Genelkurmay başkanının oğlu "demir yumruk" Vali Nevzat Tandoğan'ı ölüme nasıl sürükledi?

Ankara’ya uzun yıllar hizmet etmiş ve önemli katkılarda bulunmuş Nevzat Tandoğan’ın Ankara yıllarının eşi benzeri daha yoktur. Vatandaşın karşısında tir tir titrediği Vali Tandoğan’ın 9 Temmuz 1946'daki intiharı ise kamuoyunda bir şok etkisi yaratmıştı

Tarihte Ankara’nın yerel siyasetine damgasını vurmuş iki isim vardır. Bunlardan birisi İbrahim Melih Gökçek, diğeri de Abdullah Nevzat Tandoğan’dır.

İki isim de Ankara’ya uzun yıllar hizmet etmiş ve önemli katkılarda bulunmuştur. 

Yine benzer şekilde hem Tandoğan’ın hem de Gökçek’in seveni kadar sevmeyeni çoktur.

Aralarındaki en önemli fark Gökçek’in seçilmiş bir başkan, Tandoğan’ın ise atanmış bir vali-başkan olmasıydı. 

Nevzat Tandoğan’ın Ankara yıllarının ise bir eşi benzeri daha yoktur. 

Bugün bir belediye tabelasında “Çimlere basmayın!” türünde emir kipiyle çekimlenmiş kaba bir ifade ile karşılaşıldığında dahi merhum Nevzat Tandoğan’ın mirasının ne kadar canlı olduğuna şahit olmak mümkündür. 

Vatandaşın karşısında tir tir titrediği Vali Tandoğan’ın 9 Temmuz 1946 yılındaki intiharı ise kamuoyunda bir şok etkisi yaratmıştı.
 

Nevzat tandoğan 2.jpg
Nevzat Tandoğan / Fotoğraf: biyografya.com


Tandoğan’ı unutturmayan üç iddia

Tandoğan’ın intihar etmesine rağmen Demokrat Partililerin seçim süreçlerinde en fazla yüklendikleri isim olarak öne çıkmıştı. 

Tandoğan intihar etti, aradan yıllar geçti; ama bugün dahi CHP eleştirilecekse merkez sağın eleştirilerinin odağında olmayı başarabilen bir isim olarak öne çıkıyor.

Geçmişte Süleyman Demirel bugün ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nevzat Tandoğan’ın icraatlarını gündeme getirebilmektedir.

Hakkında sayısız efsane bulunan Nevzat Tandoğan hakkında anlatılagelen üç iddia, bugün de tazeliğini korumaktadır.

İlk iddia Nurcuların arasında oldukça popüler olan “Başından bul!” bedduasıdır.

Kastamonu’dan Ankara’ya getirilen önemli bir sürgün olan Said Nursi, Vali Nevzat Tandoğan’ın huzuruna çıkartıldı.

Tandoğan, karşısında şapka yerine sarık bağlamış Nursi’yi görünce tepesi atmış ve zorla şapka giydirmeye çalışmıştı.
 

said nursi.jpg
Said Nursi / Fotoğraf: Twitter


Bu durumu izzet-i nefsine yönelik bir tecavüz olarak değerlendiren Nursi, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’a “Başından bul!” diyerek beddua etmişti. 

Nurcular, Tandoğan’ın intiharı sırasında başını hedef alarak silahı ateşlemesini bu bedduaya yormaktadır.
 

osman yüksel serdengeçti.jpg
Osman Yüksel Serdengeçti / Fotoğraf: Wikipedia


Tandoğan’a dair anlatılagelen bir diğer önemli iddia ise, Osman Yüksel Serdengeçti’nin tanıklığına dayanmaktadır. 

Serdengeçti, 1944 yılında henüz üniversitede öğrenciyken tutuklandıklarını ve kendilerini bir anda Ankara’nın demir yumruk Valisi Tandoğan’ın karşısında bulduklarını anlatır.

Tandoğan, kendilerine bu tutuklama sonrası meşhur “Öküz Anadolulu” nutkunu çekmişti:

Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek; ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.


Nevzat Tandoğan’a atfedilen üçüncü efsane ise ünlü halk ozanımız Aşık Veysel’i Ulus’a almamasıyla ilgiliydi.

Tandoğan, Valiliği sırasında Ankara’nın önemli meydanlarında "köylünün çirkin kıyafetlerle ortalıkta dolaşarak yabancı sefirlere karşı memleketi gülünç vaziyete düşürmemesine" büyük önem verirdi.

Bu yüzden bir köylünün Ankara’da önemli bir işi var ise köyün ortak iaşesi ile alınan takım elbiseyi sırasıyla giyerek şehre indiği rivayet edilir.

Aşık Veysel de o süreçte Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığı şiiri takdim etmek üzere Ankara’ya kadar gelmiş ama Nevzat Tandoğan’ın katı kuralları sebebiyle Ulus’a girememişti. 
 

Aşık Veysel.jpg
Aşık Veysel / Fotoğraf: Twitter​​​​​​​


Yolun sonuna doğru

Nevzat Tandoğan, 1894 yılında İstanbul’da dünyaya gelmişti. İstanbul Darülfünunda hukuk eğitimini tamamlayan Tandoğan, 1914 yılında orduya alındı.

Bu süreçte İttihat ve Terakki içerisinde hızla yükseldi.

Türk polis sisteminin bugünkü modern temellerini atan İttihatçılar, Tandoğan gibi yetenekli isimlerin bu alandaki eğitimine büyük önem gösterdi.

1918 yılında İttihat ve Terakki liderleri ülkeyi terk edince Nevzat Tandoğan’ın parlak kariyeri de büyük bir sekteye uğradı.

Ordudan ayrılan Tandoğan, polislik mesleğinden vazgeçmedi.

Ankara’da işgalcilere karşı direniş başladığında Tandoğan’ın operasyonları Milli Mücadele’ye büyük fayda gösterdi.

Tandoğan bu operasyonlarda İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin önemli isimlerinden Molla Sait’i ele geçirerek yabancı devlet temsilcileriyle tüm yazışmalarını deşifre etti.

Bir diğer operasyonda ise Peyam-Sabah başyazarı Ali Kemal’i yakalayarak Ankara’ya gönderdi. 

​​​​​​​Ali Kemal, Türk basın tarihinin en güçlü kalemlerinden birisiydi ve yazdıklarıyla Ankara’daki hükümeti çok zor bir durumda bırakıyordu.

Ali Kemal tutuklama sonrası Ankara’ya ulaşamadan Sakallı Nurettin Paşa tarafından linç ettirilerek öldürüldü. 

Nurettin Paşa, kahraman olmayı beklese de Mustafa Kemal Atatürk ile yıldızı hiçbir zaman barışmadı.

Atatürk, Nutuk isimli meşhur söylevinde Sakallı Nurettin Paşa’ya olabilecek en ağır sözleri söylemiş ve kendisine büyük bir nefret göstermişti. 


Nevzat Tandoğan’ın velinimeti: İsmet İnönü

İsmet İnönü, Nevzat Tandoğan’ı İstanbul Adalar’daki belediye vazifesi sırasında tanıdı.

İnönü, polislikten yetişen Tandoğan’ın disiplinli ve atik tavırlarından oldukça etkilendi.

Bunun üzerine Tandoğan’ı memleketi Malatya’ya Vali olarak tayin etti. Tandoğan, Malatya’da büyük başarılar gösterdi;

Seferberlik yıllarında hükümetin otoritesi zayıflamıştı. Hemen her gece silahlı çatışmalar oluyor rakı içip halkın huzurunu bozan kabadayılar silah çekip ateş ederek halkı sindiriyorlardı.

Vali disiplinliydi meyhaneleri düzene soktuğu gibi halkın huzurunu kaçıranları Elaziz askeri mahkemesine gönderiyordu.

Nara atan memuru gece yakalarsa arabasına alıp Yazıhan’a bırakıyordu. Gecenin ayazında ayılan memur 20 km yolu yürüyerek işine dönmeye çalışıyordu. Dönemez ise takip edip işine son veriyordu.

(Aziz Azmi Fenercioğlu,
Vali Nevzat Tandoğan Dönemi’nde Malatya)


​​​​​​​İsmet İnönü, yeni prensi Tandoğan’ı Malatya’da da yakından izledi ve başarılı icraatlarını ödüllendirmek üzere meclise girmesini sağladı.

Tandoğan, mebus olmasına rağmen İnönü’nün büyük katkılarıyla Ankara Valiliği'ne atanması sağlandı. 

Tandoğan, İnönü’nün tüm bu fedakarlıklarını unutmayacaktı.
 

Nevzat tandoğan.jpg
Nevzat Tandoğan / Fotoğraf: Wikipedia


Atatürk’ün İnönü’yü görevden alması sonrası yaşanan stadyum hadisesi sabık Başvekil İnönü’yü Ankara’nın istenmeyen politikacısı konumuna düşürdü.

İnönü hatıralarında bu vakayı şöyle anlatacaktı: 

Bir pazar günü futbol maçına gittim. Yürüyüşe çıkmıştım. Yanımda çocuklarım ile Kazım Özalp’ın oğlu vardı. Onlar maçı görmemiz için ısrar ettiler.

Stadyumda Atatürk’ün kalemi mahsus müdürü rahmetli Süreyya Bey bir yerde oturuyordu. Ben de gittim yanına oturdum. Biraz zaman geçtikten sonra halk benim orada bulunduğumu fark etti.

Büyük ölçüde nümayiş yapmaya, bağırmaya ve alkışlamaya başladılar. Baktım tezahürat devam ediyor. Orda oturamaz hale geldim. Artık stadyumda kalmam doğru olmayacak.

Çıktım, güç halde bir arabaya bindim ve eve döndüm. Sonra öğrendim ki bağırırken fena sözler söylemişler. Bizi bırakıp nereye gidiyorsun demişler.

Hadiseden pek müteessir oldum; fakat yapacak bir şey yok. Bir emrivaki karşısında kalmıştım. Bu olay Atatürk’ü çok etkilemiş. Arkadaşlarıyla akşam toplantılarında günlerce bunun üzerinde konuşulmuş.

(İsmet İnönü – Hatıralar)


​​​​​​​Kimsenin yanına yaklaşmadığı, birlikte görünmekten çekindiği İnönü; büyük bir yalnızlığa terk edildiği sıralarda Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ise ona vefasızlık etmemişti.

Haftada en az bir gün İnönü’yü ziyaret eden Vali Tandoğan, savunmasız durumda bulunan İnönü’nün adeta koruyucu meleğine dönüşmüştü. 
 

inönü tandoğan.jpg
İsmet İnönü ile Nevzat Tandoğan


Uygur Kocabaşoğlu; İnönü-Tandoğan ilişkisini İnönü’den naklen şöyle aktaracaktı:

Ankara Valisi Rahmetli Nevzat Tandoğan, haftada muayyen bir gün bana yemeğe gelirdi. Bir nevi koruyucu vazife almış gibiydi. Gelir ihtiyaçlarımı sorar, vaziyeti tetkik eder, özellikle yakından alakadar olurdu. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan rahmetli oluncaya kadar bana çok yakın dost olarak kalmıştır.


Tandoğan, İnönü’ye sahip çıkmışsa da Atatürk ile de arası bozulmamıştı. Hatta Tandoğan’a soyadını bizzat Mustafa Kemal vermişti.


Ankara’nın gerçek patronu: Nevzat Tandoğan

Tandoğan’ın Ankara’da kurduğu düzen ve disiplin daha sonraları büyük eleştirilere neden olmuştu.

Tandoğan, bir validen çok emniyet amiri gibi hareket ediyordu.

Ankara’da küçük bir trafik kazasını dahi yakından izliyordu ve kendisiyle karşı karşıya gelen birisinin Ankara’da barınmak gibi bir şansı yoktu.

Tandoğan’ın özellikle keyfi uygulamaları Ankaralıları çileden çıkarmıştı. Örneğin öfkelendiği bir eczacıya bir gün içinde Ankara’yı terk etmesini emretmişti. Tandoğan’ın Ankara’daki kudretini bilen eczacı aynı akşam trene binerek başkentten adeta kaçmıştı.

(İpek Bayram – Nevzat Tandoğan: Hayatı ve Faaliyetleri)


Ankara cinayeti ve yolun sonu

Ankara’nın tanınmış doktorlarından Neşet Naci Erzan muayenehanesinde ölü bulundu.

Cinayet mahallinde bulunan bir şapkadan yola çıkarak izleri süren polis, katil zanlısı olarak Reşit Mercan’ı tutukladı. 

Boğaziçi Koleji öğrencisi parlak bir genç olan Mercan, cinayet gerekçesi olarak verem olmasına rağmen doktorun kendisini sanatoryuma yatırmamasını göstermişti.

Davanın seyrini değiştiren vaka ise Mercan’ın Boğaziçi’nden yakın arkadaşı Haşmet Orbay’ın mahkemeye tanık olarak çağrılması oldu.

Haşmet Orbay’ın özelliği ise Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu olmasıydı.

Orbay, Mercan’a Savunma Bakanlığı’nda iş ayarladığını fakat onun kısa yoldan para kazanma hevesine kapıldığını ve bunun için kendisinden silah bulmasını istediğini mahkemede söyledi.

Mercan bu silahla Ankara’daki zenginlerden tehditle para alacaktı ve Orbay’a da pay verecekti. 

Orbay’ın itirafları sonrası Genelkurmay Başkanının oğlu cinayete yardım ve yataklıktan tutuklandı.
 


Mahkeme sonunda Reşit Mercan’a 20 yıl hapis cezası verilirken Haşmet Orbay sadece 1 sene hapis cezası aldı.

Karar açıklandıktan sonra savcılık davayı temyize götürdü ve 2 ay kadar sonra dosyayı yeniden açtırmayı başardı.

Bolu’da görülen temyiz mahkemesinde Reşit Mercan cinayeti işleyen asıl kişinin Haşmet Orbay olduğunu Ankara’daki savcı Kemal Bora’nın suçu üstlenmesi için kendisine işkence ettiğini itiraf etti:

Haşmet cinayeti ben işlemişim gibi göstermek için doktorun muayenehanesinde şapkayı ve reçeteyi bilerek bıraktı. Haşmet ailesinin güçlü olduğunu ve suçu üstlenirsem beni orada bırakmayacağına dair söz verdi. Doktordan alacağı parayı da paylaşmayı teklif etti.


Mercan’ın sözleri Ankara’da şok etkisi yarattı; fakat asıl bomba haber ise Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın da işin içinde olduğu iddiasıydı. 

İddiaya göre Reşit Mercan’ın tutuklanmasından hemen sonra Nevzat Tandoğan apar topar sanıkla görüşmüş ve dosyanın seyrini değiştirmişti.

Mahkeme, Ankara’nın Reis-i Cumhurdan sonra en güçlü ismi olan Vali Nevzat Tandoğan’ı ifade vermeye çağırdı.

Tandoğan mahkemeye geldiğinde bir sanık muamelesi görmüştü ve cinayet hakkındaki sorulara kısa cevaplar vermişti:

Dr. Naci tanınmış bir adamdı. Onun katilini görmek istememde bir gayritabîlik yoktur. Zaten Ankara’daki emniyet ve asayişin şahsi alakam ve dikkatim altında olduğuna arz ederim. Ne vaka günü ne de vakadan sonra Haşmet ile görüşmedim. Reşit ile görüşmem 10-15 dakika kadar sürdü.


Ankara’ya dönen Nevzat Tandoğan kendisine yapılan muameleyi bir türlü sindiremedi.

Üstelik velinimeti İsmet İnönü’nün gözünden düştüğü günlerde bu yakışıksız iddialar Tandoğan’ı büyük bir buhrana sürüklemişti.

Daha fazla dayanamayan Tandoğan, beylik tabancasıyla başına nişan alarak ateş etti ve 9 Temmuz 1946 tarihinde hayatına son verdi.
 


Bir politikacının şımarık oğlu Ankara’nın en korkulan Valisi olan Nevzat Tandoğan’ın sonunu hazırlamıştı.

Gerçek katilin babası Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay ise hükümete istifasını sundu.

Tutuklanarak hapse gönderilen gençler ise yılları sonra bir genel af ile hapisten çıktılar. 

Tandoğan öldükten sonra ismi Ankara’nın en büyük meydanlarından birisine verildi.

AK Parti Belediye Başkanı Melih Gökçek döneminde tam ismi “Nevzat Tandoğan Meydanı” olan meydana yalnızca “Tandoğan Meydanı” denildi; ancak 2015 yılında Tandoğan’ın “Öküz Anadolulu” sözüne nispet yaparcasına Tandoğan Meydanının ismi “Anadolu Meydanı” olarak değiştirildi. 

 

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için İpek Bayram’ın ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış “Nevzat Tandoğan: Hayatı ve Faaliyetleri” isimli çalışması ve Çağlar Dölek’in “Erken Cumhuriyet Ankarası’nda Emeği Zapt Etmek: Altındağ’da Polisin Toplumsal Tarihi” isimli çalışması incelenebilir.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU