Arap Birliği’nin Nahda Barajı ve Libya krizlerine yönelik pozisyonu

Uzmanlara göre Arap Birliği, Etiyopya’nın Nahda (Rönesans) Barajı ile Libya krizlerine ilişkin rolü dolayısıyla kendini ‘son derece karmaşık’ bir pozisyonda hissediyor

Fotoğraf: Reuters

Libya'daki çatışma ve yıllardır 'Etiyopya ile Nil Nehri havzası ülkeleri (Mısır ve Sudan) arasında süren Nahda Barajı anlaşmazlığı başlıklarında Arap Birliği üyeleri tarafındanhaziran ayı sonunda alınan iki karara ilişkin ancak 'yarı bir fikir birliği' sağlanabildi. Arap Birliği'nin, Arap bölgesinin karşı karşıya kaldığı genel zorluklara karşı daha geniş ve daha etkili bir rol oynayacağı umutları da yenilendi

23 Haziran'da Arap bölgesi yabancı müdahalenin, yabancı paralı askerilerin ve bölünme çağrılarının kabul edilemeyeceğini duyurdu. Terörle mücadelede ilerleme devam ederken Mart 2019'daki son Tunus Zirvesi'nde yayınlanan 753 numaralı karar uyarınca derhal ateşkes sağlanması ve sivillerin korunması çağrılarının yanı sıra siyasi çözüm gerekliliğine, Libya'nın birlik ve istikrarının önemine dikkat çekildi. Aynı şekilde Nahda Barajı hususunda 8524 sayılı kararı yayınlanarak Mısır ve Sudan'ın su güvenliğinin Arap ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğu, Nil sularında tarafların haklarına zarar veren her türlü tek taraflı eyleme karşı olunduğu kaydedildi.

Arap Birliği'nin aktif rolüne dair 'umut göstergeleri'

'İran, Türkiye ve İsrail başta olmak üzere Arap olmayan komşu ülkelerin Libya'daki pozisyonları, 10 yıldır devam eden Suriye çatışması ve Irak ile Lübnan'ın karşı karşıya olduğu sıkıntılara ve ortak Arap eyleminde merkezi konuma sahip Filistin meselesine kadar' bölgenin tanık olduğu en kötü krize karşı tavrı hususunda Arap Birliği'ne ve çatısı altındaki toplu faaliyetlere yönelik eleştiriler arttı. Independent Arabia'ya konuşan gözlemciler ve uzmanlar, Arap Birliği'nin Libya'daki krize ve Nahda Barajı meselesine dair son tavrının Nil'e kıyı iki Arap ülkesinin (Mısır ve Sudan) aktardığına göre 'varoluşsal zorluklara' yol açtığını vurguladılar.

Mısır'ın eski Dışişleri Bakanı ve Mısır Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyesi Muhammed el-Arabi, Arap Birliği üyelerinin, bu bölgesel kuruluşu bölge meseleleri hususunda olumlu şekilde hareket ettirmekten sorumlu olduğunu belirtti.

Arabi sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arap Birliği'nin Libya krizi ve Nahda Barajı hususundaki son tavrı, bu iki krizde Arap ulusal güvenliğinin karşılaştığı zorluklarla mücadele etmek için kendi kendine ortaya koyulan bir girişim değildi. Aksine Kahire'nin talebi üzerine geldi. Birlik, üye devletlerin iradesi için sadece bir şemsiye görevi görüyor."

Muhammed el-Arabi'ye göre Arap iradesinin bölünmesi ve ülkeler arasındaki mevcut anlaşmazlığın derinliği, bölgenin karşı karşıya olduğu sorunları çözebilecek bir Arap sisteminin etkinleştirilmesini engelledi ve kolektif çalışma sistemini olumsuz etkiledi. Arabi ayrıca Arap Birliği sözleşmesinde belirtildiği üzere üye devletlerin, birliğin gücünün canlandırılmasından sorumlu olduğunu vurguladı.

Arap meseleler alanında çalışmalar yürüten Mısırlı eski diplomat Büyükelçi Hasan Haridi "Arap Birliği'nin Libya ve Nahda Barajı meselelerine yönelik son tavrı, 9 yıllık yokluğunun ardından birlik açısından daha etkili bir rol üstlenilmesine dair umutları yeniden canlandırdı" dedi.

"Arap Birliği, bölgedeki birçok ülkeyi olumsuz etkileyen ve rejimleri deviren Arap Baharı'nın kurbanlarından biridir" diyen Haridi sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arap Birliği'nin trajedisi, 2012 yılında Suriye'nin üyeliğini askıya aldığında ve Suriye muhalefeti koalisyonuna dahil olduğunda başladı. Güçlü bir Arap Birliği rolünün canlandırılmasının önündeki ana engel, artık sorunlarla tam olarak başa çıkamayan aynı ülkelerde yatıyor. Arap Birliği tarafından Nahda Barajı ve Libya krizlerine dair ortaya koyulan son tavır, rolünü geri kazanmak için doğru yolda olduğunu gösteriyor. Arap ülkeleri için gerekli olan şey, Arap olmayan bölgesel tarafların dış arzularıyla mücadele etmek için ortak Arap eyleminin önemini anlamasıdır."

Muammer Kaddafi rejiminin 2011 yılında devrilmesinden bu yana Libya bir kaosla karşı karşıya. 2015 yılından bu yana 'Türkiye ile Katar'ın destek verdiği (batıdaki) Trablus merkezli Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)' ve 'Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer bölgeler ülkelerinin desteklediği Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu'nun (LUO) önderlik ettiği ülkenin doğusundaki paralel hükümet' mücadele ediyor. Hafter, Aralık 2015'te Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde Fas'ın Suheyrat kentinde imzalanan bir anlaşma uyarınca kurulan Serrac hükümetinin meşruiyetini tanımıyor.

Diğer yandan Addis Abada'nın 2011 yılında inşa etmeye başladığı Nahda Barajı ise Nil sularını Etiyopya ile paylaşan ve barajın, nehirden sağladıkları su miktarını sınırlandıracağından endişe eden Sudan ve Mısır arasında ciddi gerginliklere yol açıyor. Mısır bu projeyi 'varoluşsal' bir tehdit olarak görüyor. Etiyopya ise barajla sağlanması beklenen elektriğin, 100 milyondan fazla nüfusa sahip yoksul ülkede kalkınma projelerini yürütmek için hayati önem taşıdığını vurguluyor.

Kargaşa, Arap Birliği'nin karar almasını neden etkiliyor?

Demokrasi dergisi genel yayın yönetmeni ve el-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden araştırmacı Beşir Abdulfettah yaptığı açıklamada, Arap Birliği'nin rolünü etkileyen geri çekilme sorununun birkaç nedeni olduğuna dikkat çekti. Abdulfettah söz konusu nedenlerden ilkinin üye ülkelerin iradesi olduğunu belirttiği değerlendirmesinde "Arap Birliği, üye ülkelerin bir yansımasıdır ve bu şekilde sorumlu tutulamaz" dedi. Beşir Abdulfettah, "Genel olarak Arap iradesini zayıflatan şey, Arap ülkelerinin tam kapasiteleriyle çalışmamasıdır. Fakat Katar gibi çıkarları, İran ve Türkiye gibi Arap olmayan tarafların çıkarlarıyla aynı olan ülkeler var" değerlendirmesinde bulundu.

Abdulfettah sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arap Birliği sözleşmesi, üye devletleri etkileyen bu sıkıntının dışında, Mart 1945'te imzalanmasından bu yana herhangi bir gelişmeden etkilenmeden bu şekilde kaldı. Bölgenin karşı karşıya olduğu gelişmeye ve zorluklara ayak uydurmak üzere herhangi bir değişikliğe tanık olmadı."

Hasan Haridi ise Beşir Abdulfettah'ın aksine konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:

 "Sözleşmenin oylanması ve değiştirilmesi sorunu, konuya ilişkin olarak gözden geçirilmeye ihtiyaç duymasına rağmen eksik bir argümandır. Öyle ki sözleşmenin kendisi, Arap kolektif eyleminin gücünü ve birlikteliğini, 1950'ler, 1960'lar ve 1970'ler boyunca karşı karşıya olduğu önemli anlarda engellemedi."

Arap Birliği sözleşmesi

Birçok kesim, 'tek millet' ve 'zayıflığı ve acizliği' düşüncesi kapsamında coğrafi olarak bağlantılı 22 üye devleti içeren Arap Birliği'ni sözleşmenin 'oylama' hususundaki 7'inci maddesi nedeniyle bölge meselelerinin önüne koyuyor. Diğer yandan sözleşmeye göre tüm meseleler hususunda bir oy birliği sağlanması gerekiyor.

Abdulfettah da Arap kuruluşu içerisindeki yapısal dengesizliklerin nedenlerine dikkati çekiyor:

"Birçok taraf, Arap ülkelerinin karşı karşıya kaldığı krizlerin, birliğin feshetme ve kınama rolünü sınırlayan, Arap olmayan uluslararası tarafların faaliyetlerinden kaynaklı olduğuna inanıyor. Arap ülkelerinin yaşadığı keskin bölünme de iki açık kampa dönüşüyor. İlki Arap ülkelerine yönelik dış müdahalelerin önlenmesi, krizlerin askeri boyuta evrilmesinin reddedilmesi ve Arap çabalarının desteklenmesi gerektiğine inanan Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn'i içeriyor. Katar liderliğindeki bir diğer kamp ise Arap dünyasında Arap olmayan tarafların faaliyetleriyle destekleniyor. Bölgenin karşı karşıya olduğu bazı konularda zaman zaman bazı gelişmelere karşı bir Arap tavrının olmasına rağmen bu sorunların çözümünün de Arap tarafların elleriyle olması gerektiği yönünde bir inanış mevcut."

Abdulfettah aynı durumun Libya ve Nahda Barajı krizleri için de geçerli olması gerektiğini vurguladığı açıklamasında ayrıca çözümün anahtarının şu an Arapların ellerinde olmadığına dikkat çekti.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/131096

DAHA FAZLA HABER OKU