2011, Lübnan’ın başkenti Beyrut'un güneyindeki Burc el Baracine mülteci kampı…
Karmaşık dehlizlerin birbirine bağlandığı ve ışık alan çok az noktası olan bu kampta yaşayan Amine Hanım, şu an İsrail sınırları içindeki Hayfa’da doğup 1948’deki işgalin ardından Lübnan’a kaçan binlerce mülteciden biriydi.
O günlerde 82 yaşında olan Filistinli kadın, Hayfa’daki evlerinin anahtarını koynundan çıkarıp gösterdi.
Anahtarlar, Filistin mücadelesinin ve işgalin yerinden ettiği binlerce Filistinlinin sembolü olmuştu.
Filistinliler bir gün ülkelerine geri dönecek ve terk etmek zorunda kaldıkları evlerine yerleşeceklerdi.
Anahtarlarını hiçbir zaman atmadılar. Tüm mülteciler bu anahtarları, tıpkı Amine Hanım gibi, kutsal emanetlermişçesine sakladı.
İsrail’in kurulması ve topraklarını genişletmesi binlerce Filistinli mülteciye yenilerini ekledi.
Filistin İstatistik Bürosu, 5.9 milyon Filistinlinin mülteci olduğunu belirtiyor. Bu Filistinlilerin 560 bini Suriye’ye gitti.
Onlar da Lübnan’daki veya Ürdün’deki yurttaşlarının yaptıklarını yaptı; anahtarlarını hep sakladı.
2016, Halep, Handerat…
O günlerde, yani Rus savaş jetleri Halep semalarında görünmeden ve İran destekli binlerce paralı yabancı savaşçı Halep’e girmeden birkaç ay önce, şehirde yerleşik küçük bir muhalif taburun komutanı “ele geçirdikleri” anahtarları gösteriyordu.
Beyrut’ta gördüğüm anahtarların benzerleri.
Tabur komutanı Firas, yıllar önce Suriye’ye gelip burada mülteci olarak yaşayan Filistinlilerin “Kudüs Tugayı” (Liva Kudüs) adı altında silahlandıklarını, İran’ın bu milisleri kendilerine karşı savaştırdığını anlatıyordu. Bu anahtarları da İran’ın milislere “cennet anahtarı” olarak dağıttığına inanmıştı. Ama öyle değildi. Beyrut’takine benzer bir hikayenin objesiydi aslında. Firas, “Biz küçükken Filistinlilere ‘Cennet misafiri' gözüyle bakardık. Annelerimiz onlara iyi davranmamız konusunda bizi hep uyarırdı. Şimdi bize karşı savaşıyorlar” diyordu. İçindeki duyguyu bugün bile anlamlandıramıyorum. Sanırım kızgınlık ile kırgınlık arasında bir şeydi.
Suriye'deki Filistinli milislerin de komutanı Süleymani'ydi
Liva Kudüs ve benzeri onlarca örgütü kurduran ve yöneten adam, Kasım Süleymani, 3 Ocak’ta Bağdat’ta yine yanında milis örgütlerin komutanı olduğu sırada bir ABD operasyonuyla öldürüldü.
ABD’nin bu operasyonu daha ilk dakikalarında Ortadoğu açısından yakın dönemin en önemli olaylarından biri olarak tarihe geçti. Süleymani’nin ölümü Filistin’de yankı buldu.
Birbiriyle mücadele içindeki Filistinli gruplar, Süleymani’nin ölümünden duydukları üzüntüleri belirtti.
Hem İslami Cihad, hem Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), hem de İslami Direniş Hareketi (Hamas) yaptıkları açıklamalarla Süleymani’nin “Filistin direnişine verdiği desteği” vurguladı.
Hamas lideri: Süleymani "Kudüs Şehididir"
Hamas ise tavrını bir adım ileriye taşıyarak bizzat örgütün Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye’nin dilinden Süleymani’yi “Kudüs Şehidi” ilan etti.
Heniyye İran’a da gitti ve Süleymani’nin evine taziye ziyaretinde bulundu.
Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugayları da bir açıklama yaptı ve Süleymani’nin “Mert ve yiğit bir Filistin dostu” olduğunu iddia etti.
Kassam Tugayları: Şehit Süleymani'nin kanı heder olmayacak
Kassam Tugayları’nın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
General Süleymani düşmanla mücadelede her türlü desteği vermek için yoğun bir çaba harcadı ve bu yolda tesirli bir rol üstlendi. Onun en büyük hedefi ABD ve İsrail ile mücadele etmekti. İran İslam Cumhuriyeti'ndeki kardeşlerimize bu büyük komutanın yokluğu nedeniyle samimane bir şekilde taziyelerimizi arz ediyoruz. Biz İslam ümmetine Filistin İslami Direnişi olarak, bölgedeki tüm kötülüklerin kaynağı olan Siyonist İsrail ile mücadeleye devam edeceğimize söz veriyoruz. İnanıyoruz ki şehit Süleymani'nin kanı heder olmayacak ve Siyonist işgalcilere ağır bir bedel ödetecektir.
Hamas’ın bu tavrı örgütün Suriye kolunda çok büyük bir tepkiyle karşılandı.
İç savaşı yakından yaşayan Suriye’deki Hamaslılar, liderliğin bu tavrı üzerine bir açıklama yayınladı.
Hamas'ın Suriye kolu: Süleymani savaş suçlusuydu
Açıklamada Süleymani’nin Suriye’deki Filistin halkının kuşatılmasına, öldürülmesine ve tehcir edilmesine katkıda bulunan bir savaş suçlusu olduğu belirtildi ve Hamas’ın Süleymani ile ilgili duruşunun kınandığı ifade edildi.
Süleymani’nin, Suriye’den Lübnan’a, Irak’tan Yemen’e bölge halklarına karşı insanlık suçu işlediği iddia edildi ve “Filistin direnişine verdiği destek, onun yaptıklarını aklamaz, Müslümanların kanının bulaştığı ellerini temizlemez” denildi.
Açıklamanın devamı şöyle;
Bu suçlunun öldürülmesinden dolayı Müslüman Arap milletine tebriklerimizi iletiyoruz. Amerika’nın bölgedeki yıkım hamlelerini de kınıyoruz. Halklarımızın kanına giren bu suçlularla aynı cephede olmayacağımızı bildirir, işgalcilerin bu yıkım hamlesiyle bölgedeki katil Siyonist varlığı desteklediğini biliyoruz. Filistin, Suriye, Yemen ve Irak’taki yaraların tek bir vücudun yaraları olduğunu yineliyoruz. Son olarak mübarek hareketimizi tüm parçalarını tıpkı bizim gibi ezilen halkların saflarında durmaya davet ediyoruz.
Hamas'ın Suriye tavrı
Örgütün eski lideri olan Halid Meşal’in evi ve örgütün merkezi iç savaşa kadar Suriye’nin başkenti Şam’daydı.
Savaşın başlamasından 1 yıl sonra örgüt Katar’a taşındı. 2012’nin aralık ayında, Gazze’de düzenlenen Hamas’ın kuruluş yıldönümü kutlamalarında Suriyeli muhalifleri sevindiren bir fotoğraf veren Meşal, muhaliflerin kullandığı 3 yıldızlı “Özgür Suriye” bayrağı kaldırdı.
Bunun Hamas’ın Şam rejimi ve Tahran’la bağını kopardığının göstergesi olduğu yorumları yapılsa da durum o yöne doğru evrilmedi.
Örgütün yetkili isimlerinden gelen açıklamalar hep “Arap ülkelerinin iç işlerine müdahale etmiyoruz” şeklinde oldu.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın iktidardan düşürülemeyeceği anlaşılınca Hamas’ın da Suriye rejimi ile yeniden sıcak ilişkiler kurma yolları aradığı belirtiliyor.
İran'dan yüklü destek alıyor
Bunda, örgütün Kasım Süleymani eliyle İran’dan aldığı yüklü desteğin de etkili olduğu Arap sokağında konuşulan diğer bir başlık.
İran Devrim Muhafızları komutanlarından Ali Hacızade, basın toplantısı yapmak için gazetecilerin karşısına geçtiğinde arkasında İran ve Devrim Muhafızları bayraklarının yanında “İran proksisi” olarak nitelendirilen bazı örgütlerin bayrakları da vardı. İran’ın çeşitli savaş cephelerinde vekil olarak kullandığı Ensarullah Hareketi, Hizbullah, Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugayları’nın bayraklarıyla birlikte oraya konulan bayraklardan biri de Hamas’ındı.
İran’ın Hamas’ı Filistin’deki vekillerinden biri olarak gördüğü böylece su yüzüne çıktı.
© The Independentturkish