Ayçiçeği üreticilerinin talepleri acil: Yeterli destek yok, ekim alanı azalıyor; tarım politikaları değişmeli

Independent Türkçe, 9 farklı uzmandan görüş aldı ve Türkiye’de temel mutfak ihtiyaçlarından ayçiçek yağı ile hayvancığın en önemli girdilerinden yem fiyatlarının koronavirüs salgını ve dünydaki ticaret kısıtlamalarından nasıl etkileneceğini araştırdı

Fotoğraf: AA 

Mutfakların temel tüketim maddelerinin başında gelen ayçiçek yağı fiyatlarındaki artış sürüyor. 

Ayçiçek yağı tüketici fiyatlarındaki artış, TÜİK verilerine göre, geçen yılın aynı aylarına kıyasla ocak ayında yüzde 12.23; şubat ayında 14.54 ve mart ayında 15.56 olarak gerçekleşti.

Uzmanlar, hem ayçiçeği yağı hem de küspe yem fiyatlarının uzun bir süre daha artmaya devam edeceği görüşünde.

Ayçiçek yağı ve küspe yem fiyatlarındaki artış ne kadar devam edecek?

Türkiye’nin ayçiçek ihtiyacını karşılayamaması riski var mı? 

Ayçiçek ve türev ürünlerinin üretimindeki sorunlar ve olası çözümler nelerdir?

Edirne Keşan’dan çiftçi Abdülaziz Çıkıkçı, kendisi de ayçiçek üretimi yapan Çiftçi-Sen Temsilcisi Mehmet Ali Yetim, Kırklareli Babaeski Ziraat Odası Başkanı Şahin Arslan, Trakya Birlik Malkara Yağlı Tohumlar Başkanı Cem Özkan, Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen, tarımsal gıda sektöründe uzun yıllar İşletme Müdürlüğü yapan Ziraat Mühendisi Sertaç Balyemez, Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde öğretim üyesi de olan Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Cemal Polat, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Gökhan Günaydın ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu; konu ile ilgili sorunları, görüşlerini ve çözüm önerilerini Independent Türkçe’ye anlattı.
 

ayçiçek aa2.jpg
Fotoğraf: AA ​​​​​​​


"Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz halde önceki dönemin destekleri hala ödenmedi"

Edirne Keşan’dan çiftçi Abdülaziz Çıkıkçı, ayçiçeği üreticilerinin sorunlarına değinerek, Türkiye’deki ayçiçeği üreticisinin kendi tarlasını icarla (kiraya vererek) işleyecek duruma geldiğini belirtti.

Çıkıkçı, “Girdi fiyatlarının yüksekliği ve bunların desteklenmemesinden dolayı yeterli işçiliği yapamamaya sebep olmaktadır. Üreticiler, ülke ihtiyacının ancak yarısının karşılanabildiği ayçiçeğinin layıkıyla desteklenmesini talep etmektedirler” şeklinde konuştu.
 

Abdülaziz Çıkıkçı.jpg
Çiftçi Abdülaziz Çıkıkçı


Prim desteğinin yüksek tutularak ülke koşullarına göre bir denge kurmak gerektiğini ifade eden Çıkıkçı, şunları söyledi:

Dört yıldan beri her türlü girdi yüzde 50 arttığına göre prim desteği de artırılmalıdır. Ama hala 40 kuruş/kg'dır ve yenisi ekilmekte olduğu halde önceki dönemin destekleri hala ödenmemiştir. Üstelik olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz halde.


"Girdiler ucuzlar, devlet desteklerse üreticilerimiz daha fazla özen gösterir"

Keşan’dan Çiftçi-Sen Temsilcisi Mehmet Ali Yetim de, üretimi arttırmanın mümkün olabileceğini söyleyerek, üreticilerinin durumunu ve taleplerini, şu sözlerle anlattı:

Girdiler ucuzlar, devlet desteklerse üreticilerimiz daha fazla özen gösterir. Hem kalite artar hem de daha fazla ekim yapar. Taleplerimiz; mazotun, gübrenin, tohumun ucuzlatılması veya yarı fiyatının devlet tarafından desteklenmesi, gerçek fiyatta alım garantisinin verilmesi ve ayçiçek desteklerinin arttırılarak hasat zamanında verilmesidir.


Her iki ayçiçeği üreticisi de mevcut tarım politikalarını eleştirerek, “Tarım politikaları böyle devam ettiği sürece kıtlık yaşanması kaçınılmazdır” uyarısında bulunuyor.
 

Mehmet Ali Yetim.jpg
Çiftçi-Sen Keşan Temsilcisi Mehmet Ali Yetim


"Tarım Bakanlığı, ayçiçek üretimini ve tohum firmalarını takip ederek denetlemeli"

Ayçiçeği üretiminin paydaşlarından Ziraat Odası Kırklareli Babaeski Şubesi’nin Başkanı Şahin Arslan da 2019 ayçiçek prim desteğinin hala ödenmediğini hatırlatarak, kilogram başına 40 kuruş olan desteğin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.

Arslan, şöyle devam etti:

Demirel hükümetleri döneminde ayçiçeğinde ödenen prim desteği yaklaşık kilogram başına 20 sent olarak belirlenmiş, o rakam her yıl güncellenmişti. Ayçiçek toprak niteliği iklim koşullarından etkilenen bir bitkidir. Yetiştirme koşullarına göre 1 dönümden 100 kg ile 450 kg arasında verim alınabilir. O yüzden devlet/bakanlık mevcut sulama göletlerini ve barajlarını geliştirip yenilerini de ekleyerek toprak altı dediğimiz kapalı şebeke sulamaya acilen geçmelidir. Arazi toplulaştırmalarını bir an evvel bitirip sulanır alanlara elektriği ve suyu getirmemiz elzemdir. O zaman bu ülke ayçiçeğinde dışarıya bağımlı olmaktan kurtulur.

Şahin Arslan.jpg
Ziraat Odası Kırklareli Babaeski Şubesi Başkanı Şahin Arslan


Tarım Bakanlığı’nın, ayçiçek üretimini ve tohum firmalarını takip ederek denetlemesi gerektiğini vurgulayan Arslan, “Örneğin, 2017 ayçiçek üretim sezonunda bazı ayçiçek tohumlarında Mildiyo (Köse hastalığı) meydana geldi. Özellikle Babaeski merkezli Kırklareli ve diğer ilçelerde yaptığımız tespitlerde 140 bin dönüm civarında tarlalarda oluşan Mildiyo kaynaklı zararları il ve ilçe tarım müdürlükleri, valilik ve bakanlığa raporlarıyla bildirdiğimiz halde ne yazık ki bir sonuç alamadık. Maalesef çiftçimiz yine yalnız kaldı” diyerek üreticinin karşılaştığı bir başka sorunu gündeme getirdi.

"Ayçiçek sıkıntısı devam ettiği sürece ayçiçek yağı ve küspe fiyatları artar"

Trakya Birlik’in bileşenlerinden Malkara Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi’nin Başkanı Cem Özkan, Türkiye’nin önemli miktarda ithalat yaptığı ülkelerden Rusya ve Romanya’nın ayçiçek tohumu satışlarını 15 Nisan tarihinden sonra durdurmalarının piyasaları olumsuz etkilediğini belirtti.

Özkan, “Piyasanın ihtiyacı olan ve piyasayı düzenleyecek kadar ayçiçeğinin Trakya Birlik stoklarında bulunmaması, yani süreci düzgün yürütememesi, yeterli ayçiçek bulunmaması sebebi ile küspede de fiyat artışlarının normal olduğu görülmektedir. Ayçiçek  sıkıntısı devam ettiği sürece ayçiçek yağı ve küspe fiyatları artar” ifadelerini kullandı.
 

Cem Özkan-.jpg
Malkara Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifi Başkanı Cem Özkan


Türkiye'de ayçiçek yağı ve türevleri konusunda en az 60 günlük yeterli stok olduğunu belirten Özkan, “Ayçiçek tohumu ithalatında sıkıntı olmasına rağmen ham ayçiçek yağı ithalatında bir sıkıntı yok” diye konuştu. 


"Trakya Birlik yeteri kadar finansmanı olmadığı için son sözü söyleyemiyor"

"İthalatçı ülkeler ürünlerini kendi işleyerek katma değeri ülkelerinde bırakıyor" diyen Özkan, şöyle devam etti: 

Tarım Bakanlığı son yılda ürün fiyatını açıkladı. Bu daha önce örneği görülmemiş bir durumdu. Burada Tarım Bakanlığı iyi niyetle bir şeyler yapıyor. Ancak bu durumun buraya gelmesinin diğer bir tarafı da Trakya Birlik’in görevini layıkıyla yapamaması ve yeteri kadar finansmanı olmadığı için son sözü söyleyemiyor.

Örneğin, yaklaşık 15 yıl önce 350 bin ton ayçiçeğini peşin alacak kadar nakit parası vardı, ama şu an işçi maaşları, kredi ile dönüyor ve aldığı ayçiçeğin ödemesini kredi ile yapıyor.

Geçen yıl da olduğu gibi krediler yüksek olunca hakimiyet elden gidiyor ve ne yaptığını bilemez hale geliyorsun. Trakya Birlik, 120 bin ortaktan 32 bin ortağa düştü, böyle giderse daha da düşmeye devam edecek.


"Ayçiçek yağı arzında başkaca bir sorunla karşılaşılmayacağı düşünülmektedir"

Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen, ayçiçeği ve türev ürünlerinde yaşanan fiyat artışını değerlendirerek, “Kritik bir öneme sahip yağlık ayçiçeği tohumunun tedarik zincirindeki yurt dışı kaynaklı kırılma, arz talep dengesizliğinden kaynaklı spekülatif fiyatlama dinamiklerini beraberinde getirmiştir. Buna ek olarak ithal ikame ürün olması münasebetiyle döviz fiyatlarında yaşanan hızlı yükseliş maliyet bazlı olarak nihai mamul fiyatlarına yansımıştır” açıklamasında bulundu.

Ayçiçek yağı üreticileri ve tüketicilerin önümüzdeki döneme yönelik kaygılarına değinen Çalen, şu ifadeleri kullandı:

Yaşanan gelişmeler çerçevesinde yeni üretim sezonunun başlayacağı döneme kadar sektörün stoklama ve finansmana erişim kabiliyetleriyle de ilintili olmak üzere ayçiçek yağı arzında başkaca bir sorunla karşılaşılmayacağı düşünülmektedir.

Döviz kurlarında mevcut seviyelerin korunması durumunda da hali hazırdaki fiyatlarda herhangi bir artış olması beklenmemektedir. Ancak yeni sezona kadar ayçiçek yağı üretiminde ağırlıklı olarak tohum yerine ham yağ kullanılacak olması kırma sanayisinin sıkıntılı bir süreç yaşamasına neden olabilecektir.

 
"Dövizdeki dalgalanmalar, yüksek stok maliyetleri, finansman maliyetleri, kayıt dışılık ve haksız rekabet koşulları en büyük sorunlar"

Türkiye’nin ayçiçeğinde ülke olarak ihtiyacının ile ihracat potansiyelinin yerli ve milli üretimle karşılanabilmesini sağlayacak politikalar geliştirilmesinin büyük önem arz ettiğini belirten Çalen, döviz kurlarında yaşanan dalgalanmaların, yüksek stok maliyetlerinin, finansman maliyetlerinin ve sektörde mevcut olan kayıt dışılık ve tağşişten kaynaklanan haksız rekabet koşullarının en büyük sorunlar olarak karşılarına çıktığını belirtti.
 

Hakan Çalen.jpg
Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen


"Ayçiçek yağı ihtiyacı anlamında kısa vadede bir kıtlık riskiyle karşılaşması söz konusu değil"

Türkiye’nin ayçiçeği, ayçiçek yağı ve diğer türev ürünleri stoklarının durumu ile bu ürünlerde kıtlık yaşanması ihtimaline yönelik açıklamalarda bulunan Çalen, “Ülkemizin temmuz ortasında başlayacak yeni sezona kadar ayçiçek yağı ihtiyacı anlamında kısa vadede bir kıtlık riskiyle karşılaşması söz konusu olmayıp hayvansal protein ihtiyacının karşılanmasında kırma sanayinin eksik kapasiteyle çalışması sebebiyle ithalat ihtiyacının daha da artması sonucunu doğuracaktır” dedi.


"Ayçiçek yağı ve küspe üreticilerininde acilen yerli ve milli politikalarla desteklenmeli"

Tarımsal Gıda Sektöründe uzun yıllar İşletme Müdürlüğü yapan Ziraat Mühendisi Sertaç Balyemez ise ayçiçeği ürünlerinde fiyat artışının devam edeceği konusunda uyarıda bulundu.

Ayçiçek yağı ve küspe (yem) üreticilerinin durumuna da değinen Balyemez, “Küçük ve orta ölçekli yağ ve küspe üreticisi bir çok sanayi kuruluşu son yıllarda iflas edip piyasadan çekildi, kalanlar da can çekişmekte” diye konuştu.
 

Sertaç Balyemez.jpg
Ziraat Mühendisi Sertaç Balyemez


"Şu an sektörde çalışan sanayicilerin büyük bir kısmı uluslararası sermayelerin tekelindedir" diyen Balyemez, şöyle devam etti:

Ciddi bir şekilde dışa bağımlı olduğumuz ayçiçek yağı sektöründe uygulanan sözde yağ ihracatını desteklemek adına Dahilde İşleme politikalarından ve değişken gümrük vergilerinden dolayı uzun yıllardır yerli sanayicimizin önemli bir kısmı negatif etkilenmiştir. Sanayicimiz ilerisini göremez hale getirilmiştir. Bu politikalardan uluslararası global şirketler karlı çıkmışlardır. Ayçiçek yağı ve küspe üreticilerininde acilen yerli ve milli politikalarla desteklenmesi gerekmektedir.


"Küspe ve bitkisel protein fiyat artışları büyükbaş ve tavukçuluk sektörünü olumsuz etkileyecek"

Türkiye’nin ayçiçeği, ayçiçek yağı ve diğer ürünlerin stoklarının durumunun yetersiz olduğunu söyleyen Balyemez, “Fakat yağ sektöründe bir kıtlık olabileceğini düşünmüyorum. Serbest piyasa koşullarında fiyatlar belli bir miktar yükselip duracağını düşünmekteyim” dedi.

"Gelir sevişesi düşük vatandaşlarımızın mağdur olmaması için gerekli önlemler alınmalı, aşırı fiyat artışı denetim ve kontrollerle sağlanmalıdır" diyen Balyemez, şu uyarıda bulundu:

Nispeten pahalı ve sağlıklı olan yerli zeytinyağı ve tereyağı arzı desteklenip kontrollü sağlanarak mağduriyetler minimuma indirilebilir. Varsa acilen zeytinyağı ihracatı acilen durdurulmalıdır. Küspe ve bitkisel protein fiyat artışları büyükbaş ve tavukçuluk sektörünü olumsuz etkileyecektir.


"Yağ açığımız var. Üreticiler yeterli tarım desteği almadığından ekim alanı daralmakta"

Namık Kemal Üniversitesi öğretim üyesi ve Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Cemal Polat ise, Türkiye’de yağ bitkileri ekim alanlarının yetersiz olduğunu söyleyerek,  “Aynı zamanda yağ açığımız var. Üreticiler yeterli tarım desteği almadığından ekim alanı daralmakta. Ayçiçeği üretiminde ülkenin yüzde 60’ı Trakya’da gerçekleşmekte. İthalata bağımlı olduğumuzdan fiyat artışı devam edecektir” şeklinde konuştu.  
 

Cemal Polat.jpg
Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Cemal Polat


"Özellikle döviz karşısında liranın çok değer kazanması da ayrı bir etken" vurgusu yapan Polat, şu görüşü paylaştı:

Son yıllarda kanolanın devreye girmesi nedeniyle (kanola; kurağa daha dayanıklı olması ve desteklerden ayçiçeğinden fazla yararlanması) ekim alanı kısmen azalma söz konusudur. İthalat hiç bir zaman çözüm yolu değildir. Çiftçilerin tarımsal destek ve teşvik çözüm yoludur. İthalat, her zaman fiyatların olumsuz yönde etkiler.


"Ayçiçeğinin yanında mutlaka soya ve kanola gibi ürünleri de düşünmek lazım. Türkiye bu ürünlerin tamamında dışa bağımlı"

Konu ile ilgili görüş ve önerilerini Independent Türkçe ile paylaşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Gökhan Günaydın'ın ise, başta ayçiçeği ile diğer yağlı tohumlar ve türev ürünleri alanı ile ilgili açıklamaları şöyle:

Yağ bitkileri Türkiye’de genel olarak hem gıda sanayi açısından hem de yem sanayi açısından önem taşıyor. Yani hem insan beslenmesinde yağ olarak kullanıldıkları gibi hem de küspe ve diğer yan ürünleri itibarıyla yem sanayi için hammadde niteliğindeler. Ayçiçeğini tek başına değerlendirmek çok doğru olmayabilir. Ayçiçeğinin yanında mutlaka soya ve kanola gibi ürünleri de düşünmek lazım. Türkiye bu ürünlerin tamamında dışa bağımlı. Üretimi yetmiyor ve üretim (arz) ile talep arasında kalan kısım ithal ediliyor.


"Yağ bitkilerinin tamamı ancak sulanabilir arazilerde yetişebilir"

Basitçe şu sorulabilir; neden Türkiye yağ bitkileri üretimini artıramıyor?

Konuyu tam anlamıyla analiz edemeyenler genellikle destekleme fiyatlarının yeterli olmamasından, piyasanın istikrarlı olmamasından söz ederler. Bunların tamamı da doğrudur. Ancak bir başka gerçek daha var. Yağ bitkilerinin tamamı ancak sulanabilir arazilerde yetişebilir. Sulu olmayan arazilerde bu bitkileri yetiştiremezsiniz. Tıpkı şeker pancarı ve pamukta olduğu gibi.

Önemli ölçüde buğday da öyledir. Türkiye’nin toplan 23-24 milyon hektar civarında işlemeli tarım yapabildiği alan var. Bunun yalnızca 5 milyon hektarında biz sulu tarım yapabiliyoruz. Bu rakam konusunda çeşitli spekülasyonlar olur ama rasyonel sulama yapılabilen alan 5 milyon hektar alandan fazla değildir.

 

Gökhan Günaydın.jpg
MMOB Ziraat Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Gökhan Günaydın


"Bu ürünlerden herhangi birinde ekim alanını artırdığınız zaman, örneğin mısır ekim alanını artırdığınız zaman bu ayçiçeğinin ya da soyanın aleyhine bir rekabet gücü oluşturuyor"

Dolayısıyla siz bu ürünlerden herhangi birinde ekim alanını artırdığınız zaman, örneğin mısır ekim alanını artırdığınız zaman bu ayçiçeğinin ya da soyanın aleyhine bir rekabet gücü oluşturuyor.

Başka bir deyişle mısır üretimi artarsa, ayçiçeği üretimi artarsa bu sefer soya üretimi dibe vuruyor. Rakam vermek gerekirse Türkiye’nin neredeyse 4 milyon tona yakın yıllık soya talebi vardır ama üretilen miktar 200 bin ton bile değildir. Oysa soya da ayçiçeği gibi hayvan beslemesi açısından son derece önemli bir üründür.


"Doların artışı üreticinin hayatını daha da zorlaştırıyor"

Diğer taraftan genel ve klasik sorun nerede var? Dış ticaret hadleri Türkiye’de uzun bir dönemdir tarımın aleyhine işledi. Yani ürün fiyatları, çiftçinin eline geçen fiyatlar yeterince artmazken, hatta bazı yıllar piyasa dinamiklerine bağlı olarak sabit kalıp gerileyebilirken, diğer taraftan başta mazot, gübre ve ilaç olmak üzere girdiler önemli ölçüde arttı.

Örneğin bu dönem, krizin başında 6,1 TL olan doların şu anda 6,9 TL seviyelerine tırmanması gübre fiyatlarına anında yansıyor, yem fiyatlarına anında yansıyor ve böylece üreticinin hayatı, besicinin hayatı ve üretimi biraz daha zorlaşıyor. Biraz daha güç koşullara geliyor.


"Dünyanın yağ devleri Trakya Birlik’in fonksiyonunu giderek geriletiyorlar"

Diğer bir başka boyut da ayçiçeğinin üreticiden satın alınması, işlenmesi ve depolanması boyutu. Burada tarım satış kooperatifleri vardı. Trakya Birlik mesela bu alanda en güçlü kuruluşlardan bir tanesiydi. Ama dünyanın yağ devleri Türkiye piyasasına girdiler ve bu bağlamda Trakya Birlik’in fonksiyonunu giderek gerileten bir fonksiyon işliyorlar.


"Yağlı tohumlu bitkilerin ekiliş ve üretimini destekleyen veya teşvik eden bir sistem yok"

Trakya’daki tarımsal üretimi yakından takip eden, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu, üreticinin sorunlarına değinerek, “En önemli sorun piyasa mekanizmasının eksik olmasıdır. İthalattaki fiyat düşüşlerinden çiftçi çok etkilenir.  Ürettiği ayçiçeğinin fiyatı düşmez. İthalatta fiyat yükselirse bu çiftçiye pek yansımaz. Çünkü piyasayı belirleyen 3-4 küresel güç anlaşarak çiftçinin yüksek fiyatlar elde etmesine olanak tanımaz. Devletin bir politika geliştirmesi gerekir. Ancak yağlı tohumlu bitkilerin ekiliş ve üretimini destekleyen veya teşvik eden bir sistem yoktur” şeklinde konuştu.

"Rafine yağ satın alan tüketici yağa en az yüzde 30-40 fazla ödeyecek"
 

Okan Gaytancıoğlu.jpg
CHP Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu​​​​​​​


Ayçiçek yağındaki fiyat artışını değerlendiren Gaytancıoğlu, şu uyarıda bulundu:

Üretici olan Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Fransa, Arjantin ve Brezilya artık eskisi gibi ihracat yapmayacaklarını birer birer açıklıyorlar. Büyük ihtimalle yağ fazlalıklarını satacaklar ama eskisi gibi ithal ayçiçeğinin tonu 350-380 $/CIF değil en az yüzde 30-40 zamlı olacaktır. Bu da rafine yağ satın alan tüketicinin yağa en az yüzde 30-40 fazla ödemesine neden olacaktır. Aynı şekilde küspeler de bundan etkilenecek, yem fiyatları dövize bağlı artışlarda dikkate alınarak yüzde 30-40’lar düzeyinde artacaktır.


"Tohumun yüzde 75’ini hibe verseniz ne olur. O bölgelerde çiftçi mi kaldı"

Tarım  ve Orman Bakanlığı’nın Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Projesi’ne de değinen Gaytancıoğlu, proje kapsamındaki desteklerin olumlu etkisi konusunda, “Yok denecek kadar azdır. Tohumun yüzde 75’ini hibe verseniz ne olur. O bölgelerde çiftçi mi kaldı, çiftçi kaldıysa o çiftçinin traktörü, pulluğu, mibzeri var mı? Ayrıca kırsal kesimde nüfus yaşlanıyor. Kırsalda yaş ortalaması 55. Artık yeni projeler geliştirmek gerek” şeklinde konuştu.

Ayçiçeği ve türev ürünlerinin üretimleri ve son dönemdeki keskin fiyat artışları üzerine görüşlerine başvurduğumuz üreticiler ve uzmanlar korunun çeşitli yönlerini de kapsayan değerlendirmeler yapsa da Türkiye’nin bu ürünlerdeki dışa bağımlılığı ve genel olarak tarımsal üretimdeki sorunlar üreticileri ve tüketicileri kaygılandırmaya devam edecek gibi görünüyor.

Getirilen çözüm önerilerinin değerlendirilerek uygulamaya alınması ise koronavirüs salgınıyla önemi daha da artan tarımsal üretim ve gıda egemenliği tartışmalarında yeni bir aşamayı işaret edecektir.

Rakamlarla Türkiye'de ayçiçeği

Ayçiçeği ithalatında lider olan Türkiye, dünya ayçiçeği ithalatının yüzde 30.6’sını gerçekleştiriyor.
 

ayçiçek aa1.jpg
Fotoğraf: AA 


Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Ayçiçeği Raporu’na göre, Türkiye’nin 2019 yılı ayçiçeği üretimi 1 milyon 950 bin ton olarak tahmin ediliyor.

Aynı yılın ithalatı da 1 milyon 136 bin ton oldu.

Aynı zamanda hayvancılıkta küspe üretiminde de kullanılan ayçiçeğinin Türkiye’deki üretiminin yeterli olmamasına, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sebebiyle ayçiçek ihracatçısı ülkelerin getirdiği sınırlamalar da eklenince ayçiçek alanında yaşanan belirsizlik derinleşiyor.

8 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile ham yağ için uygulanan gümrük vergisi 31 Mayıs 2020’ye kadar (bu tarih dahil) yüzde 30’dan yüzde 18’e düşürüldü.

1 Haziran-30 Haziran 2020 tarihleri arasında ham yağ gümrük vergisi yüzde 30 olacak.

Ham yağ ithalatındaki gümrük vergisi 30 Haziran’dan sonra yüzde 36 olarak uygulanmaya devam edilecek.

Kosova’dan yapılacak ham yağ ithalatında gümrük vergisi sıfır olacak.
 

ayçiçek yağı aa.jpg
Fotoğraf: AA 


Cumhurbaşkanlığı’nın 18 Nisan tarihli kararı ile ayçiçeği tohumunda yüzde 13 olan gümrük vergisi ise yüzde 9’a indirildi.

Karara göre, ayçiçeği tohumunda 31 Mayıs 2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) gümrük vergisi yüzde 9 olarak uygulanacak.

1-30 Haziran 2020 (bu tarihler dahil) döneminde ise vergi yüzde 13 olacak.

Bosna Hersek ve Kosova’dan yapılacak ayçiçeği tohum ithalatında ise gümrük vergisi sıfır olacak.

Diğer yandan Tarım ve Orman Bakanlığı, Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programını başlattı. 
 

Bekir Pakdemirli aa.jpg
Fotoğraf: AA 


Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, "Yazlık ekim yapılabilecek alanlarda ekilişlerin kesintiye uğramaması ve tüm ekilebilir arazilerin üretime katılması için, bu proje kapsamında belirlenen 21 ilde üreticilerimize tohumların yüzde 75'ini hibe ediyoruz" diye konuştu.

Pakdemirli, "Uygulamayı 21 ilde başlattık. Ekimi yapılacak ürünler ise buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik olarak belirlendi" diyerek ekimi yapılacak tohumların sertifikalı ve miktarının 6 bin 700 ton olduğunu, proje kapsamında 364 bin dekar alanda ekiliş yapılacağını belirtti.

 

Independent Türkçe

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU