabı olamaz. Zaten bu tartışmada kimseyi ikna edemezsin. Gündeme getiriliş biçimi doğru mu? TFF Başkanı'nın bunu inceletmesi doğru bir şey. Peki 'inceleteceğim sonra karar vereceğim' gibi mi söyleniyor. Onun karar mekanizması içindeki bir konu mu?
"Federasyon başkanı Galatasaraylı olsa böyle bir şey gündeme gelir mi?"
100 yıllık süreç içinde onlarca federasyon başkanı geldiğini ancak istisnalar dışında hiçbirinin bu konuda bir karar vermediğini ifade eden Yüce, sözlerini şöyle noktaladı:
'Kulüpçülük' kavramı devreye giriyor orada. Federasyon başkanı Galatasaraylı olsa böyle bir şey gündeme gelir mi? Demek ki bu işin TFF'nin kurumsal olarak şemsiyesi altında ama bağımsız insanlar tarafından incelenmesi ve rapor edilmesi lazım. Bakın o da sübjektif olacak. 'Bu şimdiki Süper Lig'e benzer bir şampiyonluktur' iddiası varsa bunu çok kolay çürütürsün. Bir tanesi lig değil, diğeri de Türkiye'yi kapsamıyor. Ne olacak? Şimdiki Süper Lig'de ilk başta Türkiye'yi kapsamıyordu. Tamam ama bu profesyonelmiş, o yüzden öyle. Yani her iddianın üç-dört karşı iddiası var. Böyle olunca bu iddiayı ispat etmek çok kolay değil. Ama burası Türkiye. İngiltere'de olsa magazin basınında yer alır, çünkü orada önceden planlanmış, yapılmış. Federasyon Kupası'nı lig şampiyonluğu sayıyorlar mı? Ya da bir kulüp 'Ben Federasyon Kupası kazandım verin benim şampiyonluğumu' demiyor. Derse, önce kendi taraftarı alay eder. Ama bizde konuşulur. Biz orta doğu ülkesiyiz. Bakın ben şimdi bunları söylüyorum ama benim bu sözlerim bir iskambil destesi gibi yıkılabilir ve pat diye karar verilebilir. Burada işler böyle yürüyor. 'Ben buna karar verebilecek salahiyette miyim, ehliyetim var mı' demek gerekiyor.
© The Independentturkish