Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) doçentlikte dil barajının yükseltilmesi için akademisyenlere yaptığı anketin ardından yeni bir tartışma başladı.
YÖK'ün bu çalışmasına tepki gösteren Akit gazetesi yazarı Fatma Gülşen Koçak, sosyal medya hesabından "YÖK ne yapmak istiyor" diye sordu ve şöyle devam etti:
"Dün gece bütün öğretim elemanlarına gönderilen yabancı (?) dil barajının yükseltilme isteği ne anlama geliyor? Yeniden yükselterek 28 Şubat'ta ezilen Anadolulu akademisyenlerin önü kesilecek."
"Dil barajını geçenler ya batıcı ya FETÖ'cü. Yabancı dil barajı ile yine insanımız doğranıyor. Reis'e rağmen bu yapılıyor üstelik."
Koçak bu paylaşımların sonuna Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Twitter hesabını da etiketledi.
İlk aşınma 12 Eylül darbesinin ardından
Her ne kadar son baraj düzenlemesi Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılmış olsa da dil barajı zaman içinde oldukça aşınmış bir noktaya gelmişti.
1981 yılına kadar bir akademisyenin profesör olabilmesi için iki dil bilmesi gerekiyordu. Doçentlik için girdiği yabancı dil sınavına profesörlükte giremiyor ve farklı bir dille profesörlüğü alması gerekiyordu. Ancak 12 Eylül askeri darbesinin ardından bu sistem değiştirildi. Artık profesörler yalnızca bir yabancı dil bilmek zorundaydı.
Doçentlik için puan barajı da 1983 yılında getirildi. Söz konusu yıl doçent olmak isteyen bir akademisyen yabancı dil sınavından en az 70 almalıydı.
Bu baraj 2000 yılında 65'e, son olarak 2018'de ise 55'e indirildi.
En çok rağbet edilen yabancı dil sınavı ÖSYM tarafından yapılan YDS'ydi. Ancak 2017 yılında, görece zor kabul edilen YDS'nin yanına YÖKDİL sınavı da dahil edildi ve bu sınavdan alınan puanlar da geçerli sayıldı.
Prof. Dr. Öztürk: YÖKDİL "uyduruk" bir sınav
Prof. Dr. Mustafa Öztürk, YouTube kanalı için çektiği bir videoda, YÖKDİL'i "uyduruk" bir sınav olarak nitelendirerek şunları söyledi:
Doktora yapmanın şartları için öngörülen yabancı dil barajı vakti zamanında KPDS ile sonra ÜDS ile daha üst levelde TOEFL ile ölçülürken aşağıdan gelen yüksek lisansını yapmış kadroların yetersizlikleri o kadar arttı ki, dil barajını geçemeyenlerin acayip şekilde yığılmasını çözmek zorundalardı. YÖKDİL diye tabiri caizse "uyduruk" denilebilecek bir sınav koyuldu. Yoldan geçen herkes yabancı dil sınavını vermiş oldu doktoranın önü açıldı. Doktora bittikten sonra buyurun kürsüde hoca…
Prof. Dr. Bayraktar: Yabancı dil akademisyenin olmazsa olmazıdır
Prof. Dr. Köksal Bayraktar, yabancı dil bilmeyen bir akademisyenin düşünülemeyeceğini söylüyor. "Akademisyen olmak, ilerleyebilmek ve dünya çapında gelişebilmek için birden fazla yabancı dili çok iyi bilmek gerekir. Konferanslara katılacak şekilde yabancı dile vakıf olmak lazım" diyen Bayraktar, "Yabacı dil öğretim üyesinin olmazsa olmazıdır. Çok istisnai bir durum olabilir. Bir ismin kendi alanında olağanüstü bilgisi vardır ama yabancı dil bilmez. Bu da özel kararlarla mümkün olacak bir durum" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Ortaylı: Lisan konusunda kimsenin mazereti kabul edilmemeli
Prof. Dr. İlber Ortaylı, lisan konusunda hiç kimsenin hiçbir mazeretinin kabul edilmemesi gerektiği görüşünde.
"Gramer yapısı Türkçe'ye benzeyen diller var. Latince bunlardan biri. Önce Latince'yi öğrenip diğer Batı dillerini öğrenmek daha kolay. Sonuçta bu dili öğrenmek zorundasın" diyen Prof. Ortaylı şunları söyledi:
"ABD'de ya da İngiltere'de İngilizce'den başka dil bilmeyen akademisyen de cahil kabul edilir ve çok ayıplanır. Dil bilmeyenin üniversitede hoca yapılması rezalet, çok ayıp. Anadolulu akademisyenler neden barajı geçemesin? Neden muhafazakar muhafazakarı engellesin ki her yer muhafazakar dolu zaten. Solcuların bu işi çok iyi bildiğini nereden çıkarıyorsunuz."
"Öğrenmemek için devamlı mazeret üretiliyor"
"Türkiye'de bir meseleyi öğrenmemek için devamlı mazeret üretiliyor" ifadelerini kullanan Ortaylı, "Harf İnkılabı meselesi de çok tartışılan bir konudur. İnsanların bir günde cahil bırakıldığı falan söylenir. Harf İnkılabı'ndan önce Türkler arşivlerdeki bütün evrakları çok mu iyi tahkik edebiliyordu" diye sordu.
Dil imtihanlarının da yanlış bir yöntemle yapıldığını kaydeden Ortaylı, "Önüne bir metni koyarsın 'çevir' dersin. Eskiden doçentlikte Türkçeden yabancı dile çeviri yaptırıldı. Doktorada ise yabancı dilden Türkçe'ye çevrilmesi istenirdi. Bunun başka yolu yok" dedi.
"Muhafazakar tarihçi Osmanlıca bilmiyor"
Tarih doçentliklerinde eskiden Osmanlıcanın da zorunlu olduğuna değinen Ortaylı, "Adam tarihe girmiş, muhafazakar. Ama Osmanlıca bilmiyor. İmtihan edecek adam kalmadığı için bu zorunluluğu ortadan kaldırdılar" ifadelerini kullandı.
Bunun dünya genelinde bir sorun olduğuna değinen Ortaylı, Roma Tarihi Kongrelerinin açılış ve kapanış konuşmalarının Latince olması gerektiğini belirterek, "Ama konuşacak adam bulunamıyordu. Doğu Almanya'da gelen ünlü bir Roma tarihçisi, Johannes Irmscher yapardı konuşmaları. Bu, umumi bir çöküntüdür."
© The Independentturkish