Çin'in Vuhan kentinde başlayan ve hızla dünyaya yayılan Kovid-19 salgını Türkiye'de durağan dönemden yeniden tırmanış eğilimine geçti.
Vaka sayısı 233 bin 851'i, ölenlerin sayısı da 5 bin 747'ye ulaşmış durumda.
Türkiye'de 1 Haziran itibarıyla yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirlerinin gevşetilmesi, Güneydoğu'da özellikle Diyarbakır'ı vurdu.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 1 milyon 700 bin nüfuslu Diyarbakır, vaka sayısında 20 milyonluk İstanbul'la yarışıyor.
Salgına karşı sokağa çıkma yasakları, maske takma zorunluluğu, sosyal mesafe kuralı, toplu mekanları kapama gibi tedbirleri hayata geçiren hükümet, 1 Haziran 2020 tarihinde normalleşme sürecine "kademeli geçiş" yaptı.
Bu geçiş ile birlikte özellikle Diyarbakır'da vaka sayılarında patlama yaşandı.
"Diyarbakır alarm veriyor"
Diyarbakır'da ilan edilen salgın hastanesi olan Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan TTB Merkez Konsey Üyesi Dr. Halis Yelikaya, kentteki son durumu ve virüsün yayılma nedenleri hakkında bilgi verdi.
Independent Türkçe'ye konuşan Dr. Yerlikaya, Diyarbakır'ın en fazla hasta sayısının görüldüğü illerin başında yer aldığını söyledi.
Dr. Yerlikaya, "Sağlık Bakanlığı, başından beri bu süreci şeffaf bir biçimde yürütmedi. İlimizdeki verilerde bu noktada süreçte bilgiler verilmediği için net rakamlara sahip değiliz" sözleriyle görüşünü dile getirdi.
"Şuna şahidiz; Diyarbakır'daki koronavirüs vakaları alarm verici bir noktadadır" diyen Dr. Yerlikaya, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
İlimizde şu anda hastanelerde 616 hasta yatarak tedavi görüyor. Bu hastaların yüzde 15'i yoğun bakım ünitelerinde yatırılıyor. Dünya'daki rakamlara baktığımız zaman aktif hasta sayısının yüzde 1,5 yoğun bakım ünitelerinde takip edilirken Türkiye'de bu rakam yüzde on civarında ama ilimizde ve bölgemizde bunun yüzde 15 olması korkunçtur. Bölgede birçok ilde hastanelerde hastaları yatıracak yer yok.
"Günde 300 kişinin testi pozitif çıkıyor"
Pandemiyle mücadelede, sadece vatandaşın bireysel olarak alacağı önlemlerle baş edilemeyeceğini ifade eden Dr. Yerlikaya, "Nitekim hayat bizi doğrulamış durumda. Salgının başlangıcında insanlara evde kal çağrısı yapıldı. Belli bir duyarlılık oluştu. Ama süreç içerisinde Sağlık Bakanı ve mevcut siyasi iktidar sanki salgın sona erdi ve burada bir başarı öyküsü yaratıldı gibi bir algı oluşturuldu" dedi ve ekledi:
Bu algıyla birlikte 1 Haziran'da hızlı bir normalleşme oldu. Oysa her ilin, her yörenin kendine özgün koşullarına uygun birtakım önlemlerin alınması ve tedbirlerin kaldırılması gerekiyordu. Sonuç olarak 1 Haziran sonrasında toplumsal hareketlilik hızlandı. Çok sayıda hasta oluşmaya başladı. 1 Haziran sonrasında, 9 Haziran'da en alt seviyeye inen hasta sayılarının Türkiye genelinde de artışıyla karşı karşıya kaldık. Mevcut durumda da başta Diyarbakır olmak üzere Urfa gibi birçok yerde şu anda çok ciddi hasta sayısıyla karşı karşıyayız.
İlk doğrulanmış vakanın açıklandığı 11 Mart'tan bu yana geçen yaklaşık 5 aylık bir süreç içerisine baktığımızda hiç olmadığı kadar vaka sayısı görüldüğüne dikkat çeken Dr. Yerlikaya, "Diyarbakır'da ortalama günde 300 civarında pozitif testli hasta var. Şunu da hep vurguladık; bu hastalığın özelliği itibariyle testi negatif olup klinik ve radyoloji sonucu pozitif olan hasta sayılarını da göz önüne aldığımızda aslında virüse yakalanan hastanın çok üstünde bir hasta sayısıyla karşı karşıyayız" diye konuştu.
"Açıklanan rakamlar doğru değil"
Şanlıurfa'da günlük 350-400 civarında doğrulanmış hasta sayısıyla karşılaştıklarını aktaran Dr. Yerlikaya, "Bu iki ili baz aldığımızda sağlık bakanının her akşam ifade ettiği Türkiye'deki binli rakamlar kadar olduğu görünüyor. Bu bize yansıtılan tablonun gerçeği yansıtmadığını net olarak gösteriyor" diye savundu.
Yapılması gereken çokça şey olduğunu; fakat salgınla mücadelede bütünlüklü bir yaklaşımın, toplum katılımının mutlaka sağlanması gerektiğine vurgu yapan Dr. Yerlikaya, Diyarbakır'da ise toplumun katılımına yönelik hiçbir şey yapılmadığını ileri sürdü:
"Bu hastalığın önlemine ilişkin, yayılma biçimine ilişkin insanlara eğitim çalışmalarından tutun da sosyal destek programlarına kadar, hijyen önlemlerinden maske teminine kadar birçok başlıkta çok daha başarılı bir sonuç alma ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz."
Mevcut gidişatın Diyarbakır'ı felakete doğru götürdüğü görüşünü ileri süren Dr. Yerlikaya, "Şu anda Diyarbakır'da logaritmik bir hasta artışı var. Bu şekilde devam ederse hastanede hastaları yatıracağımız yer kalmayacak. Bu durumda hasta kayıplarıyla karşılaşacağız" diye konuştu.
Bir hastanın 4-5 ilde yer kalmadığı için vefat ettiğini de sözlerine ekleyen Yerlikaya, özellikle eylül ayıyla birlikte okulların açılması ve grip mevsiminin gelişiyle Kovid-19 ile birleşmesiyle oluşturacağı etkileri göz önüne alındığında daha kötü bir tabloyla karşılaşma olasılığı olduğuna dikkat çekti:
Bir an önce kamu otoritesinin durumun vahametini göz önüne alan, toplum katılımını önemseyen, meslek örgütlerinin katılımını bilimsel veriler ışığındaki sonuçlar üzerinden önlemlerin alınarak bu sürece dur denilmesi gerekiyor. Yoksa bedelini hep beraber vatandaşlar olarak ödeyeceğiz. Durum gerçekten vahim bir tabloya doğru gidiyor.
"Sağlık Bakanımızın emeği boşa gitmemeli"
Sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarla halka duyarlılık çağrısı yapan kanaat önderi ve avukat Muhammed Dara Akar, "Bu iş sadece kamuya bırakılamaz. Aylardır fedakarca bu süreci yürüten Sağlık Bakanı'nın emeğinin zayi olmaması lazım. Pandemiyi kontrol altına alma başarısı göstermiş, aylarca fedakarca çalışan Sağlık Bakanımızın ve hükümetimiz çabaları boşa gitmemelidir"dedi.
Alınan tedbirlere uyulmaması nedeniyle Diyarbakır'da "pikin pikinin"yaşandığını vurgulayan Akar, şunları anlattı:
İki ay önce dedik ki; eğer tedbir alınmazsa, insanlar pandemi kurallarına uymazsa, yetkililer, sivil toplum, halk, basın, din adamları hepsi birlikte hareket edip iş birliği halinde bir kampanya yürütüp bu pandemiyi kontrol altına almazsa hastaneler dolup taşacak.
Sadece Kovid-19 hastaları değil, diğer hastalarda hayatlarını kaybedecek ve maalesef bugün Diyarbakır'da bu tabloyla karşı karşıyayız. Çok açık ve net bilgiye dayanarak, çeşitli hastanelerdeki yetkililerle görüşerek söylüyorum; bütün hastaneler Kovid-19 nedeniyle zaten dolmuş. Kronik rahatsızlığı olanlar; kalp, böbrek, tansiyon ve diğer hastalığı olanlar yaşlı veya gençler korkudan hastaneye gidemez oldular. Yazıktır, günahtır.
"Doktor, hemşire bulamayacak hale geleceğiz"
"Bu şekilde fütursuzca, tedbirsizce davranırsak; sağlık sektöründe bugün belki bulduğumuz doktorları, hemşireleri bulamayacak hale geleceğiz" diye uyarıda bulunan Akar, şunları söyledi:
Birçok doktor, hemşire arkadaşımızın perişan hale geldiğini siz de duyuyorsunuz. Bu insanlar günde kaç hastaya bakıyor. Ameliyatlar yapılamayacak hale gelecek. Burada birinci görev tabi bütün toplumundur. Ben sadece sivil toplum, kamu bürokrasisi, sağlık bürokrasisi demiyorum. Bütün herkesin kendine düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor.
"Tedbir alınmazsa her ölüm bir cinayettir, kader değildir"
Akar, "Diyarbakır'daki bu sessizliği de hayret içerisinde izliyorum. Çünkü ne doğru dürüst basından, ne sivil toplumdan, ne halktan, ne kanaat önderlerinden tedbire dair bir çağrı, açıklama duyamıyorum. İnsanlar bunu kanıksadı. Bunun sebebi de galiba Diyarbakır ve bölgedeki kültürel yapı. Bunu bir kader gibi görüyor. Başını eğmiş, 'Başıma gelen kaderimdir' diyor. Tedbir alınmazsa her ölüm bir cinayettir, kader değildir" ifadelerini kullandı.
Tedbirin, sadece kamu görevlilerine bırakılamayacak bir sorumluluk olduğunun altını çizen Akar, "Bu konuda kamuoyunu tekrar düşünmeye, gayrete davet ediyoruz.. Polisin, zabıtanın veya sağlık görevlisinin omzuna bırakılamaz. Din adamları, muhtarlar, kanaat önderleri, siyasiler bu konuda lütfen aklını bir an önce başına devşirsin ve bu işin önlemini alsın" dedi.
"Herkes evinde otursun"
"Eğer çok acı tablolar yaşamak istemiyorsak bayramda valiliğin bir kararı ister olsun, ister olmasın herkes evinde otursun" diyen Akar, özellikle toplu halaylı düğünlerinlerin iptal edilmesi gerektiğini söyledi.
Diyarbakırlıların, hangi hastanenin pandemi hastanesi olup olmadığınıdahi bilmediğini ifade eden Akar, "İl Sağlık Müdürlüğü'nden de açıklama bekliyorum. Yoğun bakımlarda yer kalmadı. Sadece araştırma hastanesinde 50 tane yoğun bakım hastası yatıyor. 2 milyon nüfusumuz yok; ama yoğun bakımda en üst sıralardayız. Adana, Eskişehir, Kayseri bizden daha büyük şehirler; ama biz pandeminin bayrağını almış birinciliğe doğru gidiyoruz" şeklinde konuştu.
"Valiye çok güveniyorum; Sadece devlet yetkililerine bu işi bırakarak içinden çıkamayız"
Diyarbakır Valiliği'nin tedbirlerde yetersiz kaldığı iddiaları hakkında da konuşan Akar, "Göreve yeni gelen sayın valimize çok güveniyorum. Kabiliyetli ve tecrübeli bir insandır. Gerekli tedbirleri alacağına ve açıklama yapacağına da inancım tamdır. Sadece devlet yetkililerine bu işi bırakarak içinden çıkamayız" ifadelerini kullandı.
İl Sağlık Müdürü Dr. Tekin: Vaka artışımız var, yeni tedbirler gündemde
Diyarbakır İl Sağlık Müdürü Dr. Cihan Tekin ise, hastanelerde yer kalmadığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, şunları söyledi:
Hastanelerde yerimiz var. Tüm hastaları yatılı olarak tedavi etmemiz mümkün değil. Gerekli görülen hastalar yatırılıyor ve tedavileri yapılıyor. Bakanlığımız gerekli açıklamaları düzenli yapıyor. Valimiz de en yetkili merci olarak sürekli uyarılarda bulunuyor. Bunların ötesinde yorum ve değerlendirme yapmam doğru olmaz.
Tekin, "Pandemiye karşı yapılan uyarılara karşın, ki bayram öncesi çok dikkatli olunması çağrısı da yapılmıştı; vatandaşın uyumu konusunda sorun var. Ne yazık ki uyarılara kulak tıkanıyor. Böyle bir tablo içerisinde ister istemez vaka artışlarımız oluyor. Tek isteğimiz sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına uymaktır. Vatandaşın kamu adına yapılan çağrılara mutlak süretle destek çıkması lazım" diye konuştu.
Son olarak, Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu ve İl Pandemi Kurulu ile toplantı yaptıklarını belirten Dr. Tekin, "Önümüzdeki günlerde pandemiye karşı yeni kararlar alınabilir" ifadelerini kullandı.