Yaklaşık 1,5 yıl önceydi, Galatasaray şampiyon olmuş, camiada Şampiyonlar Ligi heyecanı başlamış ve taraftar 33 yaşındaki Radamel Falcao beklentisi ile sosyal medyada coşuyordu.
Yorumcular ve muhabirler, son dakika bilgileri ve yorumları ile muhteşem bir transfer olacağını anlatıyordu. Özel uçakla gelecek olan Falcao için binlerce taraftar, artık karşılama yapmak için bekliyorlardı.
2017 yılında aynı heyecanı yaşayan Beşiktaş taraftarı, 34 yaşındaki Pepe'yi havalimanında karşılamışlardı. Taraftarın mutluluğu çok büyüktü, ne de olsa Real Madrid'in savunma oyuncusu Pepe geliyordu, çok büyük transferdi.
Fenerbahçe taraftarları ise benzer heyecanı Van Persie ile yaşamış ve aynı coşkuyu zaten çok biliyordu. Geçen hafta medyaya düşen ve olası Mesut Özil transferi, Fenerbahçe camiasını yine aynı heyecanın merkezine koydu.
1,5 yıl önce rakiplerin önünde hem başarı hem de transfer anlamında psikolojik üstünlüğü ele geçiren Galatasaray, şimdi bu üstünlüğü Fenerbahçe'ye kaptırmış gözüküyor.
Kaptırdığı üstünlük başarı ya da gelir kaybından dolayı değil, sadece transferdeki hedef ve beklentilerin değişmesinden dolayı oldu aslında.
Kariyerli oyuncular önce heyecan, sonra şişik fatura bırakıyorlar
Bu transferlerde, isimler değişse de kulüpler değişse de sonlar değişmiyor. Belli bir yaşın üzerinde yüksek maliyet ile son transferini yapan oyuncuların, kulüplerine bir katkı yapmadığı, geçmiş yıllarda ortaya çıktı.
Yabancı, yaşlı ve kariyerli oyuncular için Körfez ülkeleri ile aynı rotada olan Süper Lig, bu oyuncular ile bir kazanım olmadan ve değer yaratmadan, sadece oyuncuların kazandığı bir anlaşma ile hanesine zarar yazıyor.
Falcao'nun yarattığı tahribat, Max Kruse'nin oynamadığı sezonların parasını peşin alması, Pepe'nin maaşını ödeyemeyen Beşiktaş'ın maliyetten kurtulmak için göndermesi ve Van Persie'nin 20 milyon euro faturayı arkasında bırakması, hep benzer başlangıçlar ve bitişlere sahne oldu.
Van Persie, Falcao ve Pepe, muhteşem kariyerler ve istatistiklere sahip oyunculardı. Geldikleri takımlara ve ülke futboluna değer katmadan, oyunu geliştirmeden ve genç oyuncular için model olmadan, arkalarında sadece şişik faturalar bıraktılar.
Belki, böyle bir misyonları da yoktu. Bu açıdan Hagi ve Alex dışında kulüp tarihine imza atan oyuncu sayısı az zaten.
Bununla beraber en büyük soru işareti ise bu transferlerin heyecan bulutu içinde, sisler arasında kalan genç oyuncular ve onların hayalleri.
Mesela, Fenerbahçe camiasının büyük beklentiler içerisinde olduğu ve gelecek vadeden genç yeteneği Ömer Faruk Beyaz'ın, aynı pozisyonda oynama şansının ne olacağı.
Ya da 21 yaşında genç oyuncu transferi olarak alınan ve Balıkesirspor'a kiralık gönderilen İsmail Yüksek'in, genç oyuncu sayılmayacak yaşta olmasına rağmen, tecrübe kazanması için gönderilmesi. Bu açıdan, büyük kulüpler, genç oyunculara hedef olmaktan uzak duruyor.
Süper Lig gençlere cimri davranıyor
Süper Lig, yaklaşık 29 yaş ortalaması ile Avrupa'nın en yaşlı liglerinden. Bununla beraber OPTA verilerine göre, genç oyunculara en az zaman veren liglerden biri Süper Lig. Gençlere toplam dakikaların yüzde 4'ü veriliyor Süper Lig kulüpleri ve bu açıdan oldukça cimri.
Özellikle teknik adamlar, oyun ve oyuncu gelişiminden önce 3 puana odaklandıkları için gençlere şans vermiyorlar. Bu yüzden şans bulamayan gençler, üretim bandında olamıyor.
Şimdi Mesut Özil gelecek, büyüleyici kariyeri ve istatistikleri ile. Fakat bu kariyerin, takımdaki genç oyuncuların kariyerine nasıl etki edeceği ya da genç oyuncuların ne kadar şans bulacağı soru işareti.
Erling Håland, Jadon Sancho, Kai Havertz, Ibrahima Konaté, Callum Hudson-Odoi, Scott Mctominay gibi oyuncular dört büyüklerde olsaydı çıkış yapabilirler miydi?
Ya da Süper Lig'de 8 dakika oynayan Ömer Faruk Beyaz, Bayer Leverkusen ya da RB Leipzig'de olsa şimdi başka bir seviyede mi olurdu?
Maalesef Genç oyuncuların değerini çıkaracak antrenör oyunu, dokunuşu ve yönetici tercihleri oluşmuyor bu toprakların çimlerinde. Genç olmak, yetenekli olmak da yetmiyor.
Genç oyuncuları sahalarda beklemek yerine, havalimanında oyuncu bekliyor Türk futbolu. Havalimanına inen oyuncular, daha çok heyecan veriyor taraftarlara.
Türkiye'deki spor kültürü böyle oluştu ve ortada tatsız tuzsuz bir futbol olunca, yaşlı kariyerli oyuncular tat katar sanıldı oyuna.
Zaten mutfaktan hep tatsız çıkan yemekler, hala çok tatsız.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish