Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, başta Doğu Akdeniz olmak üzere bölgesel ve uluslararası gelişmeler ile Türkiye'nin dış politika hamlelerine ilişkin değerlendirmeler yaptı. Anadolu Ajansı’na konuşan Oktay, Doğu Akdeniz politikaları nedeniyle Avrupa Birliği’ni (AB) sert sözlerle eleştirdi.
AB’nin tutumunu tepeden bakmacı, olarak değerlendiren Oktay, “Avrupa Birliği kusura bakmasın uluslararası bir mahkeme değil, kimin haklı kimin haksız olacağını belirleyen bir mekanizma da değil. Biz de Avrupa Birliği'ni böyle görmüyoruz zaten” dedi.
Doğu Akdeniz’de Türkiyenin hakları olduğunu ve Libya’yla imzalanan münhasır ekonomik bölge anlaşmasını hatırlatan Oktay, şunları söyledi:
100 yıl önce Türkiye'ye çizilen bir harita vardı Sevr diye. Adına anlaşma bile demek istemiyorum çünkü anlaşmada iki taraf olur. Pervasızca bir milleti yok etmeye dönük ve pervasızca böyle leş kargaları gibi bir milletin üzerine çöken bir yapının, yüz yıl önceden bahsediyorum, oradan işte 30 Ağustos'u kutlayacağız yarın. Bir milletin kendi bağımsızlığını tekrar aldığı, kendi istiklalini tekrar kazandığı hem de elinde avucunda hiçbir şey olmadan, bir imparatorluğun külleri arasından yeniden doğduğu, bir istiklal mücadelesi sonrasında o haritayı yırtıp attığı dönemi. Şimdi 100 yıl sonrasına geliyoruz, bakıyorsunuz oyuncular hemen hemen aynı. Fazlası var eksiği yok, Almanya gibi...
“Biz o haritayı yırtar atarız”
Yunanistan’ın macera aradığını söyleyen Oktay şu ifadeleri kullandı:
Şimdi koca Akdeniz'e sığmayacaksınız geleceksin benim şurası Kaş, Meis adasını konuşuyoruz son günlerde sürekli gündemde değil mi? Sen diyorsun ki "Ticaretin de dahil, sen Akdeniz'de en uzun kıyıları olan ülke olabilirsin, ticaretin de dahil, gemi ticaretin de dahil, ticaretten bahsediyorum, yapamazsın. Benden izin almak zorundasın. Yani burayı sana denizden ziyade bir göle dönüştürürüm ben." Var mı böyle bir dünya. Kaş dediğimiz yer neresi? Bütün milletimiz çok iyi biliyor. 2 kilometre, anakaramızdan 2 kilometre ötesinden konuşuyoruz. Ege farklı mı? Hemen Çeşme'nin karşısındaki koyun adalarını düşünün, Sakız Adası'nı düşünün 1 kilometre. Atina nere, Sakız Adası, hemen İzmir'in, Çeşme'nin karşısını konuşuyoruz 1 kilometre nere, hemen Kaş'ın karşısındaki 2 kilometre nere? Benim Kaş'taki vatandaşım bunu görmüyor mu? Çeşme'deki vatandaşım bunu görmüyor mu? Her sabah kalktığında içi kan ağlıyor. Peki Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti bunu kabul edecek mi? Avrupa Birliği şöyle diyor, dünya böyle diyor... Mümkün mü? Biz bu haritayı da bu haritayı aklından geçirenleri de kusura bakmasınlar yırtıp atarız, gerektiğinde ezer geçeriz.
“Oruç Reis ile kendi kıta sahanlığımızda kendi ekonomik faaliyetimizi yürütüyoruz” diyen Oktay, “Bir ülkenin zenginleşiyor olması ilk etapta en yakınındaki komşularından başlamak üzere oranın da zenginleşmesi anlamına gelir. Yoksullaşması anlamına gelmez. Barışın artacağı anlamına gelir, daha büyük projelerin hayata geçirileceği anlamına gelir. Türkiye olarak biz buna böyle bakarız” dedi.
“Böyle iki yüzlülük olmaz”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin karasuları içerisinde arama faaliyetinin devam ettiğini de hatırlatan Oktay, “Sen gelip Kıbrıs Türkü'nün 60 antlaşmasına göre bütün haklarının eşit olduğunu söylediğin ve garantör ülkelerin de olduğu bir yapıda yok sayacaksın ve bugün oraya gidip hem sismik araştırmanı hem sondajını yapacaksın, rezervlerini tespit edip almaya çalışacaksın ondan sonra Kıbrıs Türkü bu araştırmayı yaptığı zaman, sondajı yaptığı zaman, Türkiye bu sondajı yaptığı zaman aynı yetkililer olarak hayır diyeceksin, böyle iki yüzlülük olmaz” dedi.
12 adaların 1947 Paris Anlaşması'yla önce İtalyanlara sonra Yunanistan’a verilmesini eleştiren Oktay, “Kimin malını kime veriyorsunuz? Ve kendi aralarındaki anlaşmalara rağmen, "silahlandırılamaz" dedikleri adaların, Türkiye'nin dibinde, horozun öttüğünü duyuyorsunuz, adım adım adım 100 yıl boyunca silahlandıracaksınız, Türkiye buna "Olur, buyurun yapabilirsiniz" mi diyecek? Türkiye bugün ayağa kalkmış durumda. Milletiyle, devletiyle birlikte lideriyle birlikte buna "Dur" diyor. "Eğer durmazsan da bunun bedeli varsa öderiz, ödetiriz" diyor” şeklinde konuştu.
"Elimizden kaza çıkmaz, gerekeni yaparız"
Yunanistan’ın kıta sahanlığını 12 mile çıkartmasının TBMM’nin aldığı karara göre savaş nedeni olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şu ifadeleri kullandı:
Bunu kabul etmemizi mi bekliyorsunuz? Bu savaş sebebi olmayacak da ne olacak? Cumhurbaşkanımız da bunu söylüyor zaten. Elimizden kaza çıkmaz. "Kazara falan" diyorlar ya gerekeni yaparız. Burada Türk milleti olarak biz gerekeni yapmayacaksak nerede yapacağız? Burada biz gerekeni yapmayacaksak hakkımızı aramayacaksak nerede arayacağız? Türkiye'nin tezi şudur, "Burnumun dibindesin zaten, ülkelerin kıta sahanlığı vardır ama şu adacıkların kara suları olabilir, hakkaniyetli davranıyoruz yine, kıta sahanlığı olamaz. Münhasır ekonomik bölgesi olamaz. Bunu kabul edemeyiz.
“Bedelini öder ödetiriz”
AB’ye “Üye diye Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni bir oturtun ve hakkaniyet ölçüsünde şu adalara bakın ve Türkiye'ye bakın, Türkiye'nin haklarına ve tezlerine kulak kabartın, rıza gösterin. Yoksa bu, gelecek açısından çok ciddi riskler oluşturur” diye seslenen Oktay, “Bu risklerin bedeli ne olursa olsun Türkiye bunu öder ve ödetir. Bunu söylerken de sürekli bedel öder veya ödetir derken de yani şeyi de kastetmiyoruz burada. Böyle önüne geleni tehdit eden falan bir ülke boyutunda değiliz. Biz kendi haklarımıza tecavüz etmeye çalışan birisine karşı bu duruşu sergiliyoruz. Yani gidip de başka birisinin yani Avrupa Birliği'nin üyelerinin sahalarında ve Avrupa Birliği'nin sahasında veya başka bir ülkenin sahasında hak iddia eden konumda değiliz. Kendi hakkımızın çiğnenmesine müsaade etmeyeceğimizi haykırıyoruz” dedi.
“Saat saat takip ediyoruz”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay Libya’da yaşananlar için ise şunları söyledi:
Türkiye olarak biz hala Libya'nın bölünmez bütünlüğü çerçevesinde yaklaşıyoruz ve Saraç hükümetini, Birleşmiş Milletler'in legal hükümet olarak tanıma taraftarıyız ve tehditlerle çözümün olmayacağı ile alakalı yine Türkiye açısından baktığımızda da imzaladığımız bir anlaşma var. Bu anlaşmaların da halel görmeyeceği bir çözüm noktasında gerek Dışişlerimiz, gerek Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her türlü çalışmalar, faaliyetler devam ediyor. Ümit ederiz bir an önce çözüme ulaşılır ama bakıp göreceğiz, yani çok yakınen takip ettiğimiz, neredeyse günübirlik saat saat takip ettiğimiz bir yapı. Zaten yine dün de Cumhurbaşkanımızın da başkanlık Konseyi Başkanı ile yaptığı bir başka görüşme de vardı. Çok yakın takip ediyoruz.
“Lübnan’ın yanındayız”
Oktay, yaşanan büyük patlamadan sonra bir kez daha dünya gündemine gelen Lübnan’a Türkiye’nin yardımlarını anlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
Beyrut Limanı tekrar ayağa kaldırılana kadar Mersin ve İskenderun limanlarını hem yükleme-boşaltma anlamında hem depolama anlamında kullanabileceklerini, depolardaki bu resmi faaliyetleri kendileri yürütebileceğini, oradan ana depolarda tutulup Lübnan'ın ihtiyacı oldukça da daha küçük ölçekli gemilerle taşınabileceğini ve bizim de burada katkı vereceğimizi ifade ettik.
Önerinin Lübnan makamları tarafından değerlendirildiğini aktaran Oktay, “Gönül coğrafyası dediğimiz şeyi orada gördük. Dolayısıyla bugün de şunu söylüyoruz, sonuna kadar Lübnan'ın yanındayız. Her alanda yanındayız. Yanında olurken de herhangi bir beklenti içerisinde olmadan yanında oluruz diğer yerlerde olduğu gibi. Dolayısıyla Lübnan'la ilişkilerimiz hem ekonomik anlamda hem diğer anlamlarda da devam edecek” dedi.
“Dere hakkını alır”
Meydana gelen sel felaketinin ardından Giresun’da çalışmaların sürdüğünü aktaran Oktay, “Karadeniz'de de çok meşhur bir söz var "Dere hakkını alır" diye. Hakkını alacağını bile bile oraya yapılaşmanın çocukları ve aileleri, kendi ailenizi, kendi çocuklarınızı, kendi çocuklarımızı, riske atmamamız bu anlamda çok önemli diye düşünüyorum” dedi.
AA