Geçen hafta Çin, ekonomik performansını açıklayan bir rapor yayımladı. Rapor, birçok takipçinin dikkatini çekerken Çin'in verilerini şüpheyle karşılayan diğer bir grubu da kızdırdı.
Çin hükümeti tarafından açıklanan veriler, bu yılın ağustos ayında, endüstriyel üretimin geçen yıla göre yüzde 5,6 arttığını, varlık yatırımının yüzde 4'e yükseldiğini, yine Çin'in ticaret dengesi fazlasının yüzde 19 arttığını gösterdi.
Ayrıca yılın ilk yedi ayında perakende satışlarında yüzde 8,6 düşüş yaşanmasına rağmen, bu yılın ağustos ayı satışları, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 0,5 oranında fazlaydı.
Bu rakamları inceleyenler, Çin'in koronavirüs pandemisinin ekonomik etkilerinden ya iyileştiğini ya da iyileşmek üzere olduğunu görecektir.
Ancak, bu yılın başında, en azından diğer ülkelere ulaşmasından iki ay önce, bu salgından ilk etkilenen ülke Çin olduğu için pek çok kişi bu rakamları şüpheyle karşıladı.
Bu iyileşmeyi sağlayan, Çin hükümetinin son dönemde yaptığı yüksek harcamalardır. Çin hükümeti, pandemi döneminde işsizlik oranlarının yükselmesinin ardından istihdam oranını artırma hedefiyle yüksek harcamalar yaptı.
Çin, daha fazla altyapı projesini hayata geçirerek harcamalarını artırdı. Bu sayede fabrikaların üretimini de artırmayı başardı.
Çin'in dünyanın geri kalan ülkelerine kıyasla zayıf olan iç talebi ona zarar veriyor. Nitekim küresel ortalama yüzde 63 iken Çin'in iç talebi, ekonomisinin yüzde 39'unu geçmiyor.
Bu nedenle Çin, ulusal ekonomisi için büyük ölçüde ihracata dayanıyor. Analistler, bu uygulamanın gelecekte olumsuz bir etkisi olacağına inanıyor.
Çünkü ekonomik iyileşme, Çin'in yaptığı gibi hükümetin talep artışını sağlamasına değil doğal ve sağlıklı bir talep artışına dayanmalıdır.
Çin ayrıca, işsizlerin çoğuna yardım da yapmıyor. Pandemi sırasında işsiz kalan 80 milyon Çinlinin yüzde 3'ten azı devlet yardımı alıyor.
Bu oranın varlığı, Çin'deki iç talepteki düşüşün nedenlerinden biri. Bazıları, Çin'in bu salgının etkilerinden gerçekten iyileşmediğini düşünüyor.
Pekin'de toplu taşıma kullanımında görülen yüzde 10'dan fazla düşüş gibi rakamları da buna kanıt gösteriyorlar. Onlara göre bu düşüş, Çinlilerin koronavirüs salgınına karşı korku ve endişelerinin devam ettiğinin göstergesi.
Bu şüphelere, özellikle şu anda ihraç ettiği malların oranı, küresel malların yüzde 13'ünden fazlasını oluşturarak tarihi bir seviyeye ulaştığı için Çin'in pandemiden ne ölçüde yararlandığına dair dillendirilen şüpheler de ekleniyor.
Çin'in ise bu konuda başka bir görüşü var o da; tüm küresel hükümetlerin kendi iç ekonomilerini korumak için müdahale ettikleri, kendisinin yaptığı erken müdahalelerinin de erken bir ekonomik iyileşmeye katkıda bulunduğu.
Bu görüş birkaç nedenden dolayı doğru olabilir. Bunlardan biri de Çin'de otomobil satışlarındaki yüzde 12 artıştır.
Dolayısıyla toplu taşıma kullanımındaki düşüşün sebebi, Çin halkının pandemiye ilişkin endişelerinden ziyade farkındalığının artmış olmasıdır.
Çin'in üretim artışına paralel olarak ihracatı da arttı. Nitekim küresel ihracat malları içindeki payının artmasının yanı sıra ticaret fazlasındaki artış da bunun ispatıdır.
Her ne kadar bunun diğer ülkelerin ihracatlarındaki düşüşten kaynaklandığını, dolayısıyla Çin'in ihracatının değil de aslında küresel ihracat içindeki oranının arttığını söylemek mümkün olsa da.
Keza Çin fabrikalarındaki üretim artışının, hükümetin tüm fabrikalarda gereken sağlık önlemlerini uygulamasıyla sağlandığı söylenebilir.
Fabrika ortamının diğer işyerlerine kıyasla nispeten kolay kontrol edilmesi bu önlemlerin başarıya ulaşmasına yardımcı olan unsurlardan biridir.
Çin, uzun zamandır birçokları için bir şüphe kaynağıdır. Pandeminin koşulları, bu şüpheciliğin artmasına katkıda bulundu.
Bununla birlikte, Çin ekonomik modelinin dünyada bir benzeri yoktur. Çin hükümeti de bu ekonominin büyüklüğüne rağmen dünyadaki hiçbir ülkenin yapmadığı kadar ekonomiyi sıkı bir şekilde kontrol altında tutmaktadır.
Ayrıca, Çin ekonomisinin geçtiğimiz on yıllar boyunca süregelen büyümesi, bugün devam eden büyümeyi haklı gösterebilir.
Bazıları için şaşırtıcı olabilecek bu büyüme, Çin'in geçmiş yıllarda tanık olduğu büyüme oranlarına kıyasla çok küçüktür.
İşte bu noktada, Çin'in de diğer ülkeler gibi pandemiden etkilendiği, pozitif ekonomik rakamlara tanık olsa bile bu rakamların pandemi öncesine kıyasla önemsiz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çin'in aldığı önlemlerin yararlı olup olmayacağını zaman gösterecek. Ancak Çin, ekonomik kararları ile zorluklara meydan okumaya ve başarılı olmaya alışıktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish