Tarihin yakın kadrajı: Ara Güler

Tüm dünyaya mâl olan örnek bir kişiliğe sahip Ara Güler, bu topraklarının yetiştirdiği milli değerlerinden birisiydi. Ülkesinin en küçük çakıl taşına dahi büyük bir aşkla bağlı olan Ara Güler aramızdan ayrılalı 3 sene oldu

1958 senesinde Aydın'da yapımı tamamlanan baraj, tüm devlet protokolünün olduğu gibi medyanın da ilgisini cezbetmişti. Açılışı takip eden gazetecilerden birisi de Ara Güler'di. 

Güler, kalabalık dağıldıktan sonra Aydın'ın güzelliklerine kendisini bir süreliğine kaptırmış ancak yabancısı olduğu kentte kaybolmuştu. Genç foto muhabiri, geceyi geçirmek üzere durdukları köyde, diğer gazeteci ve foto muhabirlerin pek ilgilenmediği bir ayrıntıya dikkat kesilmişti.

Kendisini Anadolu'nun tüm sıcaklığı ile ağırlayan Aydınlı köylülerin, yaşamlarına adapte ettiği tarihi kalıntılar son derece önemli görünüyordu. 
 


Güler, koyunların arasında otlatıldığı tarihi mermerlerin ve köylülerin kenarına kıyısına yaşam alanı kurduğu yapıların birer birer fotoğrafını çekmeye başladı.

Güler, İstanbul'a döndüğünde bu fotoğrafları çeşitli dergilere göndermiş; ama beklenen ilgiyi görememişti. Tüm kayıtsızlığa rağmen genç foto muhabiri, önemli bir keşif yaptığına neredeyse emindi.
 

Ara Güler'in İstanbul'u 1 (1).jpg
Ara Güler'in İstanbul'u 


Sonunda "Architectural Review Dergisi"nin Güler'in kayıtlarını yayımlamasıyla tüm sanat dünyası büyük bir keşifle sarsıldı. 

Bugün UNESCO'nun kültür mirası listesine aldığı Afrodisias buluntularını keşfeden ve bu keşfini dünyaya ispat etmek için amansız bir mücadele veren kişi Ara Güler'den başkası değildi.
 

Aphrodisias Güler'in karesi.jpg
Güler'in objektifinden Afrodisias Antik Kenti


Genç muhabirin sanat dünyasına katkısı yalnızca bu da değildi. 1959 senesinde Nuh'un Gemisi olduğu iddia edilen fotoğrafı da tüm dünyaya servis eden ilk kişi Ara Güler'di.
 

Nuh'un Gemisi Ara Güler'in karesi.jpg
Ara Güler'in "Nuh'un Gemisi" adlı karesi


Genç muhabirin havada zor duran eski bir savaş uçağı ile çektiği görüntü bölgeye sayısız araştırmacı ve turist çekecekti.  

Güler bunlarla da yetinmeyecek Urartuların başkenti Tuşpa'nın fotoğraflarını da dünyaya servis edecek ve yeteri kadar kıymet verilmeyen Van'daki harabeler, yine tüm dünyanın ilgi odağı olacaktı.
 

Tuşpa Güler'in karesi.jpg
Urartular'ın ilk başkenti Antik Tuşpa/ Fotoğraf: Ara Güler


Sanat tarihini derinden etkileyen bu fotoğraflar, bugün dahi önemini korurken, Ara Güler'in Moğolistan bozkırlarından servis edeceği görüntüler de görenleri dehşete düşürecekti.

Güler, bir harabeye dönmüş ve bakımsızlıktan yıkılmanın eşiğine gelmiş Orhun Anıtları'nın fotoğraflarını çekmişti. Bu fotoğraflar Türk kamuoyunun dikkatini çekmiş ve bu yapıların korunması için başta Türk hükümeti olmak üzere pek çok yetkili harekete geçmişti. 
 

Ara Güler'in İstanbul'u 2.jpg
Ara Güler'in İstanbul'u


Yalnızca Türkiye kamuoyunun değil, tüm dünyanın gıpta ile takip ettiği bu mümtaz şahsiyet, Ara Güler, 17 Ekim 2018 tarihinde, 90 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. 

Onun sıra dışı hikâyesi ise Türkiye'nin insan zenginliğinin mücessem bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
 

Ara Güler'in İstanbul'u 3.jpg
Ara Güler'in İstanbul'u


Hayatı ve kadrajı

Orhan Pamuk'un "Ne zaman Güler'in İstanbul resimlerine baksam, yazı masama koşup bu şehir hakkında yazı yazmak istiyorum" sözleriyle tarif ettiği Ara Güler, kendisiyle özdeşleşen kadim şehrinde, 16 Ağustos 1928 tarihinde dünyaya geldi.

Güler'in babası hâli vakti yerinde bir eczacı olan Decat Bey, annesi Verjin ise Mısır önemli ailelerinden birisinin üyesiydi. Anne ve babası Güler'e tam olarak Mıgırdıç Ara Derderyan ismini koymuşlardı.
 

Ara Güler'in İstanbul'u 4.jpg
Ara Güler'in İstanbul'u


Güler kendi ifadesiyle son derece şımarık bir Beyoğlu çocuğu olarak büyümüştü. Galatasaray Lisesi ve İstanbul İktisatta okumuş; ama çok sevdiği gazetecilik mesleği onun eğitimini tamamlamasını engellemişti.

Yeni İstanbul gazetesi ve Hayat mecmuası gibi önemli kurumlarda çalışmışsa da Güler'in hayatını değiştiren dönüm noktası Time dergisinin İstanbul'da ofis açması oldu. Burada işe başlayan Güler; Amerikan Medya Fotoğrafçıları Derneği'ne kabul edilen ilk Türk isim oldu. 

Times'ın efsanevi yayın yönetmeni Bob Neville ile çalışırken gazetecilik disiplininin tüm inceliklerini öğrenen Güler, yalnızca fotoğraf çekmemiş birbirinden önemli röportajlara da imza atmıştı.

Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Yaşar Kemal gibi birbirinden değerli isimler peşi sıra Güler'e röportajlar veriyordu.

1961 senesinde British Journal of Photography onun dünyanın "7 Yıldız" fotoğrafçısından birisi; 1962 senesinde "Master of Leica" ve 2016'da da "Leica Hall of Fame" ödülü Ara Güler'e takdim edilecekti. 
 


1960 Askeri Darbesi'nin en iyi fotoğrafları, Kıbrıs Harekatı'nın en değerli kareleri de Ara Güler'den başkasının değildi. Ara Güler, Filistin cephesinden Eritre'nin sıcak çatışma sahasına kadar dünyanın dehşete düşeceği karelerin de sahibiydi.

Yer kürenin dört bir noktasından sanat harikası kareler servis eden Ara Güler için en özel mekân İstanbul'du. Orhan Pamuk, Güler'in gözlerinden İstanbul'u şu sözlerle anlatacaktı;

Toplumu en yalın halleriyle etkileyici biçimde anlatmayı başarmıştır. İstanbul denince ilk akla gelen isimdir. Kendisini dünya insanı olarak tanımlar. İmgenin evrensel dili ile yazar tarihi. Kültürü ve kuşakları da birbirine bağlar.

Yaşananların tanıklığının yanı sıra "biz" duygusunu yaşatır. Bize bir zamanlar kim olduğumuzu hatırlatır. Dönüşümü fark etmemizi sağlar, modernliğin hemen yanı başında saflığı, doğanın çocuksuluğunu görürüz. O nedenle görmeyi öğretmesi sanattır.

Ara Güler insanların kırılganlığı ve yoksulluğu ile İstanbul'u gösterir. İstanbul'u bir bütün olarak kavramayı sağlar.


Ara Güler'in tarihe geçen portreleri

Ara Güler Türk edebiyatından dünya sanatına uzanan yelpazede birçok ismin portresini çekmişti.

Bu isimler arasında Orhan Kemal, Cevat Şakir Karaağaç gibi müstesna Türk isimler olduğu gibi Picasso ve Salvador Dali gibi dünyaca tanınan isimler de bulunuyordu.

Ara Güler'in portrelerinin içerisinde en çok konuşulan son isim Recep Tayyip Erdoğan'dı.
 

recep tayyi erdoğan portresi.jpg


Orhan Kemal portresi

Güler yakın arkadaşı Orhan Kemal'i şu sözlerle anlatacaktı;

Kafasında hep Borsalino bir şapka, beyaz gömlekli, kravatlı, koyu renk elbiseli. … Kışın gene aynı şapka olurdu başında, ancak bir de palto giyerdi. … Rejisör olsam, hangi filmde oynatırım diye düşünebilirdim.

Fotoğrafça düşünüce Orhan Kemal benim için bir film kahramanıydı adeta. Kafasında hep Borsalino bir şapka, beyaz gömlekli, kravatlı, koyu renk elbiseli.


Bunları yazarken Orhan'ın son cümlesini duyar gibi oluyorum: Adamakıllı bir resmimi çek ulan. Geberip gideceğiz.


Cevat Şakir Kabaağaçlı portresi

Bodrum'un gerçek anlamda tanınmasını sağlayan ünlü edebiyatçımız Cevat Şakir Kabaağaçlı, bir diğer ismiyle Halikarnas Balıkçısı'nın en güzel portresi de Ara Güler'in deklanşöründen fırlamıştı.
 

Cevad Şakir.jpg
Cevat Şakir Kabaağaçlı portresi


Güler'in "Balıkçı" dediği Kabaağaçlı, onun hakkında şunları kaydedecekti;

Ben Ara Güler'e diyeceğimi diyemedim ama o bugün kıyıda benim fotoğraflarımı çekerken benden bir şeyler aldı. Ben ona sözle bir şey demedim ama çektiği fotoğraflarla o benim içimdekini buldu. Boş ver, bu da böyle olsun.


Âşık Veysel portresi

Ara Güler'in bir diğer önemli portresi Âşık Veysel karesiydi. Güler, Veysel'i ziyaretini şöyle açıklayacaktı;

1956'da Sivas dolaylarında bir belgesel hazırlığındaki etnolog Alain Gheerbrant ile Âşık Veysel'i ziyarete gittik. Sivas'tan aldığımız ozanla birlikte onun Şarkışla Sivrialan Köyü'ndeki evine konuk olduk.

Aradan yıllar geçti. Herhalde bugün Siviralan'a, onun evine, odasına, oturup onu dinlediğimiz onun dünyasına gitsem, duvarda boydan boya asılı bir Şarkışla kilimi, gri bir şapka (onun şapkası), ince püsküllü bir saz ve pencereden giren sert güneş ışığını görürüm. O oda, o kilim, o şapka, o saz, pencereden giren o ışık olmasa bile.


Bülent Ecevit portresi

CHP'nin büyük bir değişim yaşayarak yeniden halkla bütünleşmesini sağlayan efsanevi lideri Bülent Ecevit de Ara Güler'in önemli portrelerinden birisiydi.

Elinde sigarası ve bir parça kâğıtla uzun uzun bir dalgınlıkla resmedilen Ecevit, Güler'in ses getiren çalışmalarından birisiydi.
 

Bülent Ecevit.jpg


Recep Tayyip Erdoğan portresi

Ara Güler'in son ve önemli portrelerinden birisi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan portresiydi. Güler'in portresi kadar Erdoğan için sarf ettiği şu sözler de çokça konuşulmuştu;

Bir gün bir yere gittik. Bir şey alıyordum. Orada bana yakın oldu. Bir süre evine gittim. Resimlerini çektim. "Bugün de gelir" diye düşündüm, gelmedi. Bugüne kadar kaç cumhurbaşkanı geçti bizden, 20 tane, 30 tane geçti. Bir tanesi de kafa tutmadı ya kimseye. Yani onun o tarafı hoşuma gidiyor. Niye çekinsin ki biz devletiz be, Osmanlı'dan geliyoruz biz. Uygur yazılarını Moğolistan'da çektim. Bütün bunlar var. Onların nesi var? Zavallı Amerika'nın nesi var?


Salvador Dali portresi
 


Salvador Dali denilince akla gelen ilk karenin sahibi de Ara Güler'den başkası değildi.
 

Güler ve Dali.jpg
Ara Güler ve Salvador Dali


Pablo Picasso portresi

Bir diğer dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso'nun meşhur karesi de Ara Güler'e aitti. Üstelik Picasso, kareyi öyle beğenmişti ki bunun karşılığı olarak Ara Güler'in bir resmini çizerek ona hediye etmişti.
 

Picasso portresi.jpg
Pablo Picasso portresi


Bertrand Russell portresi

Dünyaca ünlü Felsefeci Bertrand Russell'in hafızalara kazınan portresi de Ara Güler tarafından çekilen bir başka önemli eserdi. 
 

B Russel Portresi.jpg
Felsefeci Bertrand Russell portresi


Mimar Sinan hayranlığı

Dünyaca ünlü isimlerin portrelerini çeken ve tarihi belge niteliği taşıyan kareleri dünyaya servis eden Ara Güler için Mimar Sinan'ın yeri bambaşkaydı.

Güler, Sinan'ın çalışmalarını oldukça yakından incelemiş ve duyduğu hayranlığı şu sözlerle açıklamıştı;

Mimari uzakta olan bir şeyi belki kozmos alanı olan bir şeyi hatırlatıyor bana.

Şimdi ben gidiyorum Mimar Sinan'ın bir camisini gezerken o boşlukta Allah'ı buluyorum. Yani ben onun boşluğunda Allah'ı buluyorum.

Mimar zaten onu onun için yapmıştır ama sen onu anlayamıyorsun. Bina zannediyorsun. Değil. Mimar Sinan'ın bir camisinin içini, avlusunu söylüyorum.

Bir duvar, 10 metreye 30 metre, o duvar tek renk beyaza yakın bir renkti. Ne buluyorum ben o duvarın içinde biliyor musun? Mimar Sinan'ın camisine özel oraya diktikleri ağacın gölgesini görüyorum. Günün bir saatinde o gölge onun üzerine düşüyor, o bile düşünülmüş.


Ara Güler, "Allah'ın belası bir şey" olarak tanımladığı fotoğrafçılık sanatına damgasını vurmuştu. Üstelik büyük bir sanatçı olmasına karşın kendisini yalnızca foto muhabiri olarak tanımlıyordu.

Tüm dünyaya mâl olan örnek bir kişiliğe sahipse de bu topraklarının yetiştirdiği milli değerlerinden birisiydi. Ülkesinin en küçük çakıl taşına dahi büyük bir aşkla bağlı olan Ara Güler aramızdan ayrılalı iki sene oldu.

 

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için Tamer Akça'nın "Ara Güler'in Sanata ve Fotoğrafa Bakışı" isimli ayrıntılı çalışması incelenebilir.


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU