Ev sinemasından vizyona bu hafta: Bir trafik terörü; Dengesiz

Oscar ödüllü Russell Crowe'un başrolünde yer aldığı Unhinged adlı film, yoğun trafikte yaşadıkları sözlü tartışma sonrası bir adamın peşine takılmasıyla kendisini dehşet bir kovalamaca hikayesi

Her geçen gün üretmekten çok tüketmeye daha da alıştığımız, hareket etmektense ayağımızı yerden kesen şeylere bağımlı hale geldiğimiz şu dünyanın her neresinde, köşesinde yaşıyor olsak da yoğun trafik ve aşırı kalabalık sokaklar yaşadığımız o şehrin bir kaotik gerçeği olarak önümüze çıkıyor.

Gazeteler, televizyonlar, radyolar birbiri ardına işsizlikten, artan zamlardan, eşitsizliklerden bahsederek yaklaşan büyük bir çöküşe doğru işaret ederken insanların stres seviyesi daha da artıyor.

İster trafikte ister insan seli sokaklarda ve caddelerde çılgın kalabalıktan ve omuzlarımıza yüklenen stresten uzak bir şekilde kulağımızdaki müzikle şehrin kaosundan kendimize izole etmeye çalışsak da bizi o izolasyondan çıkartarak kendi girift dünyasına çekmeye çalışan birileri de mutlaka oluyor.

Araba kullandığım zamanlarda bazen ben de yolda yeterince hızlı gitmediğim için beni şeridimde sıkıştırmaya çalışan, öfke içinde otoyollara bir taşra yolu muamelesi yapan ya da belli ki kendisine bir ehliyet verilmiş olmasına karşın takip mesafesi denilen şeyden haberi olmayan pek çok trafik magandasıyla muhatap olmak zorunda kalıyorum.

Yol öfkesi. Hepimiz bunun örneklerini duyduk veya yaşadık. Tahmin edemeyeceğiniz ve aklını öfkeyle kaybetmiş birinin sebep olduğu korkutucu olaylar atlattık.

Agresif sürüş biçimi birkaç yıldır daha da arttı; bunun sebebi toplumların daha hızlı hareket etmesi olarak gösteriliyor.

Şehrin her yerinde ölüm, şaşkınlık ve paniğe neden olacak öfke patlamaları üstüne bir de nezaket eksikliği, artan yol şiddeti vakaları, artan sivil kargaşa ve acil durum müdahale ekiplerinin kıtlığı eklenince insanın kendisini bir trafik teröründen koruması da bir o kadar zorlaşıyor.

Bu hafta gecikmeli bir şekilde vizyona giren Unhinged adlı film de işte böylesi modern bir kentsel terör hikayesiyle bu haftanın filmleri arasında öne çıkıyor.


Bir trafik terörü; Dengesiz

Yönetmen: Derrick Borte / Oyuncular: Russell Crowe, Caren Pistorius, Gabriel Bateman, Jimmi Simpson, Austin P. McKenzie, Juliene Joyner, Anne Leighton, Michael Papajohn, Lucy Faust, Devyn A. Tyler / Süre: 93 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren; Carl Ellsworth'un senaryosunu yazdığı, Derrick Borte'nin yönetmenliğini üstlendiği, Oscar ödüllü Russell Crowe'un başrolünde yer aldığı Unhinged adlı film, yoğun trafikte yaşadıkları sözlü tartışma sonrası bir adamın peşine takılmasıyla kendisini dehşet bir kovalamacanın içerisinde bulan Rachel'ın hikâyesini anlatıyor ve hepimizin yaşadığı trafik zorbaları sorununu konu ediyor.

Bir saç stilisti olan Rachel, ekonomik nedenlerden dolayı kuaförü kapandıktan sonra işini bireysel ilişkilerle ve kişiye özel randevularla yürütmeye çalışan bir kadındır.
 


Profesyonel hayatında karşılaştığı böylesi bir zorluğun yanı sıra özel hayatında da tüm enerjisini alan bir boşanma arifesinde olan Rachel, on yaşındaki oğlu Kyle ve bir süre önce kız arkadaşıyla birlikte yanlarına taşınan küçük erkek kardeşiyle aynı evde yaşamaktadır.

Boşanma davasından kaynaklanan depresyondan mustarip olan Rachel, işe gitmek veya oğlunu zamanında okula bırakmak gibi temel görevlerini yerine getirmek için her gününü bir mücadeleyle geçirmektedir.
 


Hayat mücadelesiyle depresyonun eşiğine dayandığı böylesi huzursuz günlerinden birinde yine uyuya kaldığı için oğlunu okula bırakmak için acele eden Rachel bu da yetmezmiş gibi şehrin trafik yoğunluğu nedeniyle sabahki randevusunu da kaçırmak üzeredir.

Tipik olarak kötü görünen böylesi bir günün sabahında randevusuna geç kaldığı için önemli bir müşterisiyle toplantısını kaçırıp işinden kovulan Rachel, Kyle'ı okula götürürken şehrin berbat sabah trafiğiyle boğuşmak zorunda kalır.

Annesinin kötü zaman yönetimi yüzünden okulda ceza alacağından şikâyet eden Kyle'ın, annesinin bu durumuyla ilgili serzenişi genel olarak hayatındaki hayal kırıklıklarından dolayı yaşamında mutsuz olan Rachel'ı sıkışıp kaldıkları trafikte giderek daha da sabırsız bir hale getirir.
 


Bunun üzerine Rachel trafik ışıklarında dikkati dağılmış bir sürücüyle kavga eder; trafik ışıkları yeşile dönmüş olmasına karşın dönüş yolunda hareketsiz bir şekilde durarak trafiği tıkayan öndeki arabayı sert bir korna uyarısıyla geçtikten sonra adamı ardında bırakarak yoluna devam eden Rachel, kısa süre sonra adamın peşinden geldiğini fark eder.

Görünüşe göre Rachel nazik bir dokunuşla değil, yüksek sesle korna çalarak büyük bir hata yapmıştı ve bunu yapması için yanlış bir sürücüyü seçmişti.

Ve bu adamın direksiyonda olması da Rachel'ın bir başka talihsizliğidir. Çünkü şoför cinayete meyilli psikopatın biridir.
 


Geçmişi olmayan adam

Dünyaya, ama özellikle filmin ilk sahnelerinden anladığımız kadarıyla eski karısına kızgın bir adam olan, şişkin ve yorgun yüzünden dolayı haftalardır uyumamış gibi görünen, kronik ağrılarından dolayı kullandığı ilaçların bağımlısı bu iri yarı adamın geçmişiyle ilgili çok az şey biliyoruz ki bu aslında çok da önemli görünmüyor.

Çünkü önemli olan adamın öfkesinin ve sonuçlarının anlık ve bütünsel olması.
 


O, haksız bir dünyaya karşı intikam alma yoluna giren, önüne çıkan herkesi "Ezergeçerus" gibi bir kenara iten veya ezen biridir.

Onun filmdeki rolü, öfkesini serbest bırakmak için herhangi bir bahane arayışında olan, dünyayla sürekli şeytani bir ilişki kuran insanların kusursuz bir tasviridir.
 


Bir kedi ve fare oyunu

Bu olay öncesinde kendisi de kötü günlerinden birini yaşayan ve halet-i ruhiyesi pek iyi olmayan adam Rachel'ı takip ederek trafik yavaşlayıp onların yanına yanaştığında arabasının penceresinden Rachel'e seslenerek yol istemenin daha kibar bir yöntemi olduğundan bahseder ve bunu yapmadığı için Rachel'ın kendisinden özür dilemesini ister.

Kendisinin özür dileyecek bir şey yapmadığı konusunda direten Rachel'ın bu tavrı karşısında kendi hatasını kabul edip karşılıklı empati için kendi hatası için özür dileyip ilk adımı atan adam Rachel'dan da aynı nezaketi göstermesini bekler.

Fakat Rachel bu konuda, ifadesinde ürküten bir sakinlik olan bu adamla uzlaşmaya pek niyetli değildir.
 


Özür dilemeyi reddeden Rachel bu sırada kötü gününü daha da kötü hatta kanlı ve korkunç bir güne dönüştürecek bir olaylar zincirini harekete geçireceğinin de henüz farkında değildir.

Bir korna yüzünden hızla Rachel'ın peşine düşen ve kötü gün geçirme bahanesini önemsemediği için ona "gerçekten kötü bir gün" göstermekle tehdit eden adam Rachel'a acımasız bir ders vermeyi çoktan kafasına koymuştur.
 


Böylelikle Rachel, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bu dengesiz ve psikopat adamın kısmen reçeteli ilaçlar ve zihinsel rahatsızlıktan beslenen öfkesinin hedefi olur.

Nihayetinde hepimizin gündelik hayat içinde karşılaşabileceği bu basit olay adamı harekete geçirir ve sınırsız bir intikam arzusuyla Rachel'ın peşi sıra onu takip eder.
 


Oğlunu okula bıraktıktan sonra benzin almak için bir istasyonda durduğu sırada adam tarafından takip edildiğini gören Rachel, o anda bunun basit bir öfke alışverişi olmadığını idrak eder.

Sonra ortaya çıkan şey Rachel'ın gününü kanlı bir kabusa dönüştüren bir kedi ve fare oyunudur.
 


Dehşet verici bir son

Sonraki birkaç sahnedeki gerilim çoğunlukla Rachel ve adamın yoldaki sürüş aksiyonlarına dayanıyor ve bu araba kovalamaca sahneleri birden fazla kazayla sonuçlanıyor.
 


Bu sahneler oldukça etkileyici bir şekilde çekilmiş olsa da görülmesi gerçekten insanı ürpertiyor. Ama bunda bile bazı faydalar olabilir.

Nihayetinde çoğumuz trafikte, araba kullanırken birkaç şeyi aynı anda yapmaktan pek geri durmuyoruz.
 


Bu yüzden filmin olay örgüsünde karşılaşacağınız bazı şeyler, özellikle anlık olarak cep telefonları kullanımlarının veya diğer yolcuların hareketlerinin ya da dikiz aynasındaki bir manyağın öfke dolu tacizi gibi sürüş dikkatini dağıtan şeylerin neler olabileceği hakkında iki kez düşünmenize neden olabilir.

Elbette filmde, kendisini taciz eden bu adamdan kurtulmaya çalıştıkça beklenmedik yerde onu karşısında bulan Rachel ne yapacağını bilemez.
 


Bu tartışma sonrasında kimyası tamamen bozulan adam, dünyada son bir iz bırakmak istercesine onlara ölümcül bir ders vermek için Rachel ve sevdiklerini hedef almaya başlar.

Çok geçmeden Rachel, adamın sadece kendisine rahatsızlık vermekle kalmayıp sevdiklerinin de peşine düştüğünü öğrendiğinde iş karşılıklı bir hesaplaşmaya döner.
 


Her an dengesizleşebilecek bir insana aslında ne kadar yakın olabileceğimizi gösteren bu olay örgüsü sizi tahmin edilemez ve dehşet verici bir sona doğru sürükler.


Basit öfke patlamaları ve sonuçları

Unhinged; son birkaç yıldır hangi filmlerde görüneceği konusunda oldukça seçici davranan Avustralyalı aktör Russell Crowe'un başrolde olması dışında hiçbir şekilde "büyük" bir film değil.

Ama yine de her ne kadar böyle bir dönemde belki de görmek isteyeceğimiz en son şey olmasına karşın seyircisini başından sonuna kadar devam eden bir gerilimin içine atan kanlı şiddeti, kaotik ve dikkat çekici ölüm sahneleriyle bir korku filmi olma yolunda filmin kendine has bir yol çizen çekiciliği var.
 


Film, hatırladığım kadarıyla son zamanlarda seyrettiğim aşırı silah oyunlarının olmadığı en şiddetli filmlerden biri.
Diğer taraftan bu filmin korkutucu olmasının en önemli nedeni ise bana göre, son zamanlarda tamamen basit ve mantıksız öfke patlamalarının, dünyadaki ölümlerin çoğunun nedenlerinden biri olarak haberlere daha sık yansıyor gibi görünmesidir.

Gerçekten dehşet verici olan şey, hiç kimsenin her gün böyle bir duruma ne kadar yakın olduklarını bilmemesidir.
 


Nihayetinde film; "Karşılaştığın herkes hayata karşı bilmediğin bir savaş veriyor. Birinin neler yaşadığını bilmediğin için her zaman nazik ol" gibi dünyaya pembe gözlüklerle bakmak yerine seyircisine "Her zaman sessiz ol, çünkü birinin cinayete meyilli bir psikopat olup olmayacağını bilmiyorsun" mesajını veriyor.

Ayrıca filmin, teknolojinin hayatımızın her yerinde olduğu böylesi bir çağda kişisel güvenlikle ilgili önlemler alınmadığında insanları nasıl zor durumda bırakabileceğini gösterme biçimi de oldukça etkileyicidir.
 


Caren Pistorius, karşılaştığı bu durum karşısında başına bir şey gelmeden gününü atlatmaya çalışan bir bekar anne olarak iyi bir performans ortaya koyuyor.

Aracında kıpırdamadan durma biçiminden tehditkâr bakışlar atan gözlerine kadar karakterini oldukça başarılı bir şekilde tasvir ederek filmi tek başına sürüklüyormuş gibi görünen Crowe, kesinlikle korkutucu ve dengesiz bir performans ortaya koyduğu, etrafındakileri cezalandırması gerektiğini düşünen, kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan bir adam olarak acımasız rolünde son derece inandırıcıdır.

Crowe, kesinlikle yaptığı tüm bu korkunç şeylerden zevk alıyor, onun bazı insanların ne kadar tehlikeli olduğunu gösteren bu büyüleyici performansı kesinlikle perdede izlenmeyi hak ediyor.
 

 

Haftanın diğer filmleri

Bay Link: Kayıp Efsane

Yönetmen: Chris Butler / Oyuncular: Hugh Jackman, David Walliams, Stephen Fry, Matt Lucas, Zach Galifianakis, Timothy Olyphant, Zoe Saldana, Amrita Acharia, Ching Valdes-Aran, Emma Thompson, Humphrey Ker, Adam Godley, Neil Dickson, Ian Ruskin, Matthew Wolf, Darren Richardson, Alan Shearman, Jack Blessing, Richard Miro, Jaswant Dev Shrestha, Leila Birch, Jean Gilpin, Peter Lavin, Christopher Neame, Moira Quirk, Maebel Rayner, Alexander James Rodriguez, Julian Stone, Nick Toren, Kirk Baily, David Beron, William Calvert, David Cowgill, Kerry Gutierrez, Bridget Hoffman, Scott Menville, Erin Myles, Juan Pacheco, Paul Pape, André Sogliuzzo, Scott Whyte, Phal Tong Lama, Yangchen Dolkar Gakyil, Tharlam Dolma Wolfe / Süre: 93 dakika
 


Yüzyıllar boyunca efsane bir türden söz edilir; insanla hayvan arasında, bugüne dek kimsenin görmediği devasa bir canlı.

O şimdiye dek hep saklanarak yaşadı ama sonunda ortaya çıkmaya karar verdi. Kayıp efsane artık bulunmaya hazır.

2020 Altın Küre'de "En İyi Animasyon" ödülünü alan ve bu hafta sinemalarda gösterime giren Chris Butler'ın yazıp yönettiği Missing Link adlı bu animasyon, uzun zamandır haber alamadığı yakınlarını aramakta olan Mr. Link ile ona bu serüvende eşlik eden kâşif Sir Lionel Frost ve maceraperest Adelina Fortnight'ın hikâyesini anlatıyor.

Bay Link çok özel bir adamdır. Bu 2,5 metre boyunda, 286 kiloluk adamın vücudu da tüylerle kaplıdır. Onu bu kadar farklı kılan şeyse genlerinde yatmaktadır.

Dışardan bakıldığında etraftakileri biraz ürkütse de onu yakından tanımaya başlayan herkesin kalbini kazanan, sevimli, tatlı ve komik bir karakter olan Bay Link, insanın yaşayan soyunun ilkel köklerinin son örneğidir.

Komikliği ve tatlılığıyla dünyanın en sevimli efsanesi olmaya aday olan Bay Link'in soyu hızla tükenmiştir. Artık evrim ilerlemiştir ve insanlığın görünüşü Bay Link'in görünüşünden çok farklıdır.

Yalnız ve üzgün olan Bay Link artık çevresinde kimseyi bulamamaktadır. Kuzeybatı Pasifik'te yalnız yaşamaktan bıkan Bay Link, efsanevi Shangri-La Vadisi'nde olduğu söylenen, uzun süredir kayıp olan akrabalarını bulmak için yolculuğa atılır.

Bu yolculuk için de dünyanın en önemli mitolojik varlıklar dedektifi Sir Lionel Frost ve bölgenin bilinen tek haritasına sahip olan Adelina Fortnight ile iş birliği yapar.

Bay Link'e eşlik eden kaşifler, yeni arkadaşlarına yardım etmek için dünyanın uzak yerlerine seyahat ederken, bu üçlü kendilerini türlü maceraların içinde bulurlar.

2020 Oscar adaylığıyla da dikkat çeken yılın en çok ilgi gören bu animasyonunda yepyeni dünyalara açılan büyük bir yolculuğun dostluklara dönüşünü Türkçe dublaj ve 3D seçenekleriyle 23 Ekim'den itibaren sinemalarda seyredebilirsiniz.

Geçmişten gelen bir efsane, bugünle kurulan bir bağlantı ve geleceğe giden bir köprü.

Bir maniniz yoksa gidin ve siz de Bay Link ile tanışın.


Bir Ay Masalı

Yönetmen: Glen Keane, John Kahrs / Oyuncular: Ken Jeong, Sandra Oh, Phillipa Soo, Kimiko Glenn, John Cho, Brittany Ishibashi, Conrad Ricamora, Margaret Cho, Irene Tsu, Ruthie Ann Miles, Cathy Ang, Clem Cheung, Artt Butler, Robert G. Chiu, Edie Ichioka, Esther Chae / Süre: 95 dakika
 


Güzel bir kadın ve yakışıklı bir adam birbirine aşıkmış. Ama kadın bir gün yanlışlıkla sihirli bir iksir içmiş ve gerçek aşkını geride bırakarak Ay'a doğru uçup gitmiş.

Bu hikâyeye eskiden inanan ama yıllar geçtikçe (daha doğrusu inananların yaşları ilerledikçe) bu hikâyeyi saçma bulanlara rağmen bu zavallı tanrıça artık Ay'da yapayalnız duruyor ve tek gerçek aşkının hayalini kurarak onu orada bekliyormuş.

Netflix'in Müzik ve Müzikaller kuşağında bu hafta gösterime giren ve gücünü Çin mitolojisinden alan Over the Moon adlı bu animasyonda; annesinin anılarından güç alan yetenekli Fei Fei, bu efsanenin bir son inananı olarak Ay tanrıçasının yanına gitmek için Ay'a gidebileceği bir roket yapar.

Mitolojik karakterlerin modern zamanımıza uyarlandığı filmde karşımıza çıkan Ay tanrıçasının varlığını babasına kanıtlamaya çalışan kararlı ve bilime meraklı Fei Fei adlı küçük kız çocuğu, inşa ettiği bu roketle uzaya çıkar.

Ay'a ulaştığında ise kendini beklenmedik bir maceranın içinde bulur ve fantastik yaratıklarla dolu yeni bir diyar keşfeder.
Oscar ödüllü film yapımcısı Glen Keane'nin yönettiği, çok arzu edildiği zaman bir hayalin isteyen herkesi istediği yere götürebileceği mesajını veren Bir Ay Masalı, hayal gücünün sınırlarını zorlayan heyecan dolu bir müzikal macera.


Bu Gece Ormanda Kimse Uyumuyor

Yönetmen: Bartosz M. Kowalski / Oyuncular: Julia Wieniawa-Narkiewicz, Michal Lupa, Wiktoria Gasiewska, Stanislaw Cywka, Sebastian Dela, Gabriela Muskala, Michal Zbroja, Miroslaw Zbrojewicz, Piotr Cyrwus, Olaf Lubaszenko, Wojciech Mecwaldowski, Bartlomiej Kotschedoff, Bartlomiej Firlet, Malgorzata Szczerbowska, Izabela Dabrowska, Jakub Góralczuk, Filip Góralczuk, Agnieszka Czekanska, Jaroslaw Golec, Julia Kostow, Robert Wabich, Sebastian Stankiewicz, Olivia Castanho / Süre: 102 dakika
 


Polonya'da her yıl üçte biri ormanda olmak üzere on beş bin insanın kaybolduğunu biliyor muydunuz?

Netflix'in Polonya Yapımı Korku Filmleri kuşağında bu hafta gösterime giren Nobody Sleeps in the Woods Tonight (W Lesie Dzis Nie Zasnie Nikt) adlı filmde, Polonya'ya dair paylaşılan yukarıdaki istatistiğe katkı sağlayacağı baştan belli olan teknoloji bağımlısı bir grup genç, ormandaki bir rehabilitasyon kampına katılır.

Kampçıların eğlenmelerini, yeni arkadaşlar edinmelerini, aynı zamanda eğer bir sorunları varsa onun derinine inerek onu tedavi etmelerini sağlamayı amaçlayan kamp yetkilileri sonsuz eğlence, macera ve bir dolu fırsat olacağını söyleyerek gençlere müthiş bir hafta geçireceklerini vadetmişlerdir.

Ancak, akıllı telefonlara erişimi olmayan ormanda yapılan ortak yürüyüş, organizatörlerin planladığı gibi gitmez; kamptaki şeytani bir güç, onların dijital dünyayla bağını sonsuza dek kesmek ister.

Kamptakiler, ormanda gizlenen ölümcül tehlike karşısında gerçek dostluğun, sevginin ve fedakarlığın ne olduğunu keşfedeceklerdir.

Daha da önemlisi ormandaki şeytani gücün avına düşen gençler, internetin en karanlık köşelerinde bile görmedikleri bir şeyle gerçek hayat için savaşmak zorunda kalacaklardır.


Sakkara'nın Sırları

Yönetmen: James Tovell / Süre: 113 dakika
 


Netflix'in Bilim ve Doğa Belgeselleri kuşağında bu hafta gösterime giren ve seyircisini her gün yaşayanların dünyasından ölülerin dünyasına doğru bir yolculuğa çıkaran Secrets of the Saqqara Tomb adlı bu belgeselde, 4400 yıl boyunca insan eli değmemiş ve yağmalanmamış bir mezarı gün ışığına çıkaran Mısırlı arkeologlar, bu olağanüstü keşfin geçmişine ait gizemleri çözmeye çalışır.

Son elli yılın en büyük arkeolojik keşfinin sırlarını ortaya çıkaran belgeselde arkeologlardan oluşan bir ekip, daha önce kimsenin keşfetmediği geçitleri, lahitleri ve mezarları kazar.

Ekip elde ettiği bulgularla, Mısır'ın son elli yıldaki en önemli buluşunun sırlarını gözler önüne sermeye niyetlidir.


Seni Hayvan!

Yönetmen: Avid Liongoren / Oyuncular: Angelica Panganiban, Robin Padilla, Sam Milby, Empoy Marquez, Arci Muñoz, Eugene Domingo, Yeng Constantino, Moira Dela Torre, Joyce Bernal, Claudia Enriquez, Julienne Mendoza / Süre: 73 dakika
 


Netflix'in Romantik Komediler kuşağında 29 Ekim'de gösterime girmesi beklenen You Animal! (Hayop Ka!) adlı bu yetişkin animasyonunda, güzel bir kedi olan Nimfa bir mağazada parfüm satışında çalışan bir tezgahtardır. Erkek arkadaşı Roger ise bir kapı görevlisidir.

Nimfa bir gün, gelecekle ilgili kaygılarını gidermek için bir falcıya gittiğinde falcı, Nimfa'nın iki erkek arasında kalacağını ve onu sular seller gibi akacak bir aşkın beklediğini söyler.

Falcının bu kehanetinden sonra Nimfa bir süre sonra da burjuvazi ve centilmen bir iş köpeği olan Iñigo Villanueva ile tanışır.

İkisinin de duyguları birbirlerine karşı boş değildir, aralarındaki çekim kısa sürede ateşlenir.

Nimfa ve Roger'ın DVD'lere ve ucuz sokak yemeklerine olan sevgisi onları bir arada tutmaya yetecek mi yoksa Iñigo'nun sosyetik cazibesi onların ilişkisini parçalayacak mı, film bu soruların cevabını bulmaya çalışıyor.


Son Kale Hacıbey

Yönetmen: Konstantin Konovalov / Oyuncular: Yurdaer Okur, Deren Talu, Aleksandr Polovets, Oleg Simonenko, Aleksandr Sokolov / Süre: 100 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren, 18'nci yüzyıl sonlarında yaşanan Osmanlı-Rus Savaşı sırasında geçen Son Kale Hacıbey adlı film, Hacıbey Kalesi'ne yapılan kuşatmaya odaklanıyor ve Osmanlı ve Tuna Siçi Kazaklarının Hacıbey Kalesi için Ruslarla verdiği mücadeleyi anlatıyor.

18'nci yüzyılın sonları; Osmanlı İmparatorluğu ve Tuna Siçi, Kuzey Karadeniz Sahili için Rusya ile savaşmaktalardır. Son kale olarak Hacıbey Kalesi kalmıştır.

Tuna Siçi Kozakları, savaşa ilişkin çok önemli gizli bir mesaj içeren mektup ile Andrey adlı Kozak'ı kale komutanı Ahmet Paşa'ya gönderirler.

Ahmet Paşa'nın Sultan'a etkisi büyüktür, böylece bu mektubu denizden Sultan'a sevk edebilecektir.

Ancak Hacıbey ele geçirilir, yaralı Ahmet Paşa zindana atılır. Paşanın Ukraynalı bir kadından olan tek kızı Fatma kurtulmuştur.

Paşa, Fatma'yı Dinyester ile Tuna nehirleri arasında üzüm bağları olan gizli bir köye gönderir. Yolda Rus askerleri Fatma'ya saldırırlar ama Andrey Fatma'ya yardım eder.

Bu sırada Andrey yaralanmıştır ve Fatma onu üzüm bağına getirir. Andrey iyileşip yoluna devam etmek üzeredir ancak Fatma, "Hacıbey ele geçirildi" diye haber vererek onu durdurur.

Andrey, Kozak'ların mektubunu İstanbul'a göndermenin yolunu bulmakla görevli Fatma vasıtası ile bunu yapabilecektir ama oraya gidecek biri gerekmektedir.


Tatilört: Tatil Randevusu

Yönetmen: John Whitesell / Oyuncular: Emma Roberts, Kristin Chenoweth, Luke Bracey, Frances Fisher, Jessica Capshaw, Andrew Bachelor, Jake Manley, Mikaela Hoover, Manish Dayal    , Alex Moffat, Cynthy Wu, Meeghan Holaway, Billy Slaughter, Jessejames Locorriere, Christopher Ammanuel, Nicole L. Campbell, Briana Starks, Eeryn Falk Lubicich, Shaun Jenkins, Julien Marlon Samani, Adam Drescher, Patrick Lamont Jr., Olaolu Winfunke, Monib Abhat, Anne-Marie Kennedy, Rahiem Riley, Linda Hooks, Serene Lee, Savannah Reina, Jay D. Kacho, Olivia H. Hunt, Summer Rose Ly, Jonathan Baron, Sarah Hamff, Ava Annetta Lubicich, Stephanie Tarling, Greg Weeks, Roblyn Allicia, Kyra Grace, Sara Brumbeloe, Grant Henley, Matt Rodriguez, Sadie Hirsch, Katherine Crocker, Zachary Kuebler, Alexander Gale, Catherine Joyce Agan, Ava Ann Gale, James Hammond, Addialyn Jackson, Ernest Owens, Al Pichardo, David Lee Poe Jr., Ariel Rosario, Shaudry, Marcallus T. Sunday II, Chad J. Wagner, Michelle L. Williams / Süre: 103 dakika
 


Netflix'in Romantik Komedi Filmleri kuşağında 28 Ekim'de gösterime girmesi beklenen Holidate adlı film; bayram ve tatil günlerinden nefret eden Sloane ve Jackson'ın hikayesini anlatıyor.

Yalnız oldukları için bayram günlerinde aileleri tarafından yargılanan ikili, hoşlarına gitmeyen garip randevularla boğuşmaktadır.

Tatillerde bekâr olmaktan bıkan iki yabancı birbirleriyle tanıştıktan sonra akıllarına dahiyane bir fikir gelir; bir yıl boyunca tüm bayram tatillerinde birbirleriyle sevgiliymiş gibi rol yapacak ve birbirlerine eşlik edeceklerdir.

Ama bu plan çerçevesinde platonik bir şekilde başlayan bu ilişkide zamanla gerçek duygular filizlenir.


Vilas: Bir Tenis Efsanesi

Yönetmen: Matías Gueilburt / Oyuncular: Boris Becker, Björn Borg, Roger Federer, Rod Laver, Rafael Nadal, Eduardo Puppo, Gabriela Sabatini, Guillermo Vilas, Mats Wilander / Süre: 94 dakika
 


"Onun tenisteki yeri çok önemli"

"O tam bir şampiyon"

"Onun gücü ve adanmışlığı belki de hayatta görebileceğiniz en iyi şeydi"

Sevenleri ve onu yakından tanıyanlar Guillermo Vilas'ı böyle anlatıyordu.

Vilas da kendisinin dünyanın en iyisi olduğunu iddia ediyordu. Ama her defasında önüne konan kayıtlar öyle söylemiyordu…
 

Netflix'in Biyografik Belgeseller kuşağında bu hafta gösterime giren Guillermo Vilas: Settling the Score (Vilas: Serás Lo Que Debas Ser o No Serás Nada) adlı Arjantin yapımı bu belgeselde; "Herkes hak ettiği övgüyü almalı" diyen bir gazeteci, Arjantinli tenis yıldızı Guillermo Vilas'a 1970'lerde haksızlık yapıldığını ve dünyanın bir numarası unvanının ona verilmesi gerektiğini savunuyor.

Dünyadaki 1 numaralı tenisçi olarak tanınmak için sıralamaların gözden geçirilmesi talebini kırk yıldır dile getiren tenis efsanesi Guillermo Vilas'ın öyküsünü anlatan film, aynı zamanda, Vilas'ın bu mücadelesini bizzat ele alan spor gazetecisi Eduardo Puppo'nun da hikâyesini anlatıyor.

Puppo, Vilas'ın küresel tenis sıralamasının zirvesindeki yerinden bilfiil ve haksız şekilde indirildiğini kanıtlamak için en büyük spor şirketlerinden birine karşı on yıldan uzun süren bir mücadele başlatır.

Puppo'nun titiz çalışmaları, 1973 ile 1978 yılları arasında dünya genelindeki erkek tenisçilere dair yapılan sıralamaların tüm sonuçlarını gözden geçirdiği araştırmanın detaylarını gözler önüne seriyor.

Belgesel filmi; Rafael Nadal, Roger Federer, Gabriela Sabatini, Björn Borg gibi dünya çapındaki en ünlü tenisçilerle yapılan röportajları içeriyor.


Yakın Tehlike

Yönetmen: Kriv Stenders / Oyuncular: Travis Fimmel, Toby Blome, Alexander England, Aaron Glenane, Uli Latukefu, Richard Te Are, Luke Bracey, Sean McCarthy, Mojean Aria, Ryan Hance, Jordan Abbey-Young, James Storer, Ben Esler, Anthony Hayes, Richard Roxburgh, Sam Parsonson, Travis Jeffery, Daniel Webber, Nicholas Hamilton, Matt Doran, Sam Fraser, Julian Cullen, Lasarus Ratuere, Sean Lynch, Myles Pollard, Leon Stripp, Jon Iles, Alex Neal, Emmy Dougall, Geoffrey Winter, Benjamin Shannon, Tyler Goes, Oliver Lacey, Stephen Adams, Luis Barnett, Tom Yaxley, Ethan Robinson, Hugo Koehne, Jay Kiriona, Aaron L. McGrath, Felix Johnson, Jarryd Doyle, Zachary Denman, Sam Cotton, Julian Lawrence, Christopher Sommers, Stephen Peacocke, Ri-Jie Kwok, Victoria Liu, Oakley Kwon, Connor Clarke, Paul Allica, Lincoln Lewis, Andrew Douglas George, Sonny Le, Corey Matheson, Joel Drabble, Subaru Muroi, Tim Weir / Süre: 118 dakika
 


Bu hafta sinemalarda gösterime giren Danger Close: The Battle of Long Tan adlı film; 1966 yılında Vietnam Savaşı sırasında Long Tan isimli kauçuk plantasyonunda iki bin beş yüz kadar Vietnam askerine karşı mücadele veren Avustralya ve Yeni Zelandalı yüz sekiz askerin hikâyesini anlatıyor.

Film, 18 Ağustos 1966'da Güney Vietnam'ın Long Tan adlı bölgesinde, Binbaşı Harry Smith liderliğindeki yüz sekiz genç ve deneyimsiz Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerin, iki bin beş yüz Vietkong ve Kuzey Vietnam Ordusu askerinden oluşan ezici bir düşman kuvvetini durdurmak için verdiği ölüm-kalım savaşını konu alıyor.

Cephanesi tükenmek üzere olan yüz sekiz Avustralyalı ve Yeni Zelandalı asker gittikçe daha çok kayıp vermeye başlar.
Belirsiz bir gelecekle karşı karşıya olan askerler, birbirlerinden güç alarak savaşı kazanmaya çalışır.


Yeraltı Canavarları 7

Yönetmen: Don Michael Paul / Oyuncular: Jackie Cruz, Jon Heder, Michael Gross, Richard Brake, Caroline Langrishe, Cassie Clare    , Bear Williams, Ron Smoorenburg, Brahim Chab, Sahajak Boonthanakit, Iris Park, Boonma Lamphol, David Asavanond, Alexander Winters, Randy Kalsi, Aukrawut Rojaunawat, Niko Rusakov / Süre: 103 dakika
 


Netflix'in Aksiyon ve Macera Filmleri kuşağında bu hafta gösterime giren Tremors: Shrieker Island adlı filmde; bir grup zengin avcı, en iyi av deneyimini yaşamak için Graboid yumurtalarını genetik olarak değiştirirler. Ancak bu durumun beklenmeyen sonuçları olur.

Avların küçük adalarından kaçıp bir araştırma merkezinin sakinlerini terörize etmeye başlaması uzun sürmez.

Laboratuvarın müdürü Jimmy, Graboidlerin durdurulmasında uzman olan tek adamı bulur: Burt Gummer. Burt, gittikçe çoğalan Graboidlere karşı zorlu bir savaşa girişir.

 

Festival ajandası

Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından bu yıl 23-30 Ekim tarihleri arasında #HerŞeyeRağmen sloganıyla sinemaseverleri sosyal mesafe kurallarına uyarak sinemalarda ağırlayacak olan 8. Boğaziçi Film Festivali, film gösterimlerinin fiziki olarak Beyoğlu ve Kadıköy sinemalarında gerçekleşeceği festival süresince 30 ülkeden 60 filmlik zengin bir programı seyircisiyle buluşturacak.

Festivalin açılışı Majid Majidi'nin "Sun Children" adlı filmi ile yapılıyor

8. Boğaziçi Film Festivali'nin bu yılki açılış filmi, Majid Majidi'nin dünya prömiyerini 77. Venedik Film Festivali Ana Yarışma bölümünde gerçekleştiren ve Rouhollah Zamani'ye Marcello Mastroianni En İyi Genç Oyuncu Ödülü'nü kazandıran filmi Sun Children.
 


Geçen yıllarda Beyond The Clouds filmiyle 5. Boğaziçi Film Festivali'nin Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması'nda Türkiye prömiyerini yaparak festivalden En İyi Kurgu ve En İyi Erkek Oyuncu ödülleriyle ayrılan Majid Majidi'nin son filmi Güneşin Çocukları (Sun Children), geçimlerini zorlukla sağlayan Ali ve üç arkadaşının hikayesine odaklanıyor.


"Altın Yunus" için yarışacak filmler

8. Boğaziçi Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda 100 bin TL'lik, Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması'nda 50 bin TL'lik En İyi Film Ödülü için yarışacak filmler açıklandı.


Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda En İyi Film Ödülü için yarışacak filmler şöyle;

  • Flaşbellek (Derviş Zaim, 2020)
  • Gelincik (Orçun Benli, 2020)
  • Gölgeler İçinde (Erdem Tepegöz, 2020)
  • Kodokushi (Ensar Altay, 2020)
  • Koku (Barış Gördağ & Yasin Çetin, 2020)
  • Kumbara (Ferit Karol, 2020)
  • Mavzer (Fatih Özcan, 2020)
  • Nasipse Adayız (Ercan Kesal, 2020)
  • Ölü Ekmeği (Reis Çelik, 2020)
  • Sadece Farklı (Ahmet Sönmez, 2019)


Uluslararasu Uzun Metraj Film Yarışması'nda En İyi Film Ödülü için yarışacak filmler şöyle;

  • Adliye (Ordinary Justice / Palazzo Di Giustizia - Chiara Bellosi, İtalya, 2020)
  • Güzel Günler Bizi Bekler (The Best is Yet to Come / Bu Zhi Bu Xiu - Jing Wang, Çin, 2020)
  • Hayal Bandosu (Bandar Band - Manijeh Hekmat, İran, 2020)
  • İçimdeki Ada (The Island Within - Ru Hasanov, Azerbaycan, 2020)
  • Kız Kardeş (Sister / Sestra - Svetla Tsotsorkova, Bulgaristan, 2019)
  • Kodokushi (Ensar Altay, Türkiye, 2020)
  • Odaklan Babaanne (Focus, Grandma / Koncentrisi Se, Baba - Pjer Zalica, Bosna-Hersek, 2020)
  • Sadece Farklı (Ahmet Sönmez, Türkiye, 2019)
  • Vahşi Bölge (Wildland / Kød & Blod - Jeanette Nordahl, Danimarka, 2020)
  • Zana (Antoneta Kastrati, Kosova, 2019)

Ayrıca bu sene Boğaziçi Film Festivali'nin Ulusal Yarışması'na yeni bir ödül eklendi. Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda bu yıldan itibaren Film Yönetmenleri Derneği tarafından "FİLM-YÖN En İyi Yönetmen" ödülü verilecek.


Flashback

Vakti zamanında kimi festivallerde, kimi sinemalarda kimi de televizyon ekranlarında seyirciyle buluşan ama şimdi hem sinemalarda hem çevrim içi platformlarda hem de televizyon kanallarında bu hafta yeniden gösterime girecek olan 2020 öncesinde çekilmiş diğer filmler şöyle.


Netflix

  • Arkadaşsız (Unfriended, 2014)
  • Bağlantıyı Kes (Disconnect, 2018)
  • Batı Beyrut (West Beyrouth: À L'abri Les Enfants / West Beirut, 1998)
  • Baş Aday (The Front Runner, 2018)
  • Beyrut Ah Beyrut (Beirut Oh Beirut / Beyrouth Ya Beyrouth, 1975)
  • Bombaların Altında (Sous les Bombes / Under the Bombs, 2007)
  • Bosta (2005)
  • Bourne'un Mirası (The Bourne Legacy, 2012)
  • Carol (2015)
  • Dinle (Ismaii / Listen, 2017)
  • El-Khawaga'nın İkilemi (El-Khawaga's Dilemma, 2018)
  • Fısıltılar (Whispers, 2015)
  • Geçmişi Olmayan Adam (The Bourne Identity, 2002)
  • Ghadi: Bir Melek Yaratmak (Ghadi, 2013)
  • Hayatın Dışında (Hors la Vie / Out of Life, 1991)
  • Kadavra (The Possession of Hannah Grace, 2018)
  • Kartini (Kartini: Princess of Java, 2017)
  • Küçük Savaşlar (Les Petites Guerres / Little Wars, 1982)
  • Medusa Darbesi (The Bourne Supremacy, 2004)
  • Miraslar (Heritages, 2013)
  • Ne Dağıttım (Khabsa: What Did I Mess, 2018)
  • Panoptik (Panoptic, 2017)
  • Perdida (2018)
  • Son Ultimatom (The Bourne Ultimatum, 2007)
  • Şiddet Vadisinde (In a Valley of Violence, 2016)
  • Taxi Ballad (2011)
  • Uçurtma (Le Cerf-Volant / The Kite, 2003)
  • Zozo (2005)


TRT 2

  • Benim Babam, Benim Oğlum (Soshite Chichi Ni Naru / Like Father, Like Son, 2013)
  • Bozkır (2019)
  • Güller (2019)
  • Savaşın Gölgesinde (Mientras Dure La Guerra / While At War, 2019)
  • Savaştan Sonra (Mudbound, 2017)
  • Sükût (Sokout / The Silence, 1998)
  • Tepenin Ardı (2012)
  • Vincent'tan Sevgilerle (Loving Vincent, 2017)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU