Süleymani'nin öldürülmesi ve Yemen'e yansımaları

Bu ölüm, Yemen krizinde dönüşümlerin ve aynı zamanda belki de bölgenin haritasının yeniden çizilmesinin başlangıcı olabilir

Fotoğraf: AFP

İran Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin, geçen cuma günü ABD’nin hava saldırısı ile öldürülmesi haberi, Yemen’in kuzeyi ile güneyi arasında şiddetli ve net bir bölünmeye yol açtı.

Güneyde bu operasyon, geniş çaplı bir sevinç uyandırdı. Kuzeyde ise görüntü tamamen farklıydı. Anayasal meşruiyet sessiz kalmakla yetindi.

Hatta Güney ve Kuzey Yemen arasındaki bu bölünmüşlüğün, meşruiyeti oluşturan iki bileşen düzeyinde yansımları olmuş olması da muhtemel.

Geçen hafta cumartesi günü yayımlanan sayısında Şarkul Avsat gazetesi, Kasım Sülyemani’nin hayatını kaybettiği ABD hava saldırısının, Sana’daki Husi milis güçleri liderleri, örgütün kontrolü altındaki diğer bölgelerdeki liderler ve destekçiler arasında büyük bir öfke uyandırdığına yer verdi.

Bölgedeki ABD üslerini hedef alacak hızlı ve keskin saldırılarla intikamının alınması çağrılarının yükseldiğine işaret etti.

Gazete ayrıca Husilerin resmi kaynaklarının, örgütün lideri Abdulmelik Husi’nin, Kasım Süleymani, Haşdi Şabi lideri Ebu Mehdi el-Muhendis ve yoldaşlarının öldürülmesi nedeniyle İran liderliğine ve Irak’taki milis güçlerine taziye mesajı gönderdiğini zikrettiğini de yazdı.

Öte yandan, Husilerin Yüksek Devrim Konseyi Başkanı Muhammed Husi de İran Dini Lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye taziyelerini sundu.

Husi, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Bu suikastı kınıyoruz. Bölgeye yayılmış üsleri hedef alarak hızlı ve doğrudan karşılık vermek tek çözüm ve seçenektir” dedi.

Bu noktada belki akla gelecek soru şudur: Süleymani’nin öldürülmesine ilişkin verilen tepkilerde (sosyal medya organları aracılığıyla) Güney Yemen ile Kuzey Yemen’deki hüzün, öfke ve intikam çağrıları arasındaki farklılığın sebebi nedir?

İkisi arasındaki fark, Güney’de kökleşmiş tarihi ve ideolojik nedenler ile Kuzey Yemen’de temelde derinlere kök salmış dogmatik sadakatin baskın olması şeklinde özetlenebilir.

Güney Yemen’in tarihi boyunca İran ile ilişkileri gelgitliydi. Şah döneminde, yeni bağımsız olmuş Güney Yemen ile Umman Sultanlığı’nı destekleyen İran kuvvetleri arasında askeri çatışmalar yaşanmıştı.

Buna ek olarak, iki kardeş ülke Güney Yemen ile Umman arasında daha sonra çözülen sınır  anlaşmazlıkları da vardı.

Irak-İran savaşı sırasında, o dönemde Saddam Hüseyin Güney’deki Baas Sosyalist Partisi hücrelerini desteklediği için gerilen ilişkilerin arka planında Güney Yemen Irak’a karşı İran’ın yanında durdu.

Çünkü Saddam’ın desteklediği bu hücreler, Aden hükmetine karşı birkaç düşmanca eylemde bulunmuş, Güney’de bulunan bazı Iraklı siyasi mültecilere karşı suikastler düzenlemişlerdi.

Cumhurbaşkanı Salih döneminde Kuzey Yemen ise İran’a karşı Irak’ın yanında yer almıştı.

Kimileri bunu Salih’in Baas Partisi’ne olan bağlılığı temelinde yorumlasa da asıl neden, İran’a karşı Irak’ı destekleyen Arap ülkeleri arasındaki yarı uzlaşının içinde yer almak istemesiydi.

Güneyliler, söz konusu savaşta onu destekleyen tutumlarına karşılık olarak İran’ın 1994 yılındaki savaşta, Salih ve Kuzey Yemen’e karşı onların yanında yer alacağını sandılar. Ancak, bunun aksi gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Salih, Şiiliğin bir kolu olan Zeydilerdendi. İran bu ortak noktadan yola çıkarak Güney’e karşı eski düşmanı Salih’in safında yer aldı.      

Cumhurbaşkanı Salih (kartları birbirine karıştırmakta uzman olduğunu göstererek) Zeydilerin ana üssü olan Sa’dah şehrindeki Husilere karşı yürüttüğü altı kanlı savaşta da Güneyli subay ve askerleri de kullandı.

Yemen’deki karmaşık siyasi hesaplarda görülen değişimler, Salih ile Husiler arasında siyasi ve askeri bir ittifakın kurulmasına yol açtı.

Bu ittifak 2015 yılının başında Güney’e yönelik saldırılarını başlattı. Buna karşılık Güneyliler, Aden şehri ile diğer Güney bölgelerini savunmak amacıyla birleşip, Arap Koalisyonu’nun desteğiyle saldırgan güçlerin yenilgiye uğratarak zafere ulaştlar.

Ancak, Salih’e bağlı kuvvetlerle Husilerin sivillere karşı işledikleri suçlar, Güneylilerin kolektif hafızasına kazınmıştı. Süleymani’nin öldürülmesinden dolayı Güneylilerin duydukları sevincin nedenlerinden ve etmenlerinden biri de Husilere sınırsız destek verilmesindeki bu rolüdür.

ABD ve İran arasındaki çatışmalar, meydan okumalar ve yüzleşmeler kapsamında İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani her zaman, Güney Yemen’in nazır olduğu Babu'l Mendeb Boğazı’nı, ABD ile mücadele alanı olarak belirlemişti.

Bu bağlamda bazıları, Süleymani’nin 2018 yılının Temmuz ayında Hemedan şehrinde yaptığı ve İran resmi kanalının yayınladığı konuşmasında dile getirdiği, “Kızıldeniz artık güvenli değil” ifadesini hatırlatıyorlar.

Süleymani bununla milislerin iki Suudi Arabistanlı petrol tankerini hedef alan saldırısına işaret ederek İran’ın tehditlerinin Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla sınırlı kalmayıp Kızıldeniz’i de güvensiz hale getireceğini söylemek istemişti.

Süleymani’nin bu açıklamaları, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ABD’yi tehdit etmenin akibetine karşı uyarmasına verilmiş bir yanıttı.

Trump, sosyal medya hesabından yaptığı söz konusu paylaşımında Ruhani’ye, “Sakın bir daha ABD’yi tehdit etme yoksa tarihte çok çok az kişinin karşılaştığı sonuçlara katlanırsın” demişti.

Süleymani’nin öldürülmesi ile ABD Başkanı ilk kez, İran rejiminin bölgedeki vekillerinden değil bizzat kendisinden intikam alma tehdidini yerine getirmiş oldu.

Bu karar, Başkan Donald Trump’ın kişilik olarak eski ABD başkanlarından farkını ortaya çıkardı.

İran, bölgede tetiklediği savaşları doğrudan kendisi değil bölgedeki vekilleri aracılığıyla yürütüyor. Aynı şekilde ABD de müttefiklerinin savunma kapasitesini arttırmaya ve güçlendirmeye çalışıyor.

Şimdi İran’ın tepkisi ne olacak? İran’ın en önemli komutanlarından birini kaybetmiş olmasına binaen gözlemcilerin güçlü olacağı konusunda hemfikir oldukları intikamının doğası ne olacak?

Suudi Arabistan, Husi milislerinin Koalisyon ülkelerindeki sivil ve ekonomik tesislere saldırı düzenlemesi olasılığına karşılık gelişmiş bir strateji belirlemek için müttefikleriyle askeri alanda koordinasyon sağlayarak çok iyi yaptı.

Şarkul Avsat gazetesinin ulaşmış olduğu bilgiler söz konusu stratejinin, “Saldırılarının bedelini ödetmek için milis liderlerine acı verici ve sert askeri darbeler yönelterek, operasyonlar düzenlemek için hazırlanmak. Yemen’de siyasi çözümü engelleyen liderleri, karargahlarını ve çıkarlarını hedef almaya yoğunlaşmak” gibi noktalar içerdiğini ifade etti.

Kuşkusuz Yemen Enformasyon Bakanı’nın basın açıklaması, Yemen hükümetinin resmi tutumunu değil olaya verilmiş kişisel bir tepki ve yorumu yansıtmaktadır.

Nitekim bakanın bu açıklamaları, Yemen resmi haber ajansı SABA aracılığıyla yapmaması da bunun kanıtıdır. Aynı zamanda meşru hükümet bileşenleri arasında bir anlaşmazlık olduğunun açık bir göstergesidir.

Meşruiyetin başkanı olarak Cumhurbaşkanı Hadi’nin, bu konuda kesin bir tutum belirlemesi, eski Cumhurbaşkanı Salih’in Babu'l Mendeb’i Kuzeyli Taiz şehri sınırlarına katma kararını iptal etmek için bu olayı bir fırsat olarak kullanması umuluyor.

Babu'l Mendeb’in 1997 yılına kadar olduğu gibi yeniden Aden şehrine bağlı olması kararı alması umut ediliyor.

Zira İran’ın Husilerle ilgilenmesinin ve onları desteklemesinin nedeni, Hürmüz Boğazı’nın yanısıra Babu'l Mendeb Boğazı’nı da kontrol etme arzusudur.

Özetle; Süleymani’nin öldürülmesi Yemen krizinde dönüşümlerin ve aynı zamanda belki de bölgenin haritasının yeniden çizilmesinin başlangıcı olabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU