Korona sonrası ABD, AB ve NATO’nun yerini, Rusya ve Çin mi alıyor?

Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Başlık biraz iddialı, farkındayım.

Şu dönemde koronavirüsle birlikte uluslararası arenada bizi şaşırtan diyaloglara ve görüntülere şahit olmaya başladık.

“Devler” adeta bir anda küçülüyor.

Paranın bir yere kadar yettiği, konvansiyonel silahların sözünün geçmediği bir süreç bu. 

Öngörüler ve önceden alınan tedbirlerin sonuçları birbirleriyle yarışır halde.

Krizi fırsatlara çeviren ülkeler “rövanşta”

Mesela Rusya ve Çin.

Bu hafta İtalya caddelerinde, yardım için gelen Rus askeri araçlarını görünce, AB ve diğer NATO ülkeleri nerede dedim kendi kendime.

Rusya, bu kriz anını son derece profesyonel bir şekilde “fırsata çevirmiş”, insani yardıma koşmuştu.

Çin ve Küba da benzer hamlelerde bulundu.

Gerçekten ilginç ve düşündürücü.


Gerçi İtalya ve Rusya’nın yakınlaşan ilişkileri ve Putin’in İtalya sempatisi, İtalya’nın eski Başbakanı Berlusconi dönemine dayanıyor. 

Berlusconi’nin 2008 yılında Rusya’nın Avrupa Birliği’ne katılması önerisiyle pekişmişti aralarındaki dostluk.

Aslında ilişkiler daha çok kişiseldi o dönem.

Yaz tatillerinde Rus liderin kızlarını, Sardinya’daki villasında ağırlıyordu Berlusconi.

2015 yılına gelindiğinde, yani Başbakanlık sürecini tamamladıktan sonra, AB’nin Rusya’ya uyguladıkları yaptırımlarda sessiz kalmayacaklarını açıklamıştı İtalyan lider.

Kendi ülkesinde siyaset yasağı getirildikten sonra, Putin’in kendisine vatandaşlık ve ekonomi bakanlığı bile teklif ettiğini açıklamıştı.

İki lider arasındaki ilişkiler o kadar sıkı fıkıydı ki, birbirlerinin fotoğrafları bulunan nevresim takımlarında uyuyorlardı.

İki yıl önce de Berlusconi, Putin’in doğum gününde de atlayıp Rusya’ya gitmiş, “Karadeniz kara değilmiş” demişti sosyal medya hesabından.  

Ama başta da dediğim gibi, bireysel ilişkilerin sonucuydu bu.

Tıpkı 2016 yılında, ABD seçimlerinin arefesinde, Trump’ın kızı Ivanka Trump’la Putin’in sevgilisi Wendi Deng’nin birlikte Dubrovnik’e tatile gitmesi gibi. 

Oysa şu anki İtalya Başbakanı Giuseppe Conte ile Vladimir Putin’i hiç o kadar samimi görmedik biz.

Öte taraftan, sahadaki uygulamalar farklıydı.

Bir NATO üyesi olan İtalya, tatbikatlarda ortak hedef olan Rusya’ya büyük bir hassasiyetle yaklaşırdı, yaklaşıyor da.

İtalya, Rusya’yı ana tehdit olarak görür ve savunma harcamalarını da buna göre düzenlerdi.

AB’nin de en sadık üyelerindendi İtalya. 

Ta ki koronavirüs sırasında AB’den yardım talep edip, karşılık bulamayana kadar…

Conte, “AB meğerse tamamen bir hikayeden ibaretmiş, bir efsaneymiş. Bize yardım Çin ve Rusya’dan geldi” dedi.


Konu sadece İtalya, AB ya da diğer NATO ülkeleriyle sınırlı değil.

Hazırlıksız yakalanan koronavirüsle birlikte, safların birbirine yaklaşımı, güveni, harcayacakları paranın öncelikleri, belki de ittifaklar değişiyor.

Belli ki dünya tarihinde yeni bir sayfa açılıyor.

Kovid-19 ile birlikte uluslararası ilişkilerde oluşabilecek dengeleri İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu ile konuştum. 


“ABD, AB ve NATO’nun el uzatamadığı boşluğu, onların düşman olarak gördükleri Çin, Rusya ve Küba doldurmaya başladı”
 

Naim Babüroğlu.jpg
Naim Babüroğlu / Fotoğraf: Twitter


- Korona ile mücadelede AB ülkeleri arasında çok da dayanışma göremedik. İtalya ve İspanya, en iyi örneklerinden.

Her iki ülkeye giden yardımlarda ABD, NATO ülkeleri ya da AB’yi değil, onların yerine Rusya ve Çin’i görüyoruz.

İçinde bulunulan virüs mücadelesi, bundan sonraki süreçlerde uluslararası dengeleri mi değiştiriyor?

Avrupa Birliği deyince, 28 üyeli, seçerek alan ve gittikçe “gelişen”, kendi ordusunu kurmayı planlayan bir organizasyondan söz ediyoruz.

Kendi içinde sınırları olmayan bir yapıdan bahsediyoruz. Bunların çoğu da NATO üyesi ülkeler. Kovid-19’un ortaya çıkmasıyla birlikte görüldü ki AB, bu tür bir küresel salgın hastalığa hiç hazır değil.

AB’nin en zengin ülkelerinden İtalya, Kovid-19’la mücadelede, haklı olarak AB’den yardım talep etti; ancak AB ülkeleri İtalya’nın bu yardım talebine ilgisiz kaldı, görmezden geldi.

İspanya’nın taleplerine de ilgisiz kaldılar. Oysa biliyoruz ki Almanya ve Fransa, birliğin en zengin ülkelerinden. Danimarka da var.

İtalya ve İspanya’daki sonuca baktığımızda, ABD ve AB bu tür durumlarda herhangi bir ülkenin yardım talebine el uzatmış ya da bu konuda istekli değil.

Oysa ABD dünya savunma harcamasının yaklaşık yarısını elinde bulunduruyor ve 2020 için bu rakamı yaklaşık 738 milyar dolara çıkardı.

Buna rağmen hiç kimseye yardım edemedi. O zaman karşımıza şu çıkıyor; küresel aktörler olan ABD ve AB, kendi ekonomik çıkarlarını birinci sıraya yazmışlar ve onu uyguluyorlar.

Bunun karşılığında, savunma sisteminde harcadıkları parayı, küresel bir salgına karşı kendi vatandaşı için kullanabilmek için kendi sağlık sistemine ayırmamışlar. Savunma sistemindeki disiplini sağlık sistemine yönlendirmemişler.

İşte bu noktada, çok ilginçtir ki ABD, AB ve NATO’nun el uzatamadığı boşluğu, düşman olarak gördükleri Çin, Rusya ve Küba doldurmaya başladı ki bu tarihi bir gelişmedir.

Sağlık malzemesi taşıyan Rus askeri araçlarını, NATO’nun en güçlü üyesi olan İtalya’nın genelinde, caddelerinde, sokaklarında görüyoruz. Bu çok önemli.


“Kovid-19’dan önce sınırları açık olan AB’yi görmeyeceğiz”

- Bu durum önümüzdeki süreçteki safları, ittifakların oluşumunu etkiler mi?

İlk olarak, bu süreçte AB’nin sınırlarını açma politikasının aksine, her ülke kendi sınırlarını kapatmanın önemine göre hareket ediyor.

Almanya, Fransa, Danimarka ve diğer ülkeler sınırlarını kapattılar ve sınırlarının olmasının önemini anladılar. İkincisi, AB ülkeleri, iç ve dış egemenliğin çok önemli olduğunu anladılar.

Kovid- 19 sürecinde AB’nin ortaklaşa aldığı bir karar ya da kendi aralarında sağlık ya da finansal yönden bir yardımlaşma olmadığı için, her ülke kendi başının çaresine bakma yoluna gidiyor.

Bu durum, ulus devletlerin daha çok güçleneceği anlamına geliyor. Biz bundan böyle, Kovid-19 öncesi gördüğümüz, sınırları açık olan AB’yi görmeyeceğiz. İç ve dış egemenliğe daha önem verecek olmaları, AB ülkelerinin zincirlerinin kırılmasına neden olacaktır. Bu kırılma büyük olasılıkla İtalya’dan başlayacak. 

AB dağılır mı? O kadar iddialı bir şey söyleyemem ama İngiltere gibi bazı ülkeler Birlik’ten çıkmak isteyebilir. Başta da İtalya olabilir. 


“Çin ve Rusya tahmin etmediğimiz avantajlar kazanacak”

Bir diğer konu, burada Çin-ABD ya da ABD-Rusya arasında süregelen küresel bir liderlik mücadelesi vardı. Fakat Kovid-19’da ABD’yi kendi başının çaresine bakamayan, sağlık sistemi özelleşmiş ve çökmüş olan bir ülke olarak görüyoruz.

Dünya savunma harcamasını ve silah ihracatı pastasını elinde bulunduran, çok sayıda ülkede üssü olan, haritanın yeniden çizilmesi iddiasında bulunan ABD’nin, bu virüs karşısındaki yenilgisinden ve çaresizliğinden bahsediyoruz.

Bunun karısında, NATO’nun patronu olan ABD’nin bu çaresizliğinden, Çin’in ve Rusya’nın oldukça faydalandığına ve tüm ülkelere yardım elini uzattığına şahit oluyoruz.

Kovid-19 sonrasında ABD liderliği Rusya’ya kaptırır mı zaman gösterecek ancak kaptıramazsa bile Çin ve Rusya hiç tahmin etmediğimiz oranda avantajlar kazanacaklardır diye düşünüyorum. 


“Putin yeni tatbikat emri vererek proaktif davrandı”
 

putin ap.jpeg
Vladimir Putin / Fotoğraf: AP


- Bu süreçte Putin’den de Rus ordusuna yeni bir tatbikat talimatı gitti. Koronavirüse karşı mücadelede hazırlığı artırmak için tasarlanan askeri bir tatbikattan bahsediyoruz.

Bu tür tatbikatlar hangi çerçevede yapılabilir? Özel tıbbı birimlerin kurulması, biyolojik ve kimyasal koruma birliklerinin sağlanması dışında nasıl bir çalışmaya girilebilir?

Biliyorsunuz, ülkelerin en kurumsal kimlikleri, silahlı kuvvetleri, yani ordularıdır. Bunu Fransa’da gördük mesela. Cumhurbaşkanı hemen caddelerde kendi ordusunu görevlendirdi. Fransa ordusu kendi sahip olduğu sağlık zinciriyle Paris sokaklarında, illerde hastaneler kurmaya başladı.

Aynı şekilde İspanya ordusu da hemen sahra hastanelerini kurdu. Neden ordular? Çünkü ülkeler içindeki en disiplinli yapıya sahip olan kurumlar ordulardır. Bütün dünyada bu böyle.

Her ordunun afet planı vardır. Deprem, sel felaketi, açlık krizi, yağmalama veya salgın hastalıklarda her ordunun afet ve mücadele planları hazırdır.

Bu gibi durumlarda siyaset makamları orduya görev verir, ordu da hastaneler kurarak, tüm sağlık birimlerini seferber ederek, sokaklarda o ülkenin koyduğu siyaset kurallarının yüzde yüz uygulanmasını sağlar ve bu salgının etkisini azaltarak, mücadeleye katkıda bulunur.

Bu her ülkenin olmazsa olmazıdır. ABD de New York sokaklarında ve diğer yerlerde ordusuna görev verdi. Bu durumda Putin de proaktif davrandı. Hemen gitti, kurulan hastaneyi denetledi. Bunu yaparak da halkına güven vermiş oldu.

İkinci önemli konu tatbikat emri vermesi. İleride İtalya gibi bir durum yaşanırsa, sokağa çıkma yasağı uygulanırsa Rus ordusu hemen gerekli yerlerde hastaneler kurarak faaliyete geçecektir.

Sağlık sistemleriyle ilgili örneğin, denizde ya da karada o bölgelerden tecrit edilen insanlar için hastaneler kurarak bu virüsün yayılmasını engelleyecektir.

Bu tatbikatın amacı budur ve Türk Silahlı Kuvvetleri dahil bütün bunlar planda zaten vardır. Yani bir ülkenin ordusunda sağlık teşkilatı ne kadar güçlü ve gelişmişse, o ülke virüsle o oranda etkili mücadele edecektir. 


“Türkiye’de askeri hastaneler tekrar açılmalı”
 

GATA aa.jpg
Fotoğraf: AA


- Tam da bu noktada, Türkiye’de GATA’ların tekrar açılması da önerildi. Bu gibi biyolojik tehditlere karşı ileride GATA’ların açılması söz konusu olabilir mi? 

Bizim 5 bin yıllık bir savaş tarihimiz bulunuyor. Orduların olmazsa olmaz bir zinciri var, o da lojistik zinciri.

Lojistik, savaşın kazanılmasında harekattan, operasyondan çok daha etkili. Bu zincirin içindeki en önemli halka, sağlık halkasıdır.

Bu sadece Kovid-19 için değil, herhangi bir yerde operasyon yapan bir ordunun sivil tahliye sistemi ve sağlık sisteminin de etkin çalışması önemlidir.

Nedir bu? Yaralıların acil bir şekilde tahliye edilmesi, şarapnel parçası ya da operasyon nedeniyle herhangi bir şekilde yaralanan bir askerin uzman doktorlar tarafından en kısa süre tedavi edilmesidir.

Bu askeri doktorluk işidir. Şehitlerin tahliyesi, şehit faaliyetlerinin yapılması da sağlık sisteminin vazgeçilmez halkalarından biridir.

İkincisi, yarın herhangi bir sel, deprem ya da karışıklıkta, insan ölümlerinin yüksek olduğu herhangi bir afette sivil sağlık sistemi elbette çalışacaktır ama sivil hastanelerin bazıları belki gayri faal bulunacaktır.

İşte o zaman ordu kendi elinde bulunan, portatif olan ve kısa sürede kurulabilen sahra hastanelerini kurar. Biyolojik savaşlarda da böyledir.

NATO üzerinden gidelim, sağlık sistemi bir ordunun hem savaşta, hem tabi afetlerle mücadelede, hem operasyonda lojistik sistemin olmazsa olmaz konusudur ve göz ardı edilirse sonuçları yaşanır.

Ben zannediyorum ki Türkiye şu ana kadar yaptığı operasyonlarla Kuzey Irak, Suriye, Libya ve şu ana kadarki tabi afetler sonucunda alınan derslerle, tekrar Türk Ordusunun bu sağlık sisteminin tüm zinciri oluşturulacaktır.

Oluşturulmalı mıdır derseniz, emekli bir asker olarak olmazsa olmaz zaten derim. Sadece Türk ordusu için değil, herhangi bir ordu için gerekli olan sistemdir.


“ABD ve kapitalizm, koronadan daha beter olan yüzünü gösterdi”

- Peki, bu süreçten sonra ülkelerin kendi savunma harcamalarındaki bütçelerde değişiklikler olur mu?

Kesinlikle olacak. Özellikle NATO ülkelerinde. Gerçi AB ülkeleri savunma harcamalarını artırmama yönünde geri adım atıyorlardı, isteksizdiler.

Ama bundan sonra İtalya’nın, İspanya’nın, Almanya’nın kamuoyu, buradaki harcamanın artık sağlık sistemine gitmesi yönünde bir yaklaşım sergileneceğini gösteriyor.

Kovid-19’un en önemli sonuçlarından biri de tüm ülkelerin sağlık sistemlerini tekrar gözden geçirerek, daha hızlı bir sisteme yoğunlaşacak olmalarıdır.

Finansal ve mali destekler olacaktır. Bunun için de elbette ülkeler savunma harcamalarında kısıtlama yoluna gideceklerdir.

Almanya gibi ekonomik gücü fazla olan ülkeler bu süreçten Kovid-19’dan fazla etkilenmeden çıkacaklardır.

Finansal olarak yetersiz olan ülkeler ise gelecekte yetersiz kalacaktır. Burada ABD çok hata yaptı ve yetersiz kaldı. Yani Kovid-19 dünya tarihine yeni bir sayfa açıyor.

Küresel ve bölgesel jeopolitik de etkilenecektir. Mesela, İran’ın kamuoyu daha çok ses çıkartacaktır. Şu dönemde ABD, AB ve kapitalizmin bencil yüzü ortaya çıktı.

ABD, insanların öldüğü İran’a yaptırımları kaldırmayarak bunu gösterdi. ABD ve kapitalizmin virüsten beter olan bencilliğidir bu.

Neo-liberalizm, gemisini kurtaran kaptan yaklaşımı, bu dönemde artık etkisini azaltacaktır. Ayrıca bazı ülkelerde Kovid-19 tersi bir etki oluşturabilir. Bundan böyle daha otoriter yönetimleri görebiliriz. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU