Son umuda Sarayburnu'ndan yelken açtılar... Struma trajedisinde neler yaşandı?

2. Dünya Savaşı sırasında 1942 yılında soykırımdan kaçan 769 Yahudi Karadeniz sularında yaşamını yitirdi

İkinci Dünya Savaşı'nın en hararetli günlerinde Alman soykırımından kaçan 769 Romen Yahudi’si için varılacak en güvenli liman İngiltere yönetimindeki Filistin’di. Alman orduları, Avrupa’da kontrolü ele geçirmeye başladığından Yahudiler, henüz Alman askerlerin ayak basmadığı yerlerde bile yoğun baskı altındaydı. Almanya'nın Yahudi karşıtı uygulamaları, işgal altındaki Polonya’dan Avrupa’daki diğer ülkelere hızla yayılmaya başladı. 1940 yılında Nazi orduları Balkan sınırına dayanınca Nazilerin Polonya'da yürürlüğe koyduğu o yasaların benzerleri, Almanya’nın müttefiki durumunda olan Romanya'da da resmen yürürlüğe girdi.

1941'de, Romanya'nın Yaş şehrinde yaklaşık 4 bin Yahudi katledilince, canlarını kurtarmak isteyen yüzlercesi bir gemiye binip kaçmak istedi. Yaklaşık 800 kişi, 150-200 kişi kapasiteli Struma gemisine bindi. Gemi 1830 model bir motora sahipti, 46 metreydi ve kömür taşımacılığı için üretilmişti. Yük bölümleri kamaraya dönüştürüldü. Bu eski gemiye binebilmek için varlarını yoklarını ortaya koyan Yahudilerin çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyordu. Gemi 12 Aralık 1941'de Köstence Limanı'ndan, sonraları büyük trajediye dönüşecek olan umut dolu bir yolculuğa çıktı.

 

 

Struma, 10 Bulgar mürettebatıyla birlikte dümeni İstanbul’a kırdı. Geminin eski ve bakımsız motoru hareket ettikten kısa süre sonra açık denizde bozulunca, yolcular ellerinde son kalan para ve mücevherler karşılığında yanlarından geçen bir gemiden yardım istedi. Motor ikinci kez arızalandığında Struma, İstanbul Boğazı’na ulaşmıştı. 15 Aralık günü Sarayburnu açıklarında demirledi.

 

 

Savaş tüm şiddetiyle devam ederken onların Türkiye karasularına sığınması uluslararası baskıları beraberinde getirdi. Almanya'nın İstanbul büyükelçisi gemide salgın hastalık olduğu ihbarında bulundu. Almanya yolcuların karaya çıkarılmaması konusunda baskı yaparken o dönemde Filistin'e Yahudi göçünü kısıtlayan İngilizler ne geminin yola devam etmesinden ne de yolcuların karaya çıkmasından yanaydı. 1938’in Ağustos’un da çıkarılan "tebaası oldukları devlet arazisinde yaşama ve seyahat bakımından baskılara tabi tutulan Musevilerin, bugünkü dinleri ne olursa olsun, Türkiye’ye girmeleri ve ikametleri yasaktır…" ibaresinin yer aldığı yasa da akıbetlerini belirleyen etkenlerdendi.

 

 

Baskılarla çıkarılan o yasanın gerekçesini ise 1930’lu yıllarda Türkiye’nin Marsilya başkonsolosu Necdet Kent 18 bin kaçak Yahudi'ye Türk pasaportu vermesi, Rodos Adası başkonsolosu Selahattin Ülkümen 200 Yahudi'nin Türkiye'ye kaçmasını sağlaması oluşturuyordu.

İkinci Dünya Savaşı'nda tarafsız kalmak için çaba sarfedilen o günlerde, savaşın her iki tarafının da Yahudi mültecilere karşı bir tutum ortaya koyması, Türkiye'nin harekete geçmesinin önündeki bir başka etkendi. Almanya ile müttefik olan Romanya da gemiyi geri kabul etmedi.

Struma'dan kurtulmak için denize atlayıp kaçmayı deneyenler ise ya boğuldu ya da yakalanarak yeniden gemiye bindirildi.

Struma’da karantina altında tutulanlara yiyecek yardımı Yahudi cemaatleri ve Kızılay tarafından yapılıyordu. Yardım faaliyetinde bulunanlar arasında o günlerde 15 yaşında olan Yahudi asıllı Türk iş adamı İshak Alaton da vardı.

Gemide kalan yolcuların akıbeti ile ilgili haftalar süren müzakereler sonuç vermedi. Dönemin hükümeti, motoru çalışmayan gemiyi 23 Şubat 1942'de Karadeniz'de Şile açıklarına çektirdi. Gemi Sarayburnu'ndan çekilirken, yolcuların çarşaflara “Yaşasın Türkiye, kurtarın bizi” yazıp sloganlar attığı çeşitli kaynaklara yansıdı. Yüzlerce insan, karanlık sularda karanlık bir sona doğru yol aldı.

 

 

Gece boyunca sürüklenen gemi, 24 Şubat sabahı büyük bir patlamanın ardından battı. 103'ü çocuk 768 kişi öldü. Tek kurtulan David Staoliar adında 20 yaşında bir gençti. Türk Kurtarma Kayığı tarafından bulunarak karaya çıkartıldı.  

1960'larda Sovyet arşivlerinden çıkan belgeler ışığında Struma'nın Sovyet denizaltısı Shch-213 tarafından torpido ile vurularak battığı anlaşıldı. Aynı denizaltı 23 Şubat akşamı Türk kargo gemisi Çankaya'yı da batırmıştı. Sovyet denizaltısının, Almanya’nın stratejik malzeme akışını önlemek amacıyla Karadeniz'e giren tüm tarafsız ya da düşman gemilerini batırması yönündeki gizli talimatı yerine getirdiği ileri sürüldü.

 

DAHA FAZLA HABER OKU