Çarliston biberin bir ayda yüzde 87 pahalılaşması, patlıcanın fiyatının 5 liradan 15 liraya çıkması ve gıda enflasyonunun yüzde 30’un üzerinde yükselmesinin ardından hükümet iki kararını gündeme taşıdı.
Bunlardan ilki sebze ve meyvenin, ülkenin belli noktalarında kurulacak tanzim satış noktalarında halka daha uygun fiyata ulaştırılması, diğer hallerle ilgili yeni yasa tasarısı.
Tanzim satış noktaları, aslında Türkiye’nin 1970’lerden bu yana, farklı dönemlerde denediği bir yöntem. Ancak bugünün gündemine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 5 Şubat’taki AK Parti Grup toplantısında yaptığı açıklamayla taşındı:
“Üreticide tüketiciye kadar aradaki komisyoncular asıl vurgunu vuranlar. Arada 2,3,4,5 kadar komisyoncu var. Her istasyonda kârlar artıyor. Herkes oradan kârını alıyor. Biz, üreticiden çıktığında, üretici halinden tüketiciye kadarki süreçte daha fazla aracı koymadan direkt tüketici haline gelip, buradan halka en uygun fiyatla ulaşacak bir sistemin gayreti içerisindeyiz.”
Bu açıklamanın ardından 11 Şubat Pazartesi itibariyle ilk etapta İstanbul'da 50, Ankara'da 30'dan fazla noktada kurulan çadırlar ve otobüslerde tanzim satışlar başladı.
Tanzim satış noktaları ile marketlerdeki fiyat aralıklarını karşılaştırırsak yaklaşık şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:
Tanzim satış fiyatları (Ankara ve İstanbul) (Kg/TL) | Süpermarket fiyat aralığı (Kg/TL) (Tanzimden önce) | |
Domates | 3-4 | 6-10 |
Salatalık | 4-4,5 | 7 |
Elma | 2,5 | 4-8 |
Portakal | 2 | 2,5-4 |
Soğan | 2-3 | 4,5-8 |
Patates | 3 | 3-5 |
Biber | 6-8 | 10 |
Patlıcan | 4,5 | 9-15 |
Hükümet desteğiyle halka sunulan ürünler daha uygun fiyatlı görünse de ekonomistler bu kararın sonuçları konusunda ikiye ayrılıyor.
Twitter’da tanzim satış noktaları düşük fiyatla satılan ürünlerin enflasyon sepetine ekleneceğini, dolayısıyla enflasyonun düşük görüneceğini paylaşan Ekonomist Haluk Haksal, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Tanzim satışların etkisini kısa ve uzun vadede olmak üzere ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Kısa vadede tabii ki vatandaş için sevindirici. Kitlelerin gelir seviyesi ortada. Bu kriz döneminde düşük fiyata sebze meyve alınabilmesi olumlu bir haber. Ama sürdürülebilir değil. Serbest ekonomide devletin ekonomiye müdahalesi özel sektörün yerini alacak şekilde değil, özel sektörde rekabeti artıracak şekilde olmalı.”
2014’te kurulan Gıda Komitesi’nin uzun vadede gerekli mikro reformları hayata geçirmek için önemli bir adım olduğunu söyleyen Haksal, “Tarım sektörünün içinde bulunduğu durum ortada” diyerek devam etti:
"Tanzim satışların üretici maliyetlerinin bile altında ürün satmaya başladıkları söyleniyor. Özel sektörün bu fiyata satması mümkün olmadığına göre ekonomide ciddi dengesizlikler yaratacak bir uygulama. Bir nevi reel sektöre bir darbe daha.”
Ürünlerdeki düşük fiyatın nereden finanse edileceğinin henüz netleşmediğini aktaran Haksal, düşük fiyata satılan ürünün bütçe açığını artırması durumunda bu açığı ödeyecek olanın yine halk olacağını aktardı.
Gıda Komitesi’nin üretici sonrası dağıtım zincirinde gerekli reformları uygulamaya alması gerektiğini söyleyen Haksal şöyle konuştu:
“Bu enflasyon ortamının yaratılmaması lazımdı. Bu noktaya gelince yararlanan da olacaktır. Ama ‘Tek sebep enflasyon ortamından yararlananlar, fiyatları yukarı çekenler’ demek de yanlıştır. Bunun yanında normal kârını eden bunca market de zarar edecek. Bu büyük haksızlık. Devlet mikro reformlarla zincirin her halkasında rekabeti sağlayacak şekilde müdahale etmeli, bu şekilde rekabeti ortadan kaldırıp, indirdiği fiyatı sonradan halka yükleyecek şekilde değil."
Gıda Komitesi ne demişti?
9 Aralık 2014’te kurulan Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi, kalıcı fiyat istikrarı için alınacak yapısal tedbirler beş başlıkta toplanmıştı:
1) Meyve ve sebzenin lojistik süreçlerinin iyileştirilmesi
2) Lisanslı depoculuk sisteminin geliştirilmesi. Bu kapsamda, Nisan 2017’de Türkiye Ürün Borsası Anonim Şirketi’ne kuruluş izni verildi.
3) Üretici birliklerinin teşvik edilmesi.
4) Gıda piyasalarındaki aracıların gözetimi ve denetlenmesi. Komitenin 2018’de yayınladığı değerlendirme raporunda şu ifadeler yer aldı: Türkiye’de tarımsal ürünlerin temini, taşınması, muhafaza edilmesi, ambalajlanması ve tasniflenmesi gibi pazarlamaya ilişkin fonksiyonların birçoğu aracılar tarafından yerine getirilmektedir. Bu durum bir taraftan üreticilerin aracılara olan bağımlılığını artırırken, diğer taraftan, pazarlama kanallarının uzamasına, maliyetlerin artmasına ve pazarlama payının yükselmesine sebebiyet vererek nihai tüketici fiyatını yukarıya çekmektedir.
5) Tarımsal finansmana erişimin kolaylaştırılması.
"TÜİK, tanzimdeki fiyatları baz alırsa enflasyon düşebilir"
İstanbul Aydın Üniversitesi Finans ve Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Aybar, tanzim satış çözümünün kısa vadeli getirilerinin olduğunu söyledi ve uzun vadeli bir çözüm olmadığının hükümet kanadı tarafından da bilindiğini aktardı.
Independent Türkçe’ye konuşan Aybar, gıda fiyatlarındaki oynamanın yüzde 800 kârlara ulaşmasının ardından bir şey yapılması gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi:
“Gıda fiyatları üzerinde, özellikle perakende satışlarda bir takım spekülatif oynamalar tespit edildi. Tanzim satışlarla, halkın, gıda güvenliğini ve kalori kullanımını garanti altına almak için belediyeler aracılığıyla bir müdahalede bulunuluyor.”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon oranını hesaplarken kullandığı 418 ürünün içerisinde tanzim satış noktalarında sunulan ürünler de yer alıyor. “Tanzimlerdeki düşük fiyatlı ürünler enflasyonu da düşürecek mi?” şeklindeki soruya Aybar şu yanıtı verdi:
“TÜİK, tanzim merkezlerindeki fiyatları temel alırsa büyük bir ihtimalle bu enflasyona da yansıyacak. Ancak zaten mevcut durumda gıda fiyatlarında ciddi düşüşler başladı. Yani bu fiyatlar baz alınsa da alınmasa da fiyatlar belli bir düşüş içerisine girdi.”
Aybar, tanzimdeki düşük fiyatların neden olacağı maliyetin bütçe açığına yansıması olup olmayacağı yönündeki soruya cevabı ise şöyle oldu:
“Tanzimin büyük bir ihtimalle çok etkisi olmayacak. Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında bütçe açığı anlamında çok daha iyi durumda. Meyve sebze üzerinden oluşacak sübvansiyonlar bütçeye çok fazla yük yükleyemez. Çok ciddi bir maliyete yol açacağını inanmıyorum. Gayrisafi milli hasılasının yüzde 2’si seviyesinde bir bütçe açığı olan Türkiye Cumhuriyeti’ne bu sübvansiyon ne kadar etki edebilir?”
2017’de 47,8 milyar lira bütçe açığı veren Türkiye’nin 2018 bütçe açığı ise 72,6 milyar lira seviyesinde gerçekleşti. Bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı 2016’da yüzde 1,1, 2017’de yüzde 1,5’ti. 2018’de yüzde 1,9 seviyesinde gerçekleşen bu oran içi 2019 beklentisi yüzde 1,8.
Anlatya'daki hortum ne kadar etkiliydi?
Gıda fiyatlarındaki artışın Antalya’da 24-26 Ocak tarihlerinde yaşanan hortumla da alakalı olduğunu aktaran Sedat Aybar, “Türkiye’de meyve sebze piyasasına en fazla girdiyi sağlayan bölgemiz Antalya, çok ciddi bir doğal afetle karşı karşıya kaldı. Fiyatlardaki artış biraz da buna bağlı” diye konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 7 Şubat’ta NTV’ye yaptığı açıklamada “Ocak ayı enflasyonu da açıklandıktan sonra marjinal bir durumla karşılaştık” diyerek şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ocak ayında gıdada sebze ve meyvede bir sıçrayışla karşılaştık. İnceledik ve baktık ki Antalya'da hortum olmuş bu sebepten dolayı ürünlerin fiyatında artış olmuş. Bakınca normal görünüyor fakat bir de baktık ki seraların binde iki gibi oranında zarar olmuş. Antalya'da toplam üretimin küçük bir kısmı zarar gördü. Yüzde 6,5'luk fahiş bir fiyat artışı olmuş.”
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 10 Şubat’ta paylaştığı tweet’inde “Seracılık Destek Paketi”ni duyurmuş ve detaylarını şu şekilde vermişti:
Ziraat Bankası’nın tarım yatırımı kredisinden faydalananlar, 14 ay vadeli piyasa koşullarıyla uyumlu işletme kredisinden de yararlanabilecek.
Paket kapsamında, yüzde 8,25 faizli, yapılan yatırımın yüzde 75'ine kadar kapsayan, toplamda 7 yıla kadar vadeli, 2 yıla kadar ödemesiz, 10 milyon liraya kadar olan yatırımlar için Hazine desteği verilecek.
Seracılık altyapısının güçlenmesine ve verimliliğin artırılmasına önemli katkı sağlayacak olan, Hazine destekli Ziraat Bankası kredi paketi hayırlı olsun.
— Berat Albayrak (@BeratAlbayrak) February 10, 2019
Tarımsal üretimi artırmak ve gıdada fiyat istikrarını sağlamak için tüm alanlarda yoğun bir programı hayata geçireceğiz. pic.twitter.com/IcE1n0lA7C
24-26 Ocak tarihlerinde Antalya’yı vuran hortumla ilgili Independent Türkçe’ye konuşan Antalya Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada 5 bin dönüm sera alanının, 7 bin dönüm de narenciye arazisinin zarar gördüğünü söylemiş, bu yılki narenciye ve sebze rekoltesinde yüzde 3 ila 5 düşüş beklediklerini aktarmıştı.
TÜİK verilerine göre ekimde yüzde 25,24, kasımda yüzde 21,62, aralıkta yüzde 20,30 oranında açıklanan enflasyon oranı ocakta yüzde 20,35 oldu. Ocak 2018 enflasyonu ise yüzde 10,35’ti.
Tanzim satışların geçmişi
1950’lerin ikinci yarısından itibaren hızla artan nüfus ve fiyatlardaki hızlı yükselişle beraber gıdada doğan sıkıntıların karşılanması için İstanbul Belediyesi, o dönem bir İsviçre Kooperatif Birliği olan MİGROS ile anlaşmaya vardı. Anlaşmanın ardından Türkiye’ye meyve sebze satan 20 gezici kamyon gönderildi.
Uzun süre mağaza açmayıp gıda ve ihtiyaç ürünlerini halka uygun fiyatla 20 kamyon üzerinden ulaştıran MİGROS, Migros Ticaret A.Ş. ismini alıp şirketleştikten sonra ilk mağazasını 1957’de Beyoğlu Balıkpazarı’nda açtı.
Vehbi Koç’un isteğiyle Koç Holding, 1975’te Migros’un çoğunluk hissesini satın aldı ve mağazalaşma süreci hızlandı. Süpermarket zinciri, 2015’te Anadolu Grubu bünyesine geçti.
Tanzim satışların yabancı desteği olmadan kurulan ilk örneği ise 1973’te İzmir Belediyesi tarafından açılan Tansa’ydı. Belediyeler tarafından, tüketicilere daha uygun fiyatlı ürün tedariki amacıyla kurulan Tansa, 1976’da İzmir Konak’ta “Tanzim Satışlar Müdürlüğü” çatısı altında ilk mağazasını açtı. Mağaza sayısı 10 yıl içerisinde 12’ye çıktı.
15 Aralık 1986'da “Tansaş İzmir Büyükşehir Belediyesi İç ve Dış Ticaret A.Ş.” adını alan şirketin belediyeye ait hisselerinin yüzde 33’ü, 1996’da halka açıldı.
Şirketin çoğunluk hisseleri 1999’da Doğuş Grubu’na geçti. 2002 yılında hizmet kalitesini yükseltmek isteyen Tansaş, Macrocenter'ı kendi bünyesine kattı. 3 Ağustos 2006 yılında ise Tansaş ve Migros birleşti. Firma ticaret hayatına Migros adı altında devam ediyor.
Türkiye’nin devlet eliyle kurulan ilk süpermarketi ise Gıda ve İhtiyaç Maddeleri, ya da kısa adıyla GİMA oldu.
Bir kamu iktisadi teşebbüsü olarak 1956’da Ankara Keçiören’de kurulan GİMA’nın çoğunluk hissesi 1996’da Fiba Holding’e geçti. 2005’te CarrefourSA’nın satın aldığı GİMA, 10 Haziran 2007 tarihinde CarrefourSA Expres adını alarak kapandı.
Yeni hal yasası nedir?
Üreticinin ürettiğini tüketiciye dağıtan ve sayıları değişebilen komisyoncuları tamamen kaldırmayı hedefleyen yeni hal yasası kapsamında klasik hal sistemi, AVM benzeri bir modele dönüştürülecek.
Bu yeni model haller, Ticaret Bakanlığı’nın İhale Kanunu’na tâbi olmaksızın belirleyeceği yatırımcı şirketlerce işletilecek.
Yeni hallerin arazileri devlet tarafından 49 yıllığına bedelsiz verilecek. Sebze ve meyve gibi klasik ürünlerin yanı sıra bal, kaymak, pastırma, sucuk gibi ürünlerin de satışı yapılabilecek.
Ülke genelindeki 174 halin yerine soğuk hava deposu, laboratuvar, oteli olan 30 civarında yeni hal kurdurulacak.
Çalışmaları süren düzenlemeye göre, yeni hallerin hangi illerde ve hangi arazilere kurulacağına bir komisyon karar verecek.