Son yıllarda YouTube kanallarının da yaygınlaşması ile farklı gündemlere dair sokak röportajlarında da artış görülüyor.
Bu röportajlarda insanların farklı görüşleri ilgi çekiyor, ciddi sayıda kişi tarafından takip ediliyor.
Ancak spontane gelişmesinin de etkisiyle bu röportajlardaki kimi zaman öfkeli ifadeler hukuki sorunlara da yol açabiliyor.
Son olarak İsmail Demirbaş adlı kişi, Antalya'da verdiği bir sokak röportajında iktidara yönelik ağır eleştiriler içeren konuşmasının ardından gözaltına alıp önce ev hapsine mahkum edildi.
Bu karara itiraz etmek için adliyeye giden Demirbaş, bu sefer tutuklanarak cezaevinde gönderildi.
Demirbaş'ın tutuklanma nedeninin röportajda "Cumhurbaşkanına hakaret" olduğu iddia edildi.
Yine "Kendine Muhabir" isimli YouTube kanalının sahibi Hasan Köksoy ile Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini bırakan Berat Albayrak'ın istifasını yorumlayan bir vatandaş ifadeye çağrıldı.
Köksoy'a emniyette "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlaması yöneltildi ve "Röportajı yaptığınız şahıs kimdir? Röportaj nerede ve ne zaman yapılmıştır?" soruları yöneltildi.
Hasan Köksoy da ifadesinde röportaj yaptığı vatandaşın eleştirilerini dile getirdiğini, konuşmada aleni bir küfür veya hakaret olmadığını belirtti.
En çok soruşturma cumhurbaşkanına hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik iddiasıyla açılıyor
Peki sokak röportajlarında yapılan soruşturma ve gözaltıların dayanağı nedir? En çok hangi suçlamalarla bu kararlar alınıyor? Ve bu kararlar hukuka uygun mudur?
Bu soruları Ceza Hukuku Akademisi yöneticisi olan avukatlara yönelttik. Hukukçular tutuklama ve soruşturma kararlarına tepki gösterdi.
Sokak röportajlarının ardından başlatılan soruşturmaların genellikle cumhurbaşkanına hakaret suçu ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan açıldığını belirten Avukat Mehmet Zengin, buna tepkisini şu sözlerle eleştirdi:
Kesinlikle yerinde ve ölçülü bir uygulama değil. Bir örnek olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde hakaret bir suç olarak dahi düzenlenmemiştir. Ancak tazminatın konusu olabilmektedir. Benzer bir modeli benimseyerek bu konudaki yargısal işgüzarlıkları da belirli ölçüde bertaraf etmeyi öneriyorum. Şiddete sebebiyet verecek bir yaklaşım ortaya konmadığı sürece vatandaş sokak röportajı veya benzeri yerlerde dilediği gibi ifade özgürlüğünü kullanabilmelidir.
"Şiddete teşvik etmediği sürece özgürlük kapsamında yorumlanmıştır"
"Sözün tutuklanması, gelişimin tutuklanması anlamına gelir" diyen Zengin, sözlerini şöyle tamamladı:
Sözün olduğu yerde yargı olmaz, emniyet olmaz, suç olmaz, özgürlük olur. AİHM başta olmak üzere evrensel yaklaşımlar da kesin olarak bunu gerektirmektedir. Şiddete teşvik etmediği sürece, devletin veya bazı kişilerin hoşuna gitmese de her türlü ifade kullanımının, incitici, şok edici ve rahatsızlık olsa dahi ifade özgürlüğü kapsamında yorumlanacağını hüküm altına almıştır.
"Keyfiyet işletilerek caydırıcılık sağlama adına tutuklamaya başvurulmakta"
Avukat Furkan Akbulut, sokak röportajları ve benzeri konuşma platformlarının hukuk devleti ilkelerinin ciddiyetle işlediği bir ülkede tutuklamanın konusu olmaması gerektiğini belirterek, "Ancak burada keyfiyet işletilerek bu suçlarla ilgili bir nevi caydırıcılık sağlama adına bir ön ceza mahiyetinde tutuklamaya başvurulmakta" dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti:
Bu noktada temel hukuki standart, şiddete veya infiale sebebiyet verecek mahiyette bir yaklaşım olmadığı sürece sokak röportajının da her türlü ifade özgürlüğünün de kullanılabileceği şeklinde. İfade özgürlüğü bir ülkenin hukuk devleti düzeyinin en önemli göstergesidir. Şayet ülkede sırf eleştiriden dolayı yargılamalar yapılıyorsa o ülkenin hukuk devleti olup olmadığı tartışmaları hep gündeme gelecektir. Fikirler zincirlere vurularak tükenmez.
"Eleştiri düzeyinde yapılan söylemler nedeniyle tutuklamalar hukuka aykırı"
Eleştiri düzeyinde kalan söylemler nedeniyle yapılan tutuklamaların bariz bir şekilde kanuna hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu öne süren Akbulut, "Tutuklamanın koşulları kanunda düzenlenmiştir. Sırf hoşnut olmadığımız söylemler nedeniyle kişilerin tutuklanmasını istemek veya tutuklamak hukukla açıklanamaz. Tutuklama koruma tedbiridir. Ülkemizde bazen ceza olarak da uygulanmaktadır. Şunu unutmamak lazım "Hukuk devletine giden yolun en önemli halkası ifade özgürlüğüdür" diye konuştu.
"Tutuklamalar AİHM kararlarına aykırı
Av. Yiğit Gökçehan Koçoğlu ise "İfade özgürlüğü, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde, gerekse Anayasamızın 26. maddesinde yer alan ve kişinin gelişimi ile, eleştiri hakkı ile doğrudan ilişkisi olan bir haktır ve bu hakkı sınırlamak yerine bu hakkının kullanımı konusunda kişileri teşvik etmek gerekmektedir" denildiğini hatırlatarak şöyle bir tespitte bulundu:
Son günlerde sokak röportajlarındaki ifadeler gerekçe gösterilerek tutuklama yoluna başvurulduğunu görüyoruz. Kamusal organların denetimi bir yurttaşlık görevidir ve yurttaşların bu görevi yerine getirirken ağır ve sert bir üslup kullanması doğaldır. Kamusal organlar da, kendilerine yöneltilen ağır ve sert eleştirilere etkili ve hatta daha etkili bir şekilde cevap verebilirler. Nitekim AİHM kararlarına göre de siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı, biz vatandaşlara göre daha geniştir.
"Sokak röportajı nedeniyle tutuklama yapılması yanlıştır"
Akbulut ayrıca tutuklamanın ceza değil; bir koruma tedbiri olduğunu da unutmamak lazım olduğunu belirterek, "Söz konusu ifade özgürlüğü olduğunda zaten ifade dile getirilmiştir ve toplanacak başka delil yoktur. Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki tutuklama nedenlerinin hiçbiri de ifade özgürlüğü temelli tutuklamalarda bulunmamaktadır. Sokak röportajı sebebiyle tutuklama yapılması yanlıştır."
"AİHM olası bir başvuruda birden fazla ihlal kararı verecektir"
Her geçen gün adalet, hak ve özgürlükler aleyhine bir adım daha atıyor.
"Biz hukukçular olarak böyle bir uygulamanın kesinlikle karşısındayız ve ceza muhakemesi hukukunun temel, evrensel prensipleri çerçevesinde hukukun tatbik edilmesi için mücadele içerisindeyiz" diye söze başlayan Avukat Bahar Topsakal, sözlerine şöyle devam etti:
En önemli niteliği temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak olan çağdaş hukuk düzeni ve hukuk devleti böylesi uygulamalarla ayaklar altına alınmaktadır. Roma'da imzaya açılan ve ülkemiz bakımından da bağlayıcılık niteliğini haiz olan AİHS'de hüküm altına alınan hak ve özgürlüklerin ihlal değerlendirmesini yapan AİHM; gündemde olan söz konusu tutukluluk ile ilgili olarak olası bir başvuruda şüphesiz birden fazla ihlal kararı verecektir.
© The Independentturkish