HDP Parti Meclisi adına yapılan yazılı açıklamanın son paragrafında “Türkiye’ye bir kez daha yeni bir politik seçenek sunuyoruz” denildi:
Bu seçenek Türkiye halklarının toplumsal uzlaşma temelinde ve onurlu bir barış eşliğinde ortak vatanda, çoğulcu, kadın özgürlükçü, eşitlikçi, laik, demokratik bir cumhuriyette birlikte yaşayacağımız demokratik bir ittifak seçeneğidir. Böyle bir perspektif ışığında herkesi üzerine düşen sorumluluğu ve görevi yerine getirmeye davet ediyoruz.
HDP PM’de kararlaştırılan sonuç bildirgesinde, partinin 31 mart seçiminde aldığı tutum hatırlatıldı. "HDP’nin izlediği seçim stratejisi 31 Mart’ta Türkiye halklarının rahat bir nefes almasını sağlamış, demokrasi güçlerinin de mücadele yolunu açmıştır” denildi.
Peki HDP Türkiye’ye "yeni bir demokrasi ittifakı" önerirken aslında ne söylüyor?
HDP Genel Başkan Yardımcısı Azad Barış, Independent Türkçe’ye kararın ne anlama geldiğini anlattı. Barış, “Yeni bir demokrasi ittifakı öneriyoruz ve bu çerçevede bazı STK’lar ile müzakere süreci başlattık. İstanbul seçiminde alacağımız tutumu bu müzakerelerden çıkacak sonuca göre belirleyeceğiz” dedi.
Barış, “Demokrasi ittifakında kimlerin yer almasını öngürüyorsunuz” sorusuna “Bazı malum partilere kapımız kapalı” yanıtını verdi.
İttifak çağrısının sadece CHP’ye yönelik olmadığını belirten Barış, toplumun bütün demokratik güçlerinin yer alacağı bir model önerdiklerini söyledi.
Ekrem İmamoğlu için ise “Bizim siyasi çizgimize yakın duran biridir” dedi.
HDP önerdiği ittifak modeli çerçevesinde bazı görüşmelere başladı. STK'larla temas yürütülüyor. Azad Barış, henüz bir siyasi partiden randevu talebinde bulunmadıklarını söyledi.
HDP basın bürosu tarafından paylaşılan sonuç bildirgesinin tamamı şöyle:
11 Mayıs 2019 tarihinde Ankara’da olağanüstü toplanan HDP Parti Meclisi ‘Tecridin kaldırılması, açlık grevleri ve ölüm oruçları ile YSK kararıyla 6 Mayıs’ta iptal edilen ve 23 Haziran’da yeniden yapılacak olan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimini değerlendirmiş ve aşağıdaki sonuçları kamuoyuyla paylaşmaya karar vermiştir.
Tecridin Kaldırılması, Açlık Grevleri ve Ölüm Oruçları:
Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven’in Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecridin kaldırılması amacıyla 8 Kasım’da başlattığı açlık grevi 186. gününde. Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi, HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayyip Temel ve Murat Sarısaç dâhil, farklı tarihlerde açlık grevine başlayan yeni katılımcılarla genişlemiş bulunmaktadır. 1 Mart’tan itibaren de cezaevlerinde 3 bini aşkın tutuklunun süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başlamasıylayeni bir boyut kazanmıştır. 30 Nisan’da ise 15 kişilik bir grup tutuklunun, 10 Mayıs’ta da ikinci bir grup tutuklunun ölüm orucuna başlamasıylaberaber her an vicdanı olan herkesi derinden sarsacak haberleri duyacağımız kritik bir aşamaya gelmiştir.
Ne yazık ki, bu zamana kadar cezaevlerinde 7’si tutuklu, 8 kişitecridin kaldırılması amacıyla yaşamına son vermiştir. HDP Parti Meclisi olarak31 Mart seçim değerlendirmesinde ‘Bundan böyle başka hiç kimsenin ölmesini istemediğimizi’ ısrarla vurgulamış, Adalet Bakanlığı'na ve Cumhurbaşkanına şu çağrıyı yapmıştık:‘Sürekli tecrit insanlık dışı bir uygulamadır. Milletvekilimiz Leyla Güven’in bu haklı, meşru ve hukuki talebine yanıt verin, yasaların gereğini yerine getirin. Sayın Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmelere düzenli başlamasının yolun açın.’
Bu bağlamda 6 Mayıs’ta Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının kamuoyuna yaptığı açıklamadan İmralı’dasayın Öcalan’la 2 Mayıs’ta bir görüşme yapıldığını öğrenmiş olduk. Bu görüşmeyi geç kalmış önemli ve olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz. Bu görüşme, tecridin kaldırılması önünde hiçbir yasal ve anayasal engel olmadığını bir kez daha teyit ediyor. Adalet Bakanı ve hükümeti attığı bu olumlu adımı devam ettirmeye ve İmralı tecridine son vermeye çağırıyoruz. Sayın Öcalan ve arkadaşlarının avukatları ve aileleriyle düzenli görüşmesinin önündeki siyasi engeller de kaldırılmalıdır. Bu zamana kadar sürdürülen hukuk dışı uygulamalara ve tecride son verilmeli, güvence sağlanmalı ve böylece açlık grevleri ve ölüm oruçlarını sona erdirmenin yolu açılmalıdır.
Bu vesileyle ısrarla vurgulamak gerekir ki, mutlak tecrit bir insanlık suçudur. Ne var ki, bu insanlık suçuna karşı 8 Kasım’dan başlayarakbedenini açlığa ve ölüme yatıraninsanların durumuçok kritik bir eşikte bulunmaktadır.Başta Türkiye ve uluslararası demokratik kamuoyu olmak üzere 8 yıl boyunca bu insanlık suçunun işlenmesine yol açanhukuksuzluğa, adaletsizliğe ve ayrımcılığa son vermek için herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz. Evlatlarının yaşaması için sokaklara çıkan ve yerlerde sürüklenen annelerin sesine kulak vermeyeve harekete geçmeye çağırıyoruz.
6 Mayıs’ta YSK kararıyla iptal edilen ve 23 Haziran’da yeniden yapılacak olan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimi:
6 Mayıs’ta İstanbul’da Yüksek Seçim Kurulu (YSK) eliyle bir sandık darbesi yapılmış, İstanbul halkının iradesi gasp edilmiştir.Seçimi iptal etme ve Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasına el koyma kararıiktidar gücünü arkasına alan AKP-MHP bloğunun siyasi bir operasyonudur. Yasal dayanaktan yoksun, hukuk dışı ve gayri meşru siyasi bir karardır.
YSK’nın yasadışı ilan ettiği, kanunsuz gördüğü sandık kurullarının gerçekleştirdiği seçimde, aynı zarfta 4 oy pusulasından 3’ü geçerli, büyükşehir oyu geçersiz kılınmıştır. Bu hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek büyük bir skandaldır.YSK, sandık kurullarını yasa dışı ilan eden bu kararının mantıki bir sonucu olarak sadece büyük şehir belediyesi değil, İstanbul seçimlerinin tamamınıyenilemelidir. Aynı sandık kurullarıyla gerçekleştirilen ve YSK’nın İstanbul kararıyla birlikte meşruiyeti açıkça tartışılır hale gelen 16 Nisan Anayasa referandumuile Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu 24 Haziran seçimlerini de iptal etmeli ve yenilemelidir.
Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasına el koyarak İstanbul halkının siyasi iradesini gasp eden zihniyet ile Gülten Kışanak’ın mazbatasına el koyarak Diyarbakır halkının iradesini gasp eden zihniyet aynıdır.
HDP’nin 96 belediyesine kayyum atayarak Kürt halkının iradesini gasp eden zihniyetiyle, KHK’li diye HDP’nin Bağlar, Tekman, Gökçebağ, Edremit, Tuşba, Çaldıran, Dağpınar belediye başkanları ve 56 belediye meclis üyesi ile Lice’nin köylerinde 10 muhtarın mazbatasına el koyarak halkın iradesini yok sayan zihniyet de aynıdır.
31 Mart’ta HDP’nin kazandığı Mardin, Cizre, Silopi ve İdil dâhil, 26 belediyeyi polis ablukasına alarak, güvenlik bahanesiyle belediye ile halk arasına dikilmek istenen tecrit duvarlarını tetikleyen zihniyet ne ise, tecridin kaldırılması amacıyla bedenlerini açlığa ve ölüme yatıran evlatlarının yaşaması için sokaklara çıkan anneleri yerlerde sürükleyen zihniyet de odur.
31 Mart Türkiye’de güç dengelerini değiştirmiş, yeni bir siyaset kulvarının oluşmasının, yeni bir siyasal dönüşüm ve demokratik değişim sürecinin kapısın aralamıştır.İşte AKP-MHP iktidar bloğu, kendi iktidarları için bir ‘beka sorunu’ olarak gördükleri bu siyasal dönüşüm sürecini tersine çevirmek, aralanmış demokratik değişim kapısını yeniden kapatmak için İstanbul seçimlerini bir sandık darbesiyle iptal ettirmişlerdir. Adana, Mersin, Antalya, Ankara, İstanbul, İzmir gibi ülkenin sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-kültürel hayatını belirleyen büyük şehirlerde seçim kaybeden saray rejiminde baş gösteren siyasi kan kaybını İstanbul’dan başlayarak durdurma hamlesidir. Bu nedenle 23 Haziran’da İstanbul’da sadece bir belediye başkanlığı seçimi yapılmayacak.İktidar bloğu tarafından inşa edilmek istenen otoriter rejimi kalıcı kılmak için‘stratejik birmevzi’ mücadelesi de verilecek. Erdoğan ve Bahçeli’nin dediği gibi ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanacak!’
Ülkenin ‘Faşizm mi, Demokrasi mi?’ gibi bir yol ayrımına sürüklendiği verili koşullarda, HDP dün olduğu gibi bugünde politik tercihini demokrasiden yana yapacaktır. 31 Mart’ta aralanan demokratik değişim kapısının 23 Haziran’daTürkiye halklarının yüzüne kapanmasına izin vermeyecektir. HDP, Türkiye halklarının demokratik geleceğine ışık tutacak bir ‘anahtar role’ sahip olduğunun ve bu rolün HDP’ye ağır bir politik sorumluluk yüklediğinin bilincindedir.
İhtiyacımız olan sadece sandık başarıları değildir.Türkiye’nin içinde bulunduğu kritik kavşak noktasında bütün toplumsal muhalefetin, bütün demokrasi güçlerinin, bütün demokrasi arayışı içinde olanların demokrasi ortak paydasında buluşması, seçimi aşan demokratik ittifak zemininde güçlerini birleştirmesi, birleşik mücadeleye yönelmesidir.
Nitekim HDP’nin izlediği seçim stratejisi 31 Mart’ta Türkiye halklarının rahat bir nefes almasını sağlamış, demokrasi güçlerinin de mücadele yolunu açmıştır. Demokrasi mücadelesinin gelişip güçlenmesi için ancak muhalefetin demokrasi ittifakı içerisinde cesurca yer almasıyla mümkündür. Hak, hukuk ve adalet, tecrit dahil her türlü toplumsal soruna duyarlılıkla başlar. 23 Haziran’da da herkes için hak, herkes için hukuk, herkes için adalet hepimizin temel şiarı olmalıdır.
HDP kurulduğu Ekim 2012’den beri 2 yerel seçim, 3 genel seçim, 2 cumhurbaşkanlığı seçimi, 1 referandumla birlikte toplam 8 seçim deneyimi yaşamış, bütün seçimlerden başarıylaçıkmıştır. 23 Haziran’da da İstanbul’da muhalefet güçleriyle birlikte bir seçim başarısının altına imza atacak, gasp edilen halkın iradesinin, el koyulan mazbataların, yerlerde sürüklenen annelerin hesabını sandıkta oylarıyla soracaktır.
Demokrasi eksenli bir ittifakın kurulması fabrikalarda, tarlalarda, tersanelerde, atölyelerde, üniversitelerde, sokaklarda, cezaevlerinde süren mücadelelerin kazanımlarla sonuçlanması, kazanımların korunması ve yeni kazanımların yolunu açması için yaşamsal önemdedir.
Sonuç olarak seçimler çok önemli politik uğrak noktalarıdır. Ancak, bütün bir hayat seçimden, mücadele sandıktan ibaret değildir. Bütün toplumsal muhalefeti ortak bir mücadele zemininde birleştirmek, bu ülke halklarının tarihine, kültürüne, geleneğine ve halkların bir arada yaşama iradesine uymayan bu otoriter rejime karşı mücadeleye yönelmek ertelenemez bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
HDP olarak, Türkiye’ye bir kez daha yeni bir politik seçenek sunuyoruz. Bu seçenek Türkiye halklarının toplumsal uzlaşma temelinde ve onurlu bir barış eşliğinde ortak vatanda, çoğulcu, kadın özgürlükçü, eşitlikçi, laik, demokratik bir cumhuriyette birlikte yaşayacağımız demokratik bir ittifak seçeneğidir. Böyle bir perspektif ışığında herkesi üzerine düşen sorumluluğu ve görevi yerine getirmeye davet ediyoruz.
© The Independentturkish