ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’de üretilen bazı ürünlerin ABD'ye gümrüksüz girişine imkan sağlayan ve gelişmekte olan ülkelere sunulan "Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi'nden (GTS) Türkiye’yi çıkarmak istediğini açıkladı. Gerekçe ise “Türkiye'nin gelişmiş ekonomisi”.
Trump’ın Türkiye’nin ticaretinin geliştiğini, yoksulluğun azaldığını söyleyerek aldığı bu karar; Türkiye’ye sağlanan gümrük vergisi muafiyetlerinin ortadan kalkması, ABD’ye ihracatın maliyetinin artacağı anlamına geliyor.
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan Türkiye’nin GTS’den çıkarılmasının iki ülke hükümetleri tarafından beyan edilen 75 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi ile çeliştiğini ve ABD’li küçük ve orta ölçekli firmalar ile üreticileri de olumsuz etkileyeceğini söyledi.
Trump ne dedi?
Türkiye’yi GTS’den çıkarmayı 2018’den bu yana gözden geçiren ABD'nin son kararının detaylarına inmeden önce neler olduğuna bakalım.
Donald Trump’ın Kongre’ye yolladığı ve 4 Mart’ta ABD Ticaret Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan mektupta şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye'nin ekonomik durumu göz önünde bulundurularak artık GTS'den yararlanan gelişmekte olan ülkeler listesinde olmaması gerektiğini düşündüğüm için bu adımı atıyorum. Fakirliğin azalması, kişi başına düşen yıllık milli hasıla ve ticaret yaptığı ülkelerle ithalatın artması ve Türkiye'deki sektörler, gelişmiş ticaretinin göstergesidir. Buna ilave olarak Türkiye, gelişmiş ekonomisi sayesinde ve yaptığı karşılıklı anlaşmalarla diğer gelişmiş ülkelerin seviyesine gelerek diğer ülkelerin GTS programlarından da geçmiştir."
Mektupta ayrıca, ABD'nin Türkiye ile adil ve mütekabiliyet esasına dayalı ticari ilişkilerini sürdüreceği de belirtildi.
Karar, Kongre’ye bildiri yapılmasından en az 60 gün geçmeden ve başkanlık bildirisi yayımlanmadan yürürlüğe girmeyecek.
GTS nedir?
Temelleri 1960’ların sonunda atılan programa göre gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerden ithal ettikleri sanayi malları üzerindeki vergilerini “karşılıklılık” esası dışında tek taraflı olarak sıfırlıyor veya indiriyor.
Bugün, ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği, Japonya, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Norveç, İsviçre, Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Türkiye tarafından uygulanmakta olan 11 otonom GTS düzenlemesi bulunuyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin en eski ve en geniş kapsamlı “tercih programı” GTS 1974’te yürürlüğe girdi.
Bugün 121 az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede 3 bin 500’den fazla ürüne uygulanan GTS’nin amacı ABD Ticaret Bakanlığı sitesinde şöyle açıklanıyor:
“Dünyanın en yoksul ülkelerinin ticaret yoluyla ekonomilerini büyütmek ve yoksulluktan çıkmalarını sağlamak; Gelişmekte olan ülkelerin ABD ile ticaretlerini artırarak çeşitlendirmesine destek olmak.”
GTS anlaşmalarıyla maliyetlerin düştüğünü ve Amerikan rekabetinin de arttığını söyleyen Bakanlık, başta küçük işletmeler olmak üzere ABD’li şirketlerin ucuz girdi ithal ederek iç piyasaya üretim yapabildiğinin altını çiziyor.
ABD mevzuatına göre bir ürünün GTS'den yararlanabilmesi için şu koşulları taşıması gerekiyor:
1) ABD’ye ihraç edilecek ürünün GTS kapsamına alınan bir ülkede yetiştirilmiş, üretilmiş ya da imal edilmiş olması.
2) Söz konusu ülkenin komünist rejimde olmaması.
3) ABD'ye doğrudan veya kapalı bir konteyner içinde başka ülkeden geçerek ithal edilmesi.
4) Söz konusu ürünü üreten A ülkesinin, üretim sırasında katlandığı maliyet ve değer toplamının, ABD'ye satıldığındaki fiyatının en az yüzde 35'ine tekabül etmesi.
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan veriye göre ABD’nin Dünya Ticaret Örgütü kapsamında belirlenen gümrük tarifeleri tarım ürünlerinde ortalama yüzde 5,2, sanayi ürünlerinde yüzde 3,2.
Türkiye’nin GTS hikayesi
Türkiye, gelişmekte olan bir ülke olarak, Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi Programı’na 1975’te dahil edildi.
GTS uygulamasından yararlanan ABD'li ithalatçı, Türkiye menşeli malları daha ucuza ithal ederken, bu uygulamadan yararlanan Türk ihracatçısı rakipleri karşısında rekabet üstünlüğü kazanıyordu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre 2018’de Türkiye’nin ABD’den gerçekleştirdiği ithalat 12,3 milyar dolar. ABD’ye yapılan ihracat ise 8,3 milyar dolar.
Almanya, İngiltere, İtalya ve Irak’tan sonra ABD, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı beşinci ülke.
GTS, “ticaret savaşları” sonrası başladı
İki ülke arasındaki gümrük tarifesi tartışmaları 2018’de başladı.
ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin yerel ekonomisini desteklemek için başlattığı “korumacı politikalar” kapsamında 23 Mart’ta alüminyum ve çelik ithalatına tüm ülkelere karşı sırasıyla yüzde 10 ve yüzde 25 ek vergi uygulamasını yürürlüğe koydu.
Türkiye, bu karara cevaben, mayıs ayında aldığı kararla ABD'den ithal ettiği 22 ürüne aynı toplam miktarda vergi uygulayacağını Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ/WTO) iletti. Söz konusu ürünler kömür, kağıt, ceviz-badem, tütün, çeltik, viski, otomobil, kozmetik, makine teçhizat ve petro-kimya gibi kalemleri kapsıyordu.
İki ülke arası ilişkilerin Rahip Brunson çıkmazıyla iyiden iyiye gerildiği yaz aylarında, Trump yönetimi, Türkiye'den ithal edilen çelik üzerindeki gümrük tarifesinin 13 Ağustos itibariyle yüzde 50’ye çıkarılacağını duyurdu.
Dünyanın sekizinci büyük çelik üreticisi konumundaki Türkiye’nin ABD’ye çelik ihracatı 2017’de 1.12 milyar dolar seviyesindeydi. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) verilerine göre Türkiye’nin toplam çelik ihracatı ise 11,5 milyar dolar.
ABD: Türkiye’nin uygunluğunu inceleyeceğiz
Yine 2018’in ağustos ayında ABD’nin Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Türkiye'nin Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi'ne uygunluğunun incelemeye alındığı ifade edildi. Açıklamada şunlar gerekçe gösterildi:
1) Trump yönetiminin Türkiye'nin GTS piyasasına giriş kriterlerine uyumluluğuna dair endişeleri olduğu,
2) Türkiye'nin ABD'ye gümrüksüz girişini yeniden değerlendirmelerine yol açan endişeler hakkında kendileriyle birlikte çalışılacağını ümit ettikleri,
3) Türkiye'nin ABD ithalatına 1,78 milyar dolarlık ilave gümrük tarifesi uyguladığını ve bu kuralın diğer ticaret ortaklarına uygulanmadığını, ABD Ticaret Temsilciliği'nin de bu nedenle Türkiye'nin GTS uyumluluğunu yeniden gözden geçirdiği,
4) ABD'nin, GTS Programı kapsamında 2017'de Türkiye'den 1,66 milyar dolarlık ithalat yaptığını, bu ithalatın ABD'nin Türkiye'den yaptığı toplam ithalatın yüzde 17,7'sine tekabül ettiği,
5) GTS'ye konu olan öncelikli kategorilerin; araç ve araç parçaları ile mücevherat, değerli taş ve metaller olduğu.
Türkiye eylülde savunma vermişti
Türkiye tarafı konuyla ilgili olarak 26 Eylül’de Washington’da dinlendi.
O dönem Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürüten, ocak ayında Ticaret Araştırmaları Genel Müdürlüğü’ne atanan Aytaç Yenal söz konusu oturumda bazı açıklamalarda bulundu.
“Gözden geçirmenin, Türkiye’nin koyduğu ticaret engellerinin ABD ticaretinde ciddi olumsuz etkilerinin olduğu gerekçesiyle başlatıldığının farkındayız” diyerek sözlerine başlayan Yenal, karara karşı çıkan Kaliforniya Ceviz Komisyonu, ABD Buğday Ortaklığı, ABD Pirinç Federasyonu ile birlikte Türkiye’nin de savunmasını 12 Eylül’de teslim ettiğini hatırlattı.
İki ülke arasındaki ticaretin 20 yılda dörde katlanarak 2,6 milyar dolardan 19,1 milyar dolara çıktığını belirten Yenal, ABD’nin Türkiye ihracatında yüzde 3,5, ithalatında yüzde 5,1 paya sahip olduğunu vurguladı.
ABD'nin, GTS Programı kapsamında 2017'de Türkiye'den 1,66 milyar dolarlık ithalat yaptığını hatırlatan Yenal, GTS’den en fazla yararı sağlayan kalemlerin, tarım ürünleri, otomotiv parçaları, değerli aş ve mücevherler, mermer, traverten, makine ve makine parçacıkları olduğunu aktardı.
Türkiye: ABD’nin ek gümrük vergileri sonrası bu kararı aldık
GTS programıyla ABD’nin yılda yaklaşık 60 milyon dolar tasarruf sağladığını belirten Yenal şunları söyledi:
“Türkiye, yüksek kaliteli üretimi ve rekabetçi fiyatlarıyla söz konusu ürünlerin en önemli sağlayıcılarından. Türkiye’nin GTS’den çekilmesi yalnızca ABD’nin maliyetlerini artırmaya yıl açacaktır. GTS aynı zamanda Türkiye’nin ABD piyasasında iş yapan küçük ve orta ölçekli şirketlerin rekabet elini kuvvetlendiren bir program. Türkiye’nin bu programdan çıkarılması, ABD’deki üreticileri ‘güvenilir bir kaynak bulmada’ zora sokacaktır.”
Yenal, ABD’nin Mart 2018’de açıkladığı, Ağustos’ta ikiye katladığı çelik ve alüminyum ithalatı vergisinin “ulusal güvenlik” gerekçesiyle alınmış tek taraflı bir karar olduğunun altını çizdi. Aytaç Yenal, Türkiye’nin “vergi artırma” kararının ise bu hamlenin karşısında “doğal ve beklenen bir sonuç” olduğunu vurguladı.
İşin siyasi boyutu nedir?
Donald Trump’ın bu kararı yalnızca Türkiye’yi değil Hindistan’ı da kapsıyor.
Hindistan için Nisan 2018’de bir “izleme programı” başlatan ABD, bu ülkenin geniş çapta ticaret engelleri oluşturarak ABD ticaretini olumsuz etkilediğini gerekçe gösterdi. Hindistan “GTS kriterlerini karşılayacak gerekli adımları atmada başarısız oldu” denilerek programdan çıkarıldı.
Türkiye ve Hindistan’ın iki ortak noktası bulunuyor: ABD’nin karşı çıktığı, Rusya’nın ürettiği S-400 füzelerine talip olmak.
Türkiye’nin S-400 hikayesi iki yıldır sonuçlanmayı beklerken, Hindistan, beş adet S-400 bataryası için ekim ayında 5,4 milyar dolarlık anlaşmaya imza attı.
O dönem Hindistan’ı yaptırımlarla tehdit eden ABD, Türkiye’nin de Rusya’dan füze almasına başından beri karşı çıkıyor.
Son olarak, Donald Trump’ın Türkiye’yi GTS’den çıkarmasından bir gün önce ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Eric Pahon, S-400 alımının Washington ile Ankara arasındaki işbirliği için önemli sonuçları olacağı konusunda Türkiye’yi uyarmıştı.
GTS kararından bir gün sonra da benzer bir açıklama geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Robert Palladino da Türkiye’ye yaptırım uygulanabileceğini söyledi:
"Türkiye'yi, Rusya'dan S-400 satın alması durumunda F-35 programına katılımının yeniden değerlendirilmesine neden olacağı ve gelecekteki diğer potansiyel silah transferini riske sokacağı konusunda açıkça uyardık. Ayrıca, Amerika Düşmanlarına Yaptırımlarla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında S-400 alımına dahil olan devlet veya özel tüm kurum ve kişilerin potansiyel yaptırımlara maruz kalabileceğini de ifade ettik."
Türkiye ABD’ye rağmen Rusya’dan füze alır mı?
2006’da başlattığı Türk Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi adlı program kapsamında kendi hava savunma sistemini kurmak isteyen Türkiye, ilk olarak Çin’le 2013’te görüşmelere başlamıştı. 26 ay süren görüşmelere ve 3,4 milyar liralık ihaleye rağmen proje iptal edildi.
Bunun üzerine Rusya’yla görüşmeler 2017’de başladı.
Afrin operasyonu başlamadan önce S-400 anlaşmasının sonlandırılması konusunda Rusya’yla uzlaşan Türkiye, ABD’ye de Patriot füzeler için Eylül 2017’de resmi talepte bulundu. Washington'dan net bir cevap gelmeyince, 29 Aralık 2017'de S-400 satışı için Rusya ile imzalar atıldı.
ABD, bir NATO üyesi olan Türkiye’nin Rusya’dan füze almasına şiddetle karşı çıkarken, bu hamleyi kendi güvenliğine tehdit olarak da görüyor.
İki ülke arası ilişkiler, ABD’nin PKK’nın Suriye’deki silahlı kanadı YPG ile işbirliği yapması ve Fethullah Gülen’in iade edilmemesi noktasında çözümsüzlükle devam ederken diğer bir soru işareti de ABD üretimi F-35 uçakları.
Gelinen noktada Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi S-400 anlaşmasından geri adım atmayacağını defaatle dile getirirken, buna karşı çıkan ABD ile F-35 pazarlığı da sürüyor.
2002’den beri “F-35 Müşterek Taarruz Uçağı Programı”nın katılımcıları arasında yer alan Türkiye’ye ilk uçağın teslimatı haziranda ABD’de yapılmıştı. Ancak 100 adet F-35 savaş uçağı satın alması öngörülen ve halihazırda 30 adet uçak sipariş eden Türkiye hakkında ABD’den yapılan son açıklama şu yönde:
“S-400'lerin satın alınması Türkiye’nin F-35 programına katılımın 'yeniden değerlendirilmesiyle' sonuçlanabilir.”