Almanya: Milliyetçi popülizm neden yükseliyor, komplo teorileri neden rağbette?

Dr. Yaşar Aydın Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: TeleNewsNetwork, Abendschau

Almanya kritik bir eşikten geçiyor: Koronavirüs ile mücadeleyi en az ekonomik hasarla atlatmanın yollarını arayan hükümet, aşırı sağcı komplo teorisyenleri tarafından hedef haline getiriliyor.

Kovid-19 salgınının yol açtığı büyük bir ekonomik hasara maruz kalan Almanya’da toplumsal gerilim, kutuplaşma ve siyasal çalkantılar da kendini hissettirmeye başladı.

Bu kutuplaşmanın en somut hali ise Berlin, Stuttgart, Frankfurt ve Münih gibi büyük kentlerde düzenlenen, pandemiyle mücadele kapsamında alınan önlemleri reddeden anti-korona eylemleri.

İlk bakışta demokratik bir hakkın kullanımı olarak değerlendirilebilir bu protesto gösterileri.

Halkın, hükümetin katı önlemlerine kuşkuyla yaklaşması, bunları sorgulamasından doğal ne olabilir ki?

Kaldı ki Alman sağlık bakanı Jens Spahn da tartışma kültürünün demokrasinin olmazsa olmaz bir parçası olduğunu ifade ederek, eylemcilerin endişelerini anlayışla karşıladığını belirtmedi mi?
 

1.jpg
Fotoğraf: DPA


Protestolar neden kaygı uyandırıyor?

Kaygıları tetikleyen nedenlerin başında, bu gösterilerde kamuoyunda komplo teorileri ile tanınan figürlerin öne çıkması geliyor.

Komplo teorilerinin anti-korona eylemlerinin adeta ana söylemi haline gelmesini nasıl açıklayabiliriz?

Öncelikle belirtelim: Komplo teorileri insanların aklını kurcalayan meselelere işaret eden semptomlardır.

Almanya’da koronavirüs krizi insanların küreselleşme ve yeni dünya düzenini sorgulamasını tetikledi.

İçinde bulunduğumuz kriz ve dönüşüm insanların geleceğe yönelik kaygılarını artırıyor, içinde bulundukları ortamı anlamaya, açıklamaya ve anlamlandırmaya itiyor.

İşte böylesi durumlarda komplo “teorisyenleri” içinde bulunulan durumu ve “perde arkasını” açıklama ve anlamlandırma iddiasıyla ortaya çıkarlar.

Kısaca, komplo teorileri toplumda belirsizliğin, karmaşıklığın artışına ve günah keçisi arayışına işaret ederler.

Bütün bunlar bize Almanya gibi refah, eğitim ve kültür düzeyi yüksek, ileri ve köklü bir demokrasiye ve hukuk devletine sahip bir ülkede komplo teorilerinin neden rağbet gördüğünü açıklar.

İktisadi-siyasi kriz ve geçiş dönemleri komplo teorilerine en çok ihtiyaç duyulan zamanlardır.

Amerika Birleşik Devletleri gibi bir süper güç nasıl oluyor da bu salgınla mücadelede en kötü sınavı veriyor?

Çünkü karanlık güçler tasavvurlarındaki düzeni gerçekleştirmek için kaosun derinleşmesine ihtiyaç duymaktadırlar.

Hem insanları ölümü göstermeden sıtmaya razı edebilir misiniz?

Bill Gates, aşı konusunda neden bu kadar ısrarcı?

Neden olacak, çünkü aşıların içine bir kimlik çipi koymak suretiyle elektronik kimlik sistemine geçilecek, bütün davranışlarımız kayıt altına alınacak ve böylece küresel kapitalizmin hâkim olduğu otoriter ve totaliter bir dünya toplumu yaratılacak.


Komplo teorileri neden cazip ve tehlikeli?

Komplo teorileri birçok insana inandırıcı ve cazip geliyor, çünkü küresel dünya bağlamında algıladıkları karmaşıklığı azaltılma, duygusal rahatlama gibi işlevler görüyor, anomim süreçler karşısında kendini güçsüz hisseden bireylere güven, tutarlılık ve entelektüel üstünlük duygusu veriyor.

Ancak komplo “teorisyenleri” sadece dünyayı kolayca açıklama gibi masumane hedefler gütmezler.

Komplo teorilerinin hedefinde çoğu kurgulanmış, tehlikeli, dolayısıyla itibarsızlaştırılarak mücadele edilmesi gereken düşmanlar vardır.

Bunlar bazen iktidardakiler, muktedirler, bazen de muhalifler ve azınlıklardır.

Örneğin Siyon Liderlerinin Protokolleri –Yahudi seçkinlerin bir dünya hakimiyeti mücadelesi verdiğini iddia eden bir komplo teorisidir– var olan Yahudi düşmanlığını körüklemek, Yahudilere şiddeti meşrulaştırmak için kullanılmıştır.

George Soros’un küresel karanlık güçlere direnen ulus devletleri yıkmayı hedeflediği yönündeki komplo teorileri ise Soros’un temsil ettiği açık toplum, liberal dünya ekonomisi gibi liberal düşünceleri itibarsızlaştırmayı hedeflemektedir. 

Kovid-19 salgını bağlamında ise eski gazeteci Ken Jebsen öne çıkıyor.

Alınan önlemlerin Microsoft’un kurucusu Bill Gates tarafından yönlendirildiğini öne süren Jebsen, Alman hükümetini küresel güçlerin piyonu olmakla, anayasal düzeni ihlal etmekle suçluyor ve Almanya’daki puslu ortamda giderek artan bir destek buluyor.
 

2.jpeg
Fotoğraf: br.de


Almanya kritik bir eşikte mi?

Anti-korona eylemlerinin gergin bir atmosferde gerçekleşmesi ve basın mensuplarının saldırılara maruz kalmaları, katılımcıların demokrasi anlayışı hakkında haklı kaygılara yol açıyor.

Geçen ay başlatılan Direniş 2020 hareketi ise 2015’deki “mülteci krizi” bağlamında başlatılan PEGIDA (Avrupa’nın İslamlaştırılmasına Karşı Vatansever Avrupalılar hareketi) örneğinde olduğu gibi son haftalarda düşüş trendine giren radikal sağcı parti AfD’ye yeni bir ivme kazandırabilir.

Kovid-19 karşıtı protesto gösterileri iki uç kesimi sistem karşıtlığında buluşturuyor.

Tarihin bize sunduğu bilgilerden, özellikle de 1930’ların acı tecrübelerinden biliyoruz ki kutuplaşma, aşırı sağ ile aşırı solun demokrasi, piyasa ve evrensellik karşıtlığında buluşması ve militan bir sistem karşıtlığına soyunması otoriter rejimler için son derece verimli bir zemin teşkil etmektedir.

Kaldı ki radikal sağcı parti AfD yetkililerinin anti-korona eylemlerinde boy göstermeleri de göçmen ve mültecilerin korkularını tetikliyor.

Paylaşılacak pastanın küçülmesi ve krizin derinleşmesi korkuları, korkular ise günah keçisi arayışını tetikleyecek.

Komplo teorilerinin kapsamına –Bill Gates, George Soros’un yanında– göçmen (kökenliler) ve mültecilerin de ekleneceğini tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor.

Almanya’yı her halükârda zor günler bekliyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU