Koronavirüs’ün Avrupa’ya sıçramasıyla birlikte Türkiye-Yunanistan sınırındaki mültecilerin durumu dünya gündeminden düşmüş gibi görünüyor. Bugüne dek hep sınırı geçemeyen insanların yaşadığı zorlukları ve mücadeleleri okuduk. Peki, sınırı geçen, hatta kilometrelerce uzağa İrlanda adasına ulaşan mülteciler ne durumda? Koronavirüsle mücadelede işçiler, evsizler ve mülteciler gözden çıkarıldı mı? Tüm bu soruların cevabını İrlanda adasında bulmaya çalışacağız.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’un koronavirüsü krizinin başlarında takındığı sosyal Darwinist tutum İrlanda hükümetini olumsuz etkiledi. Bu yüzden her iki taraf da önlem almakta geç kaldı. Günler sonra Birleşik Krallık’ta sağlık kurumlarının hazırladıkları raporların kamuoyuna yansımasıyla birlikte, Johnson hükümeti ani politika değişikliğiyle sokağa çıkma yasağı ilan etti. İrlanda Cumhuriyeti’nde ise 24 Mart Salı günü Başbakan (Taoiseach) Leo Varadkar ekranların karşısında çıktı ve hükümetin acil eylem planını halka açıkladı. Erken seçimlerde Sinn Fein karşısında ciddi bir bozguna uğrayan Fine Gael’in lideri koronavirüs krizinden dolayı mecburi ve zoraki Başbakanlık görevini yürütüyor gibi görünse de ülkedeki olağanüstü duruma rağmen Sin Fein’in içerisinde yer aldığı bir koalisyona kesinlikle girmeyeceğini söylemekten geri durmuyor. İrlandalılar hali hazırda çökmüş bir sağlık sistemi ve aslında yine çoktan iktidardan çekilmesi gereken bir hükümetle birlikte bu zor günleri aşmaya çalışıyor.
Birleşik Krallık ve İrlanda’da koronavirüs kaynaklı ölüm, vaka ve test yapılan toplam kişi sayısı şu şekilde:
Leo Varadkar: Benzeri Görülmemiş Önlemler Alacağız
Başbakan (Taoiseach) Leo Varadkar, koronavirüse karşı benzeri görülmemiş önlemler alınacağını İrlanda halkına duyurdu. Varadkar’ın açıkladığı önlemleri kısaca sıralarsak: Tüm tiyatrolar, spor salonları, kuaförler, bahis büroları, pazarlar ve kütüphaneler kapatıldı. Park ve meydanlarda sosyal izolasyonu koruyabilmek için park korucuları ve polisler (Gardaí/Garda Síochána/İrlanda dilinde polis teşkilatı) gerekli önlemleri alacak. Covid-19 testi pozitif çıkan hastalara yapılan para yardımı haftalık 300 €’dan 350 €’ya çıkarılacak.
Bu açıklamadan tam bir gün sonra tekrar kameralar karşısına geçen Varadkar ülkede iki hafta süreyle sokağa çıkma yasağı ilan etti. İnsanlar evlerinden sadece 2 kilometrekarelik bir alan etrafında uzaklaşabilecek. 70 yaşın üzerindeki kişiler, kanser hastaları, organ nakli olanlar ve kronik rahatsızlıkları bulunan kişiler ‘koza’ durumuna geçecek. Yani evlerinden ve bahçelerinden ‘egzersiz’ yapmak için dahi dışarı çıkmalarına izin verilmeyecek.
“Hükümetin önlemleri iş ve ticaret merkezli”
Sosyal izolasyon konusunda kolluk kuvvetlerini harekete geçirecek kadar duyarlı olan ve sokağa çıkma yasağı ilan eden Varadkar’ın politikalarıyla gerçekler örtüşmüyor. Koronavirüs kriziyle mücadele eden İrlanda’nın gerçeklerini işçilerin, yoksulların ve mültecilerin yaşadıklarını öğrenebilmek için yıllarını İrlanda’da geçirmiş bir Türkiyeliyle Memet Uludağ’la görüşüyorum. Uludağ, Unite sendikası göçmenler komisyonu başkanı ve işyeri temsilcisi. United Against Racism (Irkçılığa Karşı Birleştik) derneği kurucu başkanı ve People Before Profit (Kârdan Önce İnsan) hareketinde önemli görevler üstlenen bir aktivist.
Sendikada şu sıralar yoğun bir biçimde çalışan Memet Uludağ’la uzaktan iletişim kuruyorum. Kısacası sosyal mesafeyi korumaya çalışıyoruz diyebilirim. Uludağ, İrlanda’da yaşananları tüm ayrıntılarıyla şu şekilde anlatıyor:
İrlanda’da koronavirüsle ilgili önlemler geç alınmaya başlandı. Özellikle kuzeyde yani Birleşik Krallık’a bağlı olan Belfast’ta Johnson hükümetinin tavrından ötürü okullar bir hafta geç kapatıldı. Bu arada şunu eklemek isterim. Biz bir ada ülkesiyiz ve kuzeyle aramızda herhangi bir sınır yok. Bu yüzden sınırın olmadığı kuzeyle birleşmeyi savunuyoruz. Birleşik büyük bir İrlanda’nın gerçekleşmesi gerekiyor. Bunun gerekliliğini bu krizde daha iyi gördük. Yine de gelinen süreçte önlemler alınmaya başlandı.
Koronavirüsle mücadelede bugün en büyük sorunun hükümetin meseleyi iş ve ticaret merkezli olarak ele almasında yattığını söyleyen Uludağ şöyle devam ediyor.
People Before Profit olarak biz bugün İrlanda’da zorunlu işler dışındaki tüm faaliyetlerin durdurulmasını istiyoruz. Ağır işlerde çalışan işçilerin sosyal izolasyonu sağlayamayacağı bilinen bir gerçek. Sağlık bakanlığı sosyal izolasyonun sağlanmasının kesinlikle gerekli olduğunu söylüyorsa işçiler için tüm önlemlerin alınması gerekiyor. Bakın bugün Birleşik Krallık'a bağlı Belfast’ta bin inşaat işçisi gerekli sosyal mesafeyi kuramadıklarını söyleyerek iş bıraktı. İrlanda’da hükümet sokağa çıkmama çağrısı yapıyor; bazı park ve kamusal alanları insanların erişimine kapatıyor. Bu önlemlere rağmen 1,5 milyon İrlandalı çalışan her gün iş yerlerine gitmek zorunda kalıyor. Bu insanlar toplu taşıma kullanıyor; sosyal mesafeyi iş yerlerinde ve ulaşım ağında sağlayabilmeleri imkânsız. Bu yüzden devlet tarafından acilen bu durumun düzeltilmesine dönük bir karar alınmalı.
İşçilerin durumu patronların inisiyatifine ya da alınacak lokal önlemlere kesinlikle bırakılmamalı diyen Memet Uludağ, kalıcı çözümün daha radikal dönüşümlerde olduğunu vurguluyor:
Koronavirüs krizinden ancak planlı ekonomiyle ve halk sağlığını önceleyen bir sağlık sistemiyle çıkabiliriz. Krizden önce İrlanda’da hükümet sağlık harcamalarını kıstığı için sistemin ihtiyaç duyduğu sağlık elemanları istihdam edilmiyordu. Şimdi, krizle birlikte devlet gerekli acil ihtiyaçları gidermeye çalışıyor. Özel hastanelerin kapasitesi devlete bağlandı. Buradaki durumu nasıl organize edeceklerini bilmiyorum ama bu iyi bir gelişme. Gelecekte kamucu ve sosyalist politikaların bu krizle beraber artık ciddi bir biçimde gündeme alınması gerektiğini düşünüyorum.
“İşçiler ölümü düşünmeden çalışmayı sürdürüyor”
Memet Uludağ, tüm bunları aktarırken aynı gün Dublin’den sadece 1 Saat 11 dakika uzaklıktaki Tullamore kasabasına gidiyorum ve orada çalışan işçilerin durumunu gözlemliyorum. Tüm dünya koronavirüs salgınıyla tir tir tirerken onlar hiçbir şey olmamışçasına evlerine ekmek götürebilmek için çalışmaya devam ediyor. Pek çoğumuz bir yerden bir yere dahi giderken derin endişeler yaşarken ve insanlar arasındaki mesafenin 2 metre olması gerektiği söylenirken, fotoğraflardaki tüm bu insanlar omuz omuza çalışıyor.
İrlanda’daki sorun sadece işçilerin çalışma ortamından da ibaret değil. Mültecilerin durumu, koronavirüs salgınının dünya çapındaki boyutu ve etkileri düşünüldüğünde bir nevi saatli bomba olarak tasvir edilebilir. Memet Uludağ, mültecilerin durumuyla ilgili olarak da şunları söylüyor:
İrlanda genelinde toplamda 7 bin mülteci, sığınmacı var. Bu insanlar mülteci kampları gibi ortamlardan ziyade otelden dönüştürülen binalarda kalıyor. Konteyner barınaklarda daha zor koşullarda da kalan insanlar var. Buralar özel şirketlerin elinde ve bir devlet standartı yok. İnsanlar ranzalı odalarda iç içe yaşamaya zorlanıyor. Tuvalet, mutfak, sosyal alanlar, koridorlar hep iç içe. Her şeyin ortak yapıldığı bir ortamda insanların istenilen mesafeyi korumaları imkânsız. Böyle bir şeyi onlardan istemek de akıl dışı. Bakın bu insanların çalışma izinleri yok. 10 yıl gibi uzun bir süre ülkedeki durumu belli olmayan insanlar var. Bu kişiler tabiri caizse ‘Pause’ tuşuna basılmış insanlar gibi sosyal yaşamdan kısacası her şeyden uzak yaşamaya zorlanıyor. Haftada 38€ alıyorlar, seçme ve seçilme hakları yok. Büyük kentlerden uzakta toplumdan tamamen izole bir biçimde hayatlarını sürdürüyorlar. Mültecilerle birlikte İrlanda’da 90 bin kadar aile konut bekliyor. Özellikle başkent Dublin’de evsizler çok kötü durumda. Tüm bunlar son on yılda oldu. Aslında yapılması gerekenler çok basit. Mültecilere tam zamanlı çalışma izini, isteyene vatandaşlık ya da uzun süreli oturum hakkının verilmesi gerekiyor. Sınır dışı edilen sığınmacıların bu işlemlerinin derhal durdurulması gerekiyor. Yine hem evsizlere hem de mültecilere derhal hiç geç kalınmaksızın yaşamlarını insanlık onurunun gerektirdiği şekilde idame ettirebilecekleri konutların yapılması gerekiyor. Bunun için gerekli maddi olanaklara ve insan gücüne sahibiz”.
Memet Uludağ, mültecilerin kaldıkları bu yerlerde vaka sayısında bir patlama olursa bunun önüne geçilemeyeceğini söyleyerek önemli uyarılarda bulunuyor. Böyle bir durumda ırkçılık da ortaya çıkabilir. Sanki enfekte olmak bu insanların suçuymuş gibi. MASI’den (Movement of Asylum Seekers in Ireland - İrlanda’dan İltica Bekleyenler Hareketi) aldığım veriye göre Dublin merkezdeki mültecilerin konakladığı ‘Balseskin’ konaklama merkezinde toplam 500 mülteci iç içe koronavirüsle mücadele etmeye çalışıyor.
Yine fotoğraflarını çektiğim ancak adını veremeyeceğim bu merkezin bahçesinde insanlar traş oluyor; penceresi dahi olmayan havasız küçücük bir odada gün içinde 160 kişi yemek yiyor. Duvardaki Covid-19 uyarısı ise epey ironik.
İrlanda’da koronavirüs vakaları çıkmaya başladığı ilk günden itibaren Sinn Fein, People Before Profit gibi sol partiler hükümeti önlem alınması konusunda yoğun bir biçimde uyardı. Önlem almakta gecikildiği için yine bu iki partinin vekilleri yoğun bir biçimde çalışıyor. Özellikle Sinn Fein Konut, planlama ve yerel yönetim sözcüsü Eoin Ó Broin İrlanda adasında yaşanan tüm sorunları kamuoyunun gündemine getirmeye çalışıyor.
This is from the same Grand Hotel that had prepared this as a self isolation room and spent weeks forcing asylum seekers to congregate in dining hall, ignoring all @HSELive guidelines on social distancing. We'll keep a close eye on the place.#COVID19ireland #COVID19 pic.twitter.com/N5WuYOAdwR
— MASI - Movement of Asylum Seekers in Ireland (@masi_asylum) March 27, 2020
Mültecilerin kaldıkları yerlere ilişkin de önemli makaleler yayımlayan Broin’den günler öncesinden randevu alıyorum. Maalesef yaşanan krizin yoğunluğu içerisinde iletişim kurmakta zorlanıyoruz. Bu yüzden Sinn Fein adına açıklamayı Cork milletvekili Pat Buckley yapıyor.
“Hükümetin politikası tam bir delilik”
Dublin’den sonra en büyük kent olan Cork, vaka oranları bakımından da ikinci sırada yer alıyor. Görüntülü yaptığımız görüşmede İrlanda hükümetinin koronavirüsle mücadelesine ilişkin şunları söylüyor Pat Buckley:
Öncelikle virüsün şehirlerdeki oranlarına bakalım. Dublin %56 (Vaka sayısı: Bin 904) ile ilk sırada. Cork yani benim temsil ettiğim kent %11 (Vaka sayısı:184) ile ülkedeki en çok vakaya sahip ikinci kent. Hükümetin politikasını tek bir cümleyle özetlememi isteseydin benden bunu tam bir delilik olarak nitelerdim. Hükümet maalesef bu meseleyi baştan ciddiye almadı. Bu noktada insanları ve kamu sağlığını düşünmek yerine şirketlerin durumunu öncelikli olarak düşündüklerini söyleyebilirim. Bakın hala birçok yer açık ve insanlar doğal olarak para kazanabilmek için işlerine gitmek zorunda kalıyorlar. Bu durumun kesinlikle son bulması gerekiyor. Bir tarafta halka evde kalın çağrısı yaparken diğer tarafta çalışanlarınıza işe gelin diyemezsiniz. Evet, hükümet şimdi bazı önlemler almaya başladı. Vaka sayıları günbegün arttıkça hükümette meseleyi ciddiye almaya başladı.
Mülteciler konusunda oldukça kaygılı Pat. Koronavirüs nedeniyle insan yaşamının gündemden düşmesine içerliyor. İrlanda’nın tarihi köklerine vurgu yapıyor. Acılarla dolu bu tarihte mültecilere dayatılan koşulları hem politik olarak hem de insani açıdan sindiremediğini tüm açık yürekliliğiyle anlatıyor. Boris Johnson konusu açıldığında ise sürpriz bir çıkış yapıyor;
Mültecilerin şu an katlanmak zorunda oldukları durum İrlanda açısından tam bir hayal kırıklığı. Mülteciler şehirlerde, kasabalarda bizlerle yaşıyor. Bizim yanımızdan geçiyor, aynı posta ofisinden mektup gönderiyor ya da yardım parasını alıyor., arti olarak yüz yıllık bir mücadele çizgisi içerisinde mültecilerin hakları konusunda her zaman çok hassas olduk. Koronavirüs gibi halk sağlığını doğrudan etkileyen küresel bir salgında bu insanların sosyal mesafeyi koruyamayacakları merkezlerde konaklatılması kabul edilemez. Sinn Fein olarak parlamentoda bu insanların hakları konusunda yoğun bir mücadele veriyoruz. Şu an her arkadaşım İrlanda halkı için özel olarak görev almış durumda ve hakikaten ciddi bir biçimde çalışıyoruz. Tekrar ifade ediyorum; özellikle böyle bir sağlık problemiyle karşı karşıyayken kimsenin İrlanda halkının yaşamını tehlikeye atmaya hakkı yok. Mülteciler, evsizler ve yoksul insanlar derhal insani yaşam koşullarına kavuşturulmalıdır.
“Belfast, Johnson Hükümeti’nin sorumsuz politikalarına kurban edilmemelidir”
Görüşmeyi sonlandırmadan önce Boris Johnson’un korona testinin pozitif çıktığını ve bu konuda ne düşündüğünü soruyorum. Pat Buckley, konuyu geleceğe dair de güçlü siyasi mesajlar vererek değerlendiriyor.
Tüm insanlık bu virüsle mücadele ederken ve herkes bu gerçeklikle yüzleşirken Johnson, hangi akla hizmet sürü bağışıklığı gibi bir çıkış yaptı bunu anlamlandırmakta zorlanıyorum. Neticede bugün haber aldık Covid-19 test sonucu pozitif çıkmış. Tabii bu noktada beni kuzeydeki insanlarımızın durumu endişelendiriyor. Belfast İrlanda’nın bir parçasıdır. Johnson hükümetinin sorumsuz politikalarının kurbanı edilmemeli. Kuzeyle aramızda doğal olarak bir sınır yok. Bu yüzden Birleşik krallıkta sorumsuzca atılan her adım doğrudan bizi de etkiliyor. Bu zor günlerde göstermiştir ki kuzeyle kesinlikle birleşmemiz gerekiyor. Birleşik ve güçlü bir İrlanda ancak böyle zor krizleri aşabilir.
Öyle görünüyor ki Avrupa bu kriz karşısında iyi bir sınav vermiyor. Yine dünyanın çeşitli coğrafyalarında olduğu gibi Avrupa’da da ilk bedeli mülteciler ödüyor. Koronavirüs salgını da gösterdi ki insanlığa ait büyük değerlerin tamamı akışkan ve çok kırılgan. Birleşik İrlanda’ya yönelik yapılan vurgular da İrlanda adasındaki hassas duruma dair güçlü sinyaller veriyor. Son seçimlerde gençlerin tercihi de bu yöndeki güçlü iradeyi ortaya koyuyor.
© The Independentturkish