Dünyanın kurtuluşu için "karanlık" bir çözüm öneren Zizek: İhtiyaç duyulduğunda devletin insanları seferber etmesine izin verilmeli

Ünlü Sloven düşünür koronavirüs pandemisinin muhtemel küresel sonuçlarını değerlendirdi

Zizek, yakın zamanda "Pandemic! Covid-19 Shakes the World" (Pandemi! Kovid-19 dünyayı sarsıyor) isimli bir kitap yayımlamıştı (Ana Kovac)

Ünlü Sloven düşünür Slavoj Zizek, Haaretz’den Joanthan Jacobson’a verdiği röportajda koronavirüs pandemisinin muhtemel sonuçlarını değerlendirdi. Sorunların çözümüne yönelik küresel işbirliği yöntemlerinin aranması gerektiğini belirten Zizek, “dünyanın kurtuluşu için acımasız ve karanlık” bir formül öneriyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Koronavirüs pandemisinin kitle denetim mekanizmalarını artıracağını düşünen Zizek, Elon Musk’ın yakın zamanda Neuralink şirketine dair verdiği röportaja işaret ederek zamanlamanın manidar olduğunu ifade etti.

Öte yandan Zizek gıda kıtlığının olası olduğunu belirterek tarımın ve gıa dağıtım ağının yeniden organize edilmesi gerektiğini söyledi. Zizek, dünyanın küresel olarak karşılaştığı sorunların üstesinden gelebilmesi için sosyal hayatın yeniden şekillendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Röportajdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

Kitlesel ruh hali çok ani biçimde değişiyor: Hala hayattayım. Her zaman olduğu gibi çok depresifim. Son zamanlarda beni endişelendiren şey, farklı yerlerde benzer kitlesel ruh hali değişiklikleri dediğim şey. Yakın zamana kadar karantina paranoyası mevcuttu ve atmosfer aniden büyülü biçimde değişti: ‘Belki de o kadar ciddi değildir, belki de o kadar kötü değildir.’ Slovenya’nın sağcı, milliyetçi hükümeti hayatın normale dönmesine izin verilmesi gerekiyormuş gibi bundan başarı çıkarmaya çalışıyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın yakın arkadaşı Başbakan Janez Jansa, kendini  Sloven bağımsızlığının babası gibi tanıtıyor. Onun mottosu şu an şöyle: “Slovenya’yı iki kez kurtardım, komünizmden ve virüsten.” Benzer şeylerin İsrail’de de gerçekleştiğini biliyorum. Bunun tehlikeli bir tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Bunun ardındaki şeytani düşüncenin farkındayım. Bu tıpkı, “Sonbaharda ikinci dalga geldiğinde ne olacağını kim bilir, o yüzden şu an elde edebildiğimiz bir miktar özgürlükle yaşayalım” ifadesindeki gibi olduğunu düşünüyorum. Bu Kill Bill anı, kitabımda söylediğim gibi.

Yarattığımız mitlere umutsuzca tutunmaya çalışıyoruz: Yönümüzü çok fazla kaybettik. Çok az iyi haber var fakat aynı zamanda virüse dair yeni yaklaşımlar ve (virüsün) daha tehlikeli hale gelebilecek varyasyonları mevcut. Sahte bir biçimde normale döndük. Gerçekten sinir bozucu olan şeyse temel bir bakış açısının yokluğu. Bu (filozof ve edebiyat eleştirmeni) Fredric Jameson’ın “bilişsel haritalama” dediği şeyin yokluğuna tekabül ediyor. Durumun nereye gittiğine dair genel bir düşünceden yoksunuz. İşlevsel olma arzumuz nerede olduğumuza dair açık koordinatları gerektirir. Fakat büyük ölçüde nerede olduğumuzu bilmiyoruz. Tüm mitlere umutsuzca tutunmaya çalışmamız çok sinir bozucu. Bunların ilki, “yaz sıcağı durumu iyileştirecek”, sonra “sonbaharda aşı geliştirilecek” ve sonra “sürü bağışıklığına ulaşacağız.” Bütün bunlar gözden kaybolurken virüs burada kalacak gibi görünüyor. Peki ya grip salgının olduğu anda ikinci dalgaya yakalanırsak ne olur? “Bir ay karantinadan sonra hayat normale dönecek” illüzyonuna sahibiz. Bu bitti, şu an asıl problemle karşı karşıyayız: Bu koşullarda yeni dünyayı nasıl inşa edeceğiz?

Kapitalizmin prizmasından düşünmeyi bırakmalıyız: Felsefi açıdan onunla aynı düşünmesem de Fransız filozof Bruno Latour’a atıfta bulunmak istiyorum. Koronavirüs krizinin küresel ısınma, salgınlar ve diğer sorunlar gibi bizi bekleyen gelecekteki problemlerin sadece bir provası olduğunu söylüyor. Bunun kötümser bir bakış açısı olduğunu düşünmüyorum, gerçekçi bir düşünce. Pek çok kişi bizi salgınlar ve ekolojik felaketler konusunda uyarıyor ve artık bunun nasıl bir şey olacağını biliyoruz. Kapitalizmin prizmasından düşünmeyi bırakmalıyız. Siyasete zaman olmadığını, bu tehlikelerden kurtulmak için sadece seferber olmamız gerektiğini iddia edenlere katılmıyorum. Hayır! Siyaset için harika bir zaman, çünkü bildiğimiz dünya kayboluyor. Bilim insanları bize, “Tehlikeden kaçınmak istiyorsanız, tecrit düzeyini koruyun” gibi şeyler söylüyor. Fakat siyasi bir karar vermemiz gerekiyor ve önümüze sunulmuş farklı seçenekler mevcut.

Sosyal hayatı yeniden şekillendirmeliyiz: Peki ya daha uzun başka bir tecride ihtiyaç duyarsak? Ya da birçok tecride? Bu kasvetli bir ihtimal. Fakat sürekli bir çeşit ohal halinde yaşamaya hazırlanmalıyız. Şu an muazzam bir sağlık, akıl sağlığı ve ekonomik kriz fırtınasından endişelenmemiz gerekiyor. Bilirsiniz Marksistler devletin baskı ve tahakküm mekanizmalarını alaya almayı sever, fakat etkili bir devlet aygıtına son derece ihtiyacımız var. Yeni bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. Virüs her şeyin sona erdiği anlamına gelmiyor, fakat sosyal yaşamı yeniden şekillendirmek durumundayız.

Merkezi çabalara ihtiyacımız var: Hayati öneme sahip şeylere odaklanmalıyız. Ki bunların ilki sağlık hizmetleri. Koronavirüs salgını küresel bir kriz. Uzun vadede, virüs her yeri kasıp kavururken devletler kendilerini güvenli fanuslarda koruyamayacak. Koordineli ve  en azından bazı durumlarda merkezi çabalara ihtiyacımız var ve uzun süreli enfeksiyonlara hazır olmalıyız. Konu sağlık olunca para açısından düşünmemeliyiz. Maddi açıdan bir çeşit küresel sağlık hizmeti düzenlemeyi sağlayacak araçlara sahibiz. Eğer bunu yapmazsak küresel birliğimiz kaybolma eğiliminde olacak ve bu bildiğimiz haliyle küreselleşmenin sonu olabilir. İnsanlar belirli yerlerde ölmeye devam ederken diğerleri izole fanuslarında işlemeye devam etmeye çalışacak. Avustralya ve Yeni Zelanda bunu gerçekleştirmeye çalışıyor fakat başarılı olacağını düşünmüyorum. Her ülkenin vatandaşlarını korumaya hakkı var fakat bu yöntemi bir çözüm olarak görmek tehlikeli. Çünkü bu şekilde uzun vadeli tehlike devam edecek.

Bir sonraki problem gıda kıtlığı: Günümüzde küreselleşme tecritlerin kaldırılması anlamına gelmemelidir. Süreçleri sıkı biçimde koordine etmek ve birbirine yardım etmek anlamına gelmelidir. Bu bir ölüm kalım meselesi: İnsanlık olarak ileride ortaya çıkacaklarla  yüzleşmek için kaynaklarımızı koordine edebilecek miyiz? Yoksa fanus mantığı ağır basmaya devam mı edecek? Bir sonraki ciddi problem gıda kıtlığı. Devletler bunun farkında ve hazırlandıklarını umuyorum. Şu anda eski stoklarla yaşıyoruz. Şu an bahar hasadı zamanı ve Avrupa problem yaşıyor. Fransa’da örneğin, hasadın büyük bir kısmı diğer Avrupa ülkelerinden gelen insanlar tarafından yapılır, fakat şu an sınırlar kapalı. Bu işi kim yapacak? DSÖ pandeminin kitlesel kıtlığa neden olabileceği konusunda sürekli uyarıyor, bu yüzden tarımı ve gıda dağıtım ağını yeniden organize etmemiz gerekiyor.

 

 

Devlete, ihtiyaç duyulduğunda insanları seferber etme hakkı verilmeli: Marx ve Engels’in sunduğu formül “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar”şeklindeydi. Fakat bu Marx’ın kastettiği şekilde olmayacak. Benim formülüm daha vahşi ve karanlık. Devlet kimsenin aç kalmadığını garanti alına almalı ve belki de bunun uluslararası düzeyde yapılması gerekiyor. Diğer türlü mülteci sorunu ortaya çıkıyor. Kendi hesabımıza arabaları, modayı unutmamız gerekiyor ve herkes topluma kendi yeteneğine göre katkı yapmalı. Bu, bir kere, devlete insanları gerektiğinde seferber etme hakkı verilmesi gerektiği anlamına geliyor. Karşılaştığımız sorunları çözmek için başka bir yol düşünebiliyor musunuz?

İktidarlar sol hamleler yapmak zorunda: Pek çok şeyin mümkün olduğu ve daha tuhaf şeylerin yaşanacağı bir dönemde yaşıyoruz. Ekonomik sorunlar iktidardakileri, bu krizden önce radikal olarak solcu önlemler gibi görünen eylemler yapmaya zorlayacak. Muhafazakarlar dahi kendi ilkelerinin zıttı şeyler yapmak zorunda. Sadece sağcıların yapabileceği bazı radikal şeyler var. Eğer bunları bir solcu yapsa ihanetle suçlanır. Trump’ın Kim Jong Un’la görüşmesini ele alın. Eğer bunu Obama yapsaydı, komünist bir kukla olarak damgalanacaktı.

Kitlesel kontrol konusunda yeni bir modele yaklaşıyoruz: Koronavirüsten önce de her zaman söylediğim gibi, dijital kontrolün tüm bu yeni teknikleriyle, yeni bir modele yaklaşıyoruz. Bunun kokusunu alabiliyorum. Açık biçimde kontrol edilmiyorsunuz, hala kişisel özgürlüklerinizi koruduğunuz görülüyor, kendi küçük yalıtılmış dünyanızda istediğinizi yapabilirsiniz. Fakat pratikte kontrol Çin modelinde olduğundan daha az değil, hatta daha bile fazla. Çin’de en azından kimse muazzam illüzyonlara sahip değil, parti tarafından sıkı biçimde kontrol edildiğini bilirsin. Batı’da kontrol mekanizmaları bu şekilde işlemiyor, yetkililerin Google’la işbirliği yapması konusunda çok temkinliyim.

Dijital dünyaya kaçma eğilimi endişe verici: Elon Musk şirketi Neuralink’in getirdiği ilerlemeden bahsediyor. Musk, şu andan itibaren on yıl içinde konuşmaya ihtiyacımız olmayacağını, çünkü doğrudan beynimizle bilgisayar yardımıyla iletişim kuracağımızı söylüyor. Bunun bilimsel açıdan yapılabileceği konusunda şüpheliyim. Fakat koronavirüs pandemisi esnasında gerçekleşen bu röportajın zamanlamasının hayli önemli olduğunu düşünüyorum. Maddi gerçekliği baypas ederek sanal evrende bir tür dijital cihazlar aracılığıyla doğrudan iletişim kurmak. Gerçekten endişe duyduğum şey bu. Viral ve ekolojik felaketlerin sonrasında gönüllü tecritle dijital dünyaya kaçma. 

 

Independent Türkçe, Haaretz

Derleyen: Esra Güngör

DAHA FAZLA HABER OKU