İnsanlığın daha yıkıcı bir iklim tahribatından kaçınmak için karbon emisyonlarındaki gerekli kesintiyi yapıp yapmayacağı açısından bir kırılma yılı olan 2020'nin şafağında, yeni yıl kararlarımızı belirlerken Mahatma Gandi'ye bakmamızı öneririm. "Basit yaşayın ki başkaları da var olabilsin" uyarısı bugün bize, daha önce hiç olmadığı kadar uygun düşüyor.
Gandi, bir çevreci olarak bana iki önemli açıdan ilham verdi. Occupy (İşgal), anti-fracking (hidrolik kırılma yöntemiyle petrol ve maden çıkaran şirketlere karşı çıkar ed.n.) ve Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) hareketlerine desteğim, bu hareketlerin Gandi'nin şiddeti dışlayan sivil itaatsizlik prensipleri içinde kalmalarına bağlı. Gandi, bu pasif direnişi tanımlamak için "satyagraha" terimini kullanmıştı. Satyagraha'yı "gerçeğe bağlı kalmak, dolayısıyla gerçeğin gücü" diye niteliyordu: "Ben buna sevginin gücü veya ruhun gücü de diyorum. Satyagraha'nın uygulanmasında, en erken aşamalarda, gerçeğin peşinde koşmanın birinin rakibe şiddete meydan vermediğini, sabır ve merhametle yanlıştan vazgeçmeyi gerektirdiğini keşfettim." Satyagraha, Gandi'nin kendisinin bile uygulamakta sık sık başarısız olduğu ve telafi aradığı, sadık kalmanın zor olduğu, karmaşık bir değer sistemidir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ama benim açımdan önemli olan bir diğer şey de, Gandi'nin aktivistlere yönelik kendi hayatımızı değiştirme, dünyada görmek istediğimiz değişimle aynı çizgide yaşama tavsiyesidir. Zorlu bir görev olmakla birlikte, nedenlerimiz adına gerçekleştirdiğimiz eylemlere ahlaki ve manevi bir güç katması açısından önem taşıyor.
Savunduklarım için önemli bir temel de 21. yüzyılın Londra gibi bir tüketim şehrinde yaşarken mükemmelliğin mümkün olmadığını fark ederek, kendi yaşam pratiğimde ekolojik açıdan sorumlu davranmak istemem. Bu karara sadık kalmama yardımcı olması için, Gandi'nin 2 Ekim'deki doğum gününde, bir önceki yıla göre ekolojik ve karbon etkimi ölçerim. Bu kapsamda, evde dolanıp elektrik, gaz ve su sayaçlarını okur, kullandığım odunların miktarını, büyüttüğüm veya topladığım yiyecek yekununu, uçak yolculuklarımın sayısını vb. toplarım.
Peki, ne durumdayım?
Genel olarak 2019 iyi bir yıl oldu: Çatıdaki güneş panellerinden ihraç edilen fazla elektrik miktarı, yemek pişirirken kullandığım az miktardaki fosil gazı geçtiği için, evdeki enerji tüketimim karbon bakımından mütevazı da olsa negatif durumda: Eksi 0,3 ton. Fosil gaz tüketimim bu yıl sadece 12 pound (5,4 kg) tuttu çünkü sadece yemek pişirirken kullanıyorum. Yerel olarak toplanan atık odunların yakımını azaltarak, ısınmak için güneş enerjisinden daha fazla yararlanmada aşama kaydettim. 10 yıl önce 85 konteyner odun yakarken, bu yıl sadece dokuz küçük konteyner odun kullandım.
Ancak bahçe ve tuvalet için ana şebeke suyunu hiç kullanmamış olmama karşın (çünkü yağmur suyu toplama sistemi ve kompost tuvalet kullanıyorum), su tüketimimin bir önceki yıla göre günlük 26 litreden 132 litreye çıkmasıyla hayal kırıklığına uğradım. Buna arızalı bir musluk sebep olmuştu. Musluk sert ve ziyaretçiler kazara açık bırakıyor. Onarması için tesisatçı çağırmıştım ama iyi iş çıkarmadılar; ben de bu musluktan dolayı bu kadar çok su kaybettiğimi fark etmedim.
Taşımacılık salınımım ise neredeyse sıfırda kalmayı sürdürdü. Hiç arabam olmadı ve uçmadım. Trenle seyahat ettiğimde yolculuğumu tamamlamak için taksi yerine katlanabilir bisikletimden yararlandım. Sadece fıtık ameliyatım sonrası eve dönmek için bir kez taksi kullandım, bunun için kendimi affediyorum.
Atıkları en aza indirgeme bakımından da güzel bir yıl oldu. Yıl boyunca sadece yarım konteyner geri dönüştürülemez atık ve 1,5 konteyner da dönüştürülebilir atık ürettim. Çiftçi pazarlarında ve yerel bir organik kooperatifte alışveriş yapmam sebebiyle çoğu ürünü kendi torbalarımda taşıyabiliyorum, bu bakımdan paketleme atığım da çok az oldu.
Yarı-vegan olmam sayesinde, et tüketimine kıyasla, yılda 1,5 ton daha az karbon saldım. Yaklaşık 8 ay yetecek kadar meyve ve yeşil yapraklı sebze yetiştirsem de, bir avuç patates ve domates haricinde kendi sebzelerimin çoğunu üretmeyi henüz başaramadım.
Sadece ikinci el kıyafet alıyor, eve neredeyse hiçbir yeni ürün sokmuyorum. Bir şeye ihtiyacım olduğunda daima ikinci el alıp alamayacağıma bakarım. Satın aldığımız tüketim ürünlerine (arabalar dahil) gömülü karbon, genellikle evdeki elektrik kullanımından kaynaklı karbonu gölgede bırakıyor. Örneğin, yeni bir elektrikli veya dizel motorlu araç, üretim aşamasındayken, yani daha bir kilometre yol almamışken, 16 ton karbona mal oluyor. Bu miktar ortalama bir evin yaklaşık 21 yıllık elektrik emisyonlarına eşit.
Kulağa zor gelebilir, ancak bunun mümkün olduğunu gösterdim. 2020'de, pratik olduğu kadar benzer de olan yaşam tarzlarını mümkün olan en hızlı biçimde herkesin benimsemesini sağlamamız gerekiyor. Hükümetin ve toplumun uyanması, rahatlıktan sıyrılabilmesi ve bunu yapabilmesi için kitlesel ve şiddet içermeyen doğrudan eylem gerekiyor.
Gandi'nin bu iki kararını, yani değişimin kendisi olmayı ve şiddet içermeyen doğrudan eylemi benimsediğimizde gerçekten başarılı olma şansımız var. Yıkıcı Avustralya orman yangınlarının ortaya koyduğu üzere, kendimizi kandırma vakti çoktan bitti. Hemen harekete geçmemiz gerek. Bu da seninle ve benimle başlayacak.
Donnachadh McCarthy çevre aktivisti, yazar ve eko-denetçidir. "The Prostitute State - How Britain’s Democracy has Been Bought" kitabının yazarıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent